Ara

Fedâke Ebî Ve Ümmî ve Nefsî Yâ Rasûlallâh (Sav)

Servet Yalçın   Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim, Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim. (A.   Ulvi KURUCU) Peygamberler Allah tarafından insanların kurtuluşu için gönderilen kimselerdir. Bütün peygamberler insanlar kurtulsun diye gayret etmişlerdir. Bu vazîfeyi yaparken her türlü fedâkârlığı yapmışlar ve her türlü zorluğa göğüs germişlerdir.  Öldürülmüş, sürülmüş, işkence görmüş, hakâretlere mâruz kalmışlar ama onların ortak bir derdi olmuş: İnsanlar nasıl kurtulacak?!.  Evet tek dertleri bu olmuş. Kelimenin tam anlamıyla söylemek gerekirse her bir peygamber kendisini insanların kurtuluşuna adamış birer “fedâî”dir. Menfaatleri için uğraşmamışlar, kendileri için birşey istememişler. “Ey kavmim! Buna karşı ben sizden herhangi bir mal da istemiyorum. Benim mükâfâtım ancak Allâh’a âittir.” (Hûd, 29.) demişler. Peygamber Efendimiz (sav) de kendisinden önceki diğer peygamberler gibi insanlar kurtulsun diye çalışmış, gayret sarfetmiştir. Ama bir farkla ki O rahmet elçisi bütün insanlara “Teslim olun, kurtulun” çağrısı yapmıştır. Onun dâvetine icâbet edenler çoğaldıkça, ellerinden menfaati, ekonomik ve siyâsî bâzı imtiyazları giden “mele” ya da “mütref” gibi müstekbirler onu vazgeçirmek için önce onlara hakâretle işe başlamışlar. Onun ilk toplantısını önce Ebu Leheb hakâretle sabote etmiş sonra diğerleri. Ama bu, o zavallıların; âdî, alçak ve hattâ çukurların gerçek yüzlerini ortaya çıkarmış; hâşâ O’nun zâtına bir halel getirmemiştir. O (sav) öyle kadri yüce bir zât-ı mücellâdır ki, kendisine hakâret eden bu bedbahtların hidâyeti için duâ etmiştir. Evet bu O’nun kadrini, büyüklüğünü gösterir.  “Yâ Rabbi benim kavmime hidâyet ver çünkü onlar bilemiyorlar” diyordu. Rivâyet edilir ki Peygamber Efendimiz (sav) bir gün dikiliyormuş. Ebu Cehil karşıdan gelmiş. O’nu her gördüğü yerde kînini kusan bu mel’un, yine yaklaşmış peygamberimize zehrini kusmak istemiş. Her zamanki küstah ve alaycı tavrıyla: -           “Yâ Muhammed öyle çirkinsin ki sana bakınca nefret ediyorum.” demiş. Peygamber Efendimiz (sav) de her zamanki sâkin ve vakur tavrıyla: -          “Doğru söyledin” demiş.  Ebu Cehil homurdanarak ve salyasını akıtarak uzaklaşmış. Biraz sonra Hz. Ebu Bekir (ra) görünmüş. Peygamber Efendimiz’e (sav) yaklaşmış: -           “Ya Rasûlallâh öyle güzelsin ki sana bakmaya kıyamıyorum. Sana doyamıyorum.” demiş. -          Peygamber Efendimiz de: “Doğru söyledin” demiş. Etrâfındakiler: -          Ya Rasûlallâh ikisine de “doğru söyledin” dediniz, hangisi doğru? diye sorunca O (sav) de: -          “Evet biz bir boy aynasıyız, bize bakan kendisini görür. Ebu Bekir güzelliğini, Ebu Cehil çirkinliğini gördü.” buyurmuş. Bu alay eden, hakâret edenlere karşı Allah, elçisini destekledi. Yalnız başına başladığı dâvâsında O’nu başarılı kıldı. Peygamberliği O’na yakıştıramayan, O’nu dışlayan, O’na hakâret edenlerin adı sanı târihten silindi. Ama Ebu cehilin torunları, yoldaşları susmadı. Medine’de bunların “MEDYA” sı ortaya çıktı. Kab b. Eşref Yahudi şâir onların sesi oldu. Bu şirret medya her dönem isim değiştirdi. Hiç susmadı bu tâife-i kilab. Her dönem salyasını akıttı. Bâzen “Charlie Hebdo ” bâzen “Cumhuriyet” bâzen başka biri olarak. Bunlar fırsat buldukları yerlerden ses verdiler. Fransa’dan, Danimarka’dan, Belçika’dan, İngiltere’den. O’nun getirdiği “insanlığın kurtuluş iksiri” yeryüzünde yayıldıkça bunların uykusu kaçıyor, bunalıyorlar. Ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Şaşırdıkça da gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyorlar. O’na (sav) hakâret edeceğiz diye kendilerini târif ediyorlar. Ama şunu unutuyorlar, bizim fıkhımıza göre köpeğin ağız daldırmasıyla okyanus suyunun temizliğine halel gelmez. O’nun temizliğini paklığını anlatmaya bizim gücümüz yetmez. Çünkü onun kadrini Allah yüceltmiş. Ama Ebu cehilin ve Ebu lehebin yandaş medyasının yaptıklarından sonra bizim O’nu daha çok sevmemiz, O’nu insanlığa anlatmamız gerektiğini idrâk etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Ve onlara: “1. Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. 2. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. 3. O, alevli bir ateşte yanacak. 4. Odun taşıyıcı olarak karısı da (ateşe girecek). 5. Ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.”  sûresini hatırlatıyorum.   ANAM BABAM VE CANIM SANA FED OLSUN YA RASÛLALLÂH  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak