Ara

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından Tabiat Âleminden

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından Tabiat Âleminden

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından

Tabiat Âleminden

Sünnet ve Tavsiyeler

Mehmet Nezir Gül

Mekân, Şehir ve Çevre Allah Resûlü (sav), bir yere uğradığı zaman oranın adını sorardı. Eğer isminden hoşlanırsa sevinirdi. Bu, yüzünden belli olurdu. (Ebû Davud-7596) Çevre ve yol temizliğine önem verirdi. Günahkâr bir kimsenin, yolda insanlara eziyet veren dikenli bir dalı kaldırdığından dolayı bağışlandığını müjdelemiştir. (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Nesei, Tirmizi, İbn-I Mâce-8245, K.S.-181) Müslümanlara, yoldakilere eziyet veren şeyleri kaldırmalarını emrederdi. (Müslim, K.S.-183) Efendimiz (sav) zaman zaman şehir dışına çıkar, tefekkür ederdi. (Buhârî, Müslim-8559) Allah Resûlü (sav) bir şehre girdiği zaman şu duâyı üç defa yapardı: “Allâh’ım, bu şehri bize mübârek eyle! Bizi ahâlisine sevdir. Ahâlisinin sâlihlerini de bize sevdir.” (Taberânî-9411) Resûlullah (sav) yolların genişliği ile alâkalı kararlar alır (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi-4587, K.S.-408), şehircilik ve îmar konularında yol gösterirdi. Bir Müslümanın diktiği bir ağaç ya da ektiği ekinden insan ve hayvanların faydalanması, aynı zamanda ona sadaka sevâbı verir. (Buhârî, Müslim, Tirmizi-4579, K.S.-4691) Allah Resûlü (sav), insanların zarûret hâli dışında binâ yapmalarını aslâ hoş görmezdi. (Tirmizi, Ebû Davud-4583, 4584) Ancak insanların yararlandığı bir binâ yapmak, kesilmeyen bir ecirdir. (Müsned, Tirmizi, Ebû Davud-9135) Müslümanların Arap yarımadasında tamâmen egemen olmalarını isterdi. Bunu vefâtından önce önemli ölçüde gerçekleştirmiş, geri kalan bölgeler için vasiyette bulunmuştu. (Müslim, Tirmizi, Ebû Davud-9135) Allah Resûlü (sav), tabiatta var olan nesneleri, varlıkların isimlerini ashâbıyla değerlendirir, öğretirdi. Bir gün tepelerinden bir bulut geçer. O bulutun ismini sorar, ashab da söyler. Arapça’da kullanılan iki ismi daha söyler. (Tirmizi, Ebû Davud-9177) Sâhipsiz bir bölgeyi ihyâ eden, geliştiren kişi oradan öncelikli olarak yararlanır. (Buhârî, Muvatta, Tirmizi, Ebû Davud-K.S.2/411 vd.) Resûlullah (sav), bazı hatâlara sebebiyet veren ve kimi hatâların işlendiği mekânlarda oyalanmayıp, orayı terk etmek isterdi. Bir sefer dönüşü sabah namazında uykuya dalmış, uyanınca orada fazla kalmak istememiştir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, Muvatta, K.S.-2347) Mekke Mekke’deki Mescid-i Haram (Kâbe) yeryüzünde yapılan ilk mesciddir. Ondan sonra ise Mescid-i Aksa yapılmıştır. (Buhârî, Müslim, Nesei, K.S.-4576) Mekke’deki Mescid-i Haram’ın bir eşi de “Beyt-i Ma’mur”dur. O, yedinci semâda, günde yetmiş bin meleğin tavâf ettiği, Kâbe’nin simetriği olan mübârek bir yerdir. (Buhârî, K.S.-797) Mekke mukaddes bir şehirdir. Orası en hayırlı şehirdir. Allah Resûlü (sav), hicret esnâsında Mekke’ye seslenerek, sevgisini dile getirmiştir. “Ey Mekke! Sen ne hoş bir beldesin. Seni ne kadar çok seviyorum. Eğer kavmim Beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikamet etmezdim.” (Tirmizi-3674, K.S.-4588) Allâh’ın evini ziyâret edenlere engel olunmamalıdır. (Tirmizi, Müsned-3676) Mekke kıyâmete kadar haremdir. Haremde haksızlık, zulüm, karaborsacılık yapmak, haddi aşmak yasaktır. (Buhârî, Müslim, Nesei, Ebû Davud, K.S.-4586, Ebû Davud-3678) Orada keyf olarak silah taşımak da yasaktır. (Müslim, K.S.-4587) Hacerü’l-Esved, cennetten gelme bir taştır. (Nesei, Tirmizi-3649, K.S.-4577) Kıyâmet günü, kendisini ziyâret edip istilamda bulunanlara şâhitlik edecektir. (Tirmizi-3650) Bu inşâ sonrasında Hacerü’l-Esved’in yerine konulmasında hakemlik yapmış ve olası bir çatışmayı önlemiştir. (Müsned-3714) Allah Resûlü (sav), Kâbe’nin tâmiratında, Hz. İbrâhîm zamanındaki temel üzere düzenlemek istedi. (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Nesei, Tirmizi, Muvatta, K.S.-4590) Ancak insanların bunu bir fitne vesîlesi yapmasından endîşe ederek uygulamadı. Medîne Medîne ve çevresi de mübârektir, haremdir. “Ey Allâh’ım, Hz. İbrâhîm’in Mekke’yi harem kıldığı gibi, ben de bu iki dağı (Medîne’yi) arasıyla harem kılıyorum.” (Buhârî, Müslim, K.S.-4597) Resûlullah (sav), bunu ihlâl edenlerin ilâhî rahmetten mahrum kalmasını istemiştir. (Buhârî, Müslim-3735, K.S.-4596) Resûlullah (sav) Medîne’ye gelince, bozuk olan havası için duâ etti: “Allâh’ım! Mekke’yi bize sevdirdiğin gibi, Medîne’yi de sevdir. Onun havasını sağlıklı kıl!” (Buhârî, Müslim, Muvatta-3753, K.S.-4603 vd.) Efendimiz (as), Medîne’nin sıkıntılarına sabır gösterene duâ etmiştir. (Müslim, Tirmizi, K.S.-4599) Kötü insanların Medîne’de fazla barınamayacağını haber vermiştir. (Buhârî, Müslim, Muvatta, K.S.-4601) Resûlullah (sav), Yesrib adını Medîne olarak değiştirmiş ve eski ismin aslâ kullanılmaması gerektiğini hatırlatmıştır. (K.S. c.13 s.183) Allah Resûlü (sav), her cumartesi yaya veya binekli olarak Kuba’ya gider, orada iki rekât namaz kılar ve insanlarla görüşürdü. (Buhârî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-3807) Resûlullah (sav); evi (şimdiki kabr-ı şerîfi) ile minber arasını cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelendirmiştir. (Buhârî, Müslim, Muvatta, K.S.-4608) Efendimiz (as) seferden döndüğü zaman, Medîne sınırına gelince biraz daha hızlanırdı. (Buhârî, Tirmizi, K.S.-4614) Bunu, sevdiği şehre bir an evvel kavuşmak için yapardı. Sevap bakımından en çok fazîletli olan mescidler; Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa’dır. (Müsned-3787) Mescid-i Nebevî’de kırk vakit namaz kılan kişiye, ateşten, azaptan ve nifaktan beraat yazılır. (Müsned, Taberânî-3797) Dağlar, Nehirler Allah Resûlü (sav) mekânlara da insanlar gibi önem ve değer verirdi. “Uhud öyle bir dağdır ki, o Bizi sever Biz de onu severiz.” (Buhârî, Müslim, Muvatta, Tirmizi-3811, İbn-i Mâce, K.S.-4618, 6922) Resûlullah (sav), Zubab Dağı’na duâ etmiştir. (Taberânî-3814) Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil’in cennet nehirlerinden olduğunu belirtmiştir. (Müslim-9149, K.S.-4636) Bu, hadiste belirtilen nehirlerin cennette var olacağı veya dünyâda âdetâ cennet misâli rahmet vesîlesi olduğu anlamına da gelir. Diğer Şehirler Mekkeliler’in Şam tarafına kanatlarını gerdiğini belirterek, bu şehrin Allah (cc) tarafından seçilmiş bir yer olduğunu (Ebû Davud-9145, Tirmizi-9144, K.S.-4629) belirterek önemine değinmiştir. “Size Şam’ı tavsiye ederim. Çünkü orası Allâh’ın, arzından seçkin kıldığı yerdir.” (Ebû Davud, K.S.-4630) Resûlullah (sav), Arap Yarımadası’nda insanların şeytana tâbi olmalarının zorlaştığını ama onun onları aldatmaya devâm edeceğini belirtmiştir. (Müslim, K.S.4624) Efendimiz (as) Arap Yarımadası’nda hiçbir Yahudi ve Hrıstiyanın barındırılmamasını istemiştir. (Müslim, Ebû Davud, Tirmizi, K.S.-4626) Bunu vefatı öncesi de bir nevi nasihat olarak belirtmiştir. Allâh’ın azâbının, belâsının geldiğinin bilindiği mekânlarda bulunulmasını yasaklamıştır. (Buhârî, Müslim-9156) Yolun Hakkı Allah Resûlü (sav), insanların yollarda oturmasını, dikilmesini hoş görmezdi. Yolları kirletmeyi, oralara def’i hâcet yapmayı yasaklardı. (İbn-i Mâce, K.S.-c.8 s.25) Bâzı ihtiyaçları için yolda eğleşmek zorunda olduklarını söyleyen ashâbına şu uyarılarda bulunmuştur: Öyleyse yolun hakkını verin! Güzel şeyler konuşun. (Müslim-7779) Zor durumda olanların yardımına yetişin. Yolunu şaşırana yol gösterin. (Ebû Davud-7778) Harama bakmayın (gözlerinizi kısın). (Gelip geçen insanlara) eziyet etmeyin. Verilen selâmı alın. Gereken durumlarda iyiliği emredip, kötülükten alıkoyun.” (Buhârî, Müslim, Ebû Davud-7777, K.S.-3316) Efendimiz (sav)’den… Allah (cc) Mekke’yi (mukaddes) kılmıştır. O, ne Benden önce ne de Benden sonra hiçbir kimseye helâl olmaz.” (Buhârî, Müslim, Nesei-3667) “Allâh’ım, Medîne’mize bereket ver. Bir bereketin yanında iki bereket ver. Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemîn ederim ki, Medîne’nin hiçbir yolu ve geçidi yoktur ki orasını koruyan iki melek olmasın.” (Müslim-3742) Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyleri kaldır.” (Müslim, K.S.-183)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak