Ara

Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) “Mektûbât”ında İhvân Olabilme Şuûru

Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) “Mektûbât”ında İhvân Olabilme Şuûru

Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) “Mektûbât”ında İhvân Olabilme Şuûru
Fatih Çınar

Es’ad-ı Erbilî (ks) eserleri, şiirleri, mektupları ve yetiştirdiği talebeleri ile yirminci yüzyılın etkin sûfîlerinden birisidir.1 O, zâhir ilmi ve bâtınî birikimi ile gönül eğitiminde etkili bir şahsiyet olarak kişisel ve toplumsal anlamda “Kardeşlik rûhunu canlı tutma” konusu üzerinde özel olarak durmuştur. Allah Teâlâ’nın müslümanları kardeş kıldığı hakîkatini2 sıklıkla vurgulayan Erbilî (ks), maddî ve mânevî sahalarda kardeşlik hukûkunun gözetilmesini müslümanların a’lâmet-i fârikası olarak görmüştür. O, gönül eğitimine tâlip olan sûfîlerin bu konuda daha da hassas davranmaları gerektiğini ve “İhvân” bilincinin/hassâsiyetinin dervişte bir yaşam biçimi olarak benimsenmesini şart görmüştür.

Es’ad-ı Erbilî’ye (ks) Göre İhvân Olabilme Şuûru

Es’ad Efendi’ye göre ihvân rûhuna bürünebilmek, mânevî ilerlemenin önemli şartlarından bir tânesidir. O, mürşid-i kâmilin kendisine tâbi olanları müslüman kardeşleri olarak görüp, onların maddî ve mânevî sahada irşâdı için gayret göstermesini tarîkatının esâsı olarak görmüştür. Onun bu hassâsiyetle, namazı huşû ile kılabilme konusunda ihvânını şu şekilde uyardığı görülmüştür: “’Namaz, her türlü hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.’3 âyet-i celîlesine göre namaz kılan mü’minlerin hepsi bütün kötülük ve yasaklardan korunmuş olması gerekirken nice namaz kılanların birtakım haram ve yasaklardan kendilerini kurtaramadıkları görülmektedir. Binâenaleyh bu konudaki müşkillerin halli için mürâcaat eden bir zâta vermiş olduğum cevâbı, isteyen ihvânın da gözden geçirmeleri için kısaca yazmaya çalışacağım. Hakk-celle ve a’lâ-Hazretleri; “Huşû ile namaz kılan mü’minler âhiret azâbından kurtuldular.”4 buyurmuş olduğu gibi, Aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm Efendimiz de ‘Huşûu olmayan bir kimsenin namazı kabûl edilmeye lâyık değildir ve vaadedilen fâidesi de beklenmez’ buyurmuştur. Bu gibiler ancak şerîat bakımından farzını edâ etmiş ve namazı terk eden kimse için kararlaştırılmış olan dînî cezâdan kendini kurtarmış olur. Huşû ise zâhirî ve bâtınî olmak üzere ikiye ayrıldığından bunlardan her birini ayrıca açıklamak gerekmektedir.5 Görüldüğü gibi Erbilî (ks), Yaratan’a (cc) kulluk noktasında aynı yolun yolcusu olanların birbirlerini O’nun (cc) rızâsı için îkâz etmelerini ihvân olabilmenin gereği olarak benimsemiştir.

Es’ad Efendi, sünnete bağlı kalmaya ihvânını teşvîk etmiştir. O, bu konuda şunları söylemiştir: “Evet, sünnet-i Seniyye ve pak Muhammedî nizâma kıl kadar muhâlif olmayan Nakşbendiyye velîlerinin büyükleri vâsıtasıyla her türlü münâkaşadan uzak bulunan Hâlidiyye yoluna kalbini bağlayan sâdık ihvânımız için büyük müjdelerin olduğu inkâr edilemez. Kemâl sâhipleri içinde kullanılan ‘Te’mîn-i İstikbâl’ sözü geçici dünyâ yurdundan bulunan sınırlı hayâtımızın ikmâline yarayan konulara âit olmasa gerektir.”6 Bu ifâdelerinden onun, ihvân olmak konusunda Allah Teâlâ’ya kul, Habîbine (sav) lâyık ümmet olabilmek yolunda birliktelik rûhunu yaşatmak şeklinde bir kabûlünün olduğunu anlamaktayız.

Es’ad-ı Erbilî (ks), ihvân şuûru ile bezenen gönüller için uzak ve yakın mesâfelerin hiçbir öneminin olmadığını ve ihvânın Hakk’ın tecellîlerine mazhar olan kalplerinden istifâde edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu konuda yirmi sekizinci mektubunda Es’ad-ı Erbilî (ks), büyük bir tevâzu örneği ile şu ifâdelere yer vermiştir: “Başınızı ağrıtmaz inancıyla bu konuda arz edebilirim ki Arşu’r-Rahmân olan ve bu özelliğiyle güneş ışığının üzerinde bir ziyâya mâlik olan mü’minin kalbi için yakınlık ve uzunluk mesâfesinin önemi olmayıp her mahalde sâbit ve sâdık ihvan nezdinde sâbit ise de bedenî musâhabenin de meziyeti, ashâb-ı kirâm ve tâbiîn-i izam Efendilerimizin şanlı hâliyle ve derecelerinin çeşitliliğiyle açık ve âşikârdır. Bendenizi ihvânın feyizleri apaçık olan teveccühlerine lâyık gören Mevlâ, sizlere kavuşmanın lezzetiyle kana kana doyuracağından kesinlikle ümîdimi kesmem.”7

Es’ad Efendi’nin (ks) hareket metodu içerisinde sûfînin ihvân olduğu şuûruna erebilmesi, kardeşlerine duâ etme hassâsiyetini göstermesine bağlanmıştır. Bu konuda Ubeydullâh-ı Ahrâr’ı (ks) kendisine örnek aldığını beyân eden Es’ad Efendi “Velîlerin büyüklerinden Ubeydullâh-ı Ahrâr-ı Nakşbendiyye (ks) Hazretleri mülâkî olduğu ihvân-ı dîn ve sâlih kulların hayr duâlarını dâimâ zenginlik kabûl etmiş ve Cenâb-ı Hakk’ın rızâ ve rahmetini kazanmak için amel ve ibâdetlerine güvenmemiştir.”8 şeklindeki ifâdeleriyle ihvânın duâsına verdiği önemi dile getirmiştir. Kendisi de ihvâna duâ etmeyi bir yaşam şekli hâline getirmiş ve ihvânına duâda çok cömert davranmıştır. Onun ihvânına yaptığı duâ örneklerinden birkaç tânesi şu şekildedir:

Yüce Rahîm ve Rahmân sizi ve sağlam ölçülü diğer ihvânımı iki cihanda azîz eylesin. İhlâs ağacı ve muhabbetlerini saâdet meyvesi ve selâmetle süslesin. Ve ‘Kıyâmeti gören her emzikli kadın emzirdiğini unutur, her hâmile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün oysa sarhoş değildirler, fakat bu sâdece Allâh'ın azâbının çetin olmasındandır.’9 âyet-i celîlesiyle bilmiş olduğumuz âhiret hallerini kolay kılsın… Cenâb-ı Allah, bu sâyede bu fakir ile sevgili ihvânımı ve özellikle sizleri feyz-yâb eylesin. Ve azab ve ıkâba düçar eylemesin. Âmîn.”10

“Orada bulunan ihvan kardeşler ile her ne kadar mülâkat yapmak nasîb olmadıysa da hepsine fakîrâne selâmlarımın ulaştırılmasını dilerim. Cenâb-ı Hakk ve Feyyâz-ı Mutlak hepsini nefs üzerine hâkim ve cemâl-i bâ-kemâline âşıkların âdâbına dâhil buyursun. Ve o sâyede âhiret yolculuklarını, haşirlerini ve hesaplarını kolay eylesin.”11

“Bundan dolayı ihvan-ı kirâmın tamâmını zâhirî temizliğe ve bâtınî nezâfete muvaffak olarak mâsiyet ve zulmün çirkinliğinden korunmuş olarak huzûr-ı Bârî’de toplanmamızı ve bitmek tükenmek bilmeyen ihsanlarla sevinç dolmamızı ricâ ile yalvararak istirhâm eylerim.”12

“Fakat cemâlinizi görme özlemi içindeyiz; ihvâna ve konuşmalarınızı dinlemeye gelenlere duâ ve hürmetlerimin ulaştırılmasını dilerim. Bizi de hayr duâdan ve teveccühlerinizde unutmayınız. Bugün ve kıyâmet gününde en güzel nîmetler içerisinde olasınız.”13

Es’ad-ı Erbilî’nin (ks) ihvân rûhuna bürünmek noktasında önem verdiği bir husus da aynı yolun müntesipleri olan mâneviyat erlerinin birbirlerini zaman zaman ziyâret etmeleri ve bu sâyede gönüllerinin olumlu yönde etkileşimini sağlamalarıdır. O, ihvânın ziyâretleşmesinin karşılıklı duâya vesîle olacağı ve bu şekilde ihvânın mânevî mesâfeler kat edeceklerini şu ifâdelerle dile getirmiştir: “Fazîletli Hoca Yekta Efendi ile diğer ihvân-ı kirâma olan ziyâretinizden memnûn oldum. Hepinizin sıhhat ve âfiyet müjdenizden Hakk Teâlâ Hazretlerine şükrettim. Kötülük ehlinin bir saat önce ölümü maslahat olduğu gibi iyilik erbâbının da bir dakika hayâtı menfaattir. Cenâb-ı Hakk’ın zikir ve fikriyle ihyâ olunan zamanlar genel maslahatı doğuracağından tarîkat kardeşlerinin sıhhat, âfiyet ve tam başarıları için duâ eylemek son derece gerekli olduğundan hayat devâm ettiği müddetçe bu temiz görevin yerine getirilmesini sağlayacağım doğaldır. Mevlâm, cümlemizi muvaffak buyursun. Mülâkat şerefinden mahrûm buyurmasın.”14 Ziyâretleşme konusunda ihvânın bedenî anlamda olmasa dahi mânevî yönden râbıta uygulamasıyla gönül birlikteliğini elde edecek adımlar atması gerektiğinden de bahseden Es’ad Efendi bu konuda şunları söylemiştir: Fakîriniz mânen ihvân-ı kirâmımdan uzak olmadığım gibi muhterem ihvânımız da istedikleri bir zamanda fakîrinizi şeref-yâb edebilirler. Bu konuda mahrûm olan yalnız bedenlerdir. Bunun çâresini de Cenâb-ı Mevlâ’dan niyâz ederiz. Şu sırada kavuşma için bâzı zuhûratlar oluyor. İnşâallah en yakın zamanda kavuşma nîmetine nâil oluruz.”15

Râbıta konusunda Es’ad Efendi: “Bundan dolayıdır ki Nakşbendiyye şeyhlerinin büyüklerinden Muhammed Ma’sûm Hazretleri ihvânına, sevginin artmasını sağlayan râbıtayı tavsiye buyurmuşlardır. Zîrâ muhabbet hakîkî olunca mü’minin kalbinde zikrullâh vücûda gelir. “Öyle adamlar vardır ki ne bir ticâret ne bir alışveriş onları Allâh’ın zikrinden alıkoymaz.”16 âyet-i kerîmesine uygun düşer. Kalp selâmeti bulur. “O günde ne mal ne de oğullar fayda verir ancak kalb-i selîm müstesnâ.”17 sırrına mazhar olur.”18 şeklindeki telkinleri ile râbıtayı, muhabbete vesîle bir uygulama gördüğünü, muhabbetin kalpte zikrin gerçekleşmesine vesîle olacağına inandığını ve kalbin ancak bu yolla selâmet bulacağına kaanî olduğunu ifâde etmiştir.

Es’ad Efendi, birlikte yaşama şuûruna ulaşamayan, sâdece kendini düşünerek bencillik hastalığına tutulan ve ihvân olmanın gereğini yapamayan kimseleri, içerisinde bulundukları durumun Hz. Peygamber’in (sav) yaşam anlayışına uymaması sebebiyle uyarmıştır: “Cenâb-ı Allah, kalb-i şerîfinizi aşk ve sevgi evi ve feyz ve bereket yuvası buyursun. Aşk ve muhabbetinizi sizinle musâhabe eden ihvâna da sirâyet ettirsin. Çünkü yalnız hâlini düşünüp kurtuluş arzusunda olanlar nübüvvet vârisliğine lâyık olamazlar.”19

Görüldüğü gibi Efendi Hazretleri, Hz. Peygamber (sav) ile sahabe-i kirâm (r. anhüm) arasındaki muhabbetin İslâm ümmeti arasına yayılabilmesi için bireylerde kardeşlik bilincinin hâkim olması gerektiğine inanmaktadır. Aynı usûl ve yol ile Yüce Mevlâ’ya vuslatı amaçlayan tarîkat kardeşliğinin önemini daha belirgin bir şekilde vurgulayan Es’ad-ı Erbilî (ks), ihvân olmanın gereklerinden ilkini kişinin kardeşlerinin dertleriyle dertlenmesi olarak ifâde etmiştir.

İhvân olma şuûruna ulaşan kimsenin kardeşlerine hak ve hakîkati bütün açıklığıyla ifâde etmesi gerektiğinden bahseden Erbilî (ks), yolundan gelenlere sünnet-i seniyyeye tâbi olmak, mesâfeler ne kadar uzak olursa olsun gönüllerin bir olduğuna inanmak, her fırsatta ziyâretleşmek ve dertleşmek, kardeşine duâ etmek ve râbıta ile ihvân olmanın rûhunu yakalayabilmek için gayret göstermek gibi adımlarla kardeşlik hukûkunun gereğini yapmalarını tavsiye etmiştir.

Dipnotlar
1 Hayâtı, eserleri ve fikirleri için bkz., Vahit Göktaş, Muhammed Es’ad Erbilî’nin Hayâtı Eserleri ve Tasavvuf Felsefesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2002; Hasan Kamil Yılmaz‚ “M. Es’ad Erbilî”, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, Şule Yayınları, İstanbul 1996, c.IX, s.369; aynı müellif, “Esad Erbili”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1995, c.XI, s.348-349.
2 “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allâh’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” Hucurat 49/10.
3 Ankebut 29/45.
4 Mü’minûn 23/1-2.
5 Es’ad-ı Erbilî, Mektûbât, Hazırlayanlar: Kamil Yılmaz, İrfan Gündüz, Erkam Yayınları, İstanbul 2012, s.58. (10. Mektup)
6 Erbilî, Mektûbât, s.114. (27. Mektup)
7 Erbilî, Mektûbât, s.118. (28. Mektup)
8 Erbilî, Mektûbât, s.262. (89. Mektup)
9 Hac 22/2.
10 Erbilî, Mektûbât, s.124. (31. Mektup)
11 Erbilî, Mektûbât, s.142. (38. Mektup)
12 Erbilî, Mektûbât, s.310. (112. Mektup)
13 Erbilî, Mektûbât, s.406. (147. Mektup)
14 Erbilî, Mektûbât, s.132. (34. Mektup)
15 Erbilî, Mektûbât, s.312. (113. Mektup)
16 Nûr 24/37.
17 Şuarâ 26/89.
18 Erbilî, Mektûbât, s.190. (56. Mektup)
19 Erbilî, Mektûbât, s.202. (60. Mektup)

Şubat 2019, sayfa no: 54-55-56-57

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak