Ara

Edeb Tuşu

Edeb Tuşu

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hayatımıza giren üç temel teknolojik cihaz vardır: Telefon, bilgisayar ve televizyon. Günlük hayatımızın birçok noktasında yeri olan bu üç temel teknolojik cihaz ile her yaştan insanın dolaylı ya da doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. İletişim aracı olarak geliştirilen cep telefonları internetle tanışınca yapılabilenler, dünyanın öteki ucundaki insanlarla sesli görüşmenin dışında video konferanslar, veri transferleri, cepten internette gezinme hattâ mobil uygulama üzerinden doktor muayenesine kadar ulaşmıştır. Bir diğer önemli teknolojik cihaz olan bilgisayar ise 1870’li yıllarda 167 m² alan kaplayan 30 ton ağırlığa sahip olan ve sadece basit toplama ve çıkarma işlemi yapabilen bir cihazdı. Günümüzde ise çok küçük boyutlarda, haberleşme, iletişim, oyun, iş, araştırma ve eğitim gibi alanlarda birçoğumuzun hayatında yer almaktadır. Televizyonda ise daha çok haber, dizi, film, belgeseller seyrediyoruz. Elbette şükredilmesi gereken o kadar çok nimet ve imkânlara sahip bir zaman diliminde yaşamaktayız ki böyle büyük imkânları, Allah’a kulluk ve dînimizi tebliğ etmek için ne kadar kullanıyoruz sorusunun cevaplanması gerekmektedir.

Bir televizyonda yüzlerce TV kanalı var ve kumandadan istediğimiz kanalın tuşuna basarak dilediğimiz programı seyredebiliyoruz. Cep telefonlarının ekranına dokunarak ya da istediğimizi sesli olarak söyleyerek gereken aramaları, mesajlaşmaları yapıyor, mobil uygulamaları kullanabiliyoruz. Bilgisayarın klavyesi üzerinde bir tuşa bastığımızda bir pencere, başka bir tuşa bastığımızda internet, başka bir tuşa bastığımızda istediğimiz her imkân önümüze gelmektedir. Ancak henüz bir tuş geliştirilmedi ki Allâh’ın rızası dışında boş işlerden, dünyanın gelip geçici aldatmasından uzaklaştırsın. Gözlerimizin kirlenmesini engelleyen, kulaklarımızın uygun olmayan sözleri işitmesine, zihnimizin bulanmasına mâni olacak bir EDEB TUŞU oluşturulmadı. Hayatı ve teknolojiyi hangi noktaya getirdiğini konuştuğumuz cihazlar; evlerimizin en güzel duvarına asılan televizyonlar, işimizin neredeyse tamamının yapılması için masamıza konan bilgisayarlar ve her birimizin cebinde bulunan telefonlarda edeb tuşu bulunmamaktadır. Oysa ki yakın zamana kadar tekke ve dergâhların kapısının üzerinde “Edeb Yâ Hu” yazardı. Osmanlı devletinde sosyal hayat, incelik, anlayış, bir dizi âdâb-ı muaşeret kuralları vardı. Pencerenin önünde sarı çiçek varsa “bu evde hasta var evin önünde hattâ bu sokakta gürültü yapma” anlamına gelir, kırmızı çiçek varsa “bu evde gelinlik çağına gelmiş bekâr kız var. Evin önünden geçerken dikkat et küfürlü konuşma” anlamına gelirdi. Yolda küçük büyüğün önünde yürüyemez, toplumda selâm herkes tarafından alınır, verilirdi. Çünkü selâm almanın ve vermenin önemini Peygamber Efendimiz (sav)'in terbiyesi ile yetişmiş toplum bilirdi. Günümüzdeki gibi zorlama bir şekilde selâm verene “merhaba” denmez, selâmın ne kadar anlamlı ve değerli olduğu bilinirdi. Eve gelen misafir evden arkasını dönmeden geri geri çıkar, kapının eşiğindeki ayakkabısının ucu evi gösterirdi; bu, “gidin ama tekrar gelin” demekti. Peygamber Efendimiz (sav)’in 63 yaşında ebedî âleme irtihalinden dolayı, Efendimiz'e (sav) duydukları saygı ve edeplerinden, 63 yaşını geçmiş büyüklerimize yaşları sorulduğunda “haddi aştık” derlerdi. Ne demiş Yûnus Emre: “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep, dediler ilim geride, illâ edeb illâ edeb”.

İslâm kültürünün öncelikli unsurlarındandır âdâb-ı muaşeret. Müslümanların ruh gen kodlarını, îmânın temel yapı taşlarını bozmak ve sapıklığa sevk etmek için yıllar öncesinden kısa ve uzun vâdeli planlar kurulmuştur. Önce kapıların üzerinde yazan “Edeb Yâ Hu” tabelasını indirdiler, sonra aynı amaca hizmet etmek için kullanılan televizyonlarda yıllarca -sanki Müslüman bir toplumun yaşantısıymış gibi- yılbaşı kutlamaları düzenlendi, sabahlara kadar eğlence programları gösterildi. Bireysel yaşama özendirdiler, aile yapısının içini boşalttılar. Televizyonun hayatımıza dâhil olduğu yıllardan beri “ekranlardan uzak durun, günahtır” demekten ileriye gitmeyen ya da gidemeyen hocaların yanlış yöntemleri ve yetersiz kalan sözleri bir nesli hebâ etmiştir. Kumandalara edeb tuşu konulamamıştır. Bilgisayarın her eve girmesiyle ilim öğrenmekten daha çok oyun oynayan, boş vakit geçiren, sabahlara kadar mavi ışığa mâruz kalan bir kuşak yetişti. Anne-babalar öğretmenler klavyelere edeb tuşu koyamadı, akıllı telefonla tanıştıktan sonra günümüzde sosyal medya hesaplarından yediği yemeği, gezdiği mekânları, oturduğunu, kalktığını, nefes aldığını, uyuduğunu, uyandığını, ailesini, çocuklarını, nâmahrem halleri bile paylaşma aracı yapılan telefonlara edeb tuşunu koyamadık. Oysa ki insanlığın kurtuluşu için, âlemlere müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen, asırlar boyu insanlığa yol gösterici olan Peygamber Efendimiz (sav) edeb bakımından da en üstün değil miydi? Sahabe-i kiram, Efendimiz (sav)’i târif ederken “gelinlik bir genç kızdan daha edebliydi” diyor. Allâh’ın sevdiği bir haslet olan edeb ve hayâ hakkında Fahr-i Kâinat (sav) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hayâ îmandandır!”1 “Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!”2 Yani edeb ve iman peş peşe gelir, edebini kaybeden îmânını kaybeder diyebiliriz. Eğer ki telefonun tuşuna, bilgisayarın klavyesine, televizyonun kumandasına edeb tuşu konmaz ise îmânı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalınabilmektedir. Zîrâ Allâh’a îmân etmeyenlerin ürettiği ve geliştirdiği teknolojik cihazlar bir kitle imha silahı gibidir. Patladığında büyük küçük, âlim câhil demeden inananların ebedi âleme götürecekleri tek ve en değerli olan nimeti; yani îmanlarını ellerinden alır. 

Hiçbir yeniliğe ve teknolojiye düşman değiliz. Fakat üzüm misâli, işlendiğinde haram olan içki de olabilir, helâl ve şifalı olan pekmez de olabilir. Öğretici olsun diye alıp evimize getirdiğimiz bilgisayarlara edeb tuşu koymak gerçek îman sahiplerinin elinde. Televizyonun gelişmesinde, medya sahasında, Allâh’ın rızâsına hizmet edecek tebliğde bulunacak televizyon programları yapımında geç kalınmış olabilir. Fakat günümüzde internet çağında henüz geç kalınmamıştır. 2022 yılında bir sosyal medya uygulaması tüm dünyadan günlük 200 milyon ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor ve The Social Media Today’in sunduğu bilgilere göre internette günde 500 milyon hikâye paylaşılmaktadır ve kullanıcılar günlük ortalama 53 dakika sosyal medya uygulamaları içerisinde vakit geçirmektedir. Bir video paylaşım sitesindeki toplam video sayısı Türkiye nüfusundan daha fazladır. Hz. Ömer (ra) bir gün sohbet sırasında “İslam’ı konuşmadan yayın” dediğinde sahabe şaşırmış. “Nasıl yani?” diye sorduklarında Hz. Ömer şu şaşırtıcı cevabı vermiş ve: “Halinizle; tutum, davranış, duygu ve düşüncenizde İslâm’a yakışır şekilde yaşayarak” demiştir. Yaşadığımız toplumda hayatımıza yön veren, temelde referans almamız gereken çok önemli bir konudur edeb üzere yani İslâm üzere yaşamak, İslâm'ı yaşamak. Nasıl ki iman sahibi bir genç yolda yürürken uygunsuz kıyafetli bir genç kızı gördüğünde kafasını çevirip yoluna devam ediyorsa, sosyal medya sayfalarında ekranlara gelen nâmahrem görselleri de edeb tuşuna basarak kapatmalıdır. İslâm âlemi sanal âleme edeb tuşunu koyacak bilgi, beceri ve yönteme sahip durumdadır. Sabah namazında câmileri dolduran, Allah’tan korkan, sağındaki solundaki meleklerin internet kullanırken de izlediğini bilen îman sahipleri, edeb tuşunu her kumandaya her klavyeye koymasını bilir. Ümmet-i Muhammed'in, tıp dünyasına yön veren İbn-i Sina gibi, dijital dünyaya yön verecek bilgisayar mühendislerine, yazılım mühendislerine, internet âlemine edeb tuşunu koyacak âlimlere de ihtiyacı vardır.

Dipnotlar

1 Buhârî, Îmân, 3

2 Süyûtî, I, 53

Kaynakça

Yıldız, Nurettin. İstanbul. İnternet Fıkhı, Tahlil Yayınları, 2022

www.socialmediatoday.com, 01.01.2023

  

Şubat 2023, sayfa no: 62-63-64

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak