Ara

Erdemle Değerlenmek

Erdemle Değerlenmek

İnsan hakiki kıymetini Kur'ân ve Sünnete uyabildiği ölçüde elde edebilir. Allâh'a karşı sorumluluklarını yerine getirebilen insan, erdemi elde etmiş demektir. Kur'ân’a ve Sünnete göre erdemli insan, Allâh'a engin bir sevgi ve saygı ile teslîm olandır. En başta Yaratıcısına sonra da O'nun yarattıklarına karşı sorumluluk ve saygı bilincine sâhip ilkeli insandır. Erdemli insan, iyi ve güzel ne varsa ona yönelen, kötü ve çirkin olandan sakınandır. Bununla berâber iyiliği sözlü ve fiilî olarak yaymaya çalışan kişiliğiyle de bilinendir. Doğruluk, güvenilirlik, cesâret, cömertlik, yardımseverlik gibi güzel özelliklere sâhip ve aynı zamanda duyarlı, içten, güzel gönüllü, ölçülü ve tevâzu sâhibi olan insan erdemli bir insandır.

Kişinin erdemli olabilmesinin önündeki en büyük engellerden birisi hiç şüphesiz kendi nefsidir. Manevî bir eğitime muhâtap olmamış nefsin tavırları, genellikle erdemli insan modelinden çok uzaktadır. Nefsin kötü hallerini gidererek fıtratında zâten var olan cevheri açığa çıkarabilmesi, her insanın birincil çabası olmalıdır. Bu açıdan kişiyi erdeme ulaştıran haller “asıl”, bu hallerin önündeki her bir engel ârızîdir. Yapılması gereken usûlüne uygun bir çabayla “asıl” diye nitelendirdiğimiz ve fıtratta var olan cevheri açığa çıkarmaktır. Bunun yollarından birisi tasavvufî eğitim metodudur.

Erdemli İnsan Yetiştirme Okulu olarak Tasavvuf

Tasavvufun ne olduğu konusunda yüzlerce belki de binlerce târif bulunmaktadır. Ancak bu tanımların çoğunun ortak paydası kişi ile Rabbi arasındaki irtibâtı sahîh ve sağlam temellere oturtmaktır. Yukarıda da ifâde ettiğimiz gibi erdemli insan Allâh'a karşı sorumluluk bilincindedir. Yâni O’nunla kendi arasındaki bağa zarar verebilecek tüm şeylerden kaçınır. Bu durumda erdemli insanların yetiştirilmesinde tasavvufî öğretilere çok ihtiyaç vardır. 

Ebu Muhammed Cerîrî’ye (ks) göre: “Tasavvuf bütün yüksek ve güzel ahlâklarla ahlâklanmak, her türlü kötü ve düşük ahlâktan uzak kalmaktır.”1 Tanımda güzel ahlâka yöneliş, kötü ahlâktan uzaklaşma vurgusu yapılmaktadır. Zâten ‘erdem’in insana kattığı en önemli değer güzel ahlâktır. Güzel ahlâkın bulunmadığı yerde erdemden bahsedebilmemiz mümkün değildir. 

Ebu Yakub Müzâyilî (ks) ise: “Tasavvuf öyle bir güzel haldir ki, onda insana âit bütün beşerî sıfatlar ve kötü arzular yok olur gider. Kul Rabbinin ahlâkıyla ahlâklanır, O’nun özel tecellîleri ile ayrı bir sıfat kazanır.”2 Bu ifâdeler aslında Peygamberimiz (sav)'in “Allâh'ın yüz on yedi ahlâkı vardır. Kim onlardan birine sâhip olursa cennete girer.3 hadîs-i şerîfine bir atıf mâhiyetindedir. Allâh'ın ahlâkıyla ahlâklanmak Onun râzı olduğu bir hâlet-i rûhiyeye bürünmek olarak değerlendirilir. Allah Teâlâ el-Alîm’dir, bu esmânın tecellîsine muhatap olarak kul ilme rağbet edip âlim olabilir. Allah Teâla el-Ğaffâr'dır, bu ismin tecellîsine mazhar olan kul, af yolunu/affedebilmeyi kendine şiâr edinmiş kimsedir. Bu örnekleri çoğaltabilmemiz mümkündür. Görülüyor ki Allah Teâlâ’nın ahlâkıyla ahlâklanmış kimse hakîkî erdemi yakalamış kimsedir. 

Erdemli insan maddesel anlamda kendini kontrol altında tutabilmeyi bilen bir insandır. Mal hırsına bürünen kişilerin nitelikli tutumlar sergilemesi zorlaşabilir. İnsanda var olan hırs duygusu kontrol altına alınmadığı müddetçe ihtiyaç duyduğu şeyler hiçbir zaman son bulmaz. Kişi elinde olanla yetinmek istemez. Dâimâ yeni şeylerin peşinden koşar ve elde etmek istediğini elde edene kadar pek çok mahzurlu yolu mubah olarak algılar. Bu durum da kişide erdemden eser bırakmaz. İşte bu noktada insanı eğitime tâbî tutan tasavvuf, kişide var olan sınırsız mal edinme duygusunu köreltip kanâatkâr bir rûha bürünmesini sağlar. "Bir hırka, bir lokma" düstûru bunun bir tezâhürüdür. 

Erdemli insanların yetiştirilmesi kaliteli eğitime bağlıdır. Kalite derken elbette ki eğitim binâlarının, eğitim materyalleri ve sâirlerinsade kaliteli olmasını kastetmiyoruz. En başta kişinin kendisinin ne olduğu, niçin var olduğu, nereden gelip nereye gittiği konularında temel bir bilinç oluşturulmalıdır. Yâni kendisinin yaratılıp başıboş bırakılmadığı gerçeği, erdemi elde etme çabasında olan insana kazandırılması gereken en temel konulardandır. Sâdece dünyâyı tanıtıp, dünyâ işlerinde başarılı olmayı hedef gösteren eğitim ‘ruh’tan yoksun bir süreci ifâde edeceğinden erdemli insan yetiştirmesi pek mümkün gözükmemektedir. Ruhsuz eğitim sistemi kişiyi maddenin kölesi olmaya sevk etmektedir. Bu açıdan insanın fıtratında da varlığını sürdüren inanma duygusunu Kur'ânî perspektiften yönlendirmek erdemli insan eğitimi açısından mühimdir. Başlangıç eğitimi olarak kişiye İslâm inanç sistemi (akâid) verilmeli, sağlam ehl-i sünnet esasları eğitimin temelinde varlığını sürdürmelidir. Kişi sağlam bir inanç sistemini temin ettikten sonra diğer alanlardaki eğitimlere sırayla devâm edilebilir. 

Sonuç olarak; insan, yaratılmışların en şereflisi olduğu pozisyonun hakkını vermelidir. Diğer mahlûkâta verilmemiş olan akıl ve erdem nîmetini kendisine ve çevresine katkı sağlama aracı olarak değerlendirmelidir. Müsbet olan her alanda erdemiyle ön plana çıkabilen insanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu âşikârdır. Çağın gereksinimlerini dâimâ İslâmî bir bakış açısıyla algılayıp, vatan ve millet menfaatleri doğrultusunda gerekenleri yerine getirme erdemi çok önem arz etmektedir. 

Dipnotlar:

1 Tanım Ebû Muhammed Cerîrî’ye âittir. Bkz, Abdulkerim Kuşeyri, er-Risale, Haz. Dilaver Selvi, Kuşeyri Risalesi, Semerkand Yay. İstanbul 2013, s. 528.

2 Kuşeyrî, er-Risâle, s. 533.

3 İbn Hacer, Mesanid-i Semaniye.

Aralık 2022, sayfa no:  18-19-20

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak