Ara

el-Afüv (cc)

el-Afüv (cc)

el-Afüv (cc): Hiçbir sorumluluk kalmayacak biçimde günahları afveden, bağışlayan, silen; suç işleyenlere ânında cezâ vermeyen, kullarının tekliflerini azaltan, güç yetiremeyecekleri şeyleri insanlara teklif etmeyen anlamında Allâh’ın esmâ-i hüsnâsından biridir. Afv ve müştakları Kur’ân’da 35 âyette geçmektedir. Affetmek Kur’ân’dan öğrendiğimize göre Allah Teâlâ’nın tekelinde olan bir yetkidir. Dilediğini affeder, lâyık olanları da dilediğince cezâlandırır. Günahları cezâlandırmak adâletinin, affetmek de lütfunun gereğidir. Affetmek Allah Teâlâ için bir mecbûriyet değildir. Dilediğini affeder, dilediğine azâb eder. Fakat hak etmeyene aslâ azâb etmez. Affetmek şânından olan Yüce Allah, kendisine gelen kullarını, açılan elleri boş çevirmez. Günahlar denizin köpükleri gibi de olsa istiğfâr ve tevbe olduktan sonra af kapısı onlara açılır. Kullarının affolması için her an Kendisine yönelmelerini ve îmanla, sâlih amellerle vesîle aramalarını ister. Afv ve bağışlama yetkisi O’nun tekelindedir. El-Afüv ismini Peygamber Efendimiz, esmâ-i hüsnâ içerisinde saymıştır. (Tirmizî, Daavât, 82.)

Bütün suçlar, affın kapsamı içerisine girer. Affın kapsamı içerisine girmeyen suçlar devâm eden şirk ve küfürdür. (Bak: Nisâ 4/48) Şirk ve küfürden tevbe edilerek İslâm’a rücû edilirse Allah Teâlâ elbette affeder. Burada unutulmaması gereken bir incelik, af ile mağfiret arasındaki farktır. Mağfiret cezâdan önce olur. Af ise cezâdan önce de, sonra da olabilir. Bundan dolayı affın kapsamı daha geniştir.

Yüce Allâh’ın el-Afüv isminden nasîbini alan bir Müslüman bu ismin kapsam alanına girmeyen şirk ve küfürden uzak durur. İrtidat ve nifak gibi suçlardan şiddetle kaçınır. Hatâen işlediği büyük ve küçük günahlardan tevbe eder ki Allâh’ın affına mazhar olabilsin. İstiğfâr etmek, el-Afüv isminin üzerinde tecellî etmesi için kulun Allâh’a yaklaşması ve affa layık olmak için gayret göstermesidir. Allâh’ın el-Afüv isminden pay alan bir Müslüman, şeytânın bu isim üzerinden kendisini kandırmasına aslâ müsâade etmez. Bu sebeple de kebîre işlemez, küçük günahlar üzerinde de ısrâr etmez. Toplumsal suçlar ise dünyâda âdil siyâsetin bile af kapsamına girmediği için şuurlu müslümanın aslâ işlemeyeceği günahlardır. El-Afüv isminin Ğafûr, Tevvâb, Vedûd, Velî, Kadîr, Rahmân, Latîf, Adl isimleriyle anlam yakınlıkları vardır.

Müslüman bir şahsiyetin bu isimden alacağı nasip, insanlara af ile muâmele edip yersiz kin tutmamasıdır. Haklı da olsa yerine göre bağışlamak ve bâzı şeylerden vazgeçmek büyüklüğün şânındandır. Özellikle maddî konularda bağışlayıcı ve cömert olmak çok güzel bir davranıştır. İnsanları yaptıkları bâzı hatâlardan dolayı dışlamak ve onları hayattan tecrîd etmek Allâh’ın el-Afüv ismini yeterince anlamamaktır. Ayrıca Allâh’ın affedici olduğunu bilerek, bile bile günah işlememek de Rabbimizin el-Afüv ismini doğru anlamaktır. Şâyet Müslüman bir şahsiyet, “Allah affeder” anlayışıyla bilerek günahlara dalacak olursa şeytânın oyuncağı olmuş olur. Şeytan bu kimseleri “Allah affeder” diyerek kandırmış olur. Müslüman, Yüce Allâh’ın affından yararlanmak için, onun rızâsının nerede olduğu bilinmediğinden dolayı tüm davranışlarını kontrol altında tutar; Allâh’ın rızâsına muhâlif iş yapmaz. Bilmeden bir günah işleyecek olursa ilâhî bağışın sağanak hâlinde yağdığı vakitleri iyi gözetmek gerekir, bu anlamda seherleri iyi değerlendirir.

Aralık 2020, sayfa no: 34-35

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak