el-Âhir (cc): Varlığının sonu olmayan. “Ölümsüz ve mutlak bâkî” anlamında Yüce Allâh’ın güzel isimlerinden biridir. Bu anlamda Allah’tan başka hiçbir varlık “el-Âhir” değildir. İbni Abbas’ın ifâdesine göre; herşeyin fânî olmasının akabinde bile sonsuza kadar varlığını devâm ettiren demektir. Tüm yaratılanlar sonludurlar. “O (her bakımdan sonsuzdur, sınırsızdır:) Hem İlktir, hem de Son. (Her şeyden önce vardı ve her şeyden sonra da var olacaktır. O, zamânın ve mekânın üzerindedir, çünkü onları yaratan O’dur. O ezelî ve ebedîdir. Var ettikleriyle bir tek Rabb ve yegâne ilâh olarak O,) apaçık ortadadır, (fakat Zâtıyla) gizlidir, (hiç kimse O’nun mâhiyetini tam olarak kavrayamaz fakat) O, herşeyi (en mükemmel şekilde) bilir.”(Hadîd, 57/3) Kur’ân-ı Kerîm’de el-Âhir ismi sâdece bu âyette geçmektedir. Peygamber Efendimiz de duâsında Allah Teâlâ’nın el-Âhir oluşuna işâret etmiştir: “Allâhım! Sen evvelsin, Senden önce hiçbir şey yoktur ve Sen âhirsin, Senden sonra da hiçbir şey yoktur.” (Müslim, Ẕikir, 61; Ebû Dâvûd, Edeb, 109.) el-Âhir ismini Rasûlullah, esmâ-i hüsnâ içerisinde saymıştır. (Tirmizî, Daavât, 82.)
El-Âhir ismi Allah Teâlâ’nın Beka sıfatıyla ilgilidir ki bu anlamda O’nun mutlak bâkî olduğuna delâlet eder. Âyette açıkça beyân edildiği vechile Allâh’ın dışında her şey fânîdir: “(Yâni) Allah ile berâber bir başka tanrıya el açıp yalvarma! Bil ki O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun yüce Zâtından başka her şey, yok olup gitmeye mahkûmdur. (Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nun elinde olduğu gibi, Hesap Gününde de nihâî) hüküm yalnızca O’na âittir ve (hepiniz, yaptıklarınızın hesâbını vermek üzere, bir gün mutlakâ) O’nun huzûruna çıkarılacaksınız.” (Kasas 28/88) Bu âyetlerden ve Allâh’ın el-Âhir isminden yola çıkan bâzı bid’at ehli zevât, âhirette cehennem azâbının bile sonlu olduğuna kanâat getirip kâfirlerin ateşte ebedî kalmayacaklarına hükmetmişlerdir. Bu yaklaşım Kur’ân ve sünnetin bütünlüğüne aykırıdır. Ayrıca bilinmeli ki Allâh’ın Bâkî ve Âhir olması Kendindendir; zâtının gereğidir. Kâfirlerin cehennemde kalmaları ise ilâhî irâde ile mukayyettir. Dolayısıyla Allâh’ın irâdesine bağlı olan bir durum ile küfür ehlinin ebedî cehennemde kalması tevhîde aykırı değildir.
Kul, kendinin ve evrenin sonlu olduğunu bilerek dünyâya ve hayâtına anlam verecek olursa bu isimden gerekli payını almış olur. Kendini, kişileri, hayâtı ve dünyâyı ebedîleştirenler el-Âhir ismini anlamamışlardır. El-Âhir ismini iyi anlayanlar dünyâda bir yolcu veya garip gibi yaşamayı tercîh ederler; madde bağımlısı ve tüketim çılgını olmazlar. Konforu hayat tarzı hâline getirmezler. Elindekileri yoksullarla paylaşmayı tercîh ederler. El-Âhir isminden nasîbini alan bir Müslüman ânını bile değerlendirir; hayâtına îman ve cihadla anlam verir. Hayâtın sonlu olduğu bilinciyle yaşar ve dünyevî sıkıntılardan dolayı kendini heder etmez. Herşeyin mutlak mâlikinin Allah olduğunu bildiği için mülkiyet üzerinde ilahlık taslamaz ve daha paylaşımcı bir hayat sürer. Eş, çocuk, kardeşler başta olmak üzere hiçbir fânîye mutlak sevgi duymaz. Bunların hepsinin yok olacağı bilinci ve îmânıyla yaşadığı için sevgisinde ölçülü olur. Mutlak bekanın Allah Teâlâ’ya âit olduğunu bildiğinden dolayı velâyette/siyâsette kimseyi putlaştırmaz; siyâset hiyerarşisinde “ulu” varlıklar türetmez.
Ocak 2021, sayfa no: 38-39
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak