Ara

“En Kârlı Ticâreti Haber Vereyim mi?” / Elif E. Bayraktar

Ey îmân edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticâreti haber vereyim mi? Allâh'a ve O'nun Resûlü'ne îmân edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda mücâdele edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Saff, 10-11-12.)

 

Her insan, dünyâ hayâtında yaşadığı olaylar karşısında sergilediği davranışlarıyla, ahlâkıyla ve kalbindeki niyetiyle imtihân oluyor. Kişinin yalnızca "îmân ettim" demesi yeterli değil, insan îmânını davranışlarıyla da göstermeli. Çünkü hesap gününde gizli ya da açık, hayâtının tüm detayları ortaya dökülecek, çok hassas bir sorgulama yapılacak. Ve bu hesapta insan, "… bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar" (Nisâ, 49.) bile haksızlığa uğratılmayacak.

Dünyâ hayâtında yaptığı iyilikleri ağır basanlar sonsuz nîmetler ve güzelliklerle cennet yurdunda ağırlanırken, kötülüğü yol edinenler sonsuz azâb yurdu cehenneme yerleştirilecekler. Çünkü Yüce Allah bu kısa dünyâ hayâtını insanları imtihân ederek, iyi ve doğru olanları ayırt etmek için yaratmıştır.

O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayâtı yarattı... (Mülk, 2.)

 

Said Nursî dünyâ hayâtının geçici olduğu ve insanın dünyâdayken âhiret için ciddî bir çaba içinde olması gerektiği konusunu eserlerinde şu sözlerle izah ediyor:

“Dünyâ bir misâfirhânedir. İnsan onda az duracaktır ve vazîfesi çok bir misâfirdir ve kısa bir ömürde ebedî hayâtına lâzım olan levâzımâtı tedârik etmekle mükelleftir.” (Sözler, s. 277)

Allâh'ın başta akıl ve vicdan gibi üstün özelliklerle nîmetlendirdiği insanın yaratılış amacının, bu kısa dünyâ hayâtının geçici yararlarını elde etmek olmadığı çok açık. İnsan burada imtihân olur ve asıl hedefi sonsuz âhiret güzelliğini kazanmaktır.

İnsanların büyük bir kesimi daha çok mal sâhibi olmak, bir kısmı daha çok saygı görmek, bir kısmı daha güzel görünümlü bir eş bulmak, bir kısmı da mesleğinde en başarılı kişi olarak tanınmak amacıyla çaba harcıyor. Ve bu hedeflere öylesine kilitleniyorlar ki bu oyalanma onlara, ölümün ardından karşılaşacakları gerçekleri tamâmen unutturuyor. Ölümü âdetâ bir yok oluş olarak algılıyorlar.

“Kâinattaki yok olma, ayrılık, yokluk zâhîridir. Gerçekte ayrılık yoktur, kavuşma vardır. Yok olma ve yokluk yoktur, yenilenme vardır. Ve kâinattaki her şey bir çeşit sonsuza kadar var olma başarısına sâhiptir. Ölüm, bu geçici âlemden sonsuz âleme gitmektir. Ölüm, hidâyet ehli ve Kur'ân ehilleri için öteki âleme gitmiş dost ve ahbaplarına kavuşma vesîlesidir. Hem hakîkî vatanlarına girmeye araçtır. Hem dünyâ zindanından cennet bahçesine bir dâvettir. Hem Rahmân u Rahîm'in fazlından kendi hizmetine karşılık bir ücret almadır. Hem hayat vazîfesinin zorluğundan bir terhistir. Hem kulluk ve imtihânın tâlim ve tâlimâtından bir paydostur.” (Sözler, s. 765)

İnsan dünyâ hayâtında elbette ki iyi bir iş, iyi bir eş ve aile ya da ev sâhibi olmak isteyebilir. Önemli olan, bunları hayâtın amacı hâline getirip, gerçekte düşünmesi gereken önemli konuları unutmaması. Bunlara sâhip olmak için çalışırken, hayâtının asıl amacının Allâh'a iyi bir kul olmak olduğunun bilincinde yaşamalı. Rabbimiz birçok Kur’ân âyetinde bizi bu gerçek konusunda uyarıyor.

Kim çarçabuk olanı (geçici dünyâ arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim de âhireti ister ve bir mü'min olarak ciddî bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şâyandır. (İsrâ, 18-19.)

 

Dünyâdaki en muhteşem güzellikler dahi cennetteki zenginliğin yanında son derece basit kalır. Dünyâ mükemmel bir imtihân ortamı olarak yaratılmış ancak eksik ve kusurlu. Rabbimiz bu eksiklikleri, samîmî mü'minlerin cennet özlemi duymaları için bir hikmetle yaratıyor. Gerçek güzellikler, eğlence ve mutluluk, Kur’ân’da bir şölen yeri olarak târif edilen cennettedir.

Gerçekten Allâh'ın Kitâbını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infâk edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticâreti umabilirler.” (Fâtır, 29.)

 

Hepimize hayırlı/kazançlı ‘alışveriş’ler diliyorum.

Ekim 2023, sayfa no: 6-7-8

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak