Ara

Fizikle Metafiziği Kucaklaştıran Medeniyet

Fizikle Metafiziği Kucaklaştıran Medeniyet

Ayda en az bir defa Yenidünya Dergisi’nin Edirnekapı civârındaki ofisine uğrar, Genel Yayın Yönetmenimiz Hasan Hafif ile kültüre, sanata dâir sohbet eder, dergi hakkında konuşuruz. Daha sonra, az ötede, Kariye Câmi-i Şerîfi’ne inen sokak üzerinde yer alan Kariye Kitap Hediyelik Eşya dükkânına uğrar, şâyet ortam müsâitse Erhan Erken ağabeyle hasbihāl yaparız. Ortam müsâit değilse yeni gelen ürünlere, kitaplara şöyle bir göz gezdirir yoluma devâm ederim. Erhan ağabeyden aldığım en son kitap, İstanbul’un işgâl yıllarına dâir bir kitaptı. Sahaf tarzı bu mekânlarda akla hayâle gelmeyecek çok nâdir, çok özel kitaplara rastlamak mümkün. Hem de çok uygun meblağlara. Buradan geçip Salmatomruk Caddesi üzerinden Ayvansaray, Balat’a, oradan tekrar Eyüp Sultan’a dönerim. Bu dönüşlerim, şâyet hava müsâitse ve yorgun değilsem yürüyerek olur, aksi olursa otobüs veyahut tramvayla dönüş yaparım. Muhammed Yanmaz kardeşimiz bir sohbetimizde Kariye’den daha aşağılarda bir yerde Eczacılık yaptığını söylemişti. Lâkin o zaman nasıl olmuşsa eczanenin yerini tam olarak not almamışım.

Aklıma düştü. Kariye’den inip Salmatomruk Caddesi boyunca yürürken bir yandan da adını bile unuttuğum Eczaneye bakıyordum. Sol tarafımda bir eczane tabelası gözüme ilişti. Dışarıdan şöyle bir göz atınca Muhammed Yanmaz kardeşimizle gözgöze geldik. Selâmlaşıp çay eşliğinde kısa bir sohbetten sonra meşgūl etmemek maksadıyla müsaade istedim. Muhammed kardeşimiz bizi uğurlarken eczanenin Ayvansaray istikāmetinde ve 30-40 metre ilerisinde, bir sahabeye āit türbe tarzı bir yer olduğunu, burayla ilgili bir bilgimizin olup olmadığını sordu. Hiç bir bilgimin olmadığını lâkin bakabileceğimi söyledim ve bahse konu yere vardım. Az ötede yol ikiye ayrılır. Bunlar Sultançeşme Caddesi ile Paşa Hamamı Caddeleridir.  

İlk bakışta apartmanlar arasında boş bir arsa olarak görünen bahse konu alanın meyilli bir yapısı var. Aşağıdan yukarıya merdivenlerle kademeli bir şekilde çıkılıyor. Solda kalan binânın köşesindeki bir tabelada, “Eshab-ı kiramdan Hüsam ibni Abdullah (ra) rûhuna Fâtiha” ibâresi yazılıydı. Evet, buranın bir ziyâretgâh olduğu belliydi. Merdivenlerden yukarı doğru tırmanmaya başladık. Tam tepede bir kabir var. Lâkin kabrin üzerine dikilen ağaç zamanla kabri bünyesine almış, mezar taşının yarısından fazlası ağacın içerisinde kalmış. Sütun tarzı mezar taşında “Eshab-ı Kiram’dan Hz. Hüsam İbn-i Abdullah rûhiçün Fâtiha” ibâresi şimdilik okunabiliyor!

Burada bulunan makām kabr-i şerîfin sağ tarafında, sekinin duvarında üç mermer parça bulunur. Bunlardan ilki Hz. Hüsam İbn-i Abdullah’ın (ra) makām kabri şerîflerine dâir ilâve bilgilerin yer aldığı bir levhadır. Üzerinde şunlar yazılıdır: “Bilâ-şek ravza-i cennet makām itmiş ana Yezdân / Gelüb fatihten evvel deyu keşf eyledi ārifân / İrür maksuduna elbet ziyâret eyleyen ihvân / Görünce kabri pir-nûrin ide bir fâtiha ihsân”. İstanbul'da sahâbe niyetiyle ziyâret edilen 29 mezar veya makām biliniyor. Bunlardan 7'si Eyüp Sultan sınırları içinde, 19'u sur içinde, 3'ü de Karaköy'de bulunuyor. Ebu Derda'nın (ra) ise hem Eyüp Sultan’da hem de Üsküdar'da ayrı ayrı iki makāmı mevcut. Sur içinde bulunan 19 makam sahabe-i kiram kabrinden birisi de buradaki kabirdir. Üç mermer parçadan ikincisi yâni ortadaki mermer parça, bir hanım mezar taşına āit kırık bir bölüm olmalı. Yine bir hanım mezar taşını hatırlatan üçüncü parça ise vaktiyle burada bulunan Latif Ağa namazgâhının yegâne şâhidi, kıble taşıdır. 1816 târihinde, Latif Ağa tarafından vakfedilen bu namazgâh, Fatih'te günümüze kadar ulaşan nâdir namazgâhlardan, kıble taşı ise nâdir kıble taşlarından birisidir. Kıble taşında şunlar yazılıdır: “Edâyı farz olub dâim duā okudukça şevk ile / Bu zâtın hürmetine cümlemizi ma-i civâr ide Mevlâ / Safâyâb ola yâ Rabb mâderi ile oğlu cennette / Ki zîrâ ecriyyetini geçmişlerine eyledi ītā / Rakam kıldım mücevher harf ile târihini Hayri / Ne aluyyul a’lâ yaptı bu namazgâhı Latif Ağa / Sene: [1231/1816]”

Namazgâhlar ve kıble taşları hakkında herhangi bir mālûmâtı bulunmayan, Osmanlı alfabesini bilmeyen biri burada bir namazgâhın bulunduğunu kat’iyyen bilemez. İlgili birimlerin kabrin yanı başındaki sekiyi namaz kılınacak şekilde yeniden düzenlemesi ve buraya bir bilgilendirme levhası asması fevkalāde bir hizmet olacaktır diye düşünüyoruz. Tabii ki yok olmak üzere olan mezar ve mezar taşı da sağlam bir şekilde elden geçirilirse aliyyül a’lâ olur.

Mustafa Özdamar Hocamız, “Namazgâhlar” isimli makālesinde (Vakıflar Dergisi, XX. s.221-248, 1988.) Hayrat-ı Şerîf uzmanlarının bir zamanlar İstanbul’da 153 adet namazgâhı tesbît ettiklerini bildiriyor. Bu çalışmada vaktiyle hizmet gören ve günümüze ulaşan namazgâhlar hakkında tafsīlatlı bilgiler var. Günümüzde varlığına dâir bir emâre bulunmayan namazgâhların ise pek çoğunun ada-parsel numarası verilmiş. Bütün olumsuz koşullara rağmen bir kısmı hâlâ ayakta kalarak günümüze ulaşan, bir kısmı tamâmen yok olan namazgâhların 6’sı Fatih, 9’u Eyüp Sultan, 11’i Zeytinburnu, 1’i Bakırköy, 5’i Eminönü, 5’i Şişli, 7’si Beşiktaş, 10’u Beyoğlu, 3’ü Sarıyer, 1’i Kartal, 28’i Kadıköy, 49’u Üsküdar, 18’i ise Beykoz’da bulunuyormuş. Elbette İstanbul’daki namazgâhlar bunlarla sınırlı değil. Namazgâhlar hakkında yazılanlar çoğaldıkça kaybolan namazgâhlar tek tek meydana çıkıyor, bunların sayıları her geçen gün daha da çoğalıyor, çoğalacak inşâallah. Beklentimiz ve duāmız bu yöndedir.

Mesela Mustafa Özdamar, 1988 yılında yazdığı makālesinde, “Fatih Namazgâhları” bölümünde 1. sırada yer verdiği, burada bulunan namazgâh hakkında “Latif Ağa tarafından vakfedilen namazgâhın bugünkü durumunu bilemiyoruz.” şeklinde not düşmüş. Lâkin bugün kitâbesi gözümüzün önünde ve bu şüphesiz önemli bir gelişme. Özdamar’ın sözünü ettiği diğer namazgâhlar şöyle: 1-) Emetullah Hatun Namazgâhı Ayvansaray, Korucu Mehmet Çelebi Mahallesinde. [1269/1852] 2-) Seyyid Seyfullah ve Seyfeddin Namazgâhı, Seyyid Ömer Mahallesi, Küçükhamam Caddesi’nde. [1217/1802] 3-) Ziştovî Ali Paşa tarafından vakfedilen namazgâhlar. Seyyid Ömer Mahallesi, Sülûsî Meydanında. [1252/1836] Özdamar, buradaki namazgâhları da göremediğini not düşmüş. 4-) Hacı Evhaddin Namazgâhı, Hacı Evhaddin Mahallesi'nde. 5-) Halil Ağa Namazgâhı. Fatma Sultan Mahallesi, Arpaemini Köprü Sokağı'nda yer alan Halil Ağa Namazgâhı'nın bir bölümü istimlâk edilerek yola katılmış, bakiyesi üzerine ise maalesef gecekondu yapılmış.

Fatih’te bu namazgâhların dışında daha pek çok namazgâh var. Bunlardan aklımıza ilk düşenler: Çeşmeli namazgâhların en ihtişamlısı olarak gördüğümüz, Kadırga Meydanı’nda yer alan, Esma Sultan Meydan Çeşmesi ve Namazgâhı [1781], Sultan III. Ahmed Han tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı Namazgâhı [1720], Beyazıt, Cebeci Hanı Namazgâhı. 18.yüzyılda yapıldığı tahmîn edilen bu namazgâhın kim tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Beyazıt, Hacı Beşir Ağa Namazgâhı [1738] ve Irakızade Hasan Efendi tarafından 1702 yılında yaptırılan, Sultan Ahmed Meydanı, Üçler Namazgâhı. Bunları çoğaltmak elbette mümkün.

İbâdetin belirli bir alana, daha açık bir ifâdeyle sâdece kapalı alanlara mahsus olmadığının delîli olan ve kısaca açık mekânda namaz kılma yeri olarak tārif edebileceğimiz namazgâhlar için Mustafa Özdamar adı geçen makālesinde şöyle diyor: “Namazgâhlar, parıltıları hâlâ sönmeyen yüksek bir medeniyetin zengin duyarlılığı içinde fizikle metafiziği kucaklaştıran peyzaj mīmârîmizin, açık mekân kültürü ve yaşanılır çevre düzeni anlayışımızın dünümüzden günümüze yansıyan açık anıt ve kanıtlarıdır. Bundan özge yorum yok!” El Hak doğrudur. Tesbîte katılmamak mümkün değil. Bu sebeple bu mekânların/alanların üzerlerindeki eserlerle birlikte, hem işlevsel bir ibâdet yeri hem de birer ecdâd hātırası, kültürel mîras olarak toplum hayâtına katılarak gelecek kuşaklara aktırılması göz ardı edilemeyecek kadar hayırlı ve önemli bir vazīfedir. Yazımız bu minvâlde atılmış mütevâzı bir adım olarak değerlendirilebilir.

Sözün burasında hem bu yazıyı kaleme almamıza vesîle olduğu için hem de daha evvel Yusuf Şücâeddin Câmi-i Şerîfi hakkında bir yazı kaleme almamıza önayak olduğu için Muhammed Yanmaz kardeşimize teşekkür ediyor, kucak dolusu selâm, sevgi ve muhabbet gönderiyoruz.    “ve mâ tevfîkī illâ billâh aleyhi tevekkeltü ve ileyhi ünîb” / Başarım ancak Allah'tandır, O'na güvendim; O'na yöneliyorum.

Ocak 2022, sayfa no: 50-51-52-53

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak