Ara

el-Bâtın (cc)

el-Bâtın (cc)

el-Bâtın (cc): Zâtının görülmesi ve mâhiyetinin bilinmesi açısından gizli. Gözle algılanamayan, zaman ve mekâna nisbet edilemeyip her bakımdan tek ve yegâne olan. Her şeyin iç yüzünü ve sırlarını bilen, açık ve gizli bütün nîmetleri veren, her şeye herkesten daha yakın olan, hiçbir gözün göremediği ve kavrayamadığı, hiçbir bilginin kuşatamadığı varlık anlamında, Allâh’ın esmâ-i hüsnâsından biridir. Bu güzel isim Kur’ân’da bir defa geçmektedir ki âyet şöyledir: “O (her bakımdan sonsuzdur, sınırsızdır:) Hem İlktir, hem de Son. (Her şeyden önce vardı ve her şeyden sonra da var olacaktır. O, zamânın ve mekânın üzerindedir, çünkü onları yaratan O’dur. O ezelî ve ebedîdir. Varettikleriyle bir tek Rab ve yegâne ilâh olarak O,) apaçık ortadadır, (fakat Zâtıyla) gizlidir, (hiç kimse O’nun mâhiyetini tam olarak kavrayamaz fakat) O, her şeyi (en mükemmel şekilde) bilir.”1 âyeti, el-Bâtın ismini haber vermektedir. Allah Teâlâ’nın zâtını kavramanın ve vâkıf olmanın imkânsız oluşunu bu âyet vâsıtasıyla biliyoruz. Zâten bu durum düşünmekle veya çalışmakla elde edilecek bir netîce değildir. Peygamber Efendimiz’in duâlarında da el-Bâtın ismi geçmektedir.2

el-Bâtın ismini iyi anlayan bir Müslüman, Allah Teâlâ’nın zâtını düşünmenin yasak olduğunu bu isimden aldığı payla bilir. Buna göre de aklın sınırlarını aşan bāzı mâlûmâtın ancak vahiyle bilineceğini kavrar. Böylece kendini ampirik, pozitivist ve materyalist düşüncelerden korur. Varlıkların tamâmında Allâh’ın kudret ve ilmini müşâhede ederek eserden müessire yol bulur. Elde ettikleriyle yetinmez ve yaratılış hikmetlerini zenginleştirerek el-Bâtın isminin altındaki zenginlikleri kavramaya çalışır. Kavrayamadıklarını Allâh’a havâle eder ve onların iç yüzlerinin bir gün kendisine haber verileceğini bilerek tesellî olur. Bu yaklaşımıyla dînî hükümlere maddî yorumlar getirerek dîni, materyalizm dâhil indirgemeci yorumlardan uzak tutar. Bu anlayışla berâber şerîatın zâhiriyle çatışan her türlü bâtınî yorumdan da kaçınır. Zîrâ şerîatın zâhiri ile çatışan bir bâtının bir değeri yoktur. Bāzı durumlarda hikmetlerin ve sebeplerin salt akılla kavranamayacağına inanır. Her şeyin aslını dünyâda öğrenemeyeceğine inanarak yaşar ve bilemediklerinden dolayı rûhen rahatsızlık duymaz. Her bilenin üzerinde mutlak bir bilenin olduğuna îmân eder. Bāzı Kur’ân kıssalarını bu isimden aldığı payla açıkladığı için, vahiy hakkında akılcı düşünerek sapkınlığa düşmez. Aklını ve bilgisini aşan konuları Allah Teâlâ’ya havâle eder. Bâtınî konularda bir idrak yanılgısına ve sapkınlığa düşmemek için Rasûlullâh’ın sünnetini ölçü alır. Çünkü sünnet, yaşanmış bir Kur’ân’dır. Rasûlullâh’ın, Kur’ân’ı amelî ve kavlî tefsîridir.

1 Hadîd 57/3

2 Müslim, Ẕikir, 61; Ebû Dâvûd, Edeb, 98.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak