Ara

Efendimizin Özel Hayâtından Sünnet ve Tavsiyeler Kılık Kıyafet

Mehmet Nezir Gül Allah Resûlü (sav), güzel ve temiz giyinirdi. Allah Resûlü (sav) insanların güzel elbise giymelerini ister, kendisi de güzel elbise giyerdi. (Ebu Davud-5758, K.S.-5272) Eski elbiseler giyen birine, “Malın var mı?” diye sorar. Olumlu cevap alınca da şöyle buyurur: “Allah sana mal vermiş ise, mutlaka onun eseri ve cömertliği üzerinde görülsün.’ (Nesei-5782, Tirmizi, K.S.-3489, 5364) İnsanların temiz ve yeni elbisesi varken eski püskü giyinmelerini kınamıştır. (Muvatta-5785) Dolayısıyla Efendimiz (as) imkânı olan kimselerin buna göre giyinmelerini tasvip ederdi. “Allah sana bir mal verdiği zaman, Allâh’ın verdiği bu nimetin eseri ve fazîleti senin üzerinde görülmelidir.” (Nesei, K.S.-5264)   Ancak, imkânı olduğu halde tevâzudan dolayı kıymetli elbise giymeyen kimselere âhirette üstün bir mevki verileceğini müjdelemiştir. (Tirmizi-5788, K.S.-5262)   Kıyâfetinin güzel kokmasına da önem verirdi. Efendimiz (as)‘in yünden yapılmış hırkası yağmur ve benzeri durumlarda koku yapınca onu giymekten vazgeçmiştir. (Ebu Davud, K.S.-5296)   Müminlerin temiz elbiseler giymesini isterdi. Kirli elbiseli birini görünce şöyle îkâz etmişti: “Bu adam, elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu?” (Ebu Davud, K.S-2162)   Sahabinin biri Resûlullâh (sav)’a gelerek sorar: “Ya Resûlullâh (sav)! Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı ile de olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allâh’ın Resûlü! Bu haram olan kibre girer mi?” Efendimiz (as); “Hayır, ancak kibir, hakkı iptal halkı tahkirdir.’ (Ebu Davud, K.S.-5220)   İnsanların güzel elbiseler giyerek kibirlenmelerini ise yasaklardı. Kişinin elbiselerini yerlerde sürükleyerek övünmesini, kibirlenip gururlanmasını asla hoş görmez ama güzel elbiseler giymesinin doğru olacağını belirtirdi. “Allah güzeldir, güzelliği sever.’ (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud-8081, K.S-5218 ve Buhârî, Müslim, Muvatta, K.S.-5224, 5226, 5240)   Resûlullâh (sav), kişinin elbisesinin dizlerden aşağıda, en fazla ayak topuklarında olmasına izin vermiştir. (Muvatta, Ebu Davud, Ibn-i Mice, K.S.-5240) Ancak elbisenin uzun olmasına, kibir hâli olmama durumunda izin vermiştir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesei, K.S.-5242)   Cumâ günü için özel elbise edinirdi. Çünkü Resûlullâh (sav)’in sâdece Cumâ günü kullandığı giysileri vardı. (Taberani-1865, Ebu Davud, İbn-i Mâce, K.S.-5265)   Resûlullâh (sav)‘in içi hurma lifiyle dolu, deriden bir minderi vardı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-5300)   Kalın yün elbise, yamalıklı ayakkabı giymişti. (İbn-i Mâce-9615, K.S.-7059)   Resûlullâh (sav)‘in elbisesinin kolu bileklerine kadardı. (Tirmizi, Ebu Davud-5715)   Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre, fazladan giymeyip sakladığı ikinci bir elbisesi olmamıştır. (İbn-i Mâce-9625)   Allah Resûlü (sav) insanların çok düşük ve çok yüksek elbiseler giymesini hoş görmezdi. (Rezin, K.s.-5267) Düşük olandan âdîlik, yüksekten de isrâfa götüren pahalılık kastedilmektedir.   Resûlullâh (sav) giyimde israftan da kaçınırdı. Hz. Aişe (ra), Efendimiz (as) vefât ettiğinde üzerinde bir yamalı giysi ve kaba bir elbise olduğunu haber vermiştir. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-5297)   Elbiselerin boyunun topukları aşmaması gerektiğini, hattâ biraz da yukarıda olması gerektiğini belirtirdi. Giyilen elbiselerin asla bir böbürlenme, kibir vesîlesi olmamasını, kıyâmet günü Allâh’ın böyle yapanlara bakmayacağını hatırlatırdı. (Ebu Davud, Muvatta-5716, Tirmizi, Nesei-5717) Abdullah b. Ömer’i entarisi yerde sürünürken görünce, “Sen Abdullah isen, entârini kaldır’ buyurmuş, o da ölünceye kadar elbisesini topuklarına sarkıtmamıştır. (Müsned-5724)   Câbir (ra), Allah Resûlü (sav)’nün, kolları içeride kalacak şekilde bürünürcesine giymekten ve tek bir elbise içerisinde dizlerini bükerek oturmaktan nehyettiğini haber verir. (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce Tırmizi-5727)   Resûlullâh (sav), ümmetinin dünya nimetlerine dalmasını, aşırı süslenip püslenmesini hoş görmez, buna karşı uyarırdı. İnsanların mütevâzı giyinmelerini isterdi. “Duymuyor musunuz? Mütevâzı giyinmek îmandandır, mütevâzı giyinmek îmandandır!” (Ebu Davud, ibni-i Mâce, K.S.-2080) Bir gün Mus’ab b. Umeyr’i yamalıklı bir elbiseyle görmüş, hüzünlenip ağlamış ve şöyle buyurmuştu: “Birinizin sabahleyin ayrı, öğlenden sonra ayrı elbise giydiği, önüne bir tabak konup ötekinin kaldırıldığı, evlerinizi bu Kâbe’nin örtüsü gibi örtülere büründürdüğünüz, döşediğiniz zaman hâliniz nice olur?” (Tirmizi-9601)   Resûlullâh (sav), kılık kıyâfet yönünden de Müslüman olmayanlara benzemeyi, şöhret/gösteriş elbisesi giymeyi yasaklamıştır. (Ebu Davud, Rezin5790)   Efendimiz (as), elbise, ayakkabı ve benzeri işlerde sağ ile başlamayı tavsiye ederdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce -634)   Bir şey giyerken, başını tararken, temizlik yaparken ve diğer tüm işlerinde sağdan başlamayı severdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, K.S.-5254)   Ayakkabı giymeyi de tavsiye ederdi. (Müslim, Ebu Davud, K.S.-5257)   Elbise giyerken, (Tirmizi, Ebu Davud-5720) ayakkabı giyerken sağdan başlar, soldan çıkarırdı. (Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi-5735, K.S.-5252) Kişinin ayakkabısını ayakta giymesini, (Ebu Davud-5736, K.S.-5255) tek ayakkabıyla yürümeyi de (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-5737, K.S.-5253) hoş görmemiştir.   Allah Resûlü (sav), oturduğu zaman ayakkabılarını çıkarır, yan (sol) taraflarına koyarlardı. (Ebu Davud-5740, K.S.-5256)   Ayakkabı ve mestleri giymeden önce silkmemizi emrederdi. (Taberâni-5750)   Erkekler ve kadınlar karşı cinse âit ayakkabı ve elbiseleri giyerek onlara benzememelidir. Bunu yapanları Peygamber Efendimiz lânetlemişti. (Ebu Davud-,5745,5746, K.S.-5260   Allah Resûlü, omuzun açılmasını, elbiselerini giyerken ve otururken avret mahallinin görünmesini yasaklardı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirrnizi-4683) Kişi tek başına bile olsa Allah’tan hayâ ederek avretini açmamalı, çıplak dolaşmamalıdır. (Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-2677)   Bir erkek başka bir erkeğin avretine, bir kadın da başka bir kadının avretine bakmamalıdır. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-2678)   Allah Resûlü (sav), erkeklere ipek ve atlas elbise (kumaş) kullanmayı yasakladı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-5666, 5676, K.S.-143, 2159) Kadınlara ise serbest kıldı. (Nesei, Tirmizi-5677) Âile efrâdına da altınla süslenmeyi, ipek elbise giymeyi yasaklardı. (Nesei-5674) Elbisede çok az ipek karışımını ise yasaklamadı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tırmizi, İbn-i Mâce-5693)   Bu yasağı göstererek de yapmıştır. Bir eline ipek, diğer eline altın almış ve “Ümmetimin erkeklerine ipek elbise ve altın haram kılındı. Kadınlara ise helâl kılındı’ buyurmuştur. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-5286)   Fakat uyuz gibi cilt hastalığı olanlara ve savaşta bitlenmelere karşı izin verirdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, K.S.-5294)   Kendisine hediye olarak gelen ipekleri, başörtüsü yapmaları için ashâbın hanımlarına, (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, İbn-i Mâce-5682), kızına (Müslim, K.s.-5291) gönderirdi. Bir defasında da gelen ipek giysiyi Necâşi’ye göndermişti. (Ebu Davud-5685)   Efendimiz (sav), altın ve gümüş kapları kullanmayı yasaklamıştı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-5666) Sâdece zarûret hâlinde altından yapılmış bir şey kullanmaya izin verirdi. (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce Tirmizi-5832)   Resûlullâh (sav) kabzasında gümüş olan bir kılıcı kullanmıştı. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-2110)   Yeni aldığı eşyâ ve elbiseleri isteyen kimselere, muhtaç olanlara verdiği gibi, biraz kullanmış olduğu eşyâları da atmayıp muhtaç olanlara vererek değerlendirirdi. (Tirmizi-9434)   Allah Resûlü (sav), giyilmeyen elbiseleri de fakirlere vermemizi emrederdi. (İbn-i Mâce-5748, K.S.-1849)   Peygamber Efendimiz’in (sav) en çok sevdiği elbise, gömlek idi. (Tirmizi, Ebu Davud-5751) Yemen yapımı çizgili cübbe giymeyi de çok severdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce-5757) Şâmî (Rûmî) cübbe de giymiştir. (Tirmizi, K.S.-5274)   Resûlullâh (sav), siyah kıldan yapılmış desenli elbise (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi-5700, K.S.-5298), şalvar (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce, Tirmizi-5752), beyaz bir başlık (takke) (Taberânî-5760), Mekke’nin fethinde siyak sarık (Ebu Davud, Tirmizi, K.s.-4287) kullanmıştır.   Peygamber Efendimiz (sav)’den renklerle ilgili gelen rivâyetlerle, âlimler tarafından farklı hükümler getirilmiştir.   Allah Resûlü (sav) genel olarak beyaz renkli elbiseler giymeyi sever ve bunu teşvik ederdi. (Tirmizi, Ebu Davud, K.S.-5275)   Resûlullâh (sav), kırmızı, sarı renkli elbiseleri giymeyi erkekler için hoş görmezdi. (Ebu Davud-5768, Müslim, Ebu Davud, Nesei-5770-5773, K.S.-5281) Yeşil renk (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce, Tirmizi-5779) elbise giymiştir. Yeşil rengi sever ve giyerdi. (Bezzar-5780, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, K.S.-5283)   Resûlullâh (sav) elbise giydiği zaman duâ eder, onun hayrını ister, şerrinden Allâh’a sığınırdı. “Kim bir elbise giyip de; ‘Bende hiçbir güç ve kuvvet sâdır olmadan bu elbiseyi bana giydiren Allâh’a hamdolsun’ derse, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır.” (Ebu Da Tirmizi-9428, Tirmizi, Ebu Davud-9433) “Allâh’ım, hamd sanadır. Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gâyesine uygun olmasını diliyor; şerrinden, yapılış gâyesine uygun olmamasından sana sığınıyorum.” (Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-1848) Resûlullâh (sav), elbise giyerken şu duâyı da yapardı: “Halk içinde süslenebileceğim ve avretimi örtebileceğim bir giysiyi bana ihsân eden Allâh’a hamdolsun.” (Müsned-5747, Tirmizi, İbni-i Mâce, K.S.- 1849)   Kendisine gelen bir benekli siyah giysiyi Ümmü Halid (ra)’e giydirir ve şöyle buyurur: “Üstünde eskit! Üstünde eskit! Ümmü Halid, bu senâ (güzel).” (Buhârî, Ebu Davud, K.S.-5284)   Efendimiz (as), tüm bunların ötesinde, Allâh’ın insanların kılık kıyâfetine değil amellerine bakacağını bize hatırlatmıştır. (İbn-.Mâce-7925) Aslolan temizlik ve tesettüre riâyet, israf ve kibirden kaçınmadır.   Sarık Allah Resûlü (sav)’nden gelen bilgilerden, Efendimizin başı açık gezmediği, bugünkü anlamıyla takke üzerine de sarık (ve benzeri bir şey) sardığı anlaşılmaktadır.   Peygamber Efendimiz, başa giyilenler hususunda da kâfirlerle benzerlikten kaçınmaya çalışırdı. “Bizimle müşrikler arasında fark, (takke, külah veya) fesler üzerine sarıklar sarıp giymektir’ buyurmuştur. (Tirmizi, Ebu Davud-5707, K.S.-5233) O dönemde müşrikler sâdece takke ve benzeri serpuşlar takmakta idiler.   Sarık sarmanın kişiyi daha ağırbaşlı yapacağını hatırlatmıştır. “Sarık sarın da hilminiz artsın.’ (Ebu Davud, K.S.-5234)   Abdurrahman b. Avf, Resûlullâh (sav)’in kendisine sarık sardığını, ön ve arkasından birkaç parmak sarkıttığını belirtir. (Ebu Davud-5709, K.S.-5236)   İbni Ömer (ra), Resûlullâh (sav)’ın başına sarık sardığı zaman ucunu iki omuzu arasından sarkıttığını belirtmiştir. (Tirmizi, K.S.-5235) Minberde iken, iki ucunu omuzları arasına sarkıtmış bir sarıkla hutbe vermiştir. (Müslim, Ebu Davud, Nesei-5711)   Resûlullâh (sav), siyah (Müslim, Ebu Davud, Nesei, K.S.-5237), kırmızı sarık kullanmıştır. (Ebu Davud-K.S. 10/420)   Yüzük Peygamber Efendimiz’in yüzük takmamızla alâkalı bir emri yoktur. Ancak gümüş yüzük edinmek isteyene izin vermişti. (Buhârî, Nesei, Ibn-i Mâce-5801)   Kendisi yüzüğü genelde sağ eline takardı. (Ebu Davud, Nesei, K.s.-2100) Ancak sol eline taktığı da olmuştur. (Ebu Davud-5820, Tirmizi, K.s.-2101)   Efendimiz aleyhisselâtu vesselâm, yüzüklerin orta ve şehadet parmaklarına takılmasını yasaklamıştır. (Müslim, Ebu Davud, Nesei-5816, K.S. 2099) Kendisinin küçük parmağına taktığına dâir rivâyet bulunmaktadır. (Nesei-5818)   Yüzüğünün kaşı Habeşî akik idi ve kaşı avucunun içine çevirirdi. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mice, K.S.-2093, 2102)   İlk olarak kendisine altından bir yüzük edinmiş ancak sonra bunu ebediyyen yasaklamıştı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce, Muvatta, K.S.-2094)   O, bâzı devlet ve kabîle reisleriyle mektuplaşmaya başlayınca yüzük edindi. Bu yüzük aslında mühür maksadıyla kullanılıyordu. Hükümdarların mühürsüz mektuplara önem vermedikleri söylenince yaptırmıştı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizı, Nesei, İbn-i Mâce,-5795, K. S.-2093)   Allah Resûlü (sav)’nün bu yüzüğü gümüştendi. Onu taktığı zaman yazısını elinin içine doğru çevirirdi. (Müslim, Ebu Davud, İbn-i Mâce, Nesei-5794, K.S-2093)   Üzerinde “Muhammed Resûlullâh” kelimeleri nakşedilmişti. (Buhårî-5800, K.S.-2093)   Hayatta olduğu müddetçe kendisi kullanırdı. Ancak yüzüğü sürekli takmazdı. (Kütüb-ü Sitte-5805) Vefât ettikten sonra Hz. Ebubekir, Hz.Ömer ve Hz. Osman alıp kullandılar. Hz. Osman, Erîs kuyusunda otururken onu düşürdü ve o bir daha da bulunamadı. (Buhâri-5796, K.S.-2094)   Yüzüğünü takmadığı zaman sahabeden bâzılarına taşımaları için verirdi. (Ebu Davud-5808)   Resûlullâh (sav) helâya girdiği zaman yüzüğünü çıkarırdı. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei-K.S. 10/380, K.s.-2103) Bunun en birinci sebebi yüzüğünde “Muhammed Resûlullâh” yazılı olmasıdır.   Peygamber Efendimiz demirden, bakır ve altından yapılmış yüzüklerin kullanımını yasaklamıştır. Gümüş yüzüğün de çok ağır olmamasını isterdi. (Ebu Davud, Nesei, İbn-i Mâce, Tirmizi-5807, KS.-2095) Ashabdan birinin parmağında altın yüzüğü görünce çıkarmış, “Biriniz kalkıyor, eline kor ateş alıyor’ diyerek tepki vermiş, sonra da onu atmıştı. (Müslim-5809, K.S.-2096)   Kendisine Habeş Kralı Necâşi’den gelen hediyelerden altın yüzüğe tiksinerek bakmış, kızı Zeynep’in kızı Ümâme’ye vererek onun takmasını istemiştir. (Ebu Davud, İbn-i Mâce-5813, K.S.-2097)   Kadınlar ve Ziynet Allah Resûlü (sav), kızların ergenlik çağına erdikleri zaman başlarını örtmelerini emreder, başını örtmeyenleri gördüğü zaman onlara başörtülük verirdi. (Ebu Davud, Müsned-5732)   Tesettürle ilgili âyet gelince, Müslüman hanımlar elbiselerinin etrâfını kesip başörtüsü yaptılar ve onu iyice başlarına örttüler. (Buhârî, Ebu Davud-5729) Bu emirle birlikte Müslüman hanımlar, başlarında sanki siyah kargalar varmış gibi giysilerine sıkıca bürünerek dışarıya çıkmaya başladılar. (Ebu Davud-5730, K.S-5247)   Hz. Aişe, “Binekliler, biz Allah Resûlü’nün yanında ihramlı iken yanımızdan geçerlerdi. Geçerken her birimiz, başından örtüsünü yüzüne indirirdi. Binekliler geçince yine açardık’ buyurur. (Ebu Davud-3246) Bundan anlaşılan, erkeklerin olduğu yerde müminlerin annelerinin yüzlerini kapattığıdır.   Efendimiz (sav), kadınların ince elbiseler giyinmesini şiddetle kınardı. “Giyinmiş ama çıplak kadınlar, Allâh’a itaatten çıkmışlardır. Bunlar başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi alamazlar. Hâlbuki onun kokusu, şu kadar uzak mesâfeden duyulur.” (Müslim, K.S.-5969)   Hz. Ebubekir’in kızı Esma, üzerinde ince bir elbise olduğu hâlde Resûlullâh (sav)’ın huzuruna çıkınca O (sav) ondan yüz çevirerek şöyle buyurdu: “Ey Esma! Kadın erginlik çağına vardığı zaman -el ve yüzünü göstererek- şu ve şu âzâsı hâriç diğer uzuvların gösterilmesi asla uygun olmaz:’ (Ebu Davud-5731, KS.-5248)   İnce elbiselerin altına da astar giymelerini emretmiştir. (Ebu Davud, K.S.-5249)   Bayanların başlarını kat kat sarmalarını da gereksiz görürdü. (Ebu Davud-5733)   Ümmü Seleme vâlidemiz, fazîlet ümîdiyle evde iken bile başörtüsünü çıkarmazdı. (Rezin, K.S.-5250)   Peygamber Efendimiz, elbise veya eteklerinin altında şalvar veya başka bir şeyler giyinen hanımlara duâ etmiştir. (Bezzar-5754)   Kadınların kocaları için süslenmeleri gerektiğini belirtmiştir. Resûlullâh (sav), güzellik uzmanı Ümmü Ra’le’ye şu tavsiyede bulunmuştur: “Kadınları kocaları için tezyin et ve süsle!” (KS.- c.7 s.493)   Peygamber Efendimiz, kendi kocasından başkası için süslenip dışarı çıkanların kıyâmet gününde karanlık içinde nursuz olacağını belirtmiştir. (Tirmizi-5789)   Allah Resûlü (sav), erkeklerin giyim konusunda eşlerine yardımcı olmalarını istemiştir. (Taberâni-5792)   Kadınların altın ve benzeri takılara fazla meyletmesinden hoşlanmazdı. Hz. Fâtımâ’nın elinde bir zincir takıyı görünce kızmış, o da onunla bir köle alıp âzâd etmiştir. (Nesei-5829, K.S.-2105) Genel anlamda âilesinin, ehl-i beytinin bu gibi dünyevî süslerle süslenmesini istemez, diğer insanlara güzel örnek olmalarını isterdi. (Ebu Davud-5830) “Eğer sizler cennet takılarını ve cennetin ipeğini seviyorsanız, bunları dünyâda takınıp giymeyin!” (Nesei, K.S.-2 107)   Allah Resûlü (sav), kız çocuklarının erkeklere oranla süslenmesini meşru görürdü. Küçük Üsame (ra) bir defasında düşmüş, yüzünü kanatmıştı. Onun kanını silerken şu ifâdeyi kullanmıştı: “Usame kız olsaydı onu giydirir süsler, câzip ve sevimli yapardım.” (K.s.- c7 s.492)   Efendimiz (sav), kadınlara benzeyen erkeklere ve erkeklere benzeyen kadınlara Allâh’ın lânet ettiğini belirtmiş, müminleri bu konuda uyarmıştır. (Ks.- c.7 s.489)   Metroseksüel erkeklere sürgün cezâsı vermiştir. Bir gün yanına getirilen bir kişinin, ellerine ve ayaklarına kına yakmış olduğu söylenir. Bunun üzerine o adamın sürgün edilmesini emreder. (Ebu Davud, K.S.-2117)   Kadınlara mahsus kokuları sürünmeyi erkeklere yasaklardı. (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, K.S.-2118)   Efendimiz’den... “Allah kulunun üzerinde, verdiği nimetin eserini görmek ister.” (Tirmizi-5783) “Bana güzel koku ve kadınlar sevdirildi; ancak gözümün nûru namazdadır.” (Nesei-5837) “Şüphesiz Allah sizin şekil ve sözlerinize bakmaz; O (cc) amellerinize ve kalplerinize bakar.” (İbn-i Mâce 7925)   Hz. Ali (ra) buyuruyor: “Resûlullâh (sav); bana altın yüzük takmayı, kassî (ipek) elbise giymeyi, rükû ve secdede Kur’an okumayı, sarıya boyanmış elbise giymeyi yasakladı.” (Buhârî, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mâce, K.S.-2158) “Çıplaklıktan sakının! Zîrâ sizin yanınızda, helâya girdiğiniz zaman ve erkek hanımına sokulunca ayrılan melekler vardır. Onlardan utanın ve hayâlı olun!” (Tirmizi, K.S.-2679)  

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak