Ara

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından Sünnet ve Tavsiyeler “Ahlâk”

Efendimiz’in (sav) Özel Hayâtından  Sünnet ve Tavsiyeler  “Ahlâk”
  Resûllâh’ın (sav) ahlâkı Kur’ân ahlâkı idi. (Müslim, Ebu Davud, Nesei-2263) O bir ahlâk abidesiydi. Güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilmiştir. “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta-7852) Geldiği toplumda var olan güzel sürdürmüş, desteklemiş, yanlış, şirk ve küfre götürenleri, fıtrata aykırı olanları ise geçersiz kılmıştır. İşte Allah Resûlü’nün (sav) güzel ahlâkından bazı ilkeler… DOĞRULUK Doğruluk Müslümanın en temel şiarlarındandır. Doğruluk; insanı iyiliğe, cennete ve Allah katında sıddîkler arasında kaydedilmeye görütür. Yalan ise; haddi aşmaya, cehenneme ve Allah katında kezzâb: Yalancı olarak kaydedilmeye götürür. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Muvatta, K.S.-3247) Resûlullah (sav); müminin cimrilik, korkaklık gösterebileceğini ama asla hain (Tirmizi-7949) ve yalancı olamayacağını ifade etmiştir. (Muvatta-7934, K.S.-5202) Bir kişi yalan söylediği zaman, o günahın yaydığı mânevî kokudan dolayı meleklerin ondan uzaklaştığını bildirmiştir. (Tirmizi-7935) Allah Resûlü (sav) çocuklara bile asla yalan söylememek gerektiğini ifade ederdi. (Ebu Davud-7940, K.S.-5206) Şeytan insanlar arasında fitne çıkarmak, onları birbirine düşürmek için, aralarına girerek yalan sözler uydurur. (Müslim-7942) Efendimiz (sav) sadece şu durumlarda yalan söylenmesine izin vermiştir: Eşlerin, aile dirliğini sağlamak, birbirini hoşnut etmek için, savaşta düşmanı aldatmak için, dargın insanları barıştırmak için. (Tirmizi, Rezin-7944, K.S.-c. 10 s.7, K.S.-5209, Buhari, Müslim, Ebu Davud, K.S.-5204) Resûlullah (sav), insanları güldürmek, komiklik yapmak için yalan söyleyenleri kınamıştır. (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.5204) Efendimiz (sav), sözünde dururdu. Bir ticarî mesele için sözleştiği arkadaşını, tam üç gün aynı vakitte beklemişti. Üçüncü gelen adama sadece sadece şunları söylemişti: “Ey genç, bana meşakkat verdin, tam üç gündür seni burada (belirlediğimiz saatte) bekliyorum.” (Ebu Davud, K.S.-5805) Kendisinden tavsiye isteyen bir sahabiye Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Kul Rabbiyallah, sümme’s-tekim: Rabbim Allah’tır de sonra doğru ol!” (Tirmizi, K.S.-5909) HAYÂ Resûlullah (sav), insanların hayâlı olmasına çok önem verirdi. O; genç bakire bir kızdan daha edepli, utangaç idi. Dini konuların dışında, hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman sesini çıkarmazdı ama Ashab-ı Kiram, yüzünden anlardı. (Buhari, Müslim-7865, K.S.-1670) Ancak dini konularda, cezai durumlarda, gerçeğin bilinmesi adına asla çekinmez; söylenmesi gerekeni söylerdi. (Buhari, K.S. –c.6 s.1671) Kardeşine fazla hayâ sahibi olduğu için uyarıda bulunan Ensar’dan birine; “Onu bırak hayâ sahibi olsun. Zira hayâ îmandandır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, Ebn-i Mâce-7859) Hayânın evrensel bir İslâmî ilke olduğunu belirtmiştir. Geçmiş peygamberlerin sözlerinden insanların yetiştirdikleri (söyledikleri) sözlerden biri de şudur: ‘Utanmadıktan sonra dilediğini yap!’ (Buhari, Ebu Davud-7864, K.S.-c.6 s.33) Edepsizlik ve çirkin sözün girdiği şeylerin çirkin olacağını, hayânın da her alanı güzelleştireceğini belirtirdi. (Tirmizi, İbn Mâce, K.S.-1672) “Her bir dinin kendine has bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı(nın özü) hayâdır.” (Muvatta, İbn-i Mâce, K.S.-1671) SABIR Musibetlere özellikle ilk anlarda dayanmak gerektiğini hatırlatırdı. “Sabrın en makbulü, başa gelen sıkıntının ilk anındakidir.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, ;bn-i Mâce-K.S.9/5399) Başına bir musibet gelen Müslümanın şöyle demesini isterdi: “İnna lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. Allahumme ecirni fî musibetî, vahluf lî hayran minhâ: Biz Allah’tan geldik, ancak O’na (cc) döneceğiz. Bana bu musibetim için esir ver. Ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ver!” (Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi-K.S. 9/541) Allah (cc) herkesten sabırlıdır. “İşittiğin şeyin verdiği ezaya azîz ve celîl olan Allah’tan daha sabırlı kimse yoktur. Çünkü O’na şirk koşulur, evlatlar nispet edilir, yine de onlara afiyet ve rızık vermeye devam eder.” (Buhari, Müslim-K.S. 9/554) Toplum içine girerek insanlara yardımcı olmalarını, bu esnada gelebilecek sıkıntıları göğüslemek gerektiğini tavsiye ederdi. “İnsanların arasına karışıp onların ezalarına katlanan Müslüman, onlara karışmayıp, ezalarına katlanmayanlardan daha hayırlıdır.” (Tirmizi, İbn-i Mâce-K.S. 9/556) ÖFKE – KIZGINLIK Allah Resûlü (sav) sadece Allâh’ın emrine, hukukuna müdahale olduğunda öfkelenirdi. Kendi şahsına yönelik durumlarda öfkelenmezdi. Nefsi, kişisel hesaplar için asla intikam almaz, kin gütmezdi. Lakin Allâh’ın bir yasağı çiğnendiğinde hemen Allah için intikam alırdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Muvatta-8410) Peygamber Efendimiz (sav), sövücü, aşırı söz ve harekette bulunucu ve lanetleyici değildi. Çok kızdığı zaman, kınama mahiyetinde, “Sağ eli (bir rivayette alnı) toprak olası! Neden böyle yapıyor?” (Buhari-8029) Bir şahıs öfkelendiğinde, susmasını (Taberânî, Müsned-7995), abdest almasını tavsiye ederdi. (Ebu Davud-7985, K.S.-4313) Eğer ayakta ise oturmasını, öfke geçmezse uyumaya çalışmasını önerirdi. (Ebu Davud-7986, K.S.-4314) Öfkelenen bir insanı teskin edecek en güzel söz; “Euzu billahi mineşşeytanirracim: Kovulmuş şeytandan Allâh’a sığınıyorum.” demektir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud-7987, K.S.-4315) Öfkesine hâkim olmak âhirette hediyelere vesiledir: “Her kim gücü yettiği halde öfkesine hâkim olursa, Allah onu yarattıkların huzurunda çağırır ve hurilerden dilediğini almasında serbest bırakır.” (Tirmizi, Ebu Davud-7991, K.S.-4317) “Gerçek pehlivan, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olandır.” (Müslim, Ebu Davud, K.S.-4311) Efendimiz’e (sav) gelerek nasihat isteyen ve biraz aceleci, sinirli olduğunu anladığı kişiye, “öfkelenme!” buyurmuştur.” (Buhari, Muvatta, Tirmizi, K.S.-4316) DEDİKODU Allah Resûlü (sav) insanların birbirinin dedikodusunu, gıybetini yapmasını şiddetle yasaklamıştı. Dedikoduyu (gıybet); “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şekilde anması” olarak tarif etmiştir. Eğer onda olmayan bir şey söylenirse bu iftira olur. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-4321) Günahlarını açıktan işleyen kimsenin bu halinin konuşulması gıybet olmaz. (Buhari, Müslim, Rezin, K.S.-4327) Resûlullah (sav), insanların dedikodusunu yapanların cehennemde, bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayarak cezalandırılacağını haber vermiştir. (Ebu Davud, K.S.-4323) “Kişinin mâlâyâni (boş ve faydasız) şeyleri terk etmesi, İslâm’ının güzelliklerindendir.” (Muvatta, Tirmizi, K.S.-5911) EMANET Resûlullah emaneti ehline verirdi. Bırakılan bir emanete ihanet etmemeyi hatta ihanet eden insana bile fırsat doğunca ihanet etmemeyi emrederdi. (Ebu Davud, Tirmizi-2/373) “Emaneti güvendiğin kişiye ver.” (Tirmizi, Ebu Davud-4984) “Emaneti olmayanın îmanı da yoktur, ahde vefası olmayanın dini yoktur.” (Müsned, Taberani-4987) GÜZEL VE YUMUŞAK MUAMELE Allah Resûlü, insanlara en güzel muamelede bulunan idi. “Muamelesi kötü olan cennete giremez.” (Tirmizi-4993) Karşısında, toplumsal konumu en altta olan biri de olsa, Efendimiz’in (sav) elinden tutup dilediği yere götürürdü. (Buhari-8412) Îman bakımından en mükemmel olanın ahlakça güzel olan ve ailesine iyi davranan olduğunu ifade etmiştir. (Tirmizi-4993) Resûlullah (sav), insanlara yumuşak davranmanın güzellik, sertliğin ise çirkinlik getireceğini belirtir, güzel davranan kişinin hayra sebep olacağını, ereceğini müjdelerdi. (Müslim, Ebu Davud-7897, Müslim, K.S.-1997) AF VE MERHAMET Allah Resûlü (sav), kişisel konularda affedici olmayı tercih ederdi, Böyle davranmanın; kin ve nefreti kaldırıp sevgi oluşturacağını belirtirdi. (Bezzar-7875) “Merhamet ancak şaki (ebedi hüsrana uğraya) nin kalbinden çıkarılır.” (Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1980) Resûlullah (sav) merhamet yansıması olarak çocukları öperdi. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1981) İnsanlara ve yeryüzündeki bütün varlıklara karşı merhametli idi. “Yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin!” (Tirmizi, Ebu Davud-8287, K.S.-1978) “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, K.S.-1979,5883) YARDIMCI OLMA Allah Resûlü (sav), insanların en kötülerinden birisinin, Allah için kendisinden yardım istenip de imkânı olduğu halde onu reddeden kişi olduğunu bildirmiştir. (Tirmizi, Muvatta, Nesei-6089) İnsanlara hayırda yardımcı ve öncü olmayı isterdi. “İslâm’da kim bir hayırlı yol açarsa, ona bu hayrın ecri ile kendisinden sonra o hayrı işleyenlerinin ecrinin bir misli de verilir. Bu onların ecrinden bir şey de eksiltmez. Kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, ona bunun günahı ile kendinden sonra işleyenlerin günahı da verilir. Bu da onların günahından bir şey eksiltmez.” (Müslim, Nesei, K.S.-3274) GİZLİ KULAK Başkalarının özel konuşmalarını dinlememek gerekir. “Kim bir topluluğun gizli konuşmasını, onlar istemedikleri halde dinlerse, kıyamet günü kulaklarına kurşun dökülür.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-7455) SÖYLEDİKLERİNİ YAPMAK Allah Resûlü (sav) söylediği şeyleri yapar, yapmadığı şeyleri söylemezdi. Kıyamet gününde götürülüp cehenneme atılan, bağırsakları dışarıya fırlatıp eşeğin değirmende döndüğü gibi dolaştırılan, azap edenleri görünce Efendimiz (sav), bu adama, kim olduğunu sorar. O da şu cevabı verir: “Ben iyiliği emreder fakat kendim yapmazdım. Kötülüğü men eder fakat kendim yapardım.” (Buhari, Müslim-7906) Bir başka rivayette, dudaklarının ateşten makaslarla kesilerek azap edildiği belirtilir. (Buhari, Müslim-7909) Ancak mazeretinden dolayı söylediğini yapamayan, vadini yerine getiremeyen günaha girmez. (Ebu Davud, Tirmizi-7928) CÖMERTLİK Allah Resûlü (sav), isteyene muhakkak verirdi. Kendisinde yoksa bile yine yardımcı olurdu. Kimseye “Hayır” dediği olmamıştır. (Buhari, Müslim-7952) Bir adam gelip Resûlullah (sav)’tan bir şeyler istedi. Efendimiz de ona iki dağ arasını verdi. Adam sevincinden tüm kavmini İslâm’a davet etti. (Müslim-7953) “Cömert insan Allâh‘a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Allah, cahil cömerti, cimri abitten daha çok sever.” (Tirmizi-7950, K.S.-2174) Şeytan insana cimriliği empoze eder, fakirlikle korkutur. (Ebu Davud-7964) “İki haslet vardır ki bir müminde asla beraber bulunmaz: Cimrilik ve kötü ahlak.” (Tirmizi, K.S.-394) “İnsanda bulunan en şerli şey, aşırı cimrilik ve şiddetli korkudur.” (Ebu Davud, K.S.-5885) İsraf olmadıktan sonra, vermekle malın azalmayacağını hatırlatırdı. “Allâh’ın eli (hazinesi) doludur. Gece ve gündüz (boyu yapılan) infaklar onu azaltmaz.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, K.S.-2175) Dünyaya dalarak eli sıkı olmayı yasaklardı. Eli sıkılığın cimriliğe, akrabalarla ilişkiyi kesmeye, yanlışa kaymaya bir sebep olduğunu belirtirdi. (Ebu Davud, K.S.-393) BAZI KÖTÜ HUYLAR Allah Resûlü (sav); insanların güzel ahlâkla ahlâklanmalarını ister, münafıkların özelliklerinden uzak durmayı öğütlerdi. Münafıkların bazı davranışlarını şöyle belirtir, bizleri de uyarırdı: Kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder. Konuştuğu zaman yalan söyler. Anlaştığı zaman sözünde durmaz. Bir kimseyle çekiştiğinde aşırı gidip karşısındakinden fazla kötülük yapar. Söz verdiği zaman sözünde durmaz. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mace-8097) İnsanlara gösteriş olsun diye hayır yapar. (Müslim, Tirmizi, Nesei, K.S.-2002) Ahlâkî güzellikten uzak durur. Dinde kavrayışlı olmaz. (Tirmizi-8100) Münafık; iki sürü arasında kâh birine, kâh ötekine yanaşan şaşkın koyun gibi olur. (Müslim, Nesei-8101) Hasetten kaçınılmasını emrederdi. “Haset; ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları tüketir.” (Ebu Davud, K.S.-1664) Kibir ve gururdan uzak durmamızı isterdi. “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-5218) Resûlullah (sav) kibirlenenlerin kıyamet günü küçük karıncalar şeklinde haşrolacağını ve onlara cehennem ehlinin irinlerinden içirileceğini ikaz etmiştir. (Tirmizi, K.S.-5221) EFENDİMİZ (SAV)‘DEN… “Nerede olursan ol, Allah’tan sakın. Kötülüğe karşılık, onu giderecek bir iyilik yap. İnsanlara karşı iyi ahlâkla muamele et!” (Tirmizi, K.S.-9687) Yapılan iyiliği sakın küçümseme. Kardeşinle konuşurken daima güler yüzlü ol. Bu bile iyiliktir. Elbiseni yukarı kaldır, yerde sürümesin. Hiç olmazsa topuklarını geçmesin. Elbiseni yere kadar salıverme. Çünkü bu kibirdendir. Allah kibri sevmez. Eğer biri sendeki kusurları bilerek sana hakaret eder veya ayıplarsa, sen onda bildiğin bir kusurdan dolayı onu ayıplama ki, onun vebali kendi üzerine olsun.” (Tirmizi, Ebu Davud-7700) Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, başını ve içindekileri, karnındakileri ve ihtiva ettiklerini koruman, ölümü ve kabirde çürümeyi hatırlamandır. Kim âhiret yurdunu isterse, dünya ziynetini terk eder ve âhireti bu dünyaya tercih eder. İşte kim bunu hakkıyla yaparsa, Allah’tan hakkıyla ve kemaliyle korkmuş olur.” (Tirmizi-7858, K.S.-1669) Hayâ imandandır, îman da cennetedir. Yüzsüzlük cefadandır, cefa da cehennemdedir.” (Tirmizi-7860, İbn-i Mâce, K.S.-7276) “Doğruluk iyiliğe götürür: iyilik de cennete iletir. Kişi doğrulukta devam eder durur, nihayet Allah katında sıddık (doğru kişi) olarak yazılır. Kişi devamlı olarak yalan söyler, yalanı talep eder (de), Allah katında yalancı olarak yazılır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-7931) “Âdemoğlu değişik tabakalarda (yapı ve karakterlerde) yaratılmıştır… Bunların en iyileri, geç öfkelenip erken sakin olandır. En kötüleri ise çabuk öfkelenip geç sakin olanlardır. İnsanların en iyileri, vermesi de istemesi de güzel olanlarıdır. En kötüleri ise vermesi de istemesi de kötü olanlardır.” (Tirmizi-7991) “Münafıkların kendilerini ele verecek alametleri vardır: Selamları lanettir. Yemekleri kapma ve yağmalamadır. Ganimetleri hile ve desisedir. Mescitlere ancak öğlende gelirler. Kibirlidirler. Ne sever ne de sevilirler. Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler.” (Müsned, Bezzar-8110) “Haksız olduğu halde kim tartışmayı bırakırsa, cennetin kenarında ona bir köşk yapılır. Haklı olduğu halde bırakırsa, cennetin ortasında onun için bir köşk yapılır. Kimin de ahlakı güzel olursa, ona cennetin en üstünde bir köşk yapılır.” (Tirmizi-8120) “Üç kişi belalılardandır: Kendisine iyilik yaptığın zaman teşekkür etmeyen, kötülük yaptığında affetmeyen yönetici. Senden iyilik görünce gizleyen, kötülük görürse de etrafa yayan komşu. Yanına vardığın zaman sana eziyet veren, birlikte olmadığın zaman sana ihanet eden kadın.” (Taberani-8285) “Müminler arasında îmanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine karşı en hayırlı olandır.” (Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-1674) “Mümin, saftır (temiz ve iyi niyetli) ve kerimdir. Facir ise; hilekâr ve leîm (alçak)tır. (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-5866)   Mehmet Nezir Gül / Aralık 2015

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak