Ara

Eyüp Sultan’da Yavuz Sultan Selim Dönemi Bir Câmi ve Bünyesinde Barındırdığı Kâbe Tasvirli Çini Pano…

Eyüp Sultan’da Yavuz Sultan Selim Dönemi Bir Câmi ve Bünyesinde Barındırdığı Kâbe Tasvirli Çini Pano…

Kâbe tasvirli çini panolarının varlığından, ilk defa Mehmet Nermi Haskan’ın Eyüpsultan Târihi1 isimli eserinde bir konuyu araştırırken haberdâr olduk. İlginç bulduk, fakat üzerinde fazla durmadık. Tabiî bu arada târihî câmilere gittiğimizde acabâ izlerine rastlayabilir miyiz düşüncesiyle etrâfımıza bakındık durduk. Lâkin bir emâreye rastlamadık. Tâ ki bahse konu kitapta rastladığımız çini pano hakkında araştırma yapıp bir şeyler yazmaya karar verene kadar. Konu hakkında kısa bir inceleme yaptığımızda ne kadar derinlikli, zengin ve bir o kadar da zor bir iş üstünde olduğumuzu anladık. Konu geniş, uzun bir çalışma ve iz sürme süreci gerektiriyordu. Bizim ise imkânlarımız kısıtlıydı. Bir yerden başlamalıydık ve tabiî ki o yer, bizim mahallemiz olmalıydı. Öyle de oldu. Bildiğimiz kadarıyla Eyüp Sultan'da iki mekânda Kâbe tasvirli çini pano bulunuyor. Birisi 16. yüzyıl mimârîsinin nâdir örneklerinden biri olan ve Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi içerisinde bulunan Kâbe tasvirli çini pano, diğeri ise Eyüp Sultan Türbesi'nin yanında, Sultan I. Ahmed Han'ın yaptırdığı, daha sonraları Adile Sultan'ın Ramazan aylarında itikafa girdiği cüzhanenin duvarında bulunan ve çerçeve içine alınan Kâbe tasvirli çini panodur. Biz Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi içerisinde bulunan Kâbe tasvirli çini pano ile araştırmalarımıza bismillah dedik…

Kudsiyeti ile ilgili Kur’ân-ı Kerîm'de pek çok âyet-i kerîme bulunan2 ve Müslümanların kıblegâhı olan Kâbe-i muazzamanın önemine sanırım değinmeye gerek yok. Bu, zâten bilinen bir gerçek… Kâbe tasvîri, kadim zamandan beri ziyâdesiyle kültürümüzde yer alır. Kimi minyatürlerde,3 tablolarda,4 gravürlerde,5 el yazması kitaplarda,6 hac ile ilgili risâlelerde,7 15.-16. yy. halılarında, müstakil bāzı tablolarda ve kimi objelerde izine rastladığımız Kâbe tasvîri, yüzyıllarca tahrîbâta uğramadan korunabildiği için daha ziyâde câmilerde, çini üzerine işlenmiş olarak görülüyor. Bu alanda derli toplu ilk ve en önemli çalışmayı yapan Sabih Erken, 1970’li yıllarda kaleme aldığı “Türk Çiniciliğinde Kâbe Tasvirleri”8 isimli makālesinde, Kâbe tasvirli çinileri 35 adet civârında tesbît etmiş. Bunların bir kısmının Türkiye’de, bir kısmının da İngiltere,9 Fransa,10 Mısır,11 Yunanistan,12 Almanya13 gibi ülkelerin müzelerinde bulunduğunu yine Sabih Erken’den öğreniyoruz. Müzelerin dışında çeşitli vesîlelerle şahısların koleksiyonuna geçen Kâbe tasvirli çinilerin bulunduğunu da zikretmeliyiz. Milletimize āit olan bu eserlerin nasıl olup da dünyânın dört bir yanına dağıldığını, koleksiyonerlerin eline geçtiğini anlamak, kabûllenmek mümkün değil! 

Sabih Erken’in adı geçen makālesinde bildirdiğine göre İstanbul ve Anadolu’da Kâbe tasvirli çinilerin bulunduğu yerler şöyle: İstanbul Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi’nde (1643), Topkapı Ahmed Kütüphanesi’nde, Topkapı Sarayı Çini Koleksiyonunda, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde, Topkapı Sarayı Harem Dairesi’nde, Üsküdar Solak Sinan Câmi-i Şerîfi mihrâbında, Eminönü Rüstem Paşa Câmi-i Şerîfi son cemaat yerinde, Yeni Câmi-i Şerîfi, kubbeyi taşıyan pâye üzerinde, Eyüp Sultan, Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi pencere üstünde (1726), Hekimoğlu Ali Paşa Câmi-i Şerîfi kıble duvarında (1734) Anadolu’da ise Kastamonu Küre, Akşemseddin Câmi-i Şerîfi’nde, (Câmi-i Şerîf, Fatih Sultan Mehmed Hān’ın Defterdârı Hoca Şemseddin tarafından 1473 yılında yaptırılmıştır. Câmi-i Şerîf kıble duvarında yer alan, 1676 târihli Kâbe tasvirli çini pano, Çelebi b. el-Hâc Mustafa Küreci tarafından Nakkaş Müstecabzâde Süleyman Eşrefî'ye yaptırılmıştır.) Niğde Murat Paşa Câmi-i Şerîfi’nde, Kütahya Ulu Câmi-i Şerîfi’nde (Kâbe Tasvirli çini pano, yapımına Yıldırım Bâyezid Han tarafından başlanan câmi-i şerîfin mihrâb sağ taraf penceresi yanındaki duvara yerleştirilmiştir. 20x20 ebâdında dört panodan oluşur) ve Bursa müzesinde. Bāzı müzelerde birden fazla eser olduğunu da belirtmekte yarar var.

Yazıyı kaleme almaya karar verdikten sonra İstanbul’da bulunan Kâbe tasvirli çini panoların bulunduğu bāzı mekânları ziyâret ettik. Yeni Câmi-i Şerîfi ve Rüstem Paşa Câmi-i Şerîfleri restorasyonda olduğu için çini panoları göremedik. Üsküdar, Solak Sinan Paşa Câmi-i Şerîfi’ndeki çini panoyu yerinde görmek üzere Mustafa Yıldırım Bey'in mihmandarlığında bir ziyâret gerçekleştirdik. Ancak bu ziyâret namaz vakti dışına denk gelmişti. Namaz vakitleri dışında câmi kapalı olduğu için pencereden bakıp tespit etmemize rağmen çini panonun fotoğrafını çekemedik. Yine Mustafa Yıldırım Bey'in yardımıyla câmi görevlilerine ulaşıp fotoğraflarını ricâ ettik. Var olsunlar, talebimizi kabûl ettiler ve fotoğraflayıp bize gönderdiler. Buradaki 26x27 cm. ebâdındaki Kâbe tasvirli çini pano mihrâbın sol tarafındadır. Mihrâbın sağ tarafında ise yine aynı ölçülerde “Kadem-i Saadet” yer alıyor. Peygamber Efendimizin (sav) altından ayak izi, kadem-i saadet olarak bilinir. Mukaddes emanetler arasındadır ve aslı Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-ı Saadet Dairesinde saklanır. Panolar 1993 yılı restorasyonundan evvel mihrâbın içinde bulunuyormuş.14 Daha sonra şimdiki yerlerine yapıştırılmış.16. Yüzyılın sonlarına doğru inşâ edilen câminin ilk hâlinden eser kalmamış. Haziresinde kalan birkaç mezar taşı, duvarındaki târih kitâbesi, Kâbe tasvirli çini pano ile kadem-i saadet çini panonun günümüze ulaşması yüreğimize biraz olsun su serpti ve teselli kaynağı oldu.

Solak Sinan Paşa Câmi-i Şerîfi ziyâretimizin ardından soluğu Hekimoğlu Ali Paşa Câmii Şerîfi’nde aldık. Zîrâ kaynaklar Kâbe tasvirli çini panolardan birinin de bu câmide olduğunu bildiriyordu. Târiflerin ışığında câmiye vardık. Fazla zahmet çekmeden çini panoyu bulduk. Mihrap ve minber arasında kalan bölümdedir. 25x25 ebâdında 16 parça çiniden oluşan Kâbe tasvirli çini pano yaklaşık 100x100 cm ölçülerindedir. Derinlik ve gölge-ışık uygulamaları ile dikkat çekiyor.15 Câmi-i Şerîfin ilk yapımına târihlendirilebilir. (1734-5) Çini işlemelerin yoğun olarak görüldüğü câmide Kâbe tasvirli panonun varlığını günümüze kadar sürdürmesine sevinmemek mümkün değil!

Erken dönem Kâbe tasvirli çinileri incelediğimizde kompozisyonların gâyet sâde ve basit olduğunu görürüz. Tasvirler, üç boyutlu olmayan, resmi hatırlatmayan bir takım şemalardan ibârettir. Bunun sebebi Müslümanların resim sanatına pek sıcak bakmamaları ve bu sanatta bir takım kısıtlamalara gitmeleridir. Nitekim bu anlayışın bir yansıması olarak 15. ve 16. yüzyıl halılarında görülen Kâbe motifleri 17. yüzyılın başlarında Kâbe tasvîri ayaklar altında çiğnendiği gerekçe gösterilerek yasaklanmıştır.16 18. yüzyıldan itibâren resim sanatına ilginin yoğunlaştığı, kısıtlamaların gevşediği bunun yansıması olarak da bu alanda farklı açılımların geliştiği görülür. Bunun izlerini Kâbe tasvirli çini panolarda da hissedebiliyoruz. Bu döneme āit önemli örneklerden biri de Eyüp Sultan semtimizde bulunan Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi’nde yer alır. İstanbul’da dahi sınırlı sayıda bulunan Kâbe tasvirli çini panodan Eyüp Sultan semtinde başkaca bir câmide bulunmuyor. Hem Eyüp Sultan’da bulunan yegâne Kâbe tasvirli çini pano olması hem de tasvirli çini geleneğinde bir dönemi en iyi şekilde yansıtması bakımından önemli bir örnekle karşı karşıyayız.

Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi; Eyüp Sultan’da, Zalpaşa Caddesi üzerindedir. 1515 târihlerinde Kubbealtı vezirlerinden Cezri Kasımpaşa tarafından inşâ ettirilmiştir. Paşa’nın “Safi” mahlasıyla şiirleri de vardır. Kasım Paşa, 950/1543 yılında vefât etmiştir. Mehmet Nermi Haskan’ın bildirdiğine göre kabri, Bursa Emir Sultan Türbesi içerisindedir. Bir rivâyete göre ise Bursa’daki medresesi yanına gömülmüştür.17 Paşa’nın Cağaloğlu Meydanı’nda aynı isimli bir câmisi daha vardır. Yapının, Yavuz Sultan Selim dönemi mimarisini yansıtması bakımından Eyüp Sultan’daki câmi-i şerifler içerisinde apayrı bir yeri vardır. Mimarının, devrinin en büyük mimarlarından Acem Ali olduğu söylenir. Yavuz Sultan Selim Câmi-i Şerîfi’nin de mimarı olarak bilinen Acem Ali, Osmanlı'nın en kıymetli mimarlarından olup Safevî Devleti'nde “üstadların nâzırı” olarak tanınırmış.18

Orta ölçekte bir haziresi de bulunan câminin minâresi taştandır. Şerefe çıkması istiridye kabuğu biçimindeki süslemeleriyle dikkat çeker. Biçim ve ölçüleri bakımından Sultanahmet’teki Fîruz Ağa ve Fâtih’teki İskender Paşa câmilerine benzetilir. Çok büyük ölçekte olmamasına rağmen mimarisindeki sâdelik ve ciddiyet hemen fark ediliyor. Ancak Şehir meydanından biraz uzakta olduğu ve ana cadde üzerinde bulunmadığı için pek çoğu tarafından bilinmez. Câmi-i Şerîf bilinmediği içinde bünyesinde barındırdığı Kâbe motifli Çini panoyu da kimse fark edemez. Zâten bu tür konularla mahalle halkı pek ilgilenmez. Ancak erbâbı ve alâkalı olan araştırmacılar farkına varır bu tür inceliklerin. Ayrıca insanlar sürekli gördüğü şeylere karşı pek ilgi duymaz. Zamanla en güzel, en hârikulâde bir esere de kayıtsız kalabilirler. Bu pek çoğumuz için geçerlidir.

Sabih Erken’in verdiği bilgiler ışığında Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi’nin cümle kapısından içeri giriyoruz. Mihrâbın sağında ve minberin hemen solunda, pencerenin üst kısmında bulunan çini pano ile karşılaşıyoruz. Evet, tariflere uyuyordu. Ortasında Kâbe tasvîrinin yer aldığı rengârenk çini pano önümüzde duruyordu. Üç parçadan oluşan taç şeklindeki alınlıkta “Lâ ilâhe illallâh Muhammeden Resûlullâh. ibâresi hemen göze çarpıyor. Biraz yakından baktığımızda Çininin sol üst köşesinde ustanın imzāsını görüyoruz: Sahibü’l hayrat vel hasenat, İznikli Osman Bin Ahmed 1138 (1726) Çinili mihrâbın üst kısmında 10x10 cm. ebâdında, müstakil olarak yine bir çini üzerinde de aynı târih vardır. Muhtemelen mihrap çinileri de, Kâbe tasvirli pano da aynı usta elinden çıkmış ve câminin ilk yapımından yaklaşık iki asır sonra, bir tâmir esnâsında buraya uygulanmıştır.

Ancak ortada garip bir durum vardı. Çini pano bahsedildiği gibi hiç de iki asırlık gibi görünmüyordu. Renkler olağanüstü canlıydı. Çiniler daha dün fırından çıkmış havası veriyordu. Panonun kenarlarını çevreleyen ve yakın zamanda uygulandığı anlaşılan beyaz alçı sıva şüphelerimizi iyice artırmıştı. Daha yakından incelediğimizde, panonun alt kısmında yer alan H.1138/ 1726 târihinin altında bir târihin daha olduğunu fark ettik. H.1427/2006 artık şüphemiz kalmamıştı. Bu bir imitasyondu. Yâni aslına benzetilerek yapılmış bir kopyadan ibâretti. Ayrıca panoların sayısı ve ölçüleri de Sabih Erken’in verdiği bilgilerle örtüşmüyordu. Erken, buradaki panoların 25x25 ebâdında 6 parçadan oluştuğunu bildirirken karşımızdaki pano ölçüleri birbirini tutmayan 12 parçadan oluşuyordu. Soluğu câminin hemen yanı başında bulunan çay ocağında aldık. Oradaki görevli amcamızdan çinilerin âkıbetini sorduk. 30 yıldır burada esnaflık yapan amcamız, üzülerek çini panonun 2003 yılında çalındığını, daha sonra yurt dışına kaçırıldığını, 2008 yılında ise devlet eliyle İngiltere’den geri getirildiğini ifâde etti. Şu anda Vakıflar Müzesinde sergide imiş.19 Biraz araştırdığımızda o yıllarda bu hırsızlık olayının basında geniş bir şekilde yer aldığını öğrendik.20 Ancak biz bu vahim hâdiseden nasıl haberdâr olamadık? Anlamak mümkün değil! Eyüp Sultan’da bulunan yegâne çinili çeşmenin çini panolarının da aynı âkıbete uğradığını daha evvel bir yazımızda ele almıştık.21

Sabih Erken, buradaki Kâbe tasvirli çini panonun yorumunu şöyle yapar: “Kirli yeşil renkte zemin üzerine yapılmış olan Kâbe ve revaklar ile diğer binâlarda görülen perspektif anlayış artık olgunlaşmış bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Çevrede bulunan binâlar ve bu binâlar arasında kurulmuş olan büyük çadırlar, çiniye minyatür resmi havası vermektedir. Şimdiye kadar görmüş olduğumuz Kâbe tasvirlerinde şematizm hâkim iken, burada resme bir canlılık ve realizm girmiş bulunmaktadır. Bütün şekiller hakikate daha yakındır. Fakat tüm olarak kompozisyonun anlaşılması daha güç ve karmaşıktır…”22 Mehmet Nermi Haskan, adı geçen eserinde Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi içerisinde yer alan Kâbe tasvirli çini panonun menşei ve kültür târihimiz açısından önemini şu cümlelerle dile getiriyor: “Bu güzel çiniler, Nevşehirli İbrahim Paşa’nın sadâretinde İznik’te veya Tekfur Sarayında, Türk Çiniciliğinin ihyâsına çalışıldığı sırada yapılmıştır. İmzâlı ve târihli çini olarak da kıymetli bir vesîkadır.”23

Bilindiği üzere 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in halîfelik makāmına getirilişinden 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Osmanlı kutsal topraklara büyük ehemmiyet vermiş, buralara hizmeti şeref addetmiştir. Bu sebeple Osmanlı hükümdarları “Hâdimü’l-Haremeyni'ş-şerîfeyn” unvanları ile anılmıştır. Devletin yanında milletimiz de aynı hassâsiyeti göstermiş, büyük bir muhabbet besleyerek bu mübârek beldeleri görmek onlarda âdetâ tutku hâline gelmiştir. Şâyet gidip göremese de sevgisini, gönül bağını, işlediği sanat eserlerinde dillendirmiş, özlemini âdetâ bu eserlere nakşetmiştir. İşte bu sanat eserlerinin bir çeşidi belki de en önemli çeşidi de Kâbe tasvirli çini panolardır. Gerek dönemleri itibârıyla çinicilik ve tasvir sanatımızın geçirdiği evreleri tâkip etmek açısından gerekse bir folklor malzemesi olarak Kâbe tasvirli çini panoların önemi göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Zâten sınırlı sayıda olan, oraya buraya dağılmış vaziyette bulunan, gün geçtikçe azalan eserlerden geride kalanların özenle korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması önem arz etmektedir. Bu vesîleyle bahse konu Kâbe tasvirli çini panoyu müzede değil de, olması gereken yerde, yāni Eyüp Sultan, Cezri Kasım Paşa Câmi-i Şerîfi’nde görmek istediğimizi belirtelim…

Dipnotlar
1 Mehmet Nermi Haskan, Eyüpsultan Târihi, Eyüp Bel. Yay. İstanbul, 2009, s.52.

2 Sûre-i Âl-i İmrân 3/96; el-Bakara 2/125-127; el-Hac 22/26; el-Hac 22/27-29.

3 TSMK, Hazine, nr. 1222, vr. 189., Sadettin Ünal, Kabe, TDVİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İst., 2001, c.24., s.21.

4 Süreyya Serbest koleksiyonu, Sadettin Ünal, Kabe, a.g.a., c.24., s.19.

5 Berthauld, Sadettin Ünal, Kabe, a.g.a., c.24., s.20.

6 Chester Beatty Library, nr. 443, Sadettin Ünal, Kabe, a.g.a., c.24., s.22.

7 MÜİF Ktp., Yazma nr. 216, Sadettin Ünal, Kabe, a.g.a., c.24., s.23.

8 Sabih Erken, “Türk Çiniciliğinde Kâbe Tasvirleri”, Vakıflar Dergisi IX: 1971, s. 297-319.

9 Londra, Victoria Albert Müzesi, Sabih Erken, a.g.m., s.303.

10 Paris, Luvr Müzesi, Sabih Erken, a.g.m., s.303.

11 Kahire Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Kahire Arap Müzesi, Sabih Erken, a.g.m., s.306-307.

12 Atina Benaki Müzesi, Sabih Erken, a.g.m., s.310.

13 Berlin, Staatliche Müzesi, Sabih Erken, a.g.m., s.312.

14 Oğuzhan Sezer, Üsküdar, Sinan Paşa ve Solak Sinan Câmileri, Bitirme Çalışması, s.16, academia.edu, Erişim Târihi: 30.07.2018

15 Ahmet Vefa Çobanoğlu, Hekimoğlu Ali Paşa Külliyesi, TDVİA, Türkiye Diyanet Vakfı, İst. 1988, cilt, 17, s. 170.

16 Sabih Erken, a.g.m., s.297.

17 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., s.52.

18 Belkıs Kamut Aktürk, Cezeri Kasım Paşa Câmii’nin canisi şair mimarı üstad. ahaber.com.tr. Erişim Târihi:14.07.2018

19 Vakıflar Genel Müdürlüğü Müzesi, vgm.gov.tr. Erişim Târihi:14.07.2018

20 Cezeri Kasımpaşa Câmisi'nden 500 milyarlık çini çalındı, hurriyet.com.tr. Erişim Târihi:14.07.2018

21 Nidayi Sevim, İstanbul'un Yegâne Çinili Çeşmesi'ni Alelade Fayanslarla Kaplamışlar, dunyabizim.com, Erişim Târihi:14.07.2018

22 Sabih Erken, a.g.m., s.314-315.

23 Mehmet Nermi Haskan, a.g.e., s.54.

 

Ekim 2022, sayfa no: 44-45-46-47-48-49

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak