Cuma Günü
Tüm günler Allâh’ındır, ancak bâzı günlerin özelliği vardır.
Bu özellik, Rabbimizin bize rahmetini sunmasını için bir bahane de olabilir, o gün meydana gelen olayların önemine binâen de olabilir.
Sonuçta her şeyi, o günleri de yaratan Rabbimiz, kimi günleri dikkatimize sunuyor.
O günlerde daha çok kendisini hatırlamamızı, kendimizi keşfetmemizi, çevremizin farkında olmamızı, arınmamızı ve temizlenmemizi istiyor.
Rabbimiz (cc) Rasûlü’nden (sav), O da bizden istiyor.
Bize de, “İşittik ve itâat ettik” demek düşüyor.
Tüm günlerimizin Cuma güzelliğinde, bayram tadında olması için hadislerin izini sürelim...
...
Allah Resûlü (sav), günlerin en üstününün Cuma günü olduğunu haber vermiştir. “Cuma günü Allah katında Ramazan ve Kurbân bayramı günlerinden daha büyüktür.” (İbn-i Mace-1931)
Cuma günü gusül abdesti alırdı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1836, K.S.-2848, 3794) Terli ve nâhoş kokuyla namaza gidilmemesini emrederdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud-1862)
Haftada bir muhakkak yıkanılmasını emreden Rasûlullah (sav), bunun Cuma gününe denk getirilmesinin önemine işâret ederdi. (Nesei, K.S.-3806)
Allah Rasûlü (sav), Cuma günü temiz ve en güzel elbiselerini giyerdi. (Ebu Davud-1846) Hattâ Efendimiz (sav), Cuma günü özel kıyâfet edinilmesini isterdi. (Muvatta-1864, Ebu Davud, İbn-i Mâce, K.S.-3803, 5265) Çünkü Rasûlullah (sav)’in sâdece Cuma günü kullandığı elbiseleri vardı. (Taberani-1865)
Güzel kokular sürünürdü. (Ebu Davud-1846, Tirmizi, K.S.-3796) Diş temizliğine de daha bir dikkat ederdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce-1859, K.S.-3797) Resûlullah (sav), namazdan önce tırnaklarını keser, bıyıklarını kırpardı. (Taberani-1867)
Cuma günü hasta ziyâreti, tâziye gibi toplumsal güzellikleri yapmaya önem verirdi. (Taberani-1871)
Resûlullah (sav), Cumadan sonra Kaylule (öğle uykusu) yapardı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-2865)
Cuma günü vefât eden Müslümanın kabir fitnesinden korunmasının kolaylaşacağını bildirmiştir. (Tirmizi, K.S.-4569) Cuma günü daha çok salevât getirilmesini tavsiye ederdi. (İbn-i Mâce, K.S.-6508)
Cuma günü, duâların kabûl edildiği bir “İcâbet saati” vardır. Cuma namazının başlayıp bittiği bu vakitte yapılan duâlar, muhakkak kabûl edilir. (Tirmizi, 1926, Müslim, Ebu Davud-1827) Bu vakit ikindi sonrasına kadar da olabilir. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei-1929, K.S.-4572) “Onda bir saat vardır ki, Müslüman bir kul namaz kılar olduğu halde o saate ererse (denk gelse) Allah’tan her ne istemişse onu verir.” (Buhârî, Müslim, Muvatta, Nesei, K.S.-4570)
Allah Resûlü (sav), Cuma günü sabah namazında Elif lâm mîm Tenzîl’i ve ikinci rekâtta da Hel etâke’yi okurdu. (Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, K.S.-2883)
Cuma namazının birinci rekâtında Cuma sûresini, ikinci rekâtta da Münâfikûn sûresini (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-2881), Sebbihisme rabbikel’a’lâ ve Hel etâke hadîsu’l ğâşiye sûrelerini (Ebu Davud, Nesei, K.S.-2882) okurdu.
Cumadan sonra dört rekât kılar ve bunun kılınmasını tavsiye ederdi. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-2976)
....
Ergen olan her Müslüman erkeğe Cuma farzdır. (Ebu Davud, Nesei, K.S.-2855)
Cuma namazı kadınlara, hasta, çocuk ve kölelere farz değildir. (Ebu Davud-1848, K.S.-2853) Onlar öğle namazı kılarlar. Ancak Cuma’ya katıldıkları takdirde sevaplarını alırlar.
Cuma namazı ancak cemaatle kılınır, tek başına kılınmaz. (Ebu Davud-1848)
Cuma (ve elbette diğer namazlar) için gelenlerin, cami içinde insanları rahatsız etmemeleri gerekir. (Ebu Davud-1846) Bir kimse kendisinden önce gelmiş bir Müslümanı kaldırıp yerine oturmamalı. Ancak safları sıklaştırmalarını, yer açmalarını uygun bir şekilde isteyebilir. (Buhârî, Müslim, 1908, K.S.-2888)
Cuma günü melekler, gelen Müslümanları tek tek yazarlar. Hatip minbere çıktığında onlar da dinlemeye gelir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1836, K.S.-2849)
Bu günde şeytanlar, insanların namaza gitmemeleri için özel mesâi yapar, çalışır, bahane ve engeller çıkarırlar. (Ebu Davud, Beyhaki-1843, K.S.-2852)
Özürsüz olarak Cuma namazına gitmeyen kişi, büyük bir günah işlemiş olur.
Derhal tevbe edip sadaka vermeli ve namazını bir daha aksatmamalıdır. (Ebu Davud, Nesei-1857, K.S.-2861) “Her kim önemsemeyerek üç Cuma’yı üst üste terk ederse, Allah onun kalbini mühürler. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1852, K.S.-2860)
Allah Resûlü (sav), hava soğuk olduğunda Cuma’yı erken kıldırırdı. Sıcak olduğunda biraz geç vakitte kıldırırdı. (Buhârî-1873, K.S.-2864)
Hutbe
Allah Resûlü (sav), hutbeye Allâh’a hamd ederek başlardı. (Ebu Davud, K.S.-2876)
Minber edinmek ve hutbeye asâ ile çıkmak Hz. İbrâhîm (as)’den gelen ve Efendimiz (sav)’in de yaptığı bir sünnettir. (Taberani, Bezzaar-1915)
Hutbe için minbere gittiğinde oradakilere selâm verirdi. (Taberani-1918)
Hutbeyi iki bölüm hâlinde, arada oturarak verirdi. Bunun terk edilmesini kesilmiş ele benzetmiştir. Minberde, ezan bitinceye kadar oturur, beklerdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1878, K.S.-2867, Müslim, Ebu Davud, Nesei-1877)
Resûlullah (sav)’in hutbesi de namazı da orta uzunlukta idi, sözü çok uzatmazdı. (Müslim, Tirmizi, Nesei, Müsned, İbn-i Mâce, Taberani-1885,1886, K.S.-2873) Hutbelerinde Kur’ân-ı Kerim’den âyetler okurdu.
Resûlullah (sav), hutbe verirken asâ veya yanına dayanır, kısa, güzel, bereketli sözler söylerdi. (Ebu Davud-1881) Bâzen konusuna göre sesini yükseltir, gözleri kızarır, bir komutan edâsıyla konuşurdu. (Müslim, Nesei-1882, K.S.-2871)
Hutbe verirken fazla el-kol hareketleri yapmazdı. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1880, K.S.-2870)
Allah Resûlü (sav) Cuma namazında Cuma ve Münâfikûn sûresini okurdu. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-1898) Mü’minleri teşvik için Cuma sûresini, münâfıkları uyarmak için de Münâfikûn sûresini okuduğu anlaşılmaktadır. (Taberani-1899) Ayrıca; Sebbihisma Rabbikel a’lâ ile Ğâşiye (Ebu Davud, Nesei-1900), Mülk sûresini (İbn-i Mâce-1904) okuduğu da gelen rivâyetler arasındadır.
...
Hutbe dinlerken başka bir işle meşgûl olmamak, hatibi dikkatle dinlemek gerekir. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-1840) Böyle yapana iki kat ecir vardır. (Ebu Davud, Beyhaki-1845)
Hutbeyi can kulağıyla dinleyenler, diğerlerine göre daha fazla ecir alırlar. (Ebu Davud, Beyhaki-1845, K.S.-2851)
Hatip hutbe verirken yanında konuşan kişiye “Sus!” bile denilmemelidir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1896, K.S.-2880, K.S.-c.9 s.184) Çok ender de olsa hutbedeyken, soru soranlara cevap verirdi. (Müslim, Nesei, K.S.-2878)
Hutbeyi dinlerken makat üzerine oturup, dizleri dikerek, elleri bağlamamalı. (Tirmizi, Ebu Davud-1909
Efendimiz (sav)’den. . .
“Kim Cuma günü cünüplükten yıkanır gibi yıkanır da Cuma’ya giderse, bir deve kurbân etmiş gibi sevap alır. Kim ikinci saatinde giderse bir sığır kurbân etmiş gibi sevap alır. Kim üçüncü saatinde giderse boynuzlu bir koç kurbân etmiş gibi sevap alır. Kim dördüncü saatinde giderse bir tavuk kurbân etmiş gibi sevap alır. Kim de beşinci saatinde giderse, bir yumurta sadaka vermiş gibi sevap alır. İmam minbere çıktığı vakit, melekler de gelip hazır bulunurlar.” (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce-1836, K.S.-2848, 6311)
...
“Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. Çünkü Âdem o gün yaratıldı. Sûra üfürülüş o gün olacaktır. Sa’ka (Yüksek ses) da o gün olacaktır. O gün benim üzerime çok salât-u selâm getirin. Çünkü salâtlarınız bana ulaşmaktadır.” (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce-1925, K.S.-4568, 6309)
...
“Cuma gününden daha üstün olan bir günün üzerine ne güneş doğmuş ne de batmıştır. (Tirmizi-7314) Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, namazı kılarken bir Müslüman o saate rastlayıp da Allah’tan bir şey isterse, Allah mutlaka onun istediğini verir.” (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mâce, Muvatta-1930, K.S.-861)
...
“İnsanlar kıyâmet günü, Allâh’ın huzûrunda, Cuma’ya gidişlerine göre oturacaklardır.” (İbn-i Mâce-1855)
...
“Kişinin namazının uzun, hutbesinin kısa oluşu, anlayış sâhibi / fakih olduğunun bir alâmetidir. Onun için siz de hutbeyi kısa tutun, namazı uzatın. Çünkü bâzı konuşmalarda büyüleyici ifâdeler bulunur.” (Müslim, Ebu Davud-1887, K.S.-2874)
...
“Allah (cc), bizden öncekileri Cuma’yı bulma işinde şaşırttı. Bu sebeple Cumartesi Yahudilerin, Pazar günü de Hristiyanların oldu. Allah bizleri yarattı ve bizlere Cuma gününü bulma husûsunda hidâyet nasîb etti. Cuma’yı da Cumartesi’yi de Pazar’ı da (ibâdet günleri) kıldı. Onlar kıyâmet günü de bize tâbîdir.” (Müslim, K.S.-4509)
Mehmet Nezir Gül
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak