Ara

Eğitimci Padişah: II. Abdülhamid Han

Eğitimci Padişah:  II. Abdülhamid Han
Osmanlı’nın en yenilikçi, eğitime en çok önem veren ve yatırım yapan padişahlarından biri de II. Abdülhamid’dir. Sultan Abdülhamid, Tanzimat’la başlayan modernleşme çalışmalarını, dinî-millî değerlere göre yeniden yapılandırıp devam ettirirmiş ve devleti modernleştirmenin temel anahtarı olarak gördüğü alt yapıyı geliştirme, halkın eğitim ve bilgi seviyesini artırma hedefi istikametinde yatırımlar yapmıştır. Fransız tarihçi François Georgeon’un ve Amerikalı Tarihçi Bernard Lewis’in da isabetle temas ettikleri gibi Abdülhamid Han, ülke topraklarını her alanda yeniden fethe girişmiş ve muazzam bir siyasî-kültürel ihtilâlin mimarı olmuştur. Yahudi asıllı Türkolog Arminius Vambery’in konuyla alakalı tespitlerinin altı çizilmelidir: “Padişah elindeki bütün imkânları seferber ederek eğitim ve sağlık hizmetleri için büyük miktarlar harcamakta, halkının selamet, refah ve mutluluğu için yorulmak bilmeden çalışmaktadır.” Sosyolog Şerif Mardin, Abdülhamid’in modernleşmeye açık olduğu noktasındaki tahlilleri de kayda değerdir: “Bugün, yapılan her araştırma, Abdülhamid devrinin, bir açıdan önemli bir “modernleşme” devresi olduğunu daha açık bir şekilde göstermektedir.” Hollandalı Tarihçi Erik Jan Zürcher’ün değerlendirmesi ise hemen hemen aynı noktaları tahkim ediyor: “Döneminde, eğitim, idare, adalet ve iletişim gibi birçok alanda ıslahat yapıldı ya da yapılan ıslahatlar genişletildi. Eğitim ve iletişim alanlarındaki ıslahatlar özellikle kayda değerdir. Abdülhamid döneminde, kitapların, dergilerin ve gazetelerin tirajı çok büyük ölçüde artmıştır. Bu yayınlar, modern bilim ve teknoloji ile imparatorluk dışındaki dünya hakkında halkın aydınlanmasını sağlamıştır.” DİNDAR NESİLLER VE KADROLAR/ÖĞRETMENLER YETİŞTİRDİ Abdülhamid’e göre devletin belini büküp çökerten, kalkınmasının önündeki en büyük engel alt yapı zaafları idi. Ülkeyi her kademeden okullarla donatarak, Osmanlı’yı devletlerarası platformda yeniden söz sahibi yapmak ve bunu sağlayacak yeni nesiller yetiştirmek için olağanüstü çaba göstermiştir. Öngördüğü kalkınma hamlesini ve medeniyet projesini omuzlaması noktasında yetiştirilecek “dindar nesillere” ve kadrolara (tahta çıktığında Tanzimat’tan itibaren iyi yetişmiş vasıflı bürokrat kadrosu 2 bin civarındayken, bunu saltanatı boyunca 100 binin üzerine çıkarmayı başarmıştı) özellikle çok güveniyordu. Misalen, Kayseri’nin Talas yöresinde dindar nesiller yetiştirmeye hizmet edecek bir İslam mektebinin inşa edilmesine ilişkin Maarif Nezareti’ne gönderdiği 26 Nisan 1906 tarihli irade şöyledir: “Kayseri’nin Talas yöresinde bulunan ve Amerikalı Mister Vinter’e ait olan arazinin bedeli ödenmek suretiyle satın alınması ve orada İslam akaidinin muhafazasına hizmet edecek tarzda bir İslam mektebi açılması Padişah Efendimizce arzu buyrulmaktadır. Bu konuda gerekenlerin yapılması ve söz konusu arazinin İslam mahallesinde olup olmadığının araştırılması hususunda Zat-ı Şahanelerinin iradesi üzerine Ankara vilayetine tebligat yapılmıştı. Bu defa vilayetten gelen yazıda, ileride yatılıya çevrilmek ve rüşdiye kısmı da dâhil olmak üzere iki yüz öğrenci alacak kapasitede beş senelik gündüzlü bir mektebin açılabileceği beyan edilmiş olup, söz konusu evraklar takımıyla gönderilmiştir. Maarif Nezaretince, orada böyle bir mektebin kurulması ve daimi masraflarının karşılanması hususlarının temini Padişahımız Efendimizin emir ve iradeleri gereğindendir.” Beyrut’ta Amerikalı Protestanların zararlı faaliyetlerinin engellenmesi, Müslüman çocukların Beyrut’taki Amerikan okuluna gönderilmesine mani olunması ve bu amaçla Müslümanların ihtiyaçlarını görecek bir okul inşa edilmesi maksadıyla 7 Mayıs 1905’te sadrazamlığa gönderilen Padişah iradesinde ise şu ifadelere yer verilmiştir: “Müslüman çocuklarının Beyrut’taki Amerikan ve Fransız mekteplerine devam etmelerinin men edilmesiyle, Protestan misyonerleri ile Cizvit papazlarının zararlı tesirlerinden kurtarılmaları, senelerden beri bunlarla dini bağlantıları olan bu yabancı mekteplere rekabet edebilecek surette okullar açılmasına bağlıdır. Bu sebeple gerekli ilim, fen ve sanatı öğrenmeye mahsus olmak üzere yatılı ve gündüzlü bir okulun yapılması için harekete geçilmiştir. Bu okulun inşaat ve idare masrafları için kısa süre içinde tedarik edilen meblağın artırılmasına çalışılmakta ve satın alınan arsa üzerinde yakın zamanda inşaata geçilmesine gayret edilmektedir. Bu bilgiler Beyrut vilayetinden arz edilmiş olup, çok önemli olan bu konunun bir an evvel hayata geçirilmesi ve gereken yardımdan geri kalınmaması hususunda meselenin hükümetçe görüşülerek karara bağlanması Padişah Efendimizin emir ve iradeleri gereğindendir.” Abdülhamid, öğretmen yetiştirmeye büyük ehemmiyet vermiştir. Ülkenin bunalımdan kurtuluşunun çıkar yollarından birinin de nitelikli bir eğitim ordusu tesis etmekten geçtiğini düşünüyordu. Askerî, siyasî, ekonomik, bilimsel ve kültürel sahalarda ne kadar parlak zaferler kazanılırsa kazanılsın, bunları kalıcı hale getirip taçlandırmak için sağlam irfan ordularının kurulmasının şart olduğu kanaatindeydi. Bu anlamda öğretmenlere, toplumu kurtarma ve aydınlatma, maneviyatı ve moral değerleri yükseltme ve daha da mühimi “toplum mühendisliği” görevini yüklemişti. Nitelikli öğretmenler yetiştirmek ve onlar eliyle eğitimin seviyesini yükseltmek için ülkedeki öğretmen okullarının (Darü’l-Muallimin) sayısını artırıp yaygınlaştırdı ve hemen her vilayete birer tane açtırdı. OKUL AÇMADA BÜYÜK REKORLAR KIRDI Eğitim alanındaki mühim icraatlarından biri de, cami yaptırdığı her köye bir de mekteb-i iptidai (ilkokul) yaptırması ve ilkokulları köylere kadar yaygınlaştırması olmuştur. Devrinde, her yıl ortalama 400 ilkokul açılarak, 1877’de 200 civarında olan okul sayısı 1905-1906 öğretim yılında 9.347’e çıkartılarak bir rekora imza atılmıştır. Aynı şekilde, tahta oturduğu 1876’da 250 küsur olan Rüşdiye (ortaokul) sayısı, tahttan indirildiği yıl 900’ü bulmuştu. İdadilerin (lise) sayısını ise, 1909’da 109’a ulaştırarak, başta İstanbul olmak üzere tüm Anadolu’da bu okulları yaygınlaştırmaya ve eğitim düzeyini artırmaya çalışmıştı. Ayrıca 1894’te, Abdülhamid'in emriyle Haydarpaşa'daki Tıbbiye Binası inşa edilmeye başlanmış; 1909’da da, Askeri Tıbbiye ve Sivil Tıbbiye mektepleri birleştirilerek ismi Darülfünun-u Osmanî Tıp Fakültesi’ne çevrilmişti. Böylece, Osmanlı’nın ilk Tıp Fakültesi, Haydarpaşa'da kurulmuş oldu. Osmanlı’nın ilk üniversitesi olan “Darü’l-fünun”, tahta çıkışının 25. Yıldönümüne rastlayan 1901’de yine Abdülhamid Han zamanında açılmıştı. Buraya kadar kaydettiklerimiz dışında, Abdülhamid döneminde açılan diğer gözde okullardan bazılarının isimleri şunlardı: Harp okullarının temelini oluşturan Mekteb-i Harbiyeler, Siyasal Bilgiler Fakültesinin çekirdeğini teşkil eden Mekteb-i Mülkiye, Hukuk Fakültesinin temelini atan Mekteb-i Hukuk, Ziraat Fakültesinin alt yapısını oluşturan Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebi, Mühendislik Fakültesinin temeli olan Hendese-i Mülkiye Mektebi, Güzel Sanatlar Fakültesinin başlangıcı olan Sanayi-i Nefise Mektebi, ipekböcekçiliğine zemin hazırlayan Harir Darütta’limi ve Harir Darüt-tahsili mektepleri, Bağcılık ve Aşıcılık Okulu, Orman ve Madencilik Okulu, Polis Okulu, hatta Ankara Numune Çiftliği içerisinde açılan Çoban Mektebi... Abdülhamid’in, açtırdığı ilk mekteplerden liselere, Darü’l-fünundan çeşitli branşlardaki fakültelere ve mesleki mekteplere kadar, başlattığı “eğitim hamlesi” hakkındaki değerlendirmesi şöyledir: “Ben tahta çıktığımdan beri, ilk mekteplerin sayısı on misline çıkmıştır (20 bin mektep)... Liselerimizin seviyesi gayet yüksektir. Mükemmel oldukları herkes tarafından kabul edilir... Memleketin toprakları çok bereketlidir. Ziraatımızı icap eden seviyede tutabilmek için, ziraatçılarımızın modern ziraat ilmini tahsil etmeleri lüzumludur... Halkalı’daki ziraat mektebini açtırıncaya kadar epey ısrar etmem icap etti.” CUMHURİYET NESLİ O’NA ÇOK ŞEY BORÇLU Abdülhamid’i tahttan indiren İttihatçılar bile onun kurduğu modern mekteplerden mezun olmuşlardır. Hatta Cumhuriyet devrinde bile yetişen, yüksek makamlara ulaşan bilginler, eğitimciler, kumandanlar, siyasiler, mühendis, doktor, profesör ve hukukçular dâhi hep onun açtığı modern okullardan yetişmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran siyasi-askeri bürokratlar, Abdülhamid’in inşa ettirdiği okullarda eğitimlerini almışlardır. Bu manada, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını; yönetim şeklinin alt yapısının oluşması, siyasî-bürokratik kadronun yetişmesi, kullanılan müesseseler itibariyle II. Abdülhamid’e borçlu olduğunu savunmak yanlış olmaz. Bu görüşü savunanların başında dünyaca ünlü tarihçilerden Prof. Kemal Karpat ve Prof. Bernard Lewis gelmektedir. Karpat’ın yaklaşımı şöyledir: “Bugünkü Türkiye’yi kuracak temeller, Sultan Abdülhamid’in iktidar döneminde atılmıştır. Onun zamanında kurulan meslek okulları, ilkokul sisteminin yaygınlaşması, yapılan kara ve demiryolları, kurulan işletmeler ve daha birçok eser, Osmanlı Devleti’ne gerçek manada çağdaş medeniyeti getirmiştir. Bu, doğmakta olan Osmanlı-Müslüman milletinin maddi temelini oluşturmuştur ki, bu temel olmaksızın Cumhuriyet kurulamazdı.” Son tahlilde cumhuriyet nesli, aydın ve bürokrasi kesimi Abdülhamid fobisinden kendisini azat etmeli, en azından daha objektif ve tutarlı bir bakış açısı geliştirmelidir. Önyargılardan arınmalı, siyasi-ideolojik peşin hükümlerden kurtulmalı, karalama edebiyatından vazgeçmeli ve tarih ilminin öngördüğü disiplin çerçevesinde Abdülhamid ve dönemine yaklaşmayı artık bir itiyat haline getirmelidir.  İsmail Çolak* *Tarihçi-Yazar Kaynaklar: Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İrade Hususi, Belge No: 1, 2 R 1324, Belge No: 86, 2 Ra 1323. Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, İstanbul, 1984, Dergâh Yayınları, s.189-191. Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul, 1994, Kültür Koleji Yayınları, s. 251-257, 262-264, 273-277. Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara, 1988, TTK Yayınları, s. XIII, 66-154. Osmanlı Ansiklopedisi, C.2, Ankara, 1999, Yeni Türkiye Yayınları, s.266-274. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi Ansiklopedisi, C.12, İstanbul, 1993, Çağ Yayınları, s.455-490. Mustafa Armağan, Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, İstanbul, 2006, Ufuk Kitap, s.44-47, 227, 234, 239-244, 353. İsmail Çolak, Son İmparator: Abdülhamid Han’ın Gizemli Dünyası, 8. Baskı, İstanbul, 2014, Nesil Yayınları, s.178-182.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak