Fetih, salt bir üstünlük kavgası, güçlünün kuvvetliyi ezmesi değil, Peygamberimiz (s.a.v)'in insanlığa gönderilişi gayesi1, zihinlerin, gönüllerin İslâm'ın nuruyla aydınlanmasıdır.2 Fetihler sadece askerî ve stratejik yönden algılanmamalıdır. İran ordu komutanı Rüstem, Sa'd b. Ebî Vakkas'm kendisine gönderdiği elçiye savaş açmalarının sebebini sorduğunda, elbisesi yamalı, çarığı eski elçinin, 'Bizim istediğimiz dünya değil, ahirettir.' cevabıdır fetih. Peygamberimiz (s.a.v)'in, 'Bu, hak dindir. Ondan yüz çeviren kimse yoktur ki, zillette; ona bağlanan hiç kimse yoktur ki, izzete kavuşmasın... Gayemiz insanları, insanlara kulluktan kurtarıp Allah'a kul etmektir.'' buyruğundaki manadır fetih ruhunun anlamı. Hicri 43. seneden beri İstanbul'a akınların düzenlenmesinden maksat, dünyanın küçük devletlerini hegemonyasına almak için yarışa giren İran ve Bizans devletlerinin önüne geçmektir. Hz. Peygamber'in, 'Lâ ilahe illallah deyin, İran ve Bizans sizin olacak!' hadis-i şerifi uğrunda, miladî 1453 yılında, 29 Mayıs Salı sabahı Fatih Sultan Mehmet Han'ın ordusu tarafından biiznillahi Teâlâ feth olunmuştur. Osman Gazi'nin Orhan Gazi'ye, 'Kuru kavga için değil, Allah içindir gazamız' sözünden ilham alan Süleyman Gazi, Çanakkale Boğazı'nı kırk gençle bir sal ile geçtikten sonra, gece yarısı kalenin kapısı önünde askerlerine, 'Buraya gelmemizden gaye, i'layı kelimetullahtır.' sözü fethin amacının yakmak, yıkmak, kan dökmek olmadığını bildirir. Efendimiz (s.a.v)'in asr-ı saadetinde 87 seferde ölenlerin sayısı bini bulmamıştır. Bizim inancımızda fetih, saadet, huzur ve medeniyet demektir. Nitekim Fransız şair Gustav Le Bon, Fransa'nın sınırlarına kadar gelen Osmanlı ordusunun memleketine girmesine izin verilmeyince, 'Bırakın gelsinler. Onlar girdikleri yerlere hayat ve medeniyet getirirler.' demiştir. Genç, yaşlı demeden kundaktaki çocukları bile acımasızca doğrayan, akıl almaz zulümler yapan alçak Sırplar, üç asır müslümanlardan gördükleri insanlığı, saadet ve huzuru hiç kimseden görmemişlerdir. Bütün fetihlerde olduğu gibi İstanbul'un fethinde de Fatih Sultan Muhammed Han hazretleri Hâlıkımız'm (c.c), 'Ve sizinle mukatelede bulununlar ile siz de fisebilillah mukatelede bulununuz. Fakat haddi aşmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ öyle mütecâviz olanları sevmez'4 düsturuna riayetle Bizans halkına düşmanca davranmadı. Ayasofya mabedini hınca hınç dolduran, ayaklarına kapanarak eman dileyen Bizans halkına Fatih Sultan Muhammed Han, 'İnancınızda hürsünüz; canınız, malınız, ırz ve namusunuz teminatım altındadır. İşinize, gücünüze bakınız.' diyerek kendi idarecilerinden görmedikleri hak ve imtiyaza kavuşmalarını sağladı. 50 yıla varmayan ömründe iki yüze yakın şehir, on yedi devlet, on bir prenslik (dördü krallık), iki imparatorluk kuran Fatih Sultan Mehmet hazretleri bu kudreti, bütün gazalarda Peygamber (s.a.v)'den ayrılmayan, iki defa İstanbul'un kuşatmasında bulunan âhir ömründe 'Cihada doymadım, beni askerlerin ulaştığı en nihaî noktaya defnedin, belki mücahidlerin atlarının altında kabrim çiğnenerek doyarım' diye vasiyette bulunan, Bayraktar-ı Nebî (s.a.v) Hz. Halid Eyyûb el Ensâri (r.a.)'nin cihad ruhundan alıyordu. Fatih kundağında, babası Murat Hüdâvendigâr Hacı Bayramı Veli'ye, 'Sultanım, bana İstanbul'un fethi müyesser mi?' deyince, mübarek elleriyle kundaktaki yavruyu işaretle, 'Hünkarım, belki size mukadder değil ama bu çocuğa fetih nasib olacak.' buyurdular. Fatih'in terbiyesini de halifelerinden en seçkini olan Akşemseddin (k.s)'e havale etti. Zihnini, Molla Güranî ve emsali ulemânın dizlerinin dibinde talim-i ilimle, gönlünü küçük yaştan beri terbiyesini üstlenen Akşemseddin Veli'nin (k.s) irşadıyla tezyin ederek kemâle erdi. Nihayet milâdî 1453 senesi baharında, Kostantiniyye'yi fethe biiznillah muvaffak oldu. Hz. Fatih'e, 'İstanbul tekrar düşman eline düşer mi?' diyenlere, 'Dış düşmanlarının eline geçmez ama (frengi ve AİDS hastalıklarına sebep olan) zina, ruh ve beden sağlığını bozan içki, fakir ye yoksulu sömüren faizle İslâm'a kavuşturmak için geldiğimiz İstanbul'u diyar-ı küfürden farksızlaştırırlar' sözüyle içimizi sızlatan acı manzaraların zuhurunu kerametle o günden haber verirler. Bu günlerde küffar, Fatih Sultan Mehmet Han ve askerlerine olan kinini, güzellik yarışmaları adı altında evlatlarımızı baştan çıkartarak, Hristiyan âleminin papazlarına, İstanbul'da toplantılar düzenleyerek kusmaktadır... Ama üzülmeyin; Fatihlerin gönlündeki mirasa konan, şehadeti gül gibi koklayan erler Arjantin'de, Avusturalya'da Avrupa ve Amerika'da emperyalistlere karşı mücadele vererek, Mısır'da, Sudan'da, Kenya'da, Zaire'de, Kongo'da, Zambiya'da, Gana ve Senegal'de, daha birçok yerde Hakk'ı hâkim kılmak için inancı yolunda kendilerini feda ederek ecdadına layık evlad olma yolunda yarıştadır. Bütün Hakk erleri, şehadeti özleyen aslanlar, Filistin'de, Çeçenistan'da, Karabağ'da, Afganistan'da düşmanın tankına, kurşununa, her türlü işkencesine aldırış etmeden zafere koşmaktadır. Gönlümüz, Ebû Eyyûb el Ensâri (r.a), Akşemseddin, vücudumuz Ulubatlı Hasan ve Fatih Sultan Mehmet Han oldukça korkmayın; fetih yakındır. Sekiz buçuk asır önce verilen müjdeyle Bizans'ın ve ahlâken tefessüh eden milletlerin yıkılacağını, bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılacağını haber veren hadis-i Muhammed (s.a.v) ile yazımıza son verelim: 'Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker...'5
Alemdar-Ali Ramazan Dinç Efendi (ks)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak