Orijinal Adı: Gassal
Tür: Dram, Komedi
Tabii Platforumu: Sezon 1/10 Bölüm
Otuzlu yaşlarında bir gassal olan Baki, toplumdan kendini soyutlamaktan memnun ve içine kapanık bir adamdır. Ancak ölümle yüz yüze gelmesiyle aklına rahatsız edici bir soru takılır: Öldükten sonra naaşını kim yıkayacaktır? Bu farkındalık bir dizi mizahi serüvenin kapısını aralar.
TRT’nin dijital platformu Tabii’de yayımlanan “Gassal” dizisinin tanıtımı için kullanılan “Ölünce beni kim yıkayacak?” sloganı, yaratıcı bir pazarlama başarısı olarak görüldüğü kadar eleştirildi. Bu kampanya, geniş kitlelere ulaşmayı başarmış olsa da tartışmaların odağında yalnızca slogan değil, aynı zamanda dizinin politik bağlamı, yaşanılan ekonomik krizler nedeniyle farklı da anlaşıldı. Tüm bu tartışmalar arasında, “Gassal” hem medya etiklerini hem de kültürel temsillerin gücünü sorgulatan bir yapım olarak öne çıktı.
“Gassal”, birey-toplum ilişkilerini ve ölümle yüzleşme konusundaki sosyal önyargıları eleştirel bir şekilde ele alıyor. Dizi, ölüme doğrudan temas eden bir meslek olan gassallığı hem kutsal hem de dışlanmış bir konumda işleyerek toplumun çelişkili yapısını ortaya koyuyor. Bu diziden sonra oldukça fazla gassallık eğitimi talebi alındığı için ek eğitimler açıldı. Dizi, sinematik etkisinin yanında derinden sosyal ve manevi bir etkileşim de sağladı diyebiliriz.
Toplumsal bazı roller insanı istemsiz yalnızlığa itebiliyor. Duygu yoksunluğu ve hissedemediği aidiyet insanı köksüzleştirirken mutsuzluğa da kapı aralıyor. Baki de bunlardan biri. Baki’nin yalnızlığı, toplumsal önyargılar ve mesleklerin getirdiği sosyal izolasyonla birleşerek izleyiciye dramatik bir portre çiziyor. Toplum, ölümle yüzleşmek yerine, ölümün taşıyıcısına korku ve öfkeyle yaklaşarak, Baki gibi bireyleri yabancılaştırıyor.
Elif’in çocuğunun olmaması ve verdiği tepki de toplumsal bir rolü ceket gibi üstüne giymesini temsil ediyor. Bu sebeple Elif’in, Baki ile olan ilişkisini reddetmesi, sadece bireysel bir karar değil; aynı zamanda toplumun annelik algısının onun hayatındaki etkisini yansıtıyor. Bu durum, bireyin özgürlüğünün toplumsal yapılar tarafından nasıl kısıtlandığını da vurguluyor.
Dizinin hikâyesini desteklemek için kullandığı yoğun arabesk müzik, mesajı daha anlamlı hâlde sunmayı, geçmişe yolculuk yapmayı ve arabesk müziğin az sözle çok derin anlamlar bırakması özelliğini anlatıyor. Şahin Kendirci’nin arabesk yorumları dinleyiciyi derinden etkiliyor. Filmin konusunun derinliği kadar müzikleri de izleyiciyi büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Arabesk ile ölüm arasında kurulan garip bağ oldukça enteresan işlenmiş.
Burada Muhammed Berdibek’in Belki de Dilimden Bu Şarkı Düşmez kitabı geldi aklıma. “Arabesk, bir dönem itilen, hor görülen, ezilen ve boğulmaya çalışılan bir kitlenin hassasiyetini yüksek perdeden dışa vurmasıdır. Bu müzik; ritmini, tınısını bu coğrafyadan almakla beraber insanımızın günlük hayattaki sevdalarını, isyanlarını, hüzünlerini, ümitlerini… konu edinen bir özelliğe sahiptir. Bir yönüyle bir isyan dalgasıdır.” der kitabında arabesk müzik için. Dizide müziklerin, Baki’nin tüm hissiyatını, coğrafyayı ve tam anlamıyla durum mizahını anlatan önemli bir araç olduğu bu sözün ne kadar yerini bulduğunu da görmekteyiz.
Gassal, kayıplar, korkular ve insanın ölümle kurduğu karmaşık ilişki üzerine inşa edilmiş bir hikâye aynı zamanda. Derin psikolojik alt zemini olan, televizyonlarda son dönemde gündemde olan psikolojik dizilerin yanında başka bir pencere açan, hesaplaşmalarla dolu bir seri. 2. sezonun geleceğinin müjdesini bilerek izlemek, ucu açık kalan kısımları hayal gücümüzle ve kendi iç dünyamızın yalnızlıkları ve kayıplarıyla çözmekte bir yolculuk. Sadece izlerken değil, asıl yolculuk dizi tamamlandıktan sonra başlıyor…
Ölümü hayal etmek, yaşamınızı daha anlamlı yaşamaya dair sorular sormanızı sağlar. Bu sebepledir ki Peygamberimiz (sav); "Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın" buyuruyor. Ölümü sürekli hatırlamak, ahiretimizi düşünüp daha dikkatli ibadet etmemize ve hayatımızı daha doğru yaşamamıza yardımcı olur.
Ölüm, yaşam ve yalnızlık çemberinin etrafında dönen Baki, ölümle yüzleşince hayatı sorgulayan, gözlemleyen ve “Beni kim yıkayacak?” sorusuyla hayatının boşluklarının farkına varan bir adamın öyküsü…
"Ölümle yüzleşmek cesaret ister, önyargılarla hesaplaşmak ise bambaşka bir cesaret gerektirir."
Nisan 2025, sayfa no: 22-23
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak