Ara

Fatih Sultan Mehmed Hân’ın Mîmârı Ayas Ağa ve Bir Yâdigârı

Fatih Sultan Mehmed Hân’ın Mîmârı Ayas Ağa ve Bir Yâdigârı

Cumhuriyetin ilk yıllarında kimi vakıf eserlerinin keyfî olarak bazı işgüzarlar tarafından yok edildiği bilinen bir gerçek. Ardından 1950’li yıllarda cadde, bulvar açma ve yol genişletme çalışmaları sebebiyle ortadan kaldırılan, yok edilen onlarca, belki yüzlerce târihî eser… İstanbul’da Vatan ve Millet caddeleri; Divanyolu, Aksaray’dan Unkapanı’na uzanan Atatürk Bulvarı; Karaköy’den Beşiktaş’a uzanan Meclis-i Mebusan Caddesi kıyımdan nasîbini alan güzergâhlardan bazılarıdır. Son olarak 1980’li yıllarda Eminönü’nden Eyüp Sultan’a uzanan sâhil şeridinin yeniden düzenlenmesi esnâsında ortadan kaybolan târihî eserler var.

Yapılan bu tahrîbatlara uzun yıllar sessiz kalındı. Nihâyet 1990’lı yıllardan sonra sivil toplum kuruluşlarının da desteği ile bir ihyâ hamlesi başladı. Onlarca tekke, medrese, çeşme, hamam, câmi ve mescid gibi yapılar yeniden hayat buldu. Bulmaya da devam ediyor. Millet Caddesi’nde Fındıkzade Câmi-i Şerîfi, Çapa'da Kazasker Abdurrahman Efendi Câmi-i Şerîfi, Aksaray'da Baklalı Kemâleddin Efendi Câmi-i Şerîfi, Beyoğlu'nda Bereketzade Ali Efendi Câmi-i Şerîfi, Ekmekçibaşı Câmi-i Şerîfi ve Ebul Fadıl Mehmed Efendi Câmi-i Şerîfi ihyâ edilen câmi-i şerîflerden aklımıza ilk düşenler. 

Mezarlık Mezarlığına Dönen Eyüp Sultan 

Vaktiyle bahse konu alanlardaki târihî yapılar ortadan kaldırılırken çevresinde bulunan hazîreler de târumâr edilmiş, mezar taşlarının bir kısmı yok edilirken diğer bir kısmı da farklı mezarlık alanlarına nakledilmiştir. Nakillerin yoğun bir şekilde yapıldığı bölgelerden biri de Eyüp Sultan mezarlıklarıdır. Zâten öteden beri bir “mezarlık şehri” olarak bilinen mekân, yapılan bu nakillerle âdetâ bir “mezarlık mezarlığına” dönüşmüştür. Mihrişah Valide Sultan Külliyesi karşısında bulunan geniş hazîre ile Kızıl Mescid karşısındaki yamaçlarda bulunan mezarlık alanı, nakillerin yoğun olarak yapıldığı mekânlardan bazılarıdır.

Eyüp Sultan mezarlıklarında görenleri büyük üzüntüye gark eden manzaranın bir sebebi ilgili kurumların buraların korunması ve bakımına yönelik kayıtsızlığı ise diğer sebebi de hiç bir alt yapısı bulunmayan, plansız ve programsız yapılan işte bu nakillerdir. Anlayacağınız ortada yılların birikmiş ihmâli var. Bunların da bilinmesinde yarar görüyoruz. Zîrâ bu mezar taşlarının bir kısmı gelişigüzel dikilirken bazıları oraya buraya âdetâ bir moloz yığını gibi devşirilmiş, kaderine terk edilmiştir. Aradan onlarca yıl geçmesine rağmen -Mihrişah Valide Sultan Külliyesi hazîresini saymazsak- bu alanlarda herhangi bir iyileşme de gerçekleşmemiştir.

Adı geçen Kızıl Mescid’in karşısındaki hazîreye nakledilen mezarlardan birisi de Fatih Câmi-i Şerîfi’nin (1463-1471) ilk mîmarlarından Mimar Ayas Ağa’ya âit. Bu bilgiye Mehmet Nermi Haskan’ın “Eyüp Sultan Târihi” isimli eserinden ulaştım. (cilt. 2, s.622) Ayas Ağa’nın mezarı, bahse konu mezarlığı ikiye ayıran yolun solunda ve en son taraflarındadır. Ayak taşının yarıdan yukarısı kırıktır. Arka yüzleri tamâmen ön yüzleri ise kısmen rûmî'lidir. Bu yönüyle alandaki diğer mezar taşlarından farklılık gösterir. Kitâbesi Arapça'dır.

İki Câmi ve Bir Mektep Yaptırmıştı

Doğum yeri ve târihi hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan Ayas Ağa’nın, dönemin meşhur mîmarlarından Atik (Azatlı) Sinan ile birlikte çalıştığı tahmîn edilmektedir. II. Bâyezid dönemi başlarında hayatta olan Ayas Ağa’nın hangi yapılarda doğrudan görev aldığı bilinmemekle berâber 892 (1487) târihli mezar taşı kitâbesinde “Mîmâr-ı Üstâd” unvânıyla anılmasından dolayı mesleğinde önde gelen bir şahsiyet olduğu kabûl edilir. Zeki Sönmez, Ayas Ağa’nın kendi adına biri Afyon’da olmak üzere iki câmi ve bir mektep yaptırdığını ve mallarını bu hayratlarına bağışladığını zikreder. (TDVİA, cilt: 04; s.201) Afyon’daki câmisinin ne zaman yıkılıp yok olduğu bilinmiyor. İstanbul’da bulunan Mimar Ayas Mescidi (Saraçhanebaşı Mescidi) ile Mimar Ayas Mektebi olarak tanınan yapı ise ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır.

İ. Hakkı Konyalı gibi münevverlerimiz o yıllarda câminin yıkılmasını engellemek gâyesiyle girişimlerde bulunmuş, yazılar kaleme almış ve çeşitli mecrâlarda bu yazılarını yayımlamışlardır. (İ.H. Konyalı, Fâtih’in Mimarı Ayas’ın Mezarını ve Mescidini Yıktırmayacağız, Târih Hazinesi, sayı. 2, İstanbul 1950, s. 93-95) Alman Mavileri haritasında izine rastladığımız mescid ve mektep, Fatih-Saraçhanebaşı’nda, Horhor Caddesi üzerinde ve Saraçhane Arkeoloji Parkı yakınında yer alır.

Büyük Târihî ve Mânevî Kıymet Taşımakta İdi

Ekrem Hakkı Ayverdi, “Osmanlı Mîmârisinde Fatih Devri” isimli eserinde Mimar Ayas Ağa Mescidi hakkında şu bilgileri verir: “Câmi, 1310 (1894) zelzelesinde yıkılmış, kubbeli olarak tamâmı moloz taşıyla yeniden yapılmıştı; yalnız minâresinin kāidesi ilk yapıdandı. Duvarlar lüzûmundan fazla yüksek tutulmuş, kubbe sağır bırakılmıştı. Câminin önünde iki katlı bir son cemaat yeri eklenmişti. Câmi zevksiz bir şekilde ihyâ edilmekle berâber, Fatih Sultan Mehmed’in dolayısıyla Fatih Câmii’nin mîmârının bıraktığı bir yâdigâr olması ve mîmârının kabrini ihtivâ etmesi dolayısıyla, büyük târihî ve mânevî kıymet taşımakta idi…” (Cilt, III. s. 455-7)

Ayverdi, adı geçen eserinde câminin vakfiyesi, yıkılmadan önceki vaziyeti ve hazîresi ile ilgili bilgileri de etraflıca verir. Bânî mezarının 1957 senesine kadar câmi hazîresinde olduğunu, ihâta duvarında iki kitâbenin yer aldığını, bunların birinde “Ebu’l Feth Sultan Mehmed Han Gazi Hazretlerinin Mimarı Üstazı Ayas” yazdığını ve câminin avlu kapısı üzerinde Sami Efendi’ye âit fevkalâde bir yazının varlığını da yine Ayverdi’den öğreniyoruz. 1957 senesinde câmi yıktırıldığı zaman bunların hepsi ortadan kaybolmuştur. Âkıbetleri hakkında hiçbir bilgi yoktur. Bereket versin ki çeşitli bâdirelerden sonra mezar taşı günümüze ulaşmış. Tek tesellî kaynağımız bu mezar taşlarıdır.

Câmiler İhyâ Edilirken Hazîreleri de Aslî Yerlerine Taşınsın

1475 yılına târihlenen Mimar Ayas Ağa Mescidi, girişimler netîcesinde 2013 yılı itibârıyla İstanbul 4 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescîl edilmiştir. İhyâ projesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanmaktadır. Vaktiyle câmi hazîresinde bulunan ve 1957 yılında Eyüp Sultan’a nakledilen mezar taşının projeye dâhil edilerek tekrar câmi bünyesine alınması gâyet mânidâr olacaktır. Bu yapılmadığı takdirde proje eksik kalacaktır. Rahmetli Ekrem Hakkı Ayverdi ve İ. Hakkı Konyalı gibi büyüklerimiz hayatta olsa idi zannediyorum aynı talepte bulunurlardı. 

Benzer kaderi paylaşan pek çok yapı vardır. Bunlardan birisi de Tophane’de yer alan ve uzun yıllar metruk halde kaldıktan sonra yeniden ihyâ edilen Ebul Fadıl Câmi-i Şerîfi’dir. Câmi bânîsi, İdris-i Bitlisî’nin evlâdı, Ebul Fazl Mehmed Efendi’ye âit mezar taşının hâlâ Kılıç Ali Paşa Câmi-i Şerîfi hazîresinde bulunduğunu daha evvel bir yazımızda dile getirmiştik. Yeniden ihyâ projelerinde bu gibi inceliklere önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu vesîleyle Mimar Ayas Ağa Mescidi’nin yeniden ihyâ çalışmalarına katkı sağlayan, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Cenâb-ı Mevlâmız terâzilerinde ziyâdeleştirsin inşâallah.

Ocak 2024, sayfa no: 47-48-49

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak