Ara

Evliliğin İlk Yılı: Uyumun Gerçek Hayattaki Sınavı / Uzm. Aile Danışmanı Selva Yılmaz

Evliliğin İlk Yılı: Uyumun Gerçek Hayattaki Sınavı / Uzm. Aile Danışmanı Selva Yılmaz

Doğru kişiyi bulduk, ciddi bir yola adım attık; aile tanışması, nişanlılık, düğün derken artık evlendik. Peki, her şey bitti mi? Hayır, elbette bitmedi… Aslında tam da şimdi başlıyoruz. Çünkü o güne kadar hayatımıza dokunan ama bir mesafesi olan biri, artık evimizin içinde, gündelik hayatımızın tam ortasında. Bu zamana kadar tanıdığımız kişiyi şimdi bir ilişki dinamiği içinde; sorumluluklarıyla, ev düzeniyle, duygularıyla ve kırılganlıklarıyla yeniden tanıyacağız.

Araştırmalar, partnerimizi evlenmeden önce en fazla yüzde yetmiş oranında tanıyabildiğimizi söyler. Geri kalan yüzde otuz ise evlilikle birlikte, zamanla karşımıza çıkar. Bu durum kötü sürprizler anlamına gelmez; tam tersine gerçek yakınlığın başladığı alan tam olarak burasıdır. Bir insanı her yönüyle görmek, sadece güzel anları değil zorlayıcı anları da paylaşmak bağı güçlendirir. Eğer ilk yılın bu tanıma dönemini iyi yönetebilirseniz, ömür boyu sürecek sevginin temelleri o zaman atılır.

Toplumda sıkça duyduğumuz bir söylem vardır: “İlk yıllar canım cicim aylarıdır, sonrası monotonlaşır.” Bu cümle, evlilik yolunda yürüyen pek çok çifte farkında olmadan baskı kurar. İnsanların içini bir korku kaplar:
“Demek ki ileride kötü olacak…”

“Şimdiki mutluluğumuz azalacak mı?” 

Oysa gerçek, her çiftte birbirinden farklıdır. İlk yılları zor geçen ama sonrasında huzuru yakalayan çiftler de vardır; ilk yılları sakin geçip ilerleyen dönemlerde iniş çıkışlar yaşayan çiftler de. Evliliğin ritmi, iki insanın kişiliği, geçmişi, aile sistemi ve iletişim tarzıyla şekillenir. Bu yüzden başkalarının tecrübelerini kendimize kural gibi almak, çoğu zaman faydadan çok zarar getirir. 

Evliliğin ilk yılı, bir nevi hayat provasının gerçeğe dönüştüğü dönemdir.

İlk bayram…

İlk tatil…

Ev işlerinin aksadığı o ilk gün…

Biriniz hastayken evin tüm yükünün diğerine kaldığı o ilk hafta…

Küçücük bir konuda ne kadar hassas olabileceğinizi fark ettiğiniz ilk tartışma…

İşte bunların her biri sizi sınamak için değil, birlikte nasıl bir yol çizeceğinizi göstermek için ortaya çıkar. 

Mesela eşinizin eve gelip sessizleştiği bir gün olur. Neden konuşmadığını anlamaz, içinizde bir sıkıntı hissedersiniz. O ise belki iş yerinde zor bir gün geçirmiştir ancak bunu ifade etmeyi alışkanlık hâline getirmemiştir. İlk yıl sizi buna benzer yüzlerce “küçük ama değerli” farkındalıkla tanıştırır.

Ya da ev işleriyle ilgili sessiz bir beklentiniz vardır: “Çöp dolmuş, görmüyor mu?”

Eşiniz ise “Söyleseydin yapardım.” diye düşünüyordur. Bu küçük farklılıklar, aslında iletişim dilinizi biçimlendiren büyük taşlardır. 

Bazen bir tatil planlarken, sizin için “dinlenmek” olan şeyin eşiniz için “dışarıda aktif olmak” anlamına geldiğini fark edersiniz. Bazen biri evde sessizliği severken, diğeri müzik açmak ister. Bazen aile ziyaretleri konusunda dengeyi bulmak zaman alır. Bunların hepsi olağan, hatta gerekli adımlardır. İlk yıl boyunca karşılaştığınız bu küçük sürprizler, birbirinizi anlama ve saygı gösterme kapasitenizi artırır. 

İlişkiyi zorlayan şey, farklılıkların kendisi değil; farklılıkların nasıl ele alındığıdır.

Bu noktada kendinize sık sık şunu hatırlatmanız gerekir:

“Biz aynı evde büyümedik, aynı ailede yetişmedik, aynı tecrübelerle bugüne gelmedik.”

Bu yüzden elbette bakış açılarımız, alışkanlıklarımız ve beklentilerimiz farklı olacak. Önemli olan, bu farklılıkların bir çatışma alanı değil, bir öğrenme alanı hâline gelmesidir. 

Evliliğin ilk yılında çiftlerin en çok sınandığı noktalardan biri de iletişimdir. Kimimiz duygularını kolay ifade eder, kimimiz içine atar. Kimimiz hemen konuşmak ister, kimimiz sakinleşmeden bir konuya giremez. Kimimiz “bana kızgın” diye düşündüğümüz her sessizlikte kaygılanır; kimimiz ise “sadece biraz durmak istiyorum” der ama bunu ifade etmeyi unutur. İşte ilk yıl boyunca bu iletişim tarzları görünür hâle gelir ve ilişkiyi şekillendirir. 

Bu süreçte şunu unutmamak çok kıymetlidir:

İletişim, doğru kelimeleri bilmekten çok, doğru niyeti anlamaktır. Eşinizin bir davranışında “beni kırmak istiyor” diye düşünmekle, “şu an ne yaşıyor da böyle tepki veriyor?” diye merak etmek arasındaki fark, ilişkinin yönünü tamamen değiştirir. 

İlk yıl, romantik bağ ile günlük bağın dengelendiği bir dönemdir. Birçok çift, romantik sürprizlerin azalmasından şikâyetçi olur; oysa evlilik yalnızca sürprizlerle değil, küçük paylaşımlarla ve sıradan görünen ama yakınlık oluşturan anlarla beslenir. Bir fincan kahveyi birlikte içmek, akşam yemeğini paylaşmak, çocuğunuz olmasa bile evinizi birlikte düzenlemek… İşte bu küçük ritüeller, ilişkinin temel taşlarını oluşturur. 

Evliliğin ilk yılı her ne kadar zaman zaman yorucu olsa da hem duygusal yakınlığın hem güvenin hem de ortak bir hayat kurmanın en güçlü temelinin atıldığı dönemdir. Birlikte atlatılan her zor gün, çiftin birbirine duyduğu bağlılığı daha da artırır. Ve günün sonunda “zorlandık ama birlikte öğrendik” diyebilmek, ilişkiye eşsiz bir olgunluk kazandırır. Çünkü unutmayalım: Evlilik bir başarı hikâyesi değil, birlikte büyüme hikâyesidir.

Kasım 2025, sayfa no: 12-13

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak