Ara

Emanet

Emanet

Edeb, insanda meknuz, saklı güç ve kuvvetin ortaya çıkmasıdır. Sırr-ı hilâfet, tâlim-i esmâ gibi nice nimetler insanda mevcuddur. Cenâb-ı Hakk’ın, “Beni ne yer aldı ne de semâ. Ancak mümin-i kâmilin kalbi aldı.” Hadîs-i Kudsî’si yeter bu mânâda.

Emânet, Peygamberlerin sıfatıdır. Mü’min olmanın şartı da emîn, inanılacak kimse olmasıdır. Emânete ihânet münâfıkların sıfatıdır. Vedâ hutbesinde Efendimiz (sav) “kadınları size emânet ediyorum buyurmuştur. Son nefesinde Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Size iki emânet bırakıyorum. Bunlara sarıldıkça sapıtmazsınız. Biri Kitâb-ı Kerîm, diğeri Sünnet-i Resûl’dür (sav).” Kıyâmetin alâmeti, emânetin zâyi olmasıdır. “Cenâb-ı Hakk emâneti ehline vermenizi emreder.” (Nisâ, 58) buyuruluyor.

 

Bâtında emânet, Tevhid’dir. “Ancak Sana kulluk yaparız. Ancak Senden yardım bekleriz. Maksad ve gâyemiz Sensin. Hüküm ancak Allah Teâlâ’ya mahsustur” deyip gereğini yapmaktır emâneti gözetmek.

Velâyet-i kübrâdır. Vâris-i Enbiyâ olmaktır. Allah Teâlâ’ya yakınlığı ifâde eden mukarrabiyyettir. “Bu Niyazi’den de Mevlâ görünür” demektir. Gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olmaktır. Nûra mazhariyettir.

Eşyânın hakîkatine ermektir. Bakılan her eşyâda İlâhî kudreti görmektir. Ali (kv)’nin, “görmediğim Allâh’a (cc) inanmam” sözünde gizlidir bâtınî emânet.

Zâhirde emânet,  ubûdiyyettir. Kulluğu sürekli yapmaktır. “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et” (Hicr, 99.) emrine sadâkattir. Dînî  görevleri îfâdır. Kulluğun şartlarına riâyettir. Tâatleri takvâ esâsına göre yerine getirmektir. Ebu Ali ed-Dekkak’ın (ks) şu mübârek sözüdür: “İbâdetler Cennet’e, ibâdette edeb, Cemâlüllâh’a götürür.”

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak