İlk insan, ilk peygamberdir. Yüce Yaratıcı ilk insana vahyetmiş ve ilk kitâbını sayfalar hâlinde ona sunmuştur. İlk insan bizzat Yüce Rabbin eğitiminden geçmiş ve Rabbimiz ona tüm eşyânın/şeylerin isimlerini öğretmiştir. Yüce Rabbimiz ilk insanı, onun şahsında insanlığı eğitmiştir. Yüce Rabbimiz, yarattığı insanı ihmâl etmemiş, onu kendi başına buyruk kılmamış, onunla hep iletişim hâlinde olmuştur. Bu, Yüce Rabbin insana verdiği değerin bir göstergesidir.
İlk insandan sonra da hep peygamberler gelmiş, onlar vâsıtasıyla Yüce Rabbimiz insanlıkla sürekli iletişim kurmuştur. Vahiy, Yüce Yaratıcı ile insanlık arasında iletişim vâsıtası olmuştur.
Yüce Rabbimizin bir ismi de el-Habîrdir. el-Habîr: Her şeyin künhünü, içyüzünü en iyi bilen ve her şeyden tüm ayrıntılarıyla haberdâr olan ve her şeyle ilgili en doğru haberi veren demektir. “Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”1 O’nun bu ismi, elliye yakın yerde geçer. Haber, O’nunla irtibatlı olursa önemli, faydalı ve doğru bir haberdir. O’ndan uzak olan, O’nun ölçülerine aykırı olan haber ise yalan, yanlış ve gereksiz şeylerdir.
Peygamberler için de Nebe’ kökünden türetilerek Nebî kavramı uygun görülmüştür. Zîrâ onlar, insanlık için en önemli, en doğru ve en gerekli haberleri getiren elçilerdir. Zâten gerçek haber de Habîr olan Yüce Allah ile irtibatlı olan haberdir. Peygamberler, Yüce Allah’tan aldıkları haberleri olduğu gibi insanlığa ulaştıran, o haberleri insanların anlayabileceği şekilde anlatan ve bu şekilde Rabb-kul ilişkisini ve iletişimini gerçekleştiren önderlerdir.
Haber, nebe’ kavramından daha kapsamlı bir kelimedir. İlki, doğru yanlış, faydalı faydasız her çeşit haber için kullanılırken; ikincisi özellikle doğru, faydalı ve önemli haberler için kullanılır.
Kur’ân’ın bir sûresinin adı da Nebe’ sûresidir. Nebe’ önemli haber demektir. Kur’ân’a göre en önemli ve en büyük haber kıyâmetin gelecek olmasıdır. Zîrâ kıyâmet insanlık için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Kıyâmetle birlikte dünyâ hayâtı sona erecek ve insanlık için yeniden diriliş ve ebedî bir hayat başlayacaktır.
“Birbirlerine neyi soruyorlar? Hakkında ayrılığa düştükleri büyük haberi mi?”2 “De ki: Bu büyük bir haberdir. Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz.”3
Âyetlerdeki “büyük haber”in; Kur'ân-ı Kerîm, kıyâmet ve peygamberlik olabileceği söylenmiştir. Her üç mânânın anlaşılmasına bir engel yoktur. Gerçekten de Kur'ân-ı Kerîm, Habîr olan Yüce Allah'tan gelen ve kulları için en önemli haberleri içeren en büyük haberdir.
Kur'ân'ın üzerinde önemle durduğu haberlerin başında kıyâmet haberi gelir. Gerçekten de kıyâmet; insanlığın hayâtında bir dönüm noktası oluşturan, târih boyunca pek çok insanın şüpheye düştüğü/yok sayıp inkâr ettiği, ama sonuç îtibâriyle gelmesi muhakkak ve tüm insanları ilgilendiren çok önemli bir olay, en mühim haberdir.
İnsan ile Rabbi arasında iletişimin gerçekleşebilmesi için, Rabb’den gelen mesaja kulun karşılık vermesi gerekir. Yüce Rabbimiz, yarattığı insanı ihmâl etmemiş, peygamberleri vâsıtasıyla sürekli ona seslenmiştir. Peygamberler vahiyle Rabbimizden aldıkları bilgileri, O’nun isteklerini eksiksiz olarak insanlığa ulaştırmışlardır. İnsana düşen bu sese kulak vermesi, bu isteklere cevap vermesidir.
Nasıl ki telefonumuza gelen sese karşılık vermediğimiz zaman iletişim kurulamıyorsa… Konuşulanları anlayamıyorsak yâhut karşı tarafın isteklerini yerine getirmediğimiz sürece iletişim kurmanın bir anlamı kalmıyorsa… Rabbimizden gelen vahye kulluk, ibâdet ve duâ ile karşılık veremiyorsak, Rabbimizle sağlıklı bir iletişim kurmuş olmayız.
Haber, Habercide Emânettir!
Kur'ân'a göre, insanların gündemini oluşturması gereken haber, içerisinde hiç yalan olmayan ve insanlara faydası olan haberlerdir. Bu haberlerin, bir adı da Habîr olan ve gerçek haberlerin kaynağı olan Yüce Allâh'ın ve O'nun kutlu elçisi Nebî'nin (as) getirdiği haberlere ters düşmemesi gerekir. Zâten Allah, Nebî ve Âhiret hesâba katılmadan yapılan haberlerin yalandan uzak olması ve insanlığa fayda getirmesi düşünülemez. Buna göre insan, Habîr olan Yüce Allah ile iletişim kurmalı, O’nun doğru habercisi Peygambere tâbî olmalı ve kendini büyük haber kıyâmet ve sonrasına hazırlamalıdır.
Hangi yolla olursa olsun gündeme getirilen, aktarılan, konuşulan haber herşeyden önce doğru olmalı, insanlığın yararına olmalıdır. Haberci, her şeyden haberdâr olan ve bir adı da Habîr olan Yüce Yaratıcı’ya karşı sorumlu olduğunu bilmelidir.
Haberci; gerçeğe hizmet etmeyen, insanlığın zararına olan, insanları rahatsız eden, sansasyona, fitneye sebep olan haberlerden uzak olmalı; ahlâksızlığa, bozgunculuğa sebep olacak haberlerden uzak durmalıdır.
Kur'ân, insanlar arasında çirkin şeyleri yaymayı arzu edenleri çetin bir azapla tehdit etmektedir: Mü’minler arasından hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünyâ ve âhirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.4 Öte yandan Kur’ân, Hz. Süleyman'a Sebe' ülkesinden haber getiren Hüdhüd'ün doğru haber getirdiğine dikkat çekmektedir.5
Bugün medya, toplumda etkinliği tartışılmaz güçlerin başında gelmektedir. Bu yüzden o, bu etkinlik ve yetkinliğini yerli yerince kullanmalı, zarar verici, tahrîf edici, ahlâksızlığı teşhîr edici olmaktan kendisini kurtarmalıdır.
Medyanın baş kahramanları durumunda olan haberciler, olaylara ibretle bakıp ders veren yönleriyle haberi, kendisini izleyenlere aktarabilmelidirler. Yaptığı ve yazdığı her şeyden sorumlu olduğunun bilincinde olan bir Muhabir, jurnalci konumunda bir kimse olmamalıdır. Topluma fayda veren doğru haberlerin adamı olmalıdır. “Bâtılı tasvir, temiz zihinleri bulandırır” gerçeğini düstûr edinerek kötü örnek oluşturacak şeyleri haber yapmaktan kaçınmalıdır. Olumsuzlukları gidermek, yanlışları düzeltmek, yeni ve gerekli şeyler öğretmek ve duyurmak için haber yapmalıdır.
Haber alma konumunda olanlar da alıcılarını doğru haber merkezlerine çevirmeli ve “Büyük haber Kıyâmet’ten ne haber?” sorusunu her zaman kendilerine sormalıdırlar. Aldıkları haberlerin doğru olup olmadığını araştırmalı, her duyduğuna kulak asmamalıdır. Bu konuda Kur'ân, inananlara şu târihî uyarısını yapar: “Ey îmân edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu iyice araştırın. Yoksa farkında olmadan bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişmân olursunuz.”6
Dipnotlar:
1 Bakara, 234.
2 Nebe’, 1-3.
3 Sâd, 67-68.
4 Nûr, 19.
5 Neml, 22.
6 Hucurât, 6.
Ekim 2019, sayfa no: 8-9
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak