Antimikrobiyal peptidler endojen (dâhilî/vücûdun kendi içinde bulunan) proteinlerdir ve bağışıklık (immün) sistemimizin aktif üyeleridir. Doğal olarak bilhassa deride ve mukozalarda yer alırlar. (Peptid veya iki daha fazla aminoasitten meydana gelen bileşiğin adıdır.) Bilim insanları bu peptidlerin, antibiyotiklere karşı uzun süredir dirençli olup birçok insanın sağlığını tehdit eden mikropları dahi tamâmen yok edebilecek kadar kuvvetli bir tesire sâhip olduğunu keşfetti. Bu haber heyecan verici çünkü antimikrobiyal peptidlerin -antibiyotiklerin aksine- hiçbir yan tesiri yok. Âcil: Antibiyotiklerin Yerine Geçecek Bir Şey Aranıyor! Antibiyotikler çoktan birçok insanın hayâtının kurtulmasına vesîle olmuş hârika kazanımlardır ve bunu kısmen de olsa hâlâ yapmaktalar. Ne yazık ki, antibiyotiğin onyıllardır kullanımı netîcesinde bu hârika ilacın en az iki olumsuz özelliğe sâhip olduğu ortaya çıktı: Antibiyotikler Sağlıklı Hücrelere Zarar Verir Antibiyotikler yalnızca enfeksiyon yapıcı bakterilerle değil sağlıklı hücrelerle (meselâ bağırsak florasındaki faydalı bakterilerle) de uğraşır. Bir antibiyotik tedâvisi, sağlıklı çalışıyor olan bağışıklık sistemini zayıflatır. Antibiyotik kullanmak kısa vâdede avantajdır, hasta mevcut hastalıktan dolayı ölmez. Fakat uzun vâdede bağırsak florasının onarımına ket vurulur ve insanın başka enfeksiyonlara yakalanma riski artar. Antibiyotikler Bakterilerin Dirençli Hâle Gelmesine Sebep Olur Çoğu zaman düşüncesizce yazılmış antibiyotik reçetelerinin ikinci dezavantajı ise potansiyel zararlı mikropların antibiyotiklere karşı gitgide daha dirençli hâle geliyor olmasıdır. Bu hakîkatin yalnızca Almanya’ya senelik mâliyeti, 40 bine yakın insanın -çoğunlukla hastânede- hayâtını kaybetmesidir. Bunun mânâsı şudur: Bu hastalar tekrar sağlıklı olmak için hastâneye giderler fakat iyileşmek yerine -muhtemelen personelin hijyen eksikliği dolayısıyla- antibiyotiklere karşı çoklu dirence sâhip mikroplarla tekrar hastalanırlar. Antibiyotikler Mikropların %25’ine Karşı Çâresiz Birkaç yıl önce meselâ Staphylococcus aureus bakterilerinin sâdece %2’si çoklu dirençliydi fakat bugün bu nisbet %25’i bulmuş durumda. Bu mikrop misâl olarak ameliyat yaralarının artık tedâvi edilemiyor olmasına sebeptir. İltihap oluşturur ve sağlıklı dokunun içine doğru yol almaya devâm eder. Staphylococcus aureus bakterisi endokard iltihâbına, kan zehirlenmesine veya bir akciğer iltihaplanması (pnömoni) dolayısıyla ölüme sebep olabilir. Bilim insanları hummâlı bir şekilde, antibiyotiklerin yerine konulabilecek yeni bir hârika madde arayışı içindeler. Mesâne iltihâbı için öyle bir madde zâten var: D-mannoz. Bu madde idrar yolu enfeksiyonlarının tedâvisinde hem koruyucu hem de iyileştirici olarak kullanılabiliyor. Koruyucu Kalkanlarımız: Antimikrobiyal Peptidler Diğer birçok bakteri gibi Staphylococcus aureus da çevremizde her yerde mevcut. Peki niçin bütün insanlar bu bakteriden dolayı hasta olmuyor? Cildimiz çoğu zaman bir şekilde yaralanmakta. Burada bir çizik, şurada bir kesik, sinek ısırığı veya yaralanmış bir diz. Bunlara rağmen herkes dirençli bakteriler dolayısıyla ölmüyor. Peki bizi koruyan nedir? Sâdece sağlıklı ve randımanlı bir bağışıklık sistemimiz olduğunda görevini yapabilen ve deri ve mukozalarımızda yer alan Antimikrobiyal Peptidler. En Tehlikeli Virüsler Güçsüz Kalıyor Çeşitli çalışmalar gösterdi ki bu endojen peptidler bakteriler, küf mantarları ve zarflı virüslere karşı antibiyotik gibi bir tesire sâhip olabilir. Zarflı (kılıflı) virüsler diğer virüslere göre insanlar için çok daha tehlikelidir. Grip virüsleri veya AIDS virüsü gibi zarflı virüsler kurbânının bağışıklık sistemine sızmakta ustadır. Ve endojen/dâhilî antimikrobiyal peptidler bu virüslere karşı hızlıca etki gösterir ve böylece ağır ve uzun süren enfeksiyonlara yakalanmayız. Sonunda: Antibiyotiğin Muâdili Bulundu Bilim insanları şimdi, yakın zamanda antibiyotiklerin yerine koyabilmek amacıyla bu peptidleri yapay olarak üretmek için uğraşıyorlar. Leipzig Fraunhofer Hücre Terapisi ve İmmunoloji Enstitü’sünden Dr. Andreas Schubert, bu endojen peptidlerin piyasadaki antibiyotiklere karşı dirençli olan mikroplara da etki edebildiğini açıkladı. Endojen Antimikrobiyal Peptid Üretimi İnsan organizması normalde bu antimikrobiyal peptidleri kendisi üretebilir ve böylece kendini en iyi şekilde koruyabilir. Buradaki problem şu ki, uygunsuz beslenme ve yaşam tarzları veya lüzumsuz antibiyotik tedâvileri ya da başka bol yan etkili ilaçların sebep olmasıyla insanlar artık kuvvetli bir bağışıklık sistemine sâhip değiller. Zayıflamış bir immün sistemse âcil lâzım olan antimikrobiyal peptidleri gerektiği kadar çok miktarda üretemez. Netîce her çeşit mikrobik hastalığa kolayca yakalanan bir insandır. Bilim insanları kadar hızlı ve kolayca bilgiye ulaşma imkânı olmayanların şimdi bir sorusu var: Bağışıklık sistemi nasıl kuvvetlendirilir ve eski yeterli koruyuculuğuna yâni antimikrobiyal peptid üreticiliğine nasıl döndürülür? BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZİ HAREKETE GEÇİRİN Yüksek Kaliteli Proteinler: Vücûdunuzu gerçekten yüksek kalitede olan proteinlerle besleyin. Lâzım olan antimikrobiyal peptidleri âcil üretebilmesi için ona zengin hammaddeler sağlayın. İşlenmiş et ve süt ürünlerinden sakının. Bu ürünler protein içeriyor olmasına rağmen bünyenizi ayrıca birçok dezavantaja uğratacaktır. Fındık, fıstık, ceviz, kenevir tohumu, baklagiller (fasulye, bezelye, nohut vb.), kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler, bakla unu ve yüksek kalitede pirinç proteini organizmaya, antimikrobiyal peptidleri üretmek için lüzumlu olan bütün aminoasitleri temin eder. Bu tarz bir beslenmenin ayrıca sağladığı birçok antioksidan madde ve ikincil bitki maddeleri de bağışıklık sistemini her yönden korur ve zaptedilemez bir kaleye dönüştürür. Bağırsaklarınızın Sağlığını Koruyun! Âhenkli ve dengeli bir bağırsak florası olmadan bağışıklık sistemi güçsüz olur. Bağırsak florası; antibiyotik tedâvisi, işlenmiş gıdâlarla beslenme, şekerce zengin beslenme, alkol içme, ilaç veya uyuşturucu gibi maddeleri kullanma netîcesi sağlıklı dengesinden ayrıldığı ve bağırsaklara bolca zararlı bakteri alındığı takdirde oluşan disbakterioz (floranın kendi bakterilerine değil başka cins zararlı bakterilere sâhip hâle gelmesi), çoğu zaman çok çeşitli rahatsızlıklardan oluşan tablonun başlangıcıdır. Bundan dolayı bağırsakları işlenmemiş ve bazik/alkali olan beslenme tarzından da faydalanarak onarmak, vücûdun kendi kendisini iyileştirme kuvvetini arttırmak için alınabilecek en basit ve de en başarılı tedbirlerden biridir. Bağırsak floramıza iyi bakmak her gün tamâmen kolaylıkla hayâtımızda yerini alabilir. Ümit Gedik / Aralık 2015 Kaynak: http://www.zentrum-der-gesundheit.de/antibiotika-alternativen-ia.html#ixzz3eXYZlZUs
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak