Ara

Eğitim Metodunda Menkıbelerin Yeri ve Önemi

Eğitim Metodunda Menkıbelerin Yeri ve Önemi

İnsanın hâricindeki bütün mahlûkât eğitilmiş bir şekilde dünyâya gelirler. Bâzılarına göre sevk-i tabiî ama bize göre sevk-i ilâhî denen içgüdüyle. Yâni ne yapacaklarını ve nasıl hareket edeceklerini bildikleri paket bir programla. Meselâ bal arısını örnek olarak zikredebiliriz. Dünyâda hareketi başlar başlamaz yola koyulur. Çiçekleri gezer polenleri toplar ve bal denen o güzel ve şifâlı yiyeceği yapar. Bu işlem için bal arısını eğiten “Âlemlerin Rabbi olan” Allah’tır. “Rabbin bal arısına şöyle ilhâm etti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir." Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.”1

İnsan ise hiçbir şey bilmez bir şekilde bir âilede, ama eğitimcilerin ifâdesine göre işlenmeye müsâit bir mermer gibi dünyâya gelir ve âile içerisinde eğitilmeye başlar. İnsan görerek ve taklitle eğitilir. İlk dönemler ilk gördüğü anne babasını, sonra çevresini, arkadaşlarını, öğretmenlerini, liderlerini vs. örnek alarak şekillenir. Zîrâ eğitimde görerek belli bir kalıba girmek en başarılı yollardandır. Ya da bu, eğitimi öğretimden ayıran en önemli özelliktir. Öğretim, bilgi yüklemesi, eğitim ise onun davranışlarla kalıba dökülmesidir. 

İşte bundan dolayı Rabbimiz insanın eğitimini bizzât üstlenmiş ama bunu eğittiği Peygamberleri aracılığıyla yapmıştır. Önce Peygamberleri eğitmiş onlar da ümmetlerini eğitmişlerdir. Her Peygamber örnek ve mümtaz bir şahsiyettir. Onun için “İbrâhîm'de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır.”2 “Güzel bir örneklik” diye tercüme ettiğimiz üsve-i hasene tamlaması; günümüz davranış bilimleri incelemelerinde, özellikle liderde bulunması gereken nitelikler konusunda önemli bir yere sâhip olan “davranış modeli” veya “numûne, örnek kişilik” kavramlarını çağrıştırmaktadır. Bu tamlama Ahzâb sûresinin 21. âyetinde Hz. Peygamber hakkında kullanılmış ve mü’minlerin onu örnek almaları istenmişti. Burada 4. ve 6. âyetlerde aynı kavram, insanlık târihinde tevhîd mücâdelesinin öncü isimlerinden olan Hz. İbrâhîm ve ona uyanlar hakkında kullanılarak, şirk ve inkâr batağına saplanıp kalma olgusunun yeni olmadığına dikkat çekilmekte ve bu gibi kimselerle ilişkiler konusunda faydalanılacak önemli bir tecrübeye gönderme yapılmaktadır. 4. âyetin “ona uyanlar” diye tercüme edilen kısmı için “Hz. İbrâhîm’e îmân edip ona uyan mü’minler” ve “Hz. İbrâhîm’in döneminde ve ona yakın zamanda yaşayıp ona tâbî olan Peygamberler” şeklinde yorumlar yapılmıştır. 3

Ve yine Rabbimiz, Sevgili Peygamberimizin örnek şahsiyetine dikkat çekerek şöyle buyurmaktadır: “Andolsun, Allâh'ın Rasûlünde sizin için; Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allâh’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.”4 Sevgili Peygamberimiz de örnek kişiliği ile ashâbını, dolayısıyla ümmetini eğitti. Her bir sahâbîsi onun gibi yaşadı. Onun gibi baktı, gördü, düşündü, yürüdü. Onun gibi yedi, içti, uyudu, oturdu, kalktı. Hangi sahabeye bakarsanız onu görürüz: Onun sünnetinden, hayat tarzından ve Kur’ân âyetlerinin hayâtındaki aksinden bir yansıma. Öyle ki yirmi üç sene gibi kısa bir zamanda bütün bir topluluğu örnek kişiliğiyle değiştirdi.

Sevgili Peygamberimiz’in (sav) Allâh’a (cc) rıhletinden sonra onun Ashâbı yeryüzüne dağıldı ve onlar da tıpkı Peygamberimiz gibi insanları eğittiler. Öyle ki onların bu örnek ve önder kişilikleri yeryüzünün değişim ve dönüşümünü sağladı. Ve aynı zamanda onların bu yaşantıları dilden dile ve nesilden nesile aktarılmaya başlandı. İşte onların anlatılan bu örnek hayatlarına menkıbe denir.

“Sözlükte “övünülecek güzel iş, hareket” mânâsına gelen menkabe (menkıbe) kelimesinin çoğulu olan menâkıb bu anlamıyla ilk defa, III. (IX.) yüzyıldan îtibâren yazılan hadis kitaplarında, Hz. Peygamber’in ashâbının fazîletlerine dâir hadisleri ihtivâ eden bölümlerin adı olarak (Kitâbü’l-Menâkıb) kullanılmaya başlanmıştır.”5

Buna bir örnek verecek olursak:

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-’ın rivâyetine göre; bir adam Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Ben açım.” dedi.

Rasûlullâh Efendimiz, hanımlarından birine haber salarak yiyecek bir şeyler göndermesini istedi. Fakat mü’minlerin annesi:

“–Seni Peygamber olarak gönderen Allâh’a yemîn ederim ki, evde sudan başka bir şey yok.” dedi.

Diğer hanımlarının da aynı durumda olması üzerine Hazret-i Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- ashâbına dönerek:

“–Bu gece bu şahsı kim misâfir etmek ister?” diye sordu.

Ensâr’dan biri:

“–Ben misâfir ederim, yâ Rasûlallâh!” diyerek o yoksulu alıp evine götürdü. Eve varınca hanımına:

“–Evde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Hanımı:

“–Hayır, sâdece çocuklarımın yiyeceği kadar bir şey var.” dedi. Sahâbî:

“–Öyleyse çocukları oyala. Sofraya gelmek isterlerse onları uyut. Misâfir içeri girince de lambayı söndür. Biz de sofrada yiyormuş gibi yapalım.” dedi.

Sofraya oturdular. Misâfir karnını doyurdu; onlar da aç yattılar.

Sabahleyin o sahâbî, Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-’in yanına gitti. Onu gören Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Bu gece misâfirinize yaptıklarınızdan Allâh Teâlâ ziyâdesiyle memnûn oldu.”6

Daha sonraki dönemlerde ise, toplumlarda yaşayan büyük zâtların, âlimlerin ve âriflerin hayatlarına yansıyan ya bir âyetin veya Sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyesinin kalıba dökülmüş şekli için menkıbe ifâdesi kullanılmıştır. Ve bu konuda yazılı ve şifâhî çok menkıbeler nakledilmiştir. Bu menkıbeler en çok da tarîkat ehli arasında yaygınlaşmıştır. Çünkü kerâmetin temel unsuru kerâmet ve velîlerin yüceltilmesidir. Ve onların örnek şahsiyetleriyle mürîdlerin eğitilmesidir.

Özellikle avâmın eğitimi konusunda menkıbelerden elbette istifâde edilir. Edilmelidir. Ancak bunun için menkıbeler şu şartları hâiz olmalıdır:

  1. Menkıbeler Kur’ân ve Sünnete aykırı olmamalı ve dînin temel ilkeleri ile ters düşmemeli.
  2. İsrailiyat, bid’at ve hurâfelerden uzak olmalı.
  3. Menkıbe, mâkûl ve anlaşılır olmalı.
  4. Menkıbe ile verilmek istenen mesaj, yanlış yorumlanmaması ve maksadı aşmaması için birkaç cümle ile özetlenmeli.

Ayrıca menkıbelerin şu faydaları da sayılabilir:

  1. Dinleyenlerin dikkatlerini daha da canlı tutar.
  2. Menkıbe, atasözleri ve şiirler, âyet ve hadislerin dinleyenler tarafından daha iyi kavranıp anlaşılmasını sağlar.
  3. Menkıbe, atasözü ve şiirler, dinleyenlerin derûnî duygularında kalıcı iz bırakır.
  4. Menkıbe, atasözü ve şiirler, anlatılan soyut ifâdeleri somutlaştırır.

Bir Allah dostunun hayâtından sadakanın gizliliğinin hassâsiyeti ile ilgili bir menkıbe örneği:

İslâm târihinin ilk yıllarında Medîne-i Münevvere’de bâzı fakirlerin kapılarına meçhûl bir kimse her sabah bir çuval erzak bırakmaktaydı. Bir sabah o fakirler uyandıklarında baktılar ki, kapılarına erzak konmamış. Sebebini merâk ettiler ve o esnâda içli bir salâ sesi duyuldu ve Medîne-i Münevvere, Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın torunu Zeynelâbidîn Hazretleri’nin vefâtı haberiyle çalkalandı. Herkes derin bir mâteme büründü.

Bu Peygamber evlâdına karşı son vazîfeler îtinâ ile yapılmaya başlandı. Sıra mübârek nâşının yıkanmasına geldiğinde, bu şerefli vazîfeyi yapacak olan zât, mevtânın sırtında içi su toplamış büyükçe yaralar görünce şaşırdı. Sebebini anlayamadı. Yakınlarına sorduğunda ise, Ehl-i Beyt’ten orada bulunup bu sırra âşinâ olan bir kimse, şunları söyledi:

“–Zeynelâbidîn Hazretleri her sabah hazırladığı erzak çuvallarını sırtında taşıyarak erkenden fakirlerin kapısına götürür ve kimseye görünmeden geri dönerdi. Halk da bu çuvalları kimin bıraktığını bilmezdi. Sırtında gördüğünüz yaralar, işte o çuvalları taşımaktan ötürü oluşmuş yaralardır.”

Netîce olarak menkıbe, Kur’ân âyetlerinden veya Sevgili Peygamberimiz’in hadislerinden birisinin kalıba dökülmüş, hayâta yansımış bir şeklidir diyebiliriz. Elbette bunun istisnâları vardır. Bu istisnâ olanları örnek verip bahane ederek örnek şahsiyetlerin örnek hayatlarını reddedenlerin, başkalarının (noel gibi) mitolojileri karşısında susmaları düşündürücüdür. Biz menkıbelerden numûneler devşirmeye devâm edeceğiz. Peygamberimizden ve sahabeden örnek vermemizin gâyesi, “zâten o Peygamberdi diğerleri de onun talebeleri, biz onlar gibi olamayız” diyenlerin mâzeretlerini ortadan kaldırmaktadır.

Dipnotlar:

1 Nahl 16/68-69

2 Mümtehine 60/4 ve 6

3 Kur’ân yolu, 5, 307-311

4 Ahzab 33/21

5 DİA

6 Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 10; Müslim, Eşribe, 172

 

Nisan 2021, sayfa no: 30-31-32-33

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak