Ara

Gençler Kime Özeniyor? Gençlik Nereye Koşuyor?

Gençler Kime Özeniyor? Gençlik Nereye Koşuyor?

Geleceğimizi emânet edeceğimiz çocuklarımıza yönelttiğimiz büyüyünce ne olacaksın sorusuna alacağımız cevaplar başlığımızdaki sorulara cevap olacaktır. Çoğu çocuğumuz kolay ve çok para kazanacağı meslekleri bize söyleyecektir. Yâhut onların tercîh ettikleri şeylerdeki asıl amacın dünyâyı kazanmak, dünyâlıkları elde etmek olduğu görülecektir. Zîrâ biz, çocuklarımız için dînin onayladığı güzel örnekler olamadık, onların önüne güzel örnekler sunamadık, onları güzel insanlar olmaya yönlendiremedik. Sonuçta doğru dürüst bir hayat yaşayamayan, huzurlu bir âile yuvası bile kuramayan, kendilerine bile hayrı olmayan bir kısım insanlar gençlerimiz için özenilecek, imrenilecek rol model kimseler oldu. Zîrâ onları tercîh ederken yegâne sebep onların kazandığı dünyâlıklar oldu!

Bana gençliğin yardımı verildi, diyen bir Peygamberimiz (sav) var. İslâmî hareket gençlerle başlamıştır. Peygamberimize ilk inananların çoğu gençlerden oluşmaktaydı. O kadar ki müşrikler, sana küçük yaşta tecrübesiz gençler ve köleler inanıyorlar, onları yanından uzaklaştır, belki seni dinler, seninle konuşuruz, diyecek oldular. Bunun üzerine Yüce Allah, âyetleriyle Peygamberimizi uyardı:1

Rablerinin rızāsını dileyerek, sabah akşam O'na duā edenleri yanımdan kovayım deme.2

Sabah akşam Rablerine duā edip O'nun rızāsını isteyen o kimselerle berâber sen de sabret. Dünyâ hayâtını süsünü isteyerek gözlerini onlardan ayırma...3

Bu uyarıları alan Peygamberimiz de her zaman gençleri sâhiplendi, onları en güzel şekilde yetiştirdi, onlarla ilgilendi, onlara değer verdi, onları gencecik yaşlarında üst düzey görevlere getirerek onure etti ve geleceğe hazırladı. İslâm’ın gelecek yıllarını da bir anlamda onlara emânet etti.

O her şeyden önce kendi tertemiz gençliği ile tüm insanlığa ve özellikle de gençlere en güzel örnek, rol model kişi oldu. Şu iki tanıklık onun peygamber olmadan önce de tertemiz bir geçmişe ve pırıl pırıl bir gençliğe sâhip olduğunu anlatmaya yeterlidir:

Hz. Hatice ile evlenirken nikâh merâsiminde söz alan amcası Ebû Talip henüz yirmi beş yaşındaki yeğenini şöyle tanımlıyordu: “Doğrusu Muhammed, Kureyş’in hiçbir gencine benzemeyen, onlardan hiçbiriyle bir tutulamayan bir gençtir. Çünkü o, şeref, asâlet, erdem ve akıl bakımından onlardan ayrılır.”4

Âzâtlısı olan Zeyd’e sen bizim kardeşimiz ve âzâtlımızsın diye iltifât ederdi. Zeyd ise onda gördüğü güzellikleri şöyle anlatmıştı: Yemîn ederim ki, ben sana hiç kimseyi tercîh etmem. Sen bana, hem annem hem de babam makāmındasın… Ben onda öyle şeyler gördüm ki, babamı bile ona tercîh etmem, ben ondan hiçbir zaman ayrılmayacağım.5

Hayat Düstûrumuz Kur’ân, kirli toplumda tertemiz kalmasını bilen Hz. İbrâhîm, Hz. İsmâîl, Hz. Yûsuf, Hz. Yahyâ, Hz. Meryem, Ashâb-ı Kehf gibi gençleri örnek olarak anlatır. Onların hayâtında hepimiz için alınması gereken sayısız dersler vardır.

Saadet Çağının örgün üniversitesi olan Ashâb-ı Suffe’de yetişenlerin çoğu gençti. Bu okulun mensupları mescid merkezli bir hayâtı benimsemiş, Hz. Peygamber’e yakın olmuş, O’nu dinlemiş, O’nu izlemiş, O’nun söz ve fiilleri ile yoğrulmuş insanlardır. Onlar, iyi bir altyapı ve donanımdan sonra, sâhip oldukları güzellikleri başkaları ile paylaşmak için her türlü fedâkârlığı ortaya koymuşlar ve dünyânın her yerine ulaşmışlar. Mesajlarını dünyânın dört bir yanına ulaştırabilmek için, hiçbir engeli tanımamışlar. Gittikleri her yerde okul olmuşlar, tevhîdin, iyilik ve güzelliğin temelini atmışlar. Medîne, Mekke Okulundan sonra Irak Okulu ve diğer merkezlerdeki ilim, irfan ve tevhîd okullarını bizzat onlar kurmuşlar. Afrika’nın içlerinde, Anadolu’nun her köşesinde, Hindistan’da ve hattâ Çin’de bile okul olmuşlardır. 

Peygamberimiz gençlere verdiği değeri, onların liyâkatlilerini en yetkin görevlere getirerek tescîl ediyordu. Birkaç örnek verecek olursak: Peygamberimiz, Bedir savaşında henüz 21-22 yaşlarında bulunan Hz. Ali’yi sancaktar yapmış; Tebuk gazvesinde Neccaroğulları sancağını 20 yaşında bulunan Zeyd b. Sâbit'e vermiş; kırk bin kişilik büyük bir orduya henüz 18 yaşında bulunan Üsâme b. Zeyd’i komutan olarak atamış; 21 yaşındaki Muaz b. Cebel'i kadı olarak Yemen'e göndermişti. Onun gençleri hayra, iyiliğe, cennete yönlendiren pek çok hadîsi vardır. Onlardan birkaçı şöyledir: 

"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları kendi gölgesinden başka hiçbir gölge olmayan bir günde kendi gölgesi / koruması altında gölgelendirecektir: Adâletli idâreci, Allâh'a ibâdette yetişen genç.."6

"Şüphesiz ki Allah tevbe eden genci sever. Şüphesiz ki Allah gençliğini Allâh'a tāatle geçiren gençleri sever.”7

"Gençler! Geceleri uyanık olmaya bakın. Hiç şüphesiz hayır hep gençliktedir."8

"Gençlerinizin en hayırlısı ihtiyarlarınıza benzeyenleri, ihtiyarlarınızın en şerlisi ise, gençlerinize özenenleridir."9

"Gençler! Geceleri uyanık olmaya bakın. Hiç şüphesiz hayır hep gençliktedir."10

Bugün Müslümanlar olarak en büyük eksikliğimiz şu ki kendi gençliğimizin kıymetini tam olarak bilmiyoruz. Gençliğimizi günahlarla kirletiyoruz. Oysa gençlik bizim geleceğimizin temelidir. Temeli çürük olan, gençliği günah bataklıklarında yıpranan kimselerin, şahsiyetli güçlü îmanlı mü’minler olması zordur.

İkinci olarak gençlerimizin kıymetini bilmiyoruz. Onları iyi yetiştirmiyoruz, onları geleceğe gereği gibi hazırlayamıyoruz. Oysa dünyâda gelecek İslâm’ındır. Gençlerimizi İslâmî kimlikle yetiştirerek onları geleceğe hazırlayabiliriz. İslâmsız yetişen gençler hangi okullardan mezun olursa olsun, hangi makamlara gelirse gelsin, onlardan kendilerine, anne babasına ve topluma bir hayır gelmez. 

Yine asıl gelecek âhirettir. Gençlerimizi cennete hazırlayamıyorsak, onları asıl geleceğe hazırlayamıyor, onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getiremiyoruz demektir. Bugün dindâr câmianın sohbet meclislerinde gençlerin sayısı son derece azdır. Câmi cemâatinin çoğu ihtiyarlardan oluşmaktadır. Hayır kuruluşlarının mütevelli listelerinde gençler yok denecek kadar azdır.

Bazı hamiyetperver yönetici ve kişilerin gayretiyle bir takım ödüller vereceğiz vaadiyle câmiye cemâate çağırdığımız, güya alıştırmaya çalıştığımız gençler, ödüllerini aldıktan sonra câmiye cemâate devâm etmez olmaktadırlar. Bu da yalnızca dünyevî vaadlerle gençlerimizi yetiştiremediğimizin göstergesidir. Öyleyse onları hasbî olarak yetiştirmenin yollarını aramalıyız. Onların Ben İslâmî hareketin içerisinde yer alırsam ne kazanacağım sorularına, hem dünyâyı hem âhireti kazanacaksın, ama en önemlisi Rabbin rızāsını kazanacaksın bilincini gönüllerine ve beyinlerine nakşetmemiz gerekmektedir. Elbette çocuklarımızı ve gençlerimizi yetiştirirken onları ödüllendireceğiz, ama asıl ödülün, kalıcı mükâfâtın, gerçek kazanımın Allah rızāsı ve âhiret saâdeti olduğunu öncelikle onlara anlatmalıyız. Tıpkı Peygamberlerin değişmeyen sloganı gibi:

Buna karşılık ben sizden bir karşılık istemiyorum. Benim ücretim Allâh'a āittir.11 

Unutulmasın ki gençlik, çoğu insanın kıymetini bilemediği, isrâf ettiği ama nerede ve nasıl tüketildiği konusunda hesâba çekileceğimiz en önemli nîmetlerden biridir. Nice insan, daha iyi değerlendiremediği için ah keşke gençlik günlerim geri gelse diye hayıflanır durur. Onların bu pişmanlığı, gençlere ders ve ibret olmalı; ama bu pişmanlık her insanın yaşamak zorunda olduğu bir deneyim olarak görülmemelidir.

Öyleyse önce genç olanlar, gençliklerini ömürlerinin en verimli çağı olarak görmeli, onu en güzel ve donanımlı bir şekilde geleceğe hazırlamalı, her çeşit tahrîbattan onu korumalıdır. Onlar bilmelidirler ki günahlar, gençliği harap eden şeylerdir. Hiçbir günah, merak sâiki ile bir kerecik olsun denenmeye değmez. Zîrâ târih boyunca insanların denemediği günah kalmamış, işlenen hiçbir günâhın da hiç kimseye zerre kadar hayrı/yararı olmamıştır. Bu nedenle gençler, toplumları nasıl olursa olsun, kendilerini ilim, irfan ve takvâ ile donatmalıdır. Bunun için de peygamberler başta olmak üzere, İslâm önderlerinin hayatları bol bol okunmalıdır. Unutulmasın ki, gençlik çoğu insanın kıymetini bilemediği, isrâf ettiği, ama nerede ve nasıl tüketildiği konusunda hesâba çekileceğimiz en önemli nîmetlerden biridir. 

İkinci olarak büyükler, gençlere iyi örnek olmalı, onları her türlü tahrîbattan korumalıdır. Bu meyanda aslâ gençliklerinde işledikleri kötülükleri onlara anlatmamalı, kendi düştükleri yanlışlara gençleri düşürmemek için tedbir almalıdırlar. Büyükler, Nasıl olsa gençsin, önünde nice yıllar var, şimdi herkes böyle yapıyor, tevbe edersin gibi şeytānî sözlerle onların yanlışlarına kılıf bulmaya kalkmamalıdır. 

Üçüncü olarak yetkili olan her kurum, gençliğin önemini bilmeli ve gençleri iyiye, güzele yönlendirmeli, onları her türlü kötülük odaklarından korumaya yönelik önlemler almalıdırlar.

Bir kere daha tekrâr edelim ki, gençlik gelecektir, gelecek İslâm’dır, âhiret de asıl gelecektir. O halde gençlerimizi cennete hazırlayarak geleceğimizi kurtarmaya gayret edelim.

Dipnotlar:

1 Bkz. İbn Kesir, Tefsîr, II, 134-135; III, 80-81.
2 6 En'âm 52
3 18 Kehf 28
4 İbn Hişam, es-Sîratü’n-Nebeviyye, I, 201.
5 Asım Köksal, İslâm Tarihi, II,165-166.
6 Buhārî, Ezân 36, Zekât 16; Tirmîzî, Zühd 53; Nesâî, Kudât 2; Ahmed, 2, 429; Muvatta, Şiir 14
7 Münâvî, a.g.e. 288; Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, I, 286
8 Aclûnî, a.g.e. II, 5
9 Münâvî, a.g.e. III, 487; Aclûnî, a.g.e I, 286
10 Aclûnî, a.g.e. II, 5
11 Yûnus 10/72; Hûd 11/29, 51; Şuarâ 26/109, 127, 145, 164, 180; Sebe’ 34/47.

Temmuz 2025, sayfa no: 6-7-8-9

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak