Ara

el-Azîm (cc)

el-Azîm (cc)

el-Azîm (cc): Emirlerine hiçbir şekilde karşı gelmek mümkün olmayan ve âciz bırakılamayan, kendisinin ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulu ve yüce varlık anlamında Yüce Allâh’ın esmâ-i hüsnâ’sından biridir. Kur’ân-ı Kerîm’de birçok âyet Allâh’ın (cc) el-Azîm sıfat ismine işâret etmektedir. Şu âyet buna delâlet etmektedir: “O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur; gerçek anlamda yücelik ve büyüklük, yalnızca O’na âittir.”1Mutlak yüceliğin sâhibi olan Allâh’ın her an tesbîh ve tenzîh edilmesi âyette emredilmiştir: “Öyleyse, (ey Müslüman! Sonsuz kudret ve) azamet sâhibi Rabb’inin ismini (hem kalbinle, hem de söz ve davranışlarınla anıp yücelterek, en içten duâ ve yakarışlarla) tesbîh et!”2 Müslümanlar her gün defalarca okumuş oldukları Âyetel-kürsî’de Allah Teâlâ’nın el-Azîm olduğunu zikrederek ikrâr ederler. Peygamber Efendimiz de el-Azîm ismini esmâ-i hüsnâ içerisinde saymıştır. (Tirmizî, Daavât, 82.)

Azîm sıfatı Kur’ân’da defalarca Allâh’ın lütfunun çok büyük olduğunu ifâde etmek için, lütfunun çokluğu için kullanılmıştır.3 Allâh’ın arşının yüceliği4 ve kelâmı olan Kur’ân’ın ulvîliği de azîm sıfatıyla verilmiştir.5 Ayrıca birçok âyette, şirkin Allah katında büyük bir zulüm olduğu ve Rabbimizin kâfirlere âhirette vereceği azâbın korkunçluğu da azîm formu içerisinde verilmiştir.

Âyetlerde beyân edildiği üzere Allah Teâlâ’nın zâtını kavramak mümkün değildir; O mutlak azamet sâhibidir. Bu sebeple de Allâh’ın zâtı düşünülmez. Zâten düşünsek de doğru bir netîceye ulaşamayız. Zîrâ insan eşyâ ve mümkün varlıklarla kuşatılmıştır. Varılacak sonuçlar da buna göre olacağından dolayı tecsîm ve teşbîh içerikli kanâatler zihinde oluşur ki netîcesi insanı küfre götürebilir. Akâid âlimleri Allah Teâlâ’nın zâtı yerine nîmetlerini ve eserlerini tefekkür etmeyi tavsiye etmişlerdir. Aynı şekilde sıfatların da varlığına îmân edilir fakat mâhiyeti üzerinde kafa yorulmaz. Allah Teâlâ’nın zâtı ve sıfatları insan aklının kavrayıp anlayamayacağı kadar yücedir. El-Azîm olan Allah, her türlü nâkısadan, acziyetten, mağlûbiyetten ve illetten müstağnîdir. Mutlak yücelik sâhibi Allah Teâlâ’nın şu âyette buyurulduğu üzere her türlü nâkısadan tenzîh edilmesi şarttır: “Öyleyse, yüce Rabb’inin ismini (en içten duâ ve ibâdetlerle; emir ve yasaklarına kayıtsız şartsız teslîmiyetle yücelterek) tesbîh et!”6 Unutmamak gerekir ki ubûdiyeti Allah’tan başkasına yapan biri, hangi duâyı veya senâyı yaparsa yapsın Allâh’ı yüceltmiş ve tesbîh etmiş olmaz.

el-Azîm isminden bir Müslümanın alması gereken nasip; ilâhî kudretin karşısında kendi acziyetini anlaması ve Allâh’ın emirlerine mutlak teslîm olmasıdır. Her âyette ve yaratılan eserde onun yüceliğini temâşâ ederek kulluğunu ve îmânını yakîne erdirmesidir. Eşyâya kör ve sağır kesilmemekle bu isimden alınan pay arasında doğru bir orantı vardır. Allah Teâlâ’yı azametiyle bilen birisinin, Rabbini her türlü teşbih ve tecsim düşüncesinden tenzîh etmesi gerekir. El-Azîm ismini iyi anlayan kişiler kendi hadlerini bilirler ve ilâhî irâde ve emirler karşısında tekebbüre kalkışmazlar; günahların her türlüsünden uzak dururlar. Özellikle en büyük zulüm olan şirkin her türlüsünden kaçınırlar. Kulun, ilâhî yüceliği kavramasıyla orantılı olarak tesbîhâta devâm ederler ve kavrayamadıklarından dolayı da Rabbinden özür dileme anlamında, istiğfârı terk etmezler. En yücenin Allah Teâlâ olması münâsebetiyle hiçbir gerçek veya hükmî varlığa mutlak anlamda yücelik atfetmezler. Müslümanların nazarında mutlak azamet ve ululuk sâhibi sâdece Allah Teâlâ’dır.

Dipnotlar:

1 Şûrâ 42/4

2 Hâkka 69/52

3 Bakara 2/105; Âl-i İmran 3/74, 174; Enfâl 8/29; Hadîd 57/12, 21; Cuma 62/4 vd.

4 Tevbe 9/129; Neml 27/26

5 Hicr 15/87

6 Vâkıa 56/96

Mayıs 2021, sayfa no: 32-33

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak