Ara

Ebru Sanatı: Suya İşlenen Sır / Merve Nur Vatansever

Ebru Sanatı: Suya İşlenen Sır / Merve Nur Vatansever

Sanat, insanın duygu ve düşüncelerini estetik bir zeminde ifade etme biçimlerinden biridir. Yazımızda bu estetiksel ifadenin en güzel örneklerinden biri olan ebruya değineceğiz. Ebru sanatı, en basit tanımıyla su yüzeyine serpilen özel boyalarla oluşturulan desenlerin kâğıda aktarılmasıyla yapılan geleneksel bir Türk süsleme sanatıdır. Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan bu sanat, Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir gelişim göstermiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.

Ebru, sırlar âleminden bizlere gizli güzellikler sunan, gizemli bir sanattır. Bilinen ilk adı “ebre” olan sanat, İran’a geldiğinde, Farsça bulutumsu anlamına gelen “ebri” adını almıştır. Yine Farsça bir isim tamlaması olan “âb-rû” (su yüzü) olarak da anılmıştır. Ebru, kısaca “su yüzü resmi” olarak tarif edilebilir.

Ebru sanatını icra etmek için özel malzemeler ve teknikler kullanılır. Geleneksel ebru yapımında kullanılan ana malzemeler şunlardır:

  • Kitreli su: Boyaların yüzeyde tutunmasını sağlayan özel bir sıvıdır.
  • Toprak boyalar: Doğal pigmentlerden elde edilen ve suyun yüzeyinde yayılabilen özel boyalardır.
  • Fırçalar: At kılından yapılan fırçalar, boyaları su yüzeyine serpmek için kullanılır.

Sanatçı, kitreli suyun yüzeyine boyaları serperek çeşitli desenler oluşturur. Daha sonra bu desenler, özel tekniklerle kâğıda aktarılır. Ebru, her seferinde benzersiz ve tekrarı olmayan desenler ortaya çıkardığı için sanatçının el becerisi ve o anki ruh hâli büyük önem taşır. Ayrıca farklı tekniklerle elde edilen çeşitli desenler de vardır. Bunlar battal ebru, şal ebru, hatip ebru gibi isimlere sahiptir.

Günümüzde ebru sanatı, geleneksel yöntemlerin yanı sıra modern sanat anlayışıyla da birleşerek farklı formlarda icra edilmektedir. Türkiye’de ve dünyada birçok sanatçı, ebrûyu dijital sanatla buluşturarak yeni yorumlar kazandırmaktadır. Ayrıca devletin desteği sayesinde birçok kurs ve etkinliklerle ebru sanatı gün geçtikçe daha fazla kişiye ulaşmaktadır.

Buraya kadar ebru sanatının görünürde nasıl bir sanat olduğundan, kullanılan malzemelerden ve günümüzdeki durumundan bahsettik. Şimdi asıl konumuz, bir Türk-İslam sanatı olan ebrunun İslam ve tasavvuf özelindeki yerine değinmektir.

Kalem ve kâğıda büyük önem veren İslâm dini, güzel sanatların her alanıyla ilgilenmiştir. Muhammed İkbal, “İslâm sanatları; gözden gelen algıları, kendinden geçercesine gönülle birleştirerek ortaya çıkan ve tekâmülü arayan bir letâfet arayışıdır.” demiştir. Bu medeniyetin her sanat dalında ilâhî bir tefekkür ve derinlik yatmaktadır. Ebru da İslâm sanatının en zarif örneklerinden biridir. Su ile renklerin birleşmesi sonucu bulut misali oluşan güzel desenlerin Hakk’ın takdiri olarak değişik şekillerde yansımasıdır. Suyun içindeki rahmetin suyun yüzüne motif motif düşmesidir. Yalnızca bir süsleme sanatı değil, aynı zamanda bir maneviyat yolculuğudur. Sadece bir boyalı kâğıt değil, ruha hitap eden duygusal bir ezgi veya nükteli bir şiirdir.

Osmanlı döneminde özellikle Mevlevî dervişlerinin ebru sanatına ilgisi büyük olmuştur. Mevlevîhânelerde ebru sanatıyla ilgilenen dervişler, bu sanatı hem bir ibadet hem de bir tefekkür aracı olarak görmüşlerdir. Tasavvuf, insanın nefis terbiyesini ve Hakk’a olan yolculuğunu esas alan bir düşünce sistemi ve bunu yaşama hâlidir. Ebru sanatında da tasavvufî bir öğreti mevcuttur.

Öncelikle ebru, sabır ve tevekkülü temsil eder. Boyaların su üzerinde serbestçe hareket etmesi, sanatçının iradesine rağmen kontrol edilemez bir işleve sahiptir. Bu durum, insanın kader karşısındaki teslimiyetini ve ilâhî takdire boyun eğmesini sembolize eder. Ayrıca, ebrûnun temel malzemelerinden biri olan su, tasavvufta temizliği, arınmayı ve tecelliyi ifade eder. Suya serpilen boyalar, tıpkı insanın dünyadaki hareketleri gibi bir düzene girer, ancak sonuç her zaman beklenenden farklı olur.

Bir diğer önemli tasavvufî boyut ise ebrûnun tekrarı olmayan bir sanat olmasıdır. Her ebru çalışması kendine özgüdür ve bir daha aynısı yapılamaz. Bu, insanın dünya üzerindeki benzersizliğini ve her şeyin fânî olduğu gerçeğini hatırlatır. Ayrıca sudan çıkan desenlerin tabiattaki benzerlikleri, ebru yapanı dehşete düşürerek yaratılışın esrarının şiddetiyle sarsıp acizliğinin farkına varmasını ve Yaratan’ın azameti karşısında O’na teslim olmasını sağlamaktadır. Sanatkârın nefes alarak, titizlikle fırçayı kullanması, kalbiyle yaptığı hareketleri suya yansıtması, ebrûnun bir iç yolculuk sanatına dönüşmesine neden olur. Bu yüzden ebru yapan kişi, bir anlamda ruhunu da şekillendirmiş olur.

Yapılan desenlerin de ayrı ayrı anlamları vardır. Allah isminin sayısal tecellileriyle özdeşleştiği için lâlenin, Peygamber Efendimiz (sav)’in sembolü olduğu için gülün, Hz. Ali (ra)’nin sevdiği koku olduğu için karanfilin resmi çiçek çiçek işlenmiştir.

Sonuç olarak, medeniyetimizde sanattan maksat, görünenin ötesine geçerek Görünmez’i okuyabilmektir. Ebrûda da suya nakşedilen desenler, ilâhî sanatın bir tecellisi olup insana sabır, teslimiyet ve tevazu gibi erdemleri hatırlatır. Nefis terbiyesi ve kaderin cilvelerini kabullenme hususunda sanatkâra derin bir hikmet sunar.

Rabbimiz, her birimize baktığımız her şeyde eserden Müessir’e ulaşma basireti ve idraki lütfetsin.

Nisan 2025, sayfa no: 14-15

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak