Ara

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından Sünnet ve Tavsiyeler “Âile ve Evlilik”

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından  Sünnet ve Tavsiyeler  “Âile ve Evlilik”
KARI KOCA İLİŞKİLERİ Erkek, kadının reisidir. Ama bu reislik erkeğe zâlim olmayı gerektirmez. Âilede aslolan karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır. Erkeğin ve kadının âile ortamında kendine has görevleri vardır. Her iki taraf bunun bilincinde olmalıdır. Erkek dînin kendisine tanıdığı reisliği -örf ve âdetlerin yönlendirmesiyle- bir zorbalığa ve “ben ne dersem o olur” havasına getirmemelidir. Kadın da, dînin kendisini koruma ve kollama amaçlı getirdiği hükümlere bakarak feminist söylem ve eylemlere yönelmemelidir. … Allah Resûlü (sav) eşlerin birbirini farz ve sünnet işlemeye teşvik etmelerini, birbirlerine hatırlatmada bulunmalarını isterdi. (Ebu Davud, Nesei-2242) Karı-koca arasını bozan kimseleri uyarmış, böyle kimselerin İslâm toplumuna âit olmayacağını belirtmiştir. (Ebu Davud, K.S.-5906) Îman bakımından en mükemmel olanın ahlâkça güzel olan ve âilesine iyi davrananlar olduğunu ifâde etmiştir. (Tirmizi-7854) Efendimiz Aleyhissalâtüvesselâm ashâbının âilevî meseleleriyle de ilgilenir, onların sorunlarını dinler, boşamalarını önler, devâm etmeleri mümkün olmayanları boşardı. Birbirlerinden şikâyetçi olan ve özellikle, kocasından nefret ettiğini söyleyip kendilerini boşamasını isteyen karı kocanın başlarını birbirine yaklaştırmış ve şu duâyı yapmıştı: “Allâh’ım! Bunları birbirine yaklaştır, birbirlerini sevsinler!” Daha sonra gelen kadın der ki: “Ya Resûlullâh (sav)! Seni hak ile gönderen Allâh’a yemin ederim ki şimdi hiç kimseyi kocam kadar sevmiyorum!” (Ebu Ya’la-8520) Peygamber Efendimiz (sav), bile bile çocuğunu reddeden (Ebu Davud, Nesei-4464) veya başkasına âit çocuğu sâhiplenen kişilerin âhirette kepâze edileceğini, (Buhari, Müslim-4463) lânetleneceğini (Ebu Davud, Nesei -4467) belirtir. Allah Resûlü (sav) bir şahsın hanımına; kardeş, (Ebu Davud-4437) kızım, yavrum gibi sözlerle seslenmesini hoş görmemiş, onu uyarmıştır. Peygamber Efendimiz (sav), eşi hakkında yersiz şüphelere kapılanları iknâ ederdi. Doğan bir çocuğun esmer oluşundan hareketle hanımını suçlayan adama sorar: “Senin bir deven var mı?” “Evet var.” “Bunların renkleri nasıl?” “Kırmızı…” “Bunlar arasında boz renkli var mı?” “Evet, var.” “Peki bu nereden geldi?” “Belki de (soyundan) bir damara çekmiştir.” “Senin oğlun da bir damara çekmiştir.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, K.S.-5319) Efendimiz (sav) Eşleriyle… Allah Resûlü (sav), eşini sevdiğini söylerdi. Amr b. As (ra), “İnsanlardan hangisi size sevimlidir?” diye sorunca “Aişe” cevâbını almıştır. (Buhari, Müslim-6686, K.S.-4303) Sevgisini değişik vesîlelerle yansıtırdı. Su içtiği zaman eşinin dudağının değdiği yerden içer, et yediği zaman yine hanımının dişlediği taraftan yerdi. Hattâ bir şey yiyip içeceği zaman, bâzen yemin ettirerek önceliği hanımına verirdi. (Müslim, Ebu Davud, Nesei, K.S.-3842) Onları hayattayken düşündüğü gibi vefâtından sonrası için de düşünür, sıddîkların eşlerine iyi davranacağını söylerdi. (Tirmizi-8757) Hz. Hatîce’yi (r.anhâ) zaman zaman anar, koyun kestiğinde çoğu kez Hz. Hatîce’nin (r.anhâ)  dostlarına da birer parça gönderirdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi, -8969, K.S.-4482) Eşleriyle şakalaşırdı, onların şakalarına katılır, gülerdi. (Ebu Ya’la-4329) Allah Resûlü Hz. Aişe’yle (r.anhâ) koşu yapmıştı. (İbn-i Mace-4336) Onların meşrû isteklerini yerine getirirdi. (K.S.- c.5 s.422) Resûlullâh (sav) sefere çıkacağı zaman eşleri arasında kura çekerdi. (Buhari, Müslim-7104) Seferlerde onları ihmâl etmezdi. Bir defasında Hz. Aişe (r.anhâ) kolyesini düşürmüş, aramanın uzun sürmesi üzerine yol programı aksamış, buna rağmen Hz. Aişe’ye sitem etmemişti. Hattâ ilâhî bir ikram olarak teyemmüm âyeti bu esnâda inmişti. Allâh’ın takdiri, Aişe vâlidemizin devesi kalkınca kolye devenin altında çıkmıştı. (Ebu Davud, Nesei, K.S.-3716) Resûlullâh (sav), eşlerinin arasında adâletle muamelede bulunurdu. Birine karşı diğerini tutmak için gizli planlar yapmazdı. Hanımlarının kendisinden dünyâlık istemeleri üzerine, “Eğer dünyâ hayâtı ve ziynetini istiyorlarsa boşamaları” yönünde âyet gelince herkesle tek tek konuştu. İlk olarak Hz. Aişe’yle konuştu. Hz. Aişe’nin; “Bu hususta benim Seni tercih ettiğimi diğer eşlerine söyleme!” şeklindeki isteğine şu cevâbı verdi: “Allah Beni tebliğ edici olarak gönderdi, şaşırtıcı olarak göndermedi.” (Buhari, Müslim, Tirmizi-7288, K.S.-5622) Resûlullâh (sav), eşleri hayızlı iken onların kucaklarına/dizlerine yaslanmış, Kur’ân okumuş (Buhari, Ebu Davud, Nesei, K.S.-3836), günlük işleri yapmasında bir sınırlama getirmemiş (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-3837), başını yıkatmıştır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, Muvatta, K.S.-3835) Efendimiz (sav), eşlerinin arkadaşlarıyla aralarında bâzı oyunlar oynamasına bir şey demez, hattâ onların utanıp ayrılmaları üzerine geri çağırırdı. (Buhari, Müslim-8022, K.S.-5339) Eşleriyle olan ilişkisinde çok nâzik ve hassastı. Vefât etmesine doğru rahatsızlığı ağırlaşınca, Hz. Aişe’nin odasında kalmak için diğer eşlerinden izin istedi. Onlar da kabûl ettiler. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, K.S.-5402, 5711) Resûlullâh (sav) eşleri konusunda kıskançtı. Ancak bu duygunun kimseyi hukuksuzluğa sevk etmemesi gerektiğini söylerdi. Eşin kendisini aldatması hâlinde yargılamadan öldüreceğini söyleyen Sa’d b. Ubade’yi uyarmış ve şöyle buyurmuştu: “Şu efendinizin söylediğine bir bakın. Evet, o kıskanç biridir. Ama ben ondan daha kıskancım, Allah da benden kıskançtır.” (Müslim, Muvatta, Ebu Davud, K.S.-4308) Eşleri birbirleriyle atışırken incitici tavırlar sergilediğinde onlara moral verir, uzlaştıracak sözler söylerdi. Bir defasında Hz. Hafsa, Hz. Safiyye’ye “Sen Yahudi kızısın.” der ve o da hüngür hüngür ağlar. Onun ağladığını gören ve sebebini öğrenen Allah Resûlü (sav) şöyle buyurur: ‘Ey Safiyye, niçin ağlıyorsun ki? Sen ona desene: “Benim babam (atam Hârun) bir peygamberdir, amcam (Mûsâ) bir peygamberdir ve benim kocam da bir peygamberdir.” Öyleyse Hafsa sana karşı ne ile övünüyor ki? Hafsa, sen de Allah’tan kork!’ (Tirmizi, Nesei, K.S.-4489) Erkekler… Erkekler her hâlükârda kadına iyi davranmalıdır. (Buhari, Müslim, Tirmizi,-4316) Onu bir emânet olarak bilip ona kötü muamele yapmamalıdır. Herhangi bir hareketinden dolayı ona buğzetmemeli, küfretmemeli, kötü söz söylememelidir. Onun güzel huylarını göz önünde bulundurarak sevgi oluşturmalıdır. (Müslim, K.S.-3306) Onu dövmemelidir, çünkü Peygamber Efendimiz (sav) eşlerini asla dövmemiştir. Ancak erkek hanımında bir çirkinlik gördüğünde önce uyarır, yatağını ayırır, bunlar fayda vermezse hafifçe dövebilir. Bu sâdece te’dîb içindir ve iz bırakacak, acı verecek şekilde olmamalıdır. Peygamberimiz’in (sav) şu uyarısı unutulmamalıdır: “Muhammed âilesini birçok kadın ziyâret edip kocalarının kendilerini dövdüklerini şikâyet ediyor. Dövenler en hayırlılarınız değildir.” (Ebu Davud-4324) Ve bilinmelidir ki Peygamber Efendimiz eşlerini asla dövmemiştir. Resûlullâh (sav) hanımını döven kimseleri sert bir şekilde uyarırdı. “Sizden biriniz hangi düşünceyle hanımını köle dövercesine dövmeye yeltenir? Akşam olunca aynı yatakta berâber yatmayacaklar mı?” (Buhari, Müslim, Tirmizi, K.S.-864) Eşinin yeme, içme ve giyim ihtiyaçlarını karşılamalıdır. (Tirmizi, K.S.-3303) Ona yaratılışıyla alâkalı hareketlerde/hakâretlerde bulunmamalı, meselâ “çirkinsin” dememelidir. Ev dışında herhangi bir yerde onu yalnız bırakmamalıdır. (Ebu Davud-4320) Bir erkeğin hanımının ağzına koyduğu bir lokmada bile ecir vardır. (Kütüb-ü Sitte-5061) Bir erkek, hanımına bir müddet yaklaşmayacağına dâir yemîn ederek onu ihmâl etmemelidir. Eğer böyle yaparsa kefâret vererek dönebilir. Şâyet dört aya kadar dönmezse talakın biri gitmiş olur. Resûlullâh (sav) bir ay için “ila” yapmış (hanımlarına yaklaşmayacağına yemîn etmiş) ancak gelen âyetle (Tahrim/1-2) konu düzeltilmiştir. (Buhari, Nesei, Tirmizi, Muvatta- K.S. 2/415 vd, K.S.-4053) Eşini bir başkasıyla gören kişi onu kişisel olarak cezâlandırmaya gitmemelidir. Kadının itirâfı hâlinde recm cezâsı uygulanır. İnkârı hâlinde lian hükmü (Nur / 6-9) gereği mahkemede ayrılırlar. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mace, K.S.-5314 v.d.) Kadınlar… Kadınlar iffet ve nâmusunu korumalıdır. İffet ve nâmusunu, evde olmadığı zaman kocasının malını korumalıdır. (İbn-i Mace-4301) Eşlerinin hoşlanmadığı kimseleri eve almamalıdır. (Müslim, Tirmizi, K.S. 2/305) Kocasından izinsiz (uzak mesâfeli olarak) dışarı gitmemelidir. Çağırdığı zaman yatağa gelmelidir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud-425, K.S.-3295, K.S. c.2 s.307) Eşinin sevişme, cinsel birleşme isteğini (sebepsiz yere) reddeden kadın meleklerin de nefretini kazanır. Baktığı zaman, eşine sevinç vermelidir. Asık suratlı, şamatacı, nankör olmamalıdır. “Kadınların en hayırlısı, baktığında onu sevince boğan, bir şey istediğinde yerine getiren, nefis ve malında kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadındır.” (Nesei, K.S.-3298) Allah Resûlü, eşleri arasında adâletsizlik yapanların kıyâmette bir tarafı düşük olarak Allâh’ın huzuruna çıkacağını belirtmiştir. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace-4258) Kocasının râzı olacağı meşrû işler, dolayısıyla cennete götürecek güzel amel yapmalıdır. (Tirmizi, K.S.-3294) Resûlullâh (sav), eşlerin özel hayatlarını, sırlarını başkalarına aktarmalarını ihânet olarak nitelendirmiştir. (Müslim, Ebu Davud, K.S.-3310) Kadın cimri olan kocasından habersiz para alarak evine ve çocuklarına usûlü dâiresince, isrâf etmeden harcayabilir. Ebu Süfyan’ın hanımı Hind, bu anlamda Peygamber Efendimiz’den izin almıştır. (Buhari, Müslim-8996 ve Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-5169) Kadın kocasının malından sınırlı olarak, isrâf etmeden tasadduk edebilir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, İbn-i Mace-2812) Ancak izin vermiyorsa bunu yapmamalıdır. (Tirmizi-2815) Bir kadın kocasından izinsiz eve kimseyi almamalıdır. (Taberani-2271) Eğer gelen kişiler akrabâlardan veya kocasının izin vereceğini düşündüğü kimselerden ise sorun olmaz. Bir kadın kocasının hakkını tam olarak gözetmeli, itâatte kusur etmemelidir. Resûlullâh (sav), bu hakkın önemi açısından şu teşbihte bulunmuştur: “Şâyet ben bir insanın bir başkasına secde etmesini emretseydim (bu doğru olsaydı), üzerindeki hakkının büyüklüğü sebebiyle) kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizi, K.S.-3293) Kadın kocasından izinsiz ve mahremi olmadan hacca gitmemeli, (Buhari, Müslim-4348, Taberani-3151) nâfile oruç tutmamalıdır. (Ebu Davud, K.S.-3300) Bir kadın ölen eşi için dört ay on gün bekleyip yas tutar. Bu zaman zarfında süslenmez, parfüm vb. kullanmaz. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei-4516) Efendimiz (sav)’den… “Bir kadın beş vakit namazını kılarsa, Ramazan orucunu tutarsa, nâmusunu korursa, kocasına itâat ederse ona; ‘Cennet kapılarından hangisini istersen oradan gir.’ denilir.” (Müsned, Taberani-4311) … “-En iyi, hayırlı kadın kimdir ya Resûlullâh?” “Kocası kendisine baktığı zaman onun gönlüne huzur veren, o emrettiği zaman itâat eden, nefsinde ve malında kocasının hoşlanmadığı bir şey yapmayan kadın.” (Nesei-4300, Ebu Davud, K.S.-648) … “En hayırlılarınız, âilesine iyi davrananınızdır. Ben içinizde âilesine en iyi davranan kişiyim. Arkadaşınız öldüğü zaman, (kusurlarını zikretmeyi) bırakın.” (Tirmizi-8239, İbn-i Mace, K.S.-1674, 6609) … “Dünyâ kadınlarının en üstünleri şu kadınlardır: İmran’ın kızı Meryem, Hüveylid’in kızı Hatîce, Muhammed’in kızı Fâtımâ, Firavun’un karısı Asiye.” (Tirmizi-8972, Buhari, Müslim, K.S.-4483) … “Geçerli bir mâzereti yokken kocasından boşanma talep eden kadın, cennetin kokusunu bile bulamaz. Hâlbuki cennetin kokusu kırk yıllık yürüme mesâfesinden duyurulur.” (İbn-i Mace, K.S.-6634)   Mehmet Nezir Gül (Mart 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak