Bu din fıtrat dini, yaratılışımıza uygun hayat tarzıdır. Yememizden, içmemizden, yatıp kalkmamızdan; ferdi, ailevi, sosyal münasebetlerimize kadar hepsini düzenleyen bir hayattır. "Ey iman edenler! sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman Allah'a ve Rasulüne icabet edin." (Enfal-24) ayetinde huzurun yolu Katâdeye göre Kur'ân'dır. Kitab-ı Kerim'imizin muhatabı insandır. İnsanı aziz etmenin, mutluluğa kavuşturmanın yollarını gösterir. Ayrıca "Bu kitabı da her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." (Nahl-89), "Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip, övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim-1) buyrulmaktadır. Pozitif ilimlerin süratle gelişmesi insanları Kur'ân'a daha çok yöneltmiştir. "Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (En'am-38), "Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır." (En'am-59) ayetleri bunu bizlere bildirmektedir. Bakıyorsunuz yeryüzündeki dengeyi Nebe Suresinin 7. ayetiyle izah ediyorsunuz. O zaman Kur'ân, jeoloji ilminde de söz sahibi. Enbiya 30. ayeti biyoloji ilminin de temeli. Atomun parçalanabileceğine işaretle Sebe Suresi 3. ayetine bakabiliriz. Kur'ân-ı Kerim, fizik ilminde yol göstermiş, atom parçalanamaz diyenlere parmak ısırtmıştır. Uzayan sırlarını, arzın keşfini, velhasıl her şeyi Kur'ân'la çözersiniz. Mülk Suresi 4, Enbiya 30, ayetleriyle uzaydaki manyetik gerilim haber verilmektedir. Prof. Dr. Tohrn ve diğerleri evrenin yaradılış sırrını Kur'ân'la izah ederler. Antropoloji, daktilaskopi ne varsa hepsi Kur'ân'da mevcuttur. Kur'ân'ı üç beş ilimle sınırlandırmak mümkün değil. Hakikat-i Kuraniye'ye saçlarım kadar başım olsa yine feda ederim buyuran Said Nursi (ra), "...Ve şu İslamiyet âlem-i mânevisinin güneşi, temeli henderesi ve avâlimi uhreviyenin mukaddes haritası. İnsanlara hem bir Kitab-ı Şeriat hem bir Kitab-ı Dûa, hem bir Kitab-ı Hikmet, hem bir Kitab-ı Ubudiyet, hem bir Kitab-ı Emir ve davet, hem bir Kitab-ı zikir, hem bir Kitab-ı Fikir, hem insanın bütün hâcât-ı maneviyesine merci olacak kitapları tazammun eden tek, câmi bir Kitab-ı Mukaddes.." buyurarak Kur'ân'ın kainatın tercümesi olduğunu bildirir. Kur'ân Allah'ın kitabıdır. Bu kainat da Allah'ın kitabıdır. Kur'ân-ı Kerim'in harfleri 28 hece harfidir. Kainat mertebeleri de 28 mertebedir. Kur'ân harflerinin 14'ü noktasızdır. 14'ü noktalıdır. Kainat mertebelerinin de 14'ü âlem-i ervaha, 14'ü de âlem-i ecsama aittir. Kur'ân'ın kelimeleri üçtür. Edat-Fiil-İsim. Kainat mürekkebatı da üçtür:Cemâdat (Cansız varlıklar), Nebatat-Hayvanlar. Kur'ân'ın kelimeleri içinde, bütün harf ve kelimelerin sır ve sıfatlarını kendinde toplayan ism-i Azam vardır. Arifler bilirler ki Kur'ân'daki ism-i azam kainatta insana tekâbül eder. Onun için insan; mazhar-ı kül, alem-i sağır ve nüsha-i kûbrâ'dır. Mûcâhede, mûkâşefe ve mûşâhede erbâbı olan ârifler kitap yapraklarındaki sahifelerle birlikte kainatın mertebelerini, mürekkeplerini ve onların hikmetlerini okurlar. Sahifelerdeki satırları herkes okuyabilir fakat kainattaki mertebelere tekâbül ettirerek tam manasını anlamak, ancak âriflerin kârıdır. Kâinat harflerinin her birinde nice bir esrar ve her kelimesinde sayısız mana vardır. Kur'ân harfleri, kainat harflerinin bir delilidir, remzidir. Biri lafız diğeri manâdır. Biri şekil diğeri ruhtur. Biri ilm-i zahir diğeri ilm-i ledûn'dur (Allah'tan gelen ilim). Fahri Kainat (sav), büyük kainat kitabını okurdu. Onunla meşgul olurdu. Ancak zâhir harflerin ümmisi idi. "Gel, kitab-ı kâinatı okumaya sa'y kıl, Ma'ni-i Kur'ân'a olmak istersen âşina; Kabenin ismini yâd etmekle hacı olmaz kişi, Belki zât-ı kabeyi bulmakla hac olur edâ." (İslamın Nuru, Sayı 10, Sahife 22) İmam-ı Gazali (ra) ihyâda: Her bir ayetin 60 bin manasının olduğunu 77200 ilmi ihtiva ettiğini, her bir kelimesinin ilim olup bu ilimlerin zahiri, bâtını, had'di ve matla'ı ile dört katına çıktığını zikreder. Bursa Uludağ'da Sami Ramazanoğlu (ks) Fecr suresinin son ayetlerine manalar verirken cemaat birinci ve ikinci manaları anlar, üçüncüsünde hayret ve taaccûbler başlar kafalara ve gönüllere sığmayacak şekle gelince sözü tamamlarlar. Beyazit-î Bistamî (ks) hakkında söylenenler avam anlayışına ters gelince Bistam şehrinden kovuldu. H. Hüseyin Aksakal ve Abdullah Develioğlu (Kayseri ulemâsından) Es'ad Erbili üstadın sözlerini hiç anlamadıklarını "Efendim, bir türlü fehmedemiyoruz." diye hayıflandıklarında, "Es'ad Erbili (ks)'nin ilmi de bizim gibi, dememiş miydiniz? Evladım, biz sizlere tenezzül ediyoruz da öyle anlıyorsunuz." buyurur. Hacı Hasan Efendi (ks)'nin, "İlmimi gizliyorum" dediklerinin şahidiyim. "İnsanlara akılları ölçüsünde konuşunuz." Hadis-i Şerifi gereğince menkıbe ve güzel sözlerle anlamamızı sağlıyor. Hasan Basri (ra)'ye, "Niye sohbetinizde Rabia el Adeviyye (ra)'yi arzu ediyorsunuz?" dediklerinde, "Fillerin ağızlarına göre hazırladığımız lokmalar karıncaların ağzına sığmıyor." buyurmuştur. Kur'ân-ı Mübin'i biz kalbi halimize göre anlarız. Kur'ân-ı Kerim'in muhatabı insan olduğuna göre, gayesi insanı saâdete eriştirmektir. Her umdesi salahımızı temin eder. Geçenlerde biri müslime bir diğeri kâfire altmışlık iki kadını yan yana gösteren bir dergi kapağı vardı. Orada kafireye göre yüzü pırıl pırıl genç ve taze olan kadının farklılığını abdest ve namazla izah ediyordu. Abdürrezzak Nevfel "İslam ve Modern İlim" adlı eserinde, Dr. Mufık Eş'Şâtî'nin, "Abdestin, derindeki kılcal damarlar toplanıp tekrar eski haline gelmesiyle vücuda fayda temin ettiğini, kan durgunluklarının ortadan kalktığını, alyuvarların çoğaldığını; gusülle de soğuğa karşı vücudun direnci artarak soğuk algınlığını önlediğini bildirir. Tedavide, bulaşıcı hastalıklardan kurtulmada, beslenmede vs. Kur'ân-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde birçok izahlar vardır. İran padişahlarından birinin mahir bir tabibi vardı. Tabibini Peygamberimiz (sav)'in diyarına gönderdi. Peygamber (sav) ve tabilerinden hiçbir fert doktora gelmedi. Tabib sebebini sordu. Peygamberimiz (sav):"Benim âshabımın âdetleri, iştahları olmadan yemezler. İştahları varken yani doymadan kalkarlar." Bunun üzerine hekim, "İşte bu sıhhatin esasıdır." dedi (Muhasebe 4, Sami Ramazanoğlu). Harun Reşid'in Hristiyan fakat çok mahir bir doktoru vardı. Bu doktor birine, "Sizin kitabınızda tıp ilmine dair ne var?" deyince, Alim, "Allah (cc), bütün tıp kitaplarındaki, bir ayetin yarısında toplamıştır. "Yiyiniz, içiniz, israf etmeyin." (Araf 31) buyurmuştur." der. Doktor:"Peygamberinizden bir söz var mıdır?" deyince, Alim, "Peygamber, "İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Ademoğluna onu ayakta tutmak için birkaç lokma yeter." buyurur." der. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/132 Tirmizi, Sünen, Zühd, 47.) Hristiyan doktor, "Kitabınız da Peygamberiniz de Âli nas'a tıp bırakmıştır." der. (Mehârinutte'vil, 7/2664) Böyle bir muazzam Kitab-ı Azim'in hakkında biz aciz kula söz düşmez. Kelâm ine O'nun:"Biz, hiçbir şeyi ihmal etmedik." (En'am 38), "Biz sana her şeyi açıklayıcı kitabı indirdik." (Nahl 89) Kitabımız sadece ferdi görevleri anlatan bir kitap değil tırnak kesiminden tutun hayatın her bölümüne hükmeden bir kanunu ezelî ve ebedîdir. Onun haricine çıkmak felâkettir. Birçok sebepleri olmakla birlikte Dinardaki felâketin asıl sebebi budur. Dinar, genelevinin bulunduğu on üç ilçeden biridir. Dikkat edelim arz, fuhuş ve zinaya dayanamaz. Gelen sıkıntılar şefkat tokadıdır. Kitabımıza dönelim, Hakk'a yönelelim. Dinarlı kardeşlerimizin başı sağ olsun. Onlara gelen bu acı felâket Rabbimize dönmezsek bize de gelebilir. Halıkımız mû'minleri korusun.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak