Ara

ed-Dār (cc)

ed-Dār (cc)

ed-Dār (cc): Zarar verici şeyler dâhil her şeyi yaratan; insanları çeşitli biçimlerde zarara sokanları, azgınları ve sapkınları zarara uğratan anlamında Allâh’ın esmâ-i hüsnâsından biridir. Ed-Dār ismi Kur’ân-ı Kerim’de bu kalıpla kullanılmamaktadır. Âyetlerde zarar verme eylemi kâfirlerin uydurma ilahlarının acziyetini ve güçsüzlüğünü göstermek için gelmiştir. Onlara; “Kendilerine bile fayda ve zararı olmayan bu putlara niçin ibâdet ediyorsunuz?” hatırlatması yapılmıştır. Bu çerçevede âyetler gāyet açıktır: “(Şimdi ey Müslüman, Allah’tan başka otoriteler kabûl eden tüm kâfirlere seslenerek) de ki: “Siz hâlâ Allâh’ın yanı sıra, O dilemedikçe size en ufak bir zarar veya fayda veremeyecek olan āciz varlıklara mı kulluk edeceksiniz? Hâlbuki her şeyi işiten ve her şeyi bilen, yalnızca Allah’tır!” (Mâide 5/76.)

Bu ve benzeri âyetlerde yaratmanın Allâh’a āit oluşu vurgulanmış, küfür ehlinin ilahlarının yaratmaktan, fayda ve zarar vermekten acziyetleri dile getirilmiştir. Âyetlere kelâm diliyle yaklaşırsak; Yüce Allah kullarına bizâtihî zarar vermez. İnsan faydalıyı isterse faydalıyı, zararlıyı isterse zararlıyı yaratır. Zararlı olanı dilemek kuldan, yaratmak Allah’tandır. İnsanın irâdesine göre zararlı olanı Allah (cc) yarattığı için ed-Dār denilmiştir. Yaratmayacak olursa dünyevî imtihan gerçekleşmez. Peygamber Efendimiz el-Dār ismini esmâ-i hüsnâ içerisinde saymıştır. (Tirmizî, Daavât, 82; İbn Mâce, Duâ, 10.)

İyiyi de kötüyü de, yararlıyı da zararlıyı da, hayırlıyı da şerliyi de, mü’mini de kâfiri de Yüce Allah, imtihan için yaratmıştır. Kimseyi bir şeye zorlamamıştır. İyiyi, güzeli, doğruyu, hakīkati, İslâm’ı ve îmânı bulabilmeleri için lütfunun gereği kitaplar ve peygamberler göndermiştir. Akıl nīmetiyle donatmıştır. İnsan neyi isterse Allah Teālâ onu yaratır. Ed-Dār ismi; kâfirlere, münâfıklara, zālimlere kahren tecellî ettiği gibi Müslümanlara da denemek, üstün makamlar vermek, insâniyette derecelerini yüceltmek ve günahlardan arındırmak için tecellî edebilir. Müslümanların azap görmeleri nasıl ki onların kötü oldukları anlamına gelmezse, kâfirlerin nīmetlere gark olmaları da onların iyi oldukları mānâsına gelmez. Bizâtihî iyi olan îman ve İslâm’dır. İnsan iyilik ve kötülük vasfını îmânı kabûl veya redle elde eder. Küfür ve şirk mutlak zararlıdır. İnsan bu muzırları seçerse Allah da kulunun tercîhine, ed-Dār isminin gereği olarak bunları yaratmasıyla cevap verir. İnsanın tercîhine bağlı olarak zararlı şeyleri Allah yaratır ama ona zarar verecek hiçbir şeye râzı olmaz.

Müslüman bir şahsiyet, Allah Teālâ’nın bu güzel isminden aldığı nasiple Allâh’ın gazabını ve azâbını çekecek davranışlarda bulunmaz. İlâhî bir azapla nefsinin zarar görmemesi için güzel bir hayat yaşar. Mutlak fayda olan tevhîde sarılır. Kendini korur. Zararlı her türlü alışkanlıktan uzak durur. Özellikle şerîatın müsâade ettiği alanların dışında can emniyetine karşı hassas bir hayat sürer. Meşrû savaşın dışında kimsenin can emniyetini ihlâl etmez. Kendisine ihtiyaç duyulduğunda ise cepheden kaçmaz. İnsanlara haksız yere kötülük edenleri ve emniyetleri bozanları cezâlandırmak için ādil siyâseti tercîh eder. Zîrâ haksızlıkları önlemek ve zālimleri adâlet üzere cezâlandırarak onların kötülüklerini engellemek Allâh’ın ed-Dār isminin tecellî ettiği ādil yönetimle mümkün olur. İşte Müslümanlar bu isimlerden aldıkları paya göre siyâset-i ādile için mücâdele verirler.

 Mart 2022, sayfa no: 30-31

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak