Ara

Efendimiz’in (sav) Tabîat Âleminden Sünnet ve Tavsiyeleri

Efendimiz’in (sav) Tabîat Âleminden Sünnet ve Tavsiyeleri

Tabîatla İlişkiler

Allah Resûlü (sav), tabîatta var olan ağaçlar, hayvanlar ve dağlarla konuşmuş, bâzen onlara, insana seslendiği gibi seslenmiştir. Bir defasında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’la Uhud Dağı’na çıkmıştı. Bir ara dağın sallanması üzerine söyle seslenmişti: “Sâkin ol ey Uhud! Üzerinde bir peygamber, bir sıddîk ve iki şehit vardır.”

Bir mekânda bir kusur işlendiyse, ibâdet ihmâli ve ihlâline vesîle olunduysa, o mekânı değiştirmek gerekir. Bir sefer dönüşü, sabah namazını kılamayınca, Allah Resûlü orada fazla kalınmaması gerektiğini buyurdu. (968-Ebû Dâvûd)

Resûlullah (sav) hilâli gördüğü zaman duâ ederdi. “Allâh’ım, onu bizim üzerimize bereket, îman, selâmet ve İslâm’la doğur! Ey hilâl! Benim de, senin de Rabbin Allah’tır.” Üç defa “Hayırlı ve istikâmetli bir hilâl (devresi) diliyorum.” der ve “Seni yaratan Allâh’a inandım.” diye eklerdi. (Tirmizî, K.S.-1858)

Bir ay bitip, diğer aya girildiği zaman şöyle derdi: “Falan ayı gönderip, bu ayı getiren Allâh’a hamd olsun!” (Tirmizî-9437, K.S.-1857, Ebû Dâvûd-9438)

Gök gürleyip, şimşek çakınca duâ ederdi: “Allâh’ım, bizi gazabınla öldürme, azâbınla da helâk etme. Bundan önce bize âfiyet (içinde bir ölüm) ver.” (Tirmizî, K.S.-1859)

Resûlullah (sav), yıldızlara veya diğer gök cisimlerine bakarak haberler vermeyi, buna inanmayı; bunların insan kaderi üzerinde tesiri olduğunu düşünmeyi şiddetle yasaklardı. (Rezin, Ebû Dâvûd, K.S.-5769)

Güneş

Her şeyin, bizim mâhiyetini anlayamadığımız şekilde Allâh’ı tesbîh etmesi gibi, güneş de zikreder, secde eder. (K.S.-c.14 s.328)

Resûlullah (sav), güneş tutulunca namaz kılardı. Bir defasında oğlu İbrahim öldüğü gün güneş tutuldu. İnsanlar güneş tutulmasını buna bağladılar ama Efendimiz (Aleyhis-Salâtü vesselâm) böyle düşünmemelerini söyledi. (Müslim, Ebû Dâvûd, Neseî-2056)

Güneş tutulması geçinceye kadar, namazdan sonra duâya devâm ederdi. (Ebû Dâvûd-2067)

Allah Resûlü (sav), kimi topluluklar için azap, kimileri içinde rahmet olan gece ve gündüze, güneşe, aya ve rüzgâra sövmeyi, kötü konuşmayı yasaklardı. (Taberânî-8040)

Rüzgâr

Şiddetli rüzgâr estiği zaman Allah Resûlü ve Ashâb-ı Kiram hemen mescide koşar, duâ ederlerdi. (Ebû Dâvûd, Taberânî-2069) Namaz kılıyorsa kısa keserdi. (Ebû Dâvûd-9441) Böylesi durumlarda, rüzgârın hayır getirmesini Allah’tan isteyip, şerrinden de O’na sığınırdı. (Ebû Dâvûd, Neseî-8039) “Allâh’ım, ben onun hayırlısını, içindekinin hayırlısını, gönderdiğin şeyin de hayırlısını isterim. Onun şerrinden, içindekinin şerrinden ve gönderdiğin şeyin şerrinden Sana sığınırım.” (Buhârî, Müslim, Tirmizî-9440, K.S.- c.6 s.353, K.S.-1861)

Rüzgâra lânet etmeyi, sövmeyi de yasaklamıştır. “Rüzgâra lânet etme. O bununla emrolunmuştur.” (Ebû Dâvûd, Neseî-8039, K-S.-5351)

Eğer rahatsızlık veren bir rüzgâr olursa şöyle dememizi isterdi: “Allâh’ım, senden bunun hayrını istiyorum.” (Tirmizî, K.S. 1862)

Yağmur

Allah Resûlü (sav) gökte bir bulut gördüğü zaman işini terk eder, namazda ise kısa keser ve duâ ederdi: “Allâh’ım, bunun şerrinden (âfet ve belâdan) Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce, K.S.-1860)

Resûlullah (sav) yağmur yağması için namaz kılardı. Bir defasında kuraklık olduğunu söyleyen bir bedevînin bu isteğinden sonra yaptığı duâ üzerine, bir hafta boyunca durmadan yağmur yağdı. Aynı bedevî bir hafta sonra gelerek fazla yağmurdan şikâyetçi olunca, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Allâh’ım, etrâfımıza yağdır, üzerimize değil. Allâh’ım, dağların ve tepelerin üzerine, vadilerin içine, ağaç biten yerlere olsun!” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Neseî, İbn-i Mâce-2076, K.S.-3054) Buna benzer olaylar çokça yaşandı.

Yağmur yağdığı zaman da, bolluk ve bereket getirmesi için duâ ederdi. “Allâh’ım, onu bol ve yararlı kıl!” (Buhârî, Neseî-2089, Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce, K.S.-1860) Çünkü her yağmur yarar sağlamayabilir. “Kıtlık senesi, yağmurun yağmadığı sene değildir. Asıl kıtlık senesi, yağmur bol bol yağdığı halde yerin hiçbir şey bitirmediği senedir.” (Müslim, K.S.- 5981, 2091)

Yağan yağmurun semâdan henüz geldiğini belirterek, vücûda temâs etmesini sağlardı. (Ebû Dâvûd-2090, Müslim, K.S.-3056)

Yağmur yağmasının Allâh’ın bir rahmeti olduğunu, bunu tabîat veya başka sebeplerin sonucu olarak görmemek gerektiğini hatırlatırdı. (Müslim, K.S.-812, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tîrmizî, Neseî, K.S.-5771)

Toprağın temizleyici olduğunu buyururdu. (Ebû Dâvûd-K.S. 10/343)

Hz. Ömer; yağmur duâsında, Resûlullah’ın (sav) amcası Abbas’ın (ra) hürmetine (yüzü suyu hürmetine) ifâdesini kullanırdı. (Buhârî-2085)

Efendimiz (sav)’den...

“Güneş ve ay, bir kimsenin ne ölümünden dolayı ne de yaşamasından dolayı tutulur. Lâkin bunlar, Allâh’ın kullarına gösterdiği âyetlerden iki âyet (alâmet)tirler. Siz böyle bir şey gördüğünüz zaman namaza koşun. Allâh’a duâ edin, tekbir getirin, namaz kılın ve sadaka verin.”

Ey Muhammed ümmeti! Vallâhi eğer siz Ben’im bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Neseî, İbn-i Mâce-2049)

“Hamd âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm ve cezâ gününün mâliki olan Allâh’a âittir. Allah’tan başka ilâh yoktur. Sen zenginsin, bizler fakir ve muhtâcız. Bize yağmur indir ve indirdiğini bizim için bir kuvvet ve hayra ulaşma vesîlesi kıl!” (Ebû Dâvûd-2078)

“Allâh’ım! Bizleri, mal ve nefislerimizi, köy ve şehirlerimizi doyuracak bereketli, -Allâh’ın bahşettiği- iyiliklerle dolu kat kat ve parlak olan yumuşak ve yararlı bir yağmur ile sula! Onun vâsıtasıyla bizlere gökyüzünün bereketlerinden indir. Yeryüzünün bereketlerinden çıkart. Ve bizleri onun sebebiyle şükredenlerden eyle! Şüphesiz sen duâları işitensin.” (Taberânî-2084)

Allah yeryüzünü yarattığı zaman yer ileri geri sallanmaya başladı. Bunun üzerine ona dağları bir kazık gibi çakıverdi de yeryüzü istikrar buldu. Melekler dağların şiddetine hayran kalarak sordular:

“Yâ Rabbi! Bu dağlardan daha güçlü bir şey yarattın mı?”
“Evet, demiri yarattım.”
“Peki demirden daha kuvvetli bir şey yarattın mı?”
“Evet, ateşi.”
“Peki ateşten daha güçlü bir şeyi yarattın mı?”
“Evet, suyu.”
“Peki sudan daha güçlü bir şeyi yarattın mı?”
“Evet, rüzgârı.”
“Rüzgârdan daha güçlü bir şeyi yarattın mı?”
“Evet, âdemoğlunu. Verdiğini sol elinden gizleyerek sağ eliyle tasadduk ettiği zaman (insan) bütün bunlardan daha güçlü olur.” (Tirmizî-2789)

Mayıs 2019, sayfa no: 34-35

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak