Ara

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından Sünnet ve Tavsiyeler “Âile ve Evlilik”

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından  Sünnet ve Tavsiyeler  “Âile ve Evlilik”
Cinsel Hayat Allah Resûlü (sav) cinsel meselelerde kendisine sorulan sorulara cevap verirdi. Kendisi gerektikçe bu konularda ashâbı aydınlatırdı. “Bilesiniz ki, Allah bir kimsenin eşiyle cinsel ilişki kurmasından dolayı, bir sadaka gibi sevap kazandırır.” (Müslim-2828, K.S-4674) Erkekler ve kadınlar cinsel konularda bile çok rahat olarak gelip, Peygamber Efendimiz’e (sav) dert ve sıkıntılarını anlatıp çözüm ararlardı. Sahabe kadınları, özellikle Medîneli hanımlar cinsel konuları çok rahat olarak gelip Peygamber Efendimiz’e sorarlardı. Efendimiz (sav) de onları kınamadan hattâ takdir ederek, fıkhı öğrendiklerini belirterek cevaplarını verirdi. (K.S –c.3 s.301) Bâzen sorulardan mahcûbiyet duyduğu olurdu. Hayızdan nasıl yıkanacağını soran bir hanım sahabiye cevâbını vermiş ancak kadıncağız anlayamadığından sorusunu birkaç kez tekrâr etmiş, Efendimiz de cevâbını vermişti. Kadının anlayışsızlığı ve ısrârı üzerine Hz. Aişe hemen yetişir ve detaylı açıklama yapar. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-3790) Bir başka seferinde kadınların özel hallerinin sona ermesi üzerine ne yapmaları gerektiğini genişçe izah etmiştir. Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: “Ensar kadınları ne iyi kadınlardı, hayâları onların dinlerini öğrenmelerine engel olmadı.” (Müslim, K.S.3792) Resûlullâh (sav) Müslümanların cinsel durumlarıyla da ilgilenmiştir. Erkeklerin sünnet olması gibi kadınların da sünnet olması konusunda yönlendirmede bulunmuş, Medîne’de kızları sünnet eden bir kadına şu tavsiyede bulunmuştur: “Derin kesme! Zîrâ derin kesmemen, kadın için daha çok haz vesîlesidir, koca için de daha makbuldür.” (Ebu Davud, K.S.-2153) … Allah Resûlu (sav), eşlerin birbirleriyle cinsel oyunlarla latîfelerde bulunmasını güzel ve meşrû bir eğlence olarak görürdü. (Ebu Davud K.S.-2217) Eşiyle cinsel ilişki yaşayan kişi, her zaman yanında bulunup o an için ayrılan meleklere saygıdan dolayı hayâ etmeli, saygılı olmalı, çırılçıplak olmamalı (Tirmizi-1308), üzerini örtmelidir. (Bezzar-4283, İbn-i Mace, K.S.6593) Bir kadın kendisini yatağa, cinsel birleşmeye çağıran eşine hayır dememelidir. “Erkek hanımını yatağa çağırdığı zaman kadın gelmekten kaçınırsa, sabaha kadar melekler ona lânet okur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud -425, Tirmizi, K.S.-2801, Buhari, K.S. – c.9 s. 131, c.2 s. 307) Ancak kadının rahatsızlığının veya farklı sorunlarının olduğu durumlarda erkek anlayışlı olmalıdır. Resûlullâh (sav), abdestli olarak hanımlarını öper ve abdest tâzelemezdi. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace, K.S.3668) Erkeklik organı kadının fercine değen karı kocanın gusül alması gerekir. “İki sünnet yeri kavuşur ve haşefe (baş kısım) kaybolursa, inzâl olmasa bile gusül gerekir.” (K.S. – c.10 s.463) Allah Resûlü, eşiyle cinsel temasta bulunacak kişinin şu duâyı yapmasını tavsiye ederdi: “Bismillahi, Allahümme cennibna’ş şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razektenâ: Allâh’ın adıyla. Allâh’ım şeytânı bizden uzaklaştır. Rızık olarak ihsan edeceğin çocuktan da onu uzaklaştır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-4117, K.S.-5644) Eşler zifaf gecesi iki rekât namaz kılar ve şu duâyı yaparlardı: “Allâh’ım, beni âilemde mutlu kıl. Âilemi de mutlu kıl. Onları benden rızıklandır, beni de onlardan rızıklandır. Allâh’ım hayırda oldukça bizi dâimâ birarada tut. Eğer ayırmakta hayır varsa bizi ayır.” (Taberani-4124) … Hayızlı iken eşiyle birlikte olmak haramdır. Eşine dübürden temasta bulunmak şiddetle yasaklanmıştır. (Tirmizi-852, 5400, İbn-i Mace, K.S.-3658,6594 v.d.) “Kim hayızlının fercine veya bir kadının dübürüne (arka uzvuna, anal seks) temas ederse, Muhammed’e indirilenlerden yüz çevirmiş olur.” (Tirmizi, İbn-i Mace, K.S.-3823) Bir kişi eşiyle, tenasül uzvundan (ferc, ön taraftan) olmak şartıyla dilediği pozisyonda beraber olabilir. (Ebu Davud-6818) Kocasının arkadan yanaşarak, ön tarafıyla cinsi ilişkide bulunmak isteyen Ensar’dan bir kadının buna izin vermemesi üzerine, “Kadınlar sizin tarlalarınızdır. Nasıl isterseniz öyle yaklaşınız.” (Bakara /223) âyeti inmiştir. Hayızlı olan eşle cinsî münâsebet dışında her şekilde birlikte olunabilir. Yahudiler, özel hallerinde iken kadınlarla birlikte yatmazlardı. Allah Resûlü (sav) bunu kaldırmıştır. “Kadınlarla cinsî münâsebet dışında her şeyi yapın.” (Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mace, Tirmizi-851, K.S.-483, K.S-3822) Bir kadın, başka bir kadınla ilgili olarak kocasına herhangi bir özel bilgi vermemelidir. (Ebu Davud, Tirmizi-4282) Ve eşler de bir diğerinin mahrem yönü, cinsel durumu hakkında başkasına herhangi bir şey anlatmamalıdır. (Müslim, Ebu Davud-4284) Yabancı bir kadın görüp cinsel arzusu uyanan kişi, eşine gelerek nefsini tatmin etmeli, harama meyletmemelidir. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-4095,K.S.5628) Peygamber Efendimiz (sav) azil yapmaya izin verir ancak pek sıcak da bakmazdı. Ve Allâh’ın takdir ettiğinin önüne geçilemeyeceğini de belirtirdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, Muvatta-4269, K.S.5717) Resûlullâh (sav), bâzı eşleriyle cinsî temasta bulunmayacağına dâir yemin etti. Ancak sonra kefâret vererek yemîninden döndü. Çünkü helâl olan bir şeyi kendine haram kılmıştı. (Tirmizi, 4434) Kadınların özel hallerinin sona ermesinden sonra gelen akıntı cinsel birleşmeye engel değildir. (Ebu Davud, Nesei, K.S. -3862) Bir erkeğin bir erkekle ilişkiye geçmesi lânet vesîlesi (Rezi-5397) olup, Allah onun yüzüne rahmet nazarıyla bakmaz. (Tirmizi-5400) Hayvanlarla temas kurmak da şiddetle yasaklanmıştır. (Tirmizi, Ebu Davud-5401) Efendimiz (sav)’den… “Birinizin hanımıyla münâsebet kurmasında bir sadaka vardır.” dinleyenler derler ki: “Ya Resûlullâh! Birimiz hanımıyla cinsi ilişkide bulunduğunda ecir mi alır?” “O, şehvetini haram yollarla giderdiği zaman günah almaz mı? İşte bunun gibi şehvetini helâlinde giderdiğinde bu onun için bir ecir olur.” (Müslim-2828) … “Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler husûsunda garanti verirse ben de ona cennet husûsunda garanti veririm.” (Buhari, Tirmizi, K.S.-5878) Cinsel Suçlar Allah Resûlü (sav) sağlıklı, huzurlu, ahlâklı bir toplum düzeni arzulardı. Herkesin cinsel açıdan da kendini koruduğu, evlendiği, evlenemeyenlere yardımcı olunduğu, cinsel suçların da işlenmediği ideal bir toplum düzeni. Ancak az sayıda da olsa bu yapıyı zorlayan, nefsine uyarak günaha bulaşan insanlar olurdu. İşte böylesi durumlarda da Efendimiz (sav), zinâ suçu işleyenlere had cezâsı uygulamıştır. Eğer bekâr iseler yüz celde (Nur/2), evli iseler recm cezâsı vermiştir. Peygamber Efendimiz’in recm cezâsı verdiğine dâir bilgiler hadis kitaplarında yer almaktadır. (Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1596) Maiz b. Malik adında bir erkek, Gamidiye adında bir kadın (Müslim, Ebu Davud, K.S.-1605), Cüheyneli bir kadın (Müslim, Ebu Davud, K.S.-1607) recm edilmiştir. Oğlunun evli bir kadınla zinâ ettiğini söyleyen bir adamın oğluna yüz sopa, o evli kadına da kendi itirâfı üzerine recm cezâsı uygulamıştır. (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mace, K.S.-1608) Resûlullâh (sav), babasının hanımıyla evlenen birisi hakkında ölüm cezâsı vermiştir. (Tirmizi, Nesei, Ebu Davud, İbn-i Mace, K.S.-1600) Kölelere de had ve cezâların yarısını tatbik ederdi. (Rezin, K.S.-1594) Delilere herhangi bir cezâ uygulamazdı. “Kalem üç kişiden kaldırılmıştır (onlar yaptıklarından sorumlu değildir). Buluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifâ buluncaya kadar deliden/bunamıştan.” (Ebu Davud, K.S.-1597) Allah Resûlü (sav), eşcinselliği ümmeti için korktuğu bir tehlikeli amel (Tirmizi, İbn-i Mace, K.S.-1617), lâneti gerektiren (Rezin, K.S.-1616), büyük bir sapıklık olarak görürdü. “Kimin Lût kavminin sapık işini yaptığını görürseniz, yapanı da yapılanı da öldürün.” (Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1614) Âlimler, eşcinsellere uygulanacak cezânın zinâ gibi olacağını belirtmişlerdir. Hanefiler ise tâzir cezâsı verileceğini ifâde ederler. Ancak burada Peygamber Efendimiz’in (sav), durumun iğrençliğini ve kötülüğünü ölüm ifâdesiyle belirtmek istediği anlaşılmaktadır. Bir erkeğin hanımına dübüründen yaklaşmasını (anal seks) haram kılmıştır. “Kadına dübüründen temâs eden mel’undur.” (Ebu Davud, K.S.-1618) Böyle yapanlara, Allâh’ın kıyâmet günü rahmet nazarıyla bakmayacağını belirtmiştir. (Tirmizi, K.S.-1620) Hanımının hayızlı olması da buna bir sebep teşkil edemez. Delil olmadığı takdirde, suçlanan bir kimseye cezâ vermezdi. (Ebu Davud, K.S.-1603) “Eğer ben bir kimseyi delilsiz olarak recmetseydim falanca kadını recmederdim. Zîrâ hakkındaki şüpheyi sözleri, dış görünüşü ve yanına giren kimseler teyid etmektedirler.” (Buhari, K.S.c.6 s.233) Suçunu itirâf eden bir kimseyi hemen cezâlandırmazdı. Doğru söyleyip söylemediğine, aklî dengesinin yerinde olup olmadığına bakar, araştırırdı. Nitekim Maiz b. Malik gelip zinâ ettiğini ve cezâlandırılmasını istediğinde, kabîlesinden soruşturmuştur. (Müslim, Ebu Davud, 1605) Resûlullâh (sav) suç işleyen birinin bunu gelip kendisine aktarmasını, itirâf etmesini, dillendirmesini istemezdi. Gizli kalan bir suçun, Allah tarafından gizlenmişse açığa vurulmasını pek istemezdi. Hattâ itirafta bulunan bâzı kimselerin itirâfını sanki duymazlıktan gelirdi. Bu durum daha çok onların işlediği günahtan pişmanlık duyduğu durumlarda olurdu. İşlediği suçlardan cezâ alan günahkâr kimselere kötü söz söylenmesini, hakâret ve küfür edilmesini aslâ kabûl etmezdi. Halid b. Velid’i bu anlamda uyarmıştır. (Müslim, Ebu Davud, K.S.- 1605) Suçlardan tevbe edenlerin cenâze namazlarını kılar, haklarında af diler, iyi konuşurdu. Onları kamuoyu nezdinde sürekli suçlu ve kınanması gereken insanlar olarak kabûl etmezdi. Bir zinâkârın recmedilmesinden sonra namazını kıldırmış, bunu da Hz. Ömer (ra) garipsemişti. Bunu gören Peygamber Efendimiz’in (sav) tavrı çok açık ve net oldu: “Ey Ömer! Bu kadın öyle bir tevbe etti ki, eğer tevbesi Medîne ahalisinden yetmiş kişiye dağıtılsaydı onların hepsini de rahmete bandırırdı. Sen Allah için (işlediği bir suçun cezâsı olarak, Allah emrettiği için) canını vermekten daha efdal bir amel biliyor musun?” (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, Nesei, K.S.-1607) Herhangi bir konuda karar verdiğinde, düzeltilmesi gereken yeni bir durum, belge, delil ortaya çıkarsa önceki karârından vazgeçerdi. (Ebu Davud, K.S.-1606) İslâm devletinin vatandaşı olan gayrimüslimlere de kendi dinlerinin öngördüğü cezâyı uygulardı. Bâzı zinâ eden Yahudilere, kendi hükümlerine göre recm cezâsını tatbik etmiştir. (Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizi, K.S.-1613, 1612) Mehmet Nezir Gül (Şubat 2016)

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak