Ara

Edirnekapı'dan Balat'a Ecdâdın İzinde..

Edirnekapı'dan Balat'a Ecdâdın İzinde..

Ahmet Hamdi Tanpınar, “İstanbul, büyük mimârî eserlerinin olduğu kadar küçük köşelerin, sürpriz peyzajların da şehridir. Hattâ iç İstanbul'u onlarda aramalıdır.” der. El Hak doğrudur. Bu tesbite veciz ifâdeye yürekten katılıyoruz. Bir başka doğru daha vardır ki o da İstanbul'u keşfetmeye ömür, anlatmaya kelimeler kifâyet etmez. Kâşif keşfe doymazmış misâli biz yine, yeniden İstanbul'un derinliklerine doğru yol almaya devâm ediyoruz. Bakalım bu keşif yolculuğumuzda nasîbimize neler düşecek, hangi güzelliklerle karşılaşacağız. 

Edirnekapı civârında, Fevzipaşa Caddesi üzerindeyiz. Sağımızda Karagümrük stadı var. İstanbul'da, Bizans dönemindeki dört büyük açık su sarnıcından birisi olan Aetios sarnıcı burasıdır. Stadı sağımıza alıp Salmatomruk Caddesi boyunca yürüyoruz. Borazan Tevfik sokağı, Özben sokağı ve Neşter sokaklarından yukarıya doğru çıktığımızda Kalfa Efendi sokağına ulaşırız. Bu sokağın sonunda kiliseden çevrilme câmilerin en bilinenleri arasında yer alan Kariye Câmi-i Şerîfi bulunur. Hattât Rakım ortaokulu karşısında, Edirnekapı yönünde bir sonraki sokak olan Yeşilcedirek sokağından da Kariye Câmi-i Şerîfi'ne ulaşılabilir.

Mābed, İstanbul’un fethinden sonra yaklaşık 50 sene kadar metruk kalmış, 16. yüzyıl başlarında Sultan II. Bâyezid’in sadrâzamlarından Atik Ali Paşa tarafından mihrap, minber ve bir de minâre yaptırılarak “Kariye” adı ile câmiye dönüştürülmüş. Ne acıdır ki 1947 yılında ibâdete kapatılarak müze hâline getirilmiş ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlanmış. Yakın zamanda tekrardan aslî hüviyetine dönüştürülen yapıda yeniden ihyâ çalışmaları devâm ediyor.

Kariye Câmi-i Şerîfi yanı başında, Ebu Said El-Hudrî (ra) Hazretleri'nin açık tarzda bir makam türbesi vardır. Türbe hâcet penceresi üzerindeki levhada Muhammed Sûre-i Celîlesi 19. Âyet-i Kerîmesi yazılıdır: “Fa’lem ennehu lâ ilâhe illallâh / Bil ki Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.” Bu levhanın altında ise türbe bilgilendirme kitâbesi yer alır. 

Salmatomruk caddesinin bitimine doğru, yolun solundaki yamaçta Sahabe-i Kiramdan Hüsam b. Abdullah (ra)'ın makam kabri ile yakın zamâna kadar varlığından bîhaber olduğumuz Latif Ağa Namazgâhı bulunur. Burası ile ilgili daha önce bir yazı kaleme almıştık. Bu sebeple fazla detaya inmeyeceğiz. Buradaki ziyâretimizi tamamlayıp yolumuza devâm ediyoruz. Az ötede yol ikiye ayrılır. Bunlar Paşa Hamamı Caddesi ile Sultan Çeşmesi Caddeleridir. Sağdan, Sultan Çeşmesi Caddesinden devâm ediyoruz. Sol tarafta sivri kemerli ve iki bölümden oluşan Sultan Çeşmesi bulunur. Suyu akmayan çeşmenin kitâbesi yoktur. Son derece bakımsız vaziyettedir.

Cadde boyunca yürüyoruz. Az ötede, Sultan Çeşmesi Caddesi ile Yörük Sokağının birleştiği noktada Hoca Kasım Günâni Câmi-i Şerîfi ile karşılaşıyoruz. Câmi, Fatih devri âlimlerinden ve Ni'me'l-ceyşten Hoca Kasım Günâni tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin (ra) hizmetinde bulunan Hasan ve Hüseyin isimli iki zâtın burada şehîd edildiği rivâyeti sebebiyle “Hasan Hüseyin Mescidi” olarak da bilinir. “Meydancık Câmii” ismiyle de anılan eser, tâmir kitâbesine göre 1835'te II. Mahmud Han zamânında ihyâ edilmiştir. 

On mısrâdan oluşan, “Adlî” mahlaslı, II. Mahmûd Han tuğralı kitâbesinde şunlar yazılıdır: “Hamdülillâh asr-ı Mahmûd Hân-ı Haydar-şîmede / Buldu istihkâm el-hak câmi‘-i dîn-i hanîf / Emr-i hayr izhârı üzre oldu bu ma‘bed dahî / Yapılıp envâr-ı zikrullâh ile zînet-elîf / Hem de nev-âbâd oldu pîş-i mihrâbındaki / Ca‘fer-i Ensârî’ye meşhed olan kabr-i münîf / Vâsıl olsun tûl-i ömre ol imâmü’l-müslimîn / Kıblegâh-ı ehl-i îmân ola tâ beyt-i şerîf / Ehl-i sünnet Es‘adâ târîhe eyler ser-fürû:/ “Hâce Kâsım Mescidi bünyâd olundu pek latîf” 

Tuğraların sağ üst köşesine pâdişâhın ikinci ismini veya mahlasını sülüs hattıyla yazma âdeti II. Mahmud dönemine rastlar. Uygulama Mustafa Râkım Efendi tarafından başlatılmıştır. Daha önceki devirde bu kısım bāzan bir çiçek demetiyle tezyîn edilmekteydi. 

Fevkānî ve ahşap kaplamalı câminin mihrâbı, minberi ile kürsüsü de ahşaptır. İç duvarlar tamâmen kalem işleriyle süslüdür. 1970 yılında câminin ahşap kaplaması Vakıflar İdaresi gözetiminde yenilenmiştir. Mābedin sol kısmında bulunan tek şerefeli minâresi tuğladan örülüdür. Pabuç kısmı çokgen kalın gövdeli ve binâdan bağımsızdır. Câminin ön kısmında Ebu Eyyûb el-Ensârî'nin sakası, ashâb-ı kiramdan Cafer b. Abdullah el-Ensârî'nin [r.a.] makam türbesi vardır.

Kasım Günâni Câmi-i Şerîfi'nin hemen karşısında, merdivenlerin önünde, “sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” düstûruna denk düşen, evrensel iyiliğin sembolü fazîlet ve zarâfet ābidesi, ecdat yâdigârı bir de sadaka taşı bulunur. Buradaki antik porfir sütundan dönüştürülmüş sadaka taşı, “sadaka taşları nasıldır, nerelerde bulunur?” sorusuna iyi bir cevaptır. 

Caddenin sonuna varmak üzereyiz. Püsküllü Sokağı karşısında, yürüyüş istikāmetimize göre yolun sağ tarafında, Sahabe-i Kiramdan Abdullah Ensârî (ra) Hazretleri'nin makam merkad-i münevvereleri bulunur. Demir parmaklıklarla çevrili hazirede altı mezar taşı ve antik porfir sütundan dönüştürülmüş bir de sadaka taşı vardır.

Salmatomruk Caddesinin bitiminde, Türkeli Sokağı başında Fatih Sultan Mehmed Han'ın sancaktarından ve ni'me'l-ceyşten Hacı İsa Câmi-i Şerîfi ile karşılaşırız. 1464 yılında inşâ edilen câmi 1894 yılındaki zelzelede yıkılmış ve yeniden inşâ edilmiştir. Minberini Hekimoğlu Ali Paşa, ikinci sadrâzamlığında koydurmuştur. Bitişiğindeki sivri kemerli çeşmeyi Kanûnî Sultan Süleyman Han yaptırmış olmasına rağmen “Kürkçü Çeşmesi” diye meşhurdur. Çeşmenin sivri kemeri üstünde 1328/1910 târihli bir kitâbe bulunur. Muhtemelen yeniden ihyâ kitâbesidir. Burada, çeşmelerde sıkça karşılaştığımız İnsan Sûre-i Celîlesi 21. Âyet-i Kerîmesi yazılıdır. “ve sekâhum rabbuhum şarâben tahûrâ / Rableri onlara tertemiz içecekler içirir”. Kareye yakın planlı kâgir eserin 1470 târihinde vefât eden bânîsinin kabri avluda, giriş kapısının sağındadır. 

Câminin hemen karşısındaki Hacı İsa Mektebi sokağından gidildiğinde bir Mimar Sinan eseri olan ve yakın zamanda restorasyona tâbi tutulan Ferruh Kethüda Câmi-i Şerîfi'ne, Kürkçü Çeşmesi sokağından gidildiğinde ise Balat içlerine ulaşılır. Edirnekapı'dan Balat'a kadar kısa sayılabilecek bir mesâfede dört Sahabe-i Kiram Efendimizin makam kabirleri ile ni'me'l-ceyşten iki güzîde büyüğümüzün yâdigârlarını ziyâret ederek rûhâniyetlerine selâm verdik. Ruhları şâd mekânları cennet olsun. Cenâb-ı Mevlâmız cümlemize onlara lâyık torunlar olmayı ihsân eylesin inşâallah… 

Yararlanılan Kaynaklar:

Hâfız Hüseyin Ayvansarayî, Hadîkatü’l-Cevâmi, İstanbul, 1281.

Hakkı Alçep - Erdal Karaman, Fâtih Câmii ve Mescitleri, Fatih Müftülüğü Yayınları, İstanbul, 2017.

İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, c.1, İstanbul, 1943.

Kitâbelerin Kitâbı Fatih [Komisyon], Fatih Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2016.

Mustafa Cambaz, Kasım Günâni Câmii, www.mustafacambaz.com. Erişim Târihi:26.03.2022

M.Uğur Derman, Tuğra, TDVİA, c.41, İstanbul, 2012.

Kürkçü Çeşmesi, www.suvakfi.org.tr. Erişim Târihi: 26.03.2022

 

Ağustos 2022, sayfa no: 48-49-50-51

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak