Ara

Eyyûb (as)

Prof. Dr. İsmail Yiğit

Kur’ân-ı KerÎm’de Verilen Bilgiler

Kur’ân-ı Kerîm’de Eyyûb’den (as) dört defa bahsedilmiş, adının geçtiği bu yerlerde üstün ahlâkı, peygamber olarak görevlendirilmesi, ağır bir hastalığa yakalanması, Cenâb-ı Hakk’ın tavsiyesine uyarak O’nun lütfuyla bu hastalıktan kurtulması ve bunun ardından kendisine yapılan ihsanlar hakkında kısa bilgiler verilmiştir.   Eyyûb’den (as) bahsedilen ilk yerde (Nisâ sûresi 4/163) Allah Teâlâ, Rasûlullâh’a (sav) hitâben şöyle buyurmaktadır: “(Ey peygamber) Biz, Nuh’a ve ondan sonraki bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Tıpkı İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kûb’a, torunlarına, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleymân’a vahyettiğimiz ve Dâvûd’a Zebur’u verdiğimiz gibi.”   En’am sûresinin 84. âyetinde ise, yine bazı peygamberlerin (İshâk, Ya'kûb, Nûh, Dâvûd, Süleymân, Yûsuf, Mûsâ ve Hârûn) isimleriyle birlikte ismi zikredilmiş, onların hidâyete ulaştırıldıkları ve yaptıkları iyi işler karşılığında ödüllendirildikleri bildirilmiştir.   Eyyûb’un (as) isminin Kur’ân’da üçüncü defa zikredildiği Enbiyâ sûresinde (âyetler: 83-84) Allah Teâlâ, bâzı peygamberlerine verdiği imkânlar ve onlara yaptığı yardımlardan bahsederken, Eyyûb’un (as) yakalanmış olduğu hastalıktan kurtulmak için yaptığı duâya işâret etmiş ve O’nun duâsını da kabûl ettiğini, O’na şifâ ile birlikte yeniden evlât ve bol miktarda mal verdiğini açıklamıştır. Ayrıca O’nun bu durumunu, musîbetlere mâruz kalan mü’minlerin bu belâların giderilmesini Allah’tan istemeleri ve ihlâsla O’na sığınmaları husûsunda örnek göstermiştir.   Eyyûb (as) hakkındaki en geniş bilgi, adının dördüncü defa anıldığı Sâd sûresinde (âyetler: 41-44) verilmiştir. Allah Teâlâ, bu âyetlerde Sevgili Peygamberimiz’e (sav) hitâben şöyle buyurmaktadır: “Ey Muhammed! Kulumuz Eyyûb’u hatırla! Hani bir zaman O, Rabbine, ‘Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ızdırâb dokundurdu!’ diye nidâ etmişti. O’na, ‘Ayağını yere vur! İşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!’ dedik. Nezdimizden bir rahmet ve akıl sâhiplerine bir öğüt olmak üzere biz, O’na âile fertlerini ve önceki mal-mülkünü bahşettik, bir o kadar da artırdık. Biz, Eyyûb’a, ‘Eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yeminini bozma!’ demiştik. Gerçekten biz, O’nu sabırlı bulmuştuk. O, ne güzel kuldu! Dâima Allâh’a yönelirdi.”   Bu âyetlerde işaret edilen beş husûsu kısaca açıklamak istiyoruz:   1. Şeytânın Vesvesesi.Hz. Eyyûb’un, hastalığını ve yaşadığı acıyı şeytâna nisbet ederek şifâ bulmak için Allâh’a yalvardığı görülmektedir. Müfessirler, Eyyûb’un (as) “Gerçekten şeytan bana meşakkat ve ızdırâb dokundurdu!” sözüyle, şeytânın kendisi üzerinde hastalık ve sıkıntı meydana getirmesini veya onun böyle bir güce sâhip olmasını değil, sâdece şeytânın kendisine verdiği vesveseyi kastettiği görüşündedirler. Çünkü şeytânın insanlar üzerinde böyle bir gücü de yoktur. İslâm âlimlerine göre şeytânın insanlar üzerindeki yetkisi, vesvese vermek sûretiyle onları etkilemesinden ibârettir. Eyyûb’un (as) kastettiği de işte bu vesvesedir.   Mevdûdî bu hususta şöyle demektedir: “Eyyûb (as) bu sözüyle,şeytânın bir musîbet ve hastalık verme gibi bir güce sahip olduğunu söylemek istememiştir. Zîrâ Hz. Eyyûb, şiddetli bir hastalığa yakalanması, tüm servetini ve evlâdını kaybetmesi ve tüm yakınlarının kendisinden yüz çevirmesinden ziyâde, şeytânın vesvese yoluyla kendisine eziyet etmesinden yakınıyordu. O, ‘Şeytan bana vesvese vererek me’yus olmamı istiyor, beni nankör olmaya sevk ediyor ve sabrı terk etmem için elinden geleni yapıyor.’ demek istiyordu.”[1]   2. Şifâ bulması. Eyyûb’un (as) şifâ bulmak için yaptığı duâyı kabûl eden Allah Teâlâ O’na hastalıktan kurtulması için, “Ayağını yere vur! İşte sana, yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su!” buyurarakhastalığından nasıl kurtulacağını açıklamıştır. Netîcede Eyyûb (as), ayağını yere vurduğunda oradan soğuk bir su fışkırmış ve o sudan içip ardından onunla banyo yapınca şifâ bulmuştur.   Kur’ân-ı Kerîm’de onun hastalığının sebebi, ne tür bir hastalık olduğu ve safhaları hakkında bilgi yoktur. Onun bu hastalığının, diğer peygamberlerin tâbi tutulduğu imtihanlar cinsinden, derecesinin yükseltilmesine vesîle kılınan bir imtihân olduğu anlaşılmaktadır. Eyyûb (as) büyük bir sabır göstererek bu imtihânı başarıyla tamamlamıştır.   Eyyûb (as)’ın hastalığı, İbn Kesîr’in aktardığı bir hadîs-i şerîfe göre 18 yıl devâm etmiştir.[2] Bir başka hadîste bu hastalığa bir Çarşamba günü yakalandığı ve ondan bir Salı günü kurtulduğu belirtilmiştir.[3]   3. Hz. Eyyûb’a yeniden çocuk ve mal verilmesi. Allah Teâlâ hastalıktan kurtarıptekrar sağlığına kavuşturduğu Eyyûb’a (as), ayrıca kendisinden bir rahmet ve akıl sâhipleri için bir ders ve öğüt olmak üzere, önceden olduğu gibi çok sayıda çocuk ve büyük bir servet bahşettiğini, hattâ önceki servetini ikiye katladığını da haber vermiştir.   Rasûlullâh (sav) ona bahşedilen nimetlerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Eyyûb peygamber bir gün yıkanırken, üzerine altın çekirgeler düşmeye başladı. Eyyûb, onları toplayıp elbisesinin içine doldurmaya başlayınca, Allah Teâlâ ‘Yâ Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine dönüp bakmayacak kadar zengin kılmadım mı?’ diye seslendi. Eyyûb ise ‘Evet, izzetine yemin ederim ki beni çok zengin kıldın; fakat ben senin lütfettiğin bereketten müstağnî olamam.’ dedi.”[4]   4. Yüz değnek meselesi. Âyetteki “Biz, Eyyûb’a, 'eline bir demet sap alıp onunla hanımına vur, yemînini bozma!' demiştik.” ibâresiyle işâret edilen husûsa gelince, tefsirlerde bu konuda farklı rivâyetler nakledilmiştir. Bir rivâyete göre, hastalığı günlerinde, bir ihtiyaç için giden hanımının geç kalmasına öfkelenen Eyyûb (as), “Hastalığımdan kurtulursam sana yüz değnek vurayım!” diye yemin etmişti.   Başka bir rivâyette ise, hastalığı arttığı günlerde hanımı “Sen duâsı makbûl bir adamsın, duâ et de Allah şifânı versin!” deyince, “Biz yetmiş yıl nimetler içinde yüzdük, yetmiş yıl da belâ ve sıkıntıya sabredelim! Allah bana şifâ verirse sana yüz sopa vuracağım.” diye yemin ettiği zikredilir. İşte bu yemin dolayısıyla Allah Teâlâ, yemînini yerine getirmesi için ona bir kolaylık, bir ruhsat göstermiş, çöplerden bir demet yaparak bir defa vurmasıyla yemîninin yerine geleceğini bildirmiştir.[5]   Derveze, Eyyûb’a (as) verilen bu ruhsatı, Allâh’ın kulları için tehlike, zarar ve günâha düşürecek problemlerden kurtulmaları husûsunda meşrû vesîlelere tevessül edilmesine izin verdiğine delil olarak değerlendirmekte ve bunun Kur’ân’ın tekrarlarla prensip haline getirdiği bir kâide olduğunu söyleyerek çeşitli örnekler vermektedir.[6] Hz. Eyyûb (as)’a tanınan ve Allâh’ın onun vefâkâr eşine büyük bir lütfu kabûl edilen bu uygulama, fukâha arasında çeşitli görüşlere mesned olmuştur.[7]   5. Üstün Sabır Sâhibi Güzel Bir Kul. Görüldüğü gibi bu âyetlerde Hz. Eyyûb Allah Teâlâ tarafından “sabırlı, güzel ve dâima Allâh’a yönelen kul” olarak tanıtılmıştır.   Tefsirlerde ve diğer kaynaklarda, O’nun bu hasletleri hakkında özetle şu bilgiler aktarılmıştır: Kavmine peygamber olarak görevlendirilen Eyyûb (as), anlatıldığına göre geniş topraklar, bağlar, bahçeler ve kalabalık sürüler sâhibi büyük bir zengindi. Sağlıklı bir bünyeye sâhip olup çok sayıda çocuğu vardı. Zengin ve sağlıklı yıllarını son derece muttakî, Allâh’ın verdiği nimetlere şükreden ve muhtaçlara yardımcı olan bir kul olarak geçirmişti. Yüce Allah, O’nu önce malını mülkünü ve yakınlarını elinden almakla, ardından ağır bir hastalıkla imtihân etti. Bu durumda ise o, hasta ve muhtaç sâlih kullar için örnek bir hayat yaşadı. Yaşadığı sıkıntılara karşı sabır zırhına bürünerek Allâh’a hamd etmeye ve yoğun ibâdetine devâm etti. Aslâ kırgınlık göstermedi, ümitsizliğe kapılmadı, büyük bir tevekkülle Allah’tan gelen her şeye râzı olduğunu gösterdi. Bolluk zamanında olduğu gibi, darlık hâllerinde de nasıl olunması gerektiği hususunda sâlih kullar için güzel bir örnek oldu. Netîcede, Allah Teâlâ tarafından “sabırlı, güzel bir kul olarak tanıtılma” yanında, sabırlı kişiler hakkında en önemli örnek hâline geldi. Rivâyete göre sâliha bir hâtun olan hanımı da, bollukta ve darlıkta ondan farksızdı. Nimetlere şükretmesini bilen bu bahtiyar kadın, sıkıntı ve ağır hastalık günlerinde kocasını terk etmedi ve onun her türlü hizmetini yürütmeye çalıştı.   Kur’ân-ı Kerîm’de Eyyûb (as) hakkındaki bilgiler bunlardan ibârettir. Dolayısıyla Kur’ân’da onun soyu, ne zaman ve hangi ülkede yaşadığı veya peygamberlik görevini yürütürken nelerle karşılaştığı hususlarında bilgi bulunmamaktadır.   [1]. Tefhim, V,79. [2]. el-Bidâye, I, 223. [3]. İbn Mâce, Tıb, 22. [4]. Buhârî, Gusül, 20, Enbiyâ, 20, Tevhid, 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 243, 314, 490. [5]. M. Vehbi, Hülâsatü'l-beyân, XII, 4806. [6]. Tefsir, I, 397. [7]. Bu hususta bkz. Mevdûdî, Tefhim, V, 80-81.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak