Ara

Din Bilime Engel mi?

Din Bilime Engel mi?

Din Bilime Engel mi?
Yasin Uçakan

“Din bilime engel mi?” sorusu çok geniş çaplı bir soru olup son zamanlarda bir çok makâleye, söyleşiye, TV programlarına vs. konu olmuştur. Bizim bu soruyu tüm yönleriyle ele almamız mümkün olmamakla birlikte, bu konuyu merâk edenlere girizgâh niteliğinde olması temennîsiyle yazımıza devâm edebiliriz.

2003’te Royal Society’deki bilim insanları arasında yapılan ankette “Einstein mı yoksa Newton mu daha önemli bilim adamı?” sorusu sorulmuş, sonuç olarak Newton gâlip gelmiştir. Michael Hart’ın meşhur “Târihte En Etkili 100 Kişi” listesinde Newton, Hz. Muhammed’in (sav) arkasından 2. sırayı almıştır, aynı listede Hz. Îsâ (as) 3., Einstein ise 10. sıradadır. Dr. Enis Doko tarafından kaleme alınan “Dâhî ve Dindar: Isaac Newton – Din ve Bilim İlişkisinde Konuşma Sırası Newton’da” isimli kitapta, târihte büyük bir iz bırakmış bilim adamının dîne bakış açısı detaylı bir şekilde incelenmektedir. Genişletilmiş 2. baskısında yer alan bir kısmı sizinle paylaşalım: “Newton simyâ ve bilim alanlarından çok, ilâhiyat alanında yazmıştır. Simyâ alanında yaklaşık bir milyon kelime yazan Newton, din ve din târihi ile ilgili üç milyon kelime kaleme almıştır. Daha da önemlisi Newton’un bilim ve simyâ alanında yazdıklarının da aslında dînî motivasyonlarla yazılmış olmasıdır. Newton genç papaz Richard Bentley’e 1692 yılında yazdığı mektupta şunları söylüyordu: “Sistemimiz hakkında inceleme yazdığımda, insanların Tanrı’ya inancı dikkate almalarını sağlayabilecek ilkeleri seçmeye özen gösterdim ve hiçbir şey beni onların bu sebeple kullanılmalarından daha fazla memnun edemez.” Newton’a göre Tanrı hakkında bilgi edinmemizin iki yolu vardı, birincisi kutsal kitaplar, ikincisi de Tanrı’nın diğer eseri olan doğa. “Tanrı, eserleri aracılığıyla bilinir” sözü Newton’un bilim felsefesini özetlemektedir. Newton’a göre doğa bilimlerinin arkasındaki en önemli amaç Tanrı’yı anlamaktır.1

Bilime katkı noktasında zirvede bulunan isimlerden biri olan Einstein’ın “Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür.” sözünü hatırlattıktan sonra Doç. Dr. Alper Bilgili’nin konuyu derleyici nitelikteki şu sözleri dikkate şâyândır: “Charles Darwin, evrim teorisini anlattığı Türlerin Kökeni isimli kitabına, modern bilimin kurucusu sayılan Francis Bacon’dan bir alıntıyla başlar. Bacon, Öğrenmenin Gelişimi isimli eserinde yer alan bu paragrafta, insanların Tanrı’nın işleri ile Tanrı’nın sözleri arasında bir tercihe zorlanmaması gerektiğini ifâde eder. Tanrı’nın sözleri olan Kutsal Kitaplar ile Tanrı’nın işleri olan doğa kânunları ancak birbirlerini tamamlayıcı olarak görülebilir. Ünlü astronom ve matematikçi Kepler, Tanrı’nın en temiz sesine ulaşmak için doğaya bakmamız gerektiğini söylerken veya Hollandalı anatomici Jan Swammerdam, mikroskop aracılığıyla yaptığı gözlemlerin Tanrı’ya ilişkin bilgisini arttırdığını anlatırken tam olarak bu çizgidedir. Esâsen sâdece Kepler ve Swammerdam değil, Bacon ve sonrasında yaşamış birçok bilim insanı bu yaklaşımı benimsemiş, bilimin bugünkü seviyesine ulaşmasında büyük rol oynamışlardır. Bu büyük dâhîler için din-bilim çatışması gibi bir kavram son derece anlamsızdır. Modern kimyânın kurucusu sayılan Robert Boyle’un, İncil’i daha iyi öğrenmek için Latince ve Eski Yunanca’nın yanı sıra İbranice, Aramice, Süryanice öğrendiğini hatırlamakta fayda var. Yine, modern jeolojinin kurucularından William Buckland, iki ciltlik ‘Jeoloji ve Mineralojinin Doğal Teoloji Işığında Değerlendirilmesi’ adlı eserinde Tanrı’nın sanatının izlerini doğada aramıştır. Bu örneklere astronom Kopernik’i, mikrobiyolog Pasteur’ü, genetiğin kurucusu Mendel’i, çağdaş fosil bilimci Simon Conway Morris’i, günümüzde yürütülen en büyük genetik projesinin önceki direktörü Francis Collins’i ve daha yüzlerce saygın bilim insanını eklemek mümkündür.”1

Şimdi ise Prof. Dr. Sinan Canan’ın katıldığı, bilim ile din ilişkisini konu edindiği bir konferanstan alıntı yapalım. Bilim ile din ayrı alanlardır. Fakat bilimle din aynı gerçekliğin farklı lisanlarla açıklanma biçimidir. Birbirlerine düşman ya da rakip değildirler. Müthiş tamamlayıcılıkları vardır eğer ikisinin de diline yeterince hâkimseniz. Din ile bilimin kavgası olduğunu düşünenler ya bilimi bilmezler ya dîni bilmezler ama en yaygın ihtimal ikisini de bilmezler.

Son olarak, İslâm dîninin bilime verdiği öneme kısaca değinmek gerekirse, konu ile ilgili akla ilk gelen hadîsi nakledelim. Hazret-i Enes’in (ra) rivâyet ettiği hadiste Peygamber Efendimiz (sav) buyurmuştur ki: “Çin’de de olsa ilmi arayınız. Çünkü ilim öğrenmek her Müslüman’a farzdır. Melekler, yaptıkları işten hoşlandıkları ilim talebeleri için kanatlarını yere sererler.”2 O dönemde Çin’de arayıp da bulunacak olan ilmin fıkıh, hadis gibi dînî ilimler olmayacağı, hadiste kastedilen ilmin günümüzdeki “bilim” sözcüğü ile aynı mânâda olduğu âşikârdır. Fâtır Sûresi 28. âyetin meâlinde ise “… Kulları içinde ancak âlimler, Allâh'ı lâzım geldiği tarzda tâzîm ederler …” ifâdesi bilmenin ne denli önemli olduğunu kanıtlar niteliktedir. "İlm” kökü, Kur'ân-ı Kerîm'de en çok kullanılan birkaç kökten biri olup çekimleri ve müştaklarıyla berâber yaklaşık dokuz yüz defa vârid olmuştur. Kur'ân kelimelerinin toplamının 78.000 kadar olduğunu düşünürsek, yaklaşık her 90 kelimeden birinin ilmi hatırlattığını, bunun da çok dikkate değer bir sıklık teşkîl ettiğini görürüz.3

İlk emri “Oku” olan bir dînin bilime engel olacağını düşünmenin art niyetli sebepleri dışında başka bir sebebi daha vardır. Bu ise bâzı din adamlarının bilimde ilerlemeye engel olabilecek görüşleridir. Her ne kadar bu görüşlerin çoğu hristiyan din adamları tarafından çıkarılmış olsa da sâdece onlar tarafından ortaya çıktığını söylemek gerçeğe aykırı bir söz olur. Bu noktada şunu belirtmekte fayda var: Ele aldığımız soru “Din Adamları Bilime Engel mi?” şeklinde olsaydı çok farklı bakış açıları getirmek mümkün olabilir hattâ olumsuz düşünce ağır basabilirdi. Fakat “Din Bilime Engel mi?” şeklinde bir sorunun keskin çizgilerle “hayır, değil” gibi bir cevâbı olmamakla birlikte “evet” demenin ne kadar anlamsız olduğunu kısa da olsa açıklamaya çalıştık. İslam dîni özelinde din bilime, başlıca bâzı ahlâkî kuralları aşmamak kâidesiyle, engel değildir. Aksine akletmeyi, ilme yönelmeyi teşvîk eden birçok âyet ve hadis bulunmaktadır.

Bilginin peşinden gitmek her Müslümanın üzerine vazîfedir. Hazır bilginin yaygın olduğu bu devirde maalesef çalışmayı, çabalamayı, merâk etme duygusunu kaybettik. Elimize yeni bir teknoloji gelse de onunla oyalansak diye beklemekteyiz. Zihnimizin en diri olduğu dönemlerde online oyunlarda seviye geçme, saatlerce dizi izleme, spor programları ile vakit doldurma peşindeyiz. Vaktimiz boşa geçiyor geçmesine ama daha da kötüsü ilgimiz alâkamız çöpe gidiyor. Bilgiden değil bilgisizlikten zevk almaya başlıyoruz. Yazımızın sonunu Cemil Meriç’in şu sözüyle getirmiş olalım: “Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.”

Dipnotlar:
1 Yazar: Enis Doko. Kitap İsmi: Dâhi ve Dindar: Isaac Newton – Din ve Bilim İlişkisinde Konuşma Sırası Newton’da. Genişletilmiş 2. Baskı (2019).
2 Câmiü’s-Sağîr, 1/310, H. No: 640.3https://kuran-ikerim.org/kuran-acisindan-ilim

Mart 2020, sayfa no: 28-29-30-31

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak