Ara

Evlilikler-II / Elif E. Bayraktar

Evlilikler-II / Elif E. Bayraktar

Geçen ay Hanımefendi’de, temeli Allah sevgisine değil, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan ve zamanla hem kadın hem de erkek için azâba dönüşen evlilikleri anlatmaya çalışmıştım. Aynı konuya devâm ediyorum.

 

Ehl-i dünyâya göre evlilikte çıkarlar, maddiyat ve mal bölüşümü çok önemli. Böyle çıkarlar üzerine kurulan evlilikler yüzünden insanlar mutlu olamıyorlar, rızâsını gözetmedikleri için Allah sıkıntı veriyor, herkesin canı yanıyor. İki taraf da birbirini tahrîb ediyor, acı çekiyor. İslâm’ın, Kur’ân’ın yaşanmaması hayâtın her noktasında sıkıntı, her yanından belâ getiriyor. Ne arkadaşlıklarda ne dostluklarda ne de evliliklerde huzur oluyor.

İnsan Allâh’a yakın olduğu zaman O’nun sıfatları üzerinde tecellî eder. Kadın ya da erkek, eğer eşinde Allâh’ın tecellîsi olan aklı ve güzel ahlâkı görür, rûhu onunla tatmin bulursa, her türlü çileye, her türlü zorluğa göğüs gerer, mutluluğu yaşar. İşte bu gerçek aşktır, Allah aşkının yansımasıdır. Bu aşkı samîmî yaşayan insan, ölümü de acıyı da her şeyi kabûl eder.

Evliliğinin gâyesi sevgidir; sevgiyi ve Allâh’ın tecellîsinin güzelliğini yaşamaktır, âhiret eşini seçmektir. Âhirette o sevgiyi, Allâh’ın o güzel tecellîsini sonsuza kadar görebilmek arzusu ile Allâh’ın bir lütfu, bir nîmeti olarak evlenilir.

Samîmî mü’minlerin derin bir muhabbeti, gerçek tutkuyla örülü hayatları vardır. Çok sevdiğini söylediği halde birbirine hakāret eden, aşağılayan, üzen, maddî ve nefsânî çıkarıyla çatıştığında ânında sırtını dönen çiftlerin yaşadığının adı ne aşk ne de tutkudur. Kalplerde sevgi kılan Allah, bu çok özel duyguyu mü’minler için yaratır.

İnsan gerçekten tutku ile bağlı ise sevdiği insanın eli yüzü yansa, kolunu bacağını kaybetse, onu daha fazla sever ve ona daha derin bir şefkat duyar. Allâh’ın dilemesiyle cennette onun ne kadar mükemmel güzellikte olacağını ve onunla sonsuza kadar birlikte olacağını bilir. Sahte sevgilerin süresi belki birkaç beş-on yıl, bāzan çok daha kısadır, ama gerçek tutku sonsuzdur. Çünkü kalbi Allah sevgisiyle dolu olan insan, eşini de Allâh’ın tecellîsi olarak sever, ona sonsuzluk isteği ile bağlanır; bu sarsılmaz bir sevgidir.

Ete/kemiğe bağlanamaz insan. Gerçek evlilik saf sevgi üstüne olur. Mü’minler Allâh’ın verdiği o güzel derin duyguları birlikte yaşamak, Allâh’a birlikte güzel kulluk edebilmek ve Allâh’ın hoşnutluğunu kazanmak için evlenirler:

Onda 'sükûn bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun âyetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten âyetler vardır. (Rûm, 21.)


Karşısındaki kişiye saygı duymak ve değer vermek etkileyicidir. Saygı duymadığı, değer vermediği bir kişi insana çok itici gelir. Mü’min eşine çok değer verir, onu çok ciddîye alır, o onun için çok özeldir, gözünde çok büyüktür, kutsaldır, tertemizdir, iffetinden emindir, ona āittir.

Samîmî mü’min dünyâda yaşadığı tutkuyu -Allâh’ın dilemesiyle- cennette de kat kat fazlasıyla yaşayacaktır. Bu, Allâh’a duyulan derin aşktan meydana gelen bir cennet nîmetidir. Kur’ân’da: “Yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.” (Saffat, 48.) ve “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşâ ile inşâ edip yarattık. Onları hep bâkireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt.” (Vâkıa, 35-36-37) ifâdeleriyle cennetteki mü’min kadınların güzelliği ve eşlerine duydukları derin sevgi ve tutku vurgulanır.

“Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içinde ebedî kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va’detmiştir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Tevbe, 72.)

 

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak