ANNE BABA ÇOCUK İLİŞKİLERİ
Her doğan çocuk (İslâm) fıtratı üzere doğar. Ancak anne babası onu başka dinlerde yetiştirir. Bu yüzden çocukların İslâm fıtratını bozmamak, anne-babanın en temel görevidir. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Muvatta, Ebu Davud- K.S. 2/317)
Çocuklara yedi yaşındayken namaz kılmayı öğretmek. On yaşında kesin olarak kılmalarını istemek ve bu konuda tâviz vermemek. Gerekirse te’dib etmek. (Ebu Davut-956, Tirmizi-957, K.S,-2336, 2337, 2338)
Çocuklar yedi yaşına gelince, yataklarını ayırmak. (Ebu Davut-956, Bezzar-959)
Sadaka ve yardım yapılırken önce yakın akrabâlardan başlanmalıdır. (Ebu Davud-2793)
Çocuk yedi günlük olunca ismi konur, akîka kurbanı kesilir ve başı tıraş edilir. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace- 3982, K.S.-3968) Kesilen saç tartılır, miktarınca altın veya gümüş tasadduk edilir. (Tirmizi-3991, K.S-3973) Erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir kurban kesilir. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace-3984, K.S-3970) Yedi günlük iken kurban kesilmezse, on dört veya yirmi birinci gün de kesilebilir. (Taberani-3995) Efendimiz (sav), torunları için de ikişer koyun kurban etmişti. (Ebu Davud, Nesei, K.S.-3972)
Ashâb-ı Kiram, çocukları doğduğunda Peygamber Efendimiz’e (sav) getirir, duâsını alır, tahkik yaptırır, yerine göre isim talebinde bulunurlardı. (Müslim, Ebu Davud-K.S-140) Resûlullâh (sav), Hasan ile Hüseyin’i yedinci gün sünnet ettirmiştir. (Taberani-3988) Doğan çocukların kulaklarına ezan okurdu. (Taberani-3989, Ebu Davud, Tirmizi- K.S-141) Bir rivâyette, İhlâs sûresini okuduğu da belirtilmektedir. (Rezin. K.S.141) Tahnik yapardı. Yâni yeni doğa bebeğe, ağzında ezdiği hurmayı İhlâs sûresini okuyarak verirdi. (Rezin-3990) Medîne’ye hicretten sonra dünyâya gelen ilk Müslüman çocuk olan, Esma b. Ebu Bekir’in oğlu, Abdullah b. Zübeyr’i kucağına aldı, getirilen hurmayı ağzında ezdi bebeğin ağzına verdi ve sonra da duâ etti. (Buhari, Müslim-8147, K.S12/540, K.S-122)
Kişinin çocuğu, en güzel kazancıdır. Çocuğunun kazancından anne baba âfiyetle, sorgusuz yer. (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace-4538, Ebu Davud-8209, K.S-5167)
Allah Resûlü, çocuklar arasında ayırım yapılmasına izin vermezdi. Bir oğluna kölesini verdiğini söyleyen babaya Resûlullâh (sav) sorar: “Diğer çocuklarına da böyle bir bağışta bulundun mu?” “Hayır” cevâbı alan Efendimiz Aleyhissalâtüvesselâm, “Öyleyse bu çocuğuna verdiğin köleyi geri al. Allah’tan korkun ve adâletli olun!” buyurur. (Kütüb-ü Sitte-4820…)
Resûlullâh (sav), çocuklara karşı merhametliydi. Onlara değer verir, gördüğünde ilgi gösterir, öperdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, K.S.-1981) Resûlullâh (sav) bir kimsenin, çeşitli sebeplerle herhangi birini babası veya oğlu olarak kabûl etmesini, kendisini ona nisbet etmesini uhrevî azapla uyarmıştır. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, K.S.-5323, 5324)
Anne Baba Hakkı
Allah Resûlü (sav), insanlar içinde iyilik yapmaya en lâyık olanların önce anne (üç defa tekrâr etmişti), sonra da baba ve diğer akrabâlar (Buhari, Müslim-8206, K.S-153, 155), kız kardeş, erkek kardeş, maiyetinde bulunanlar (Ebu Davut-8206, K.S-154) olduğunu belirtmiştir. Yanında anne babası ya da onlardan birisi yaşlanıp da güzel muamele etmek sûretiyle cenneti kazanamayan evlatlara, “Burunları sürtülsün!” diyerek bedduâda bulunmuştur. (Müslim-8210)
Efendimiz (as), anne babanın çocuklar üzerindeki hakkını soran bir sahabiye şu cevâbı vermiştir: “Onlar senin cennetin ve cehennemindir.” (İbn-i Mace, K.S.-7086) Bir insan ne yaparsa yapsın, babasının hakkını tam olarak ödeyemez. Resûlullâh (sav), ancak babasını köle olarak bulup da âzâd etse, o zaman bunun bir değer taşıyacağını ifâde eder. (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi- 8211, K.S.-158) Babanın memnûniyetinin, Allâh’ın rızasını getireceğini ifâde etmiştir. (Tirmizi- 8212, K.S.-159)
Kişiye, başkasının anne babasına hakâret etmek sûretiyle, onların da kendi anne babasına küfretmemesi için dikkatli olmasını hatırlatmıştır. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davut, K.S.-5232) Resûlullâh (sav), bakıma muhtaç babası olan, bir rivâyette, arkada gözü yaşlı bir ebeveyn bırakan bir kimsenin cihâda katılmasına izin vermemiştir. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesei, Tirmizi, İbn-i Mace-8213, K.S-160) Aynı şey yardıma muhtaç anne için de geçerlidir. (Nesei-8215, K.S-161) Yardım etme konusunda, anne babanın Müslüman olup olmamasının farkı yoktur, her hâlükârda destek olmalıdır. (Buhari, Müslim, Ebu Davud-8218, K.S.-165)
Efendimiz (as), bir günah işlediğini söyleyen birine, annesine, o yoksa teyzesine iyilikte bulunmasını tavsiye etmiştir. (Tirmizi-8219) Dolayısıyla teyzenin anne kadar önemli oluşunun yanı sıra, bir kabahatten sonra onu giderecek bir iyiliğini önemine, yöntemine de işâret edilmektedir. Allah Resûlü (sav), baba dostuna ilgi ve saygı göstermeye, onlarla irtibâtı koparmamaya çok dikkat eder, bunu tavsiye ederdi. (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi-8222) Resûlullâh (sav), kendisini ziyârete gelen sütanne ve sütbabaya hürmet etmiş, elbisesini sererek onları oturtmuştur. Sütkardeşine de aynı sıcaklığı göstermiştir. (Ebu Davud-8222) Bir defasında, Hevazin kabîlesinden bazıları suç işlemiş, sütannesinin hatırına onları bağışlamıştır. (Rezin-8224)
Baba, çocuğuna bakmakla yükümlüdür ancak evlat büyüyüp de maddî imkâna kavuşunca, baba onun malından meşrû ölçüler içinde dilediği gibi yararlanır. “Sen ve malın babana âitsiniz. Şunu bilin ki, evlatlarınız kazançlarınızın en temizlerindendir. Öyleyse evlatlarınızın kazançlarından yiyin.” (Ebu Davut, İbn-i Mâce- K.S.-156)
Anne ve babası vefât eden bir kimsenin şunları yapmasını tavsiye etmiştir:
Onlara genel anlamda duâ etmek.
Bağışlanmaları için Allah’tan af dilemek.
Herhangi bir kimseye verdiği sözü veya vasiyeti varsa yerine getirmek.
Anne babanın akrabalarına karşı sıla-i rahimde bulunmak.
Onların yakınlarına, dostlarına ikramda bulunmak, sâhip çıkmak, ziyâret etmek. (Ebu Davud- 8220, K.S.-167,168)
Kişinin babasıyla yürürken şu hususlara dikkat etmesini tavsiye etmiştir:
Yolda onun önünde yürüme.
Ondan önce oturma.
Onu ismiyle çağırma.
Ona kötü söz, küfür söyletme! (Taberani-8228)
Bir kişinin vefât eden anne veya babası adına haccetmesi, hem kendisinin hem de onların Allah katındaki değerini artırır. (Taberani)
Anne Babaya Düşen Görev
Çocuklarına karşı gereken şefkat ve merhameti gösterir, onları sever, öperdi. On çocuğunun olduğunu ama bir defa olsun birisini bile öpmediğini söyleyen şahsa şu mesajı vermiştir: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davut- 8289)
Resûlullâh (sav), çocukların sevimliliğinden hareketle insanları şu tespitle uyarmıştır: “Siz var ya, sizin yüzünüzden anne babalarınız cimriliğe, korkaklığa ve cehâlete düşüyorlar. Ve siz Allâh’ın reyhanları / çiçeklerisiniz.” (Tirmizi, İbn-i Mace, K,s- 175)
Resûlullâh (sav), sütannede olan oğlu İbrâhim’i, kaldığı yer uzak olmasına rağmen sık sık ziyâret ederdi. Anne babanın (ebeveyn) çocuklarını öpmesini tavsiye ederdi. Meleklerin her öpücüğü saydığını ve bunun kişiye cennette derece kazandırdığını belirtirdi. (K.S,- c.2, s.507)
Allah Resûlü (sav), konuşmaya başlayan çocuklara şu âyeti yedi defa okuyarak, öğretirdi: “Hamd o Allâh’a olsun ki, O ne bir çocuk edinmiştir ne de mülkünde bir ortağa sâhiptir.” (Nahl/78) (K.S.-c.8 s.223)
Efendimiz (sav), bir anne babanın çocuklarının terbiyelerini aslâ ihmâl etmemelerini emretmiştir. “Çocuklarınıza gereken ikrâmı yapın ve terbiyelerini güzel yapın.” (İbn-i Mace, K.S.-7091) Allah Resûlü (sav), anne babaların çocuklarının hakkını koruma konusunda kızlara daha çok dikkat etmelerini hatırlatmıştır. (Ebu Davut-8234,8235) Efendimiz (as), ergenlik çağına eriştirinceye kadar iki kız çocuğunu yetiştiren, güzelce terbiye eden, evlendiren kimsenin, âhirette kendisiyle birlikte olacağını müjdelemiştir. “Kim bu şekilde kızlarla imtihan edilir, o da onlara iyi davranırsa, kızlar ateşe karşı onun için bir perde olur.” (Buhari, Müslim, Tirmizi-8233, K.S-171,173)
Evlâdının kendisine gereken izzet, hürmet ve saygıyı göstermesi için anne babanın da yardımcı olması, onu sıkıştırıp isyan ve günâha zorlamaması gerekir. (Taberani-8230) Evlendirdikten sonra, fakir iseler yardım etmeli, şâyet boşanırlarsa çocuklarına, özellikle de kız çocuğuna bakmalıdır. (İbn-i Mace- 8232)
Kendisini çocuklarına adamış, ölünceye kadar bunu sürdürmüş dul bir kadının, âhirette kendisiyle birlikte cennette olacağını müjdelemiştir. (Ebu Davut-8236, K.S-174) Dul kadınlara yardım etmeyi tavsiye ederdi. “Dul kadınların ve yoksulların yardımına koşan, Allah yolunda savaşan gibidir.” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei-8249)
Anne baba, çocuklarına akrabâlarını tanıtmalı ve onları ziyârete teşvik etmelidir. (Tirmizi-8264) Resûlullâh (sav), kişinin çocuklarına yapacağı bazı iyilikleri şu ifâdelerle belirtmiştir:
İhsanda bulunmak.
İhtiyaçlarını görmek.
İnfâk etmek.
Sabretmek, yedirmek, içirmek ve giydirmek.
Evlendirmek.
Terbiyelerini güzelce vermek.
Himâye etmek.
Merhametli davranmak, kefilleri olmak.
Onlarla güzel sohbetler yapmak.
Onlar hakkında Allah’tan korkmak. (K.S-c.2,s.496, c.6 s.341)
Ona güzel isim vermek. (K.S.-c.2, s.512)
EFENDİMİZ’DEN…
“Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha hayırlı bir miras bırakamaz.” (Tirmizi- 8238, K.S-177)
“En hayırlılarınız, âilesine iyi davrananınızdır. Ben içinizde âilesine en iyi davranan kişiyim. Arkadaşınız öldüğü zaman, (kusurlarını zikretmeyi) bırakın.” (Tirmizi- 8239, K.S-178)
“Cennet annelerin ayakları altındadır.” (Nesei-8215)
“Anne babasına iyilik yapana ne mutlu! Allah onun ömrünü artırsın!” (Taberani-8227)
“Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün!”
Sahabe sorar:
“Kimin burnu sürtülsün Yâ Resûlallâh (sav)!?”
“Anne ve babasından her ikisi veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyenin.” (Müslim, Tirmizi- K.S -157)
Mehmet Nezir Gül (Mayıs 2016)
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak