Ara

Çocuklarla İletişimde “Sevgi Dili” / M. Emin Karabacak

Çocuklarla İletişimde “Sevgi Dili” / M. Emin Karabacak

Bir gün rüzgâr ve güneş yolda yürüyen bir insanın paltosunu en kısa sürede kimin çıkartacağı konusunda iddiaya girmişler.

 

Rüzgâr olabildiğince hiddetiyle esmeye başlamış. Rüzgâr şiddetini arttırdıkça adam üşümeye ve paltosuna sarılmaya başlamış. Rüzgâr adamın paltosunu çıkartamayacağını anlayınca pes etmiş.

 

Sıra güneşe gelince güneş önce adama sıcak bir gülümseme göndermiş. Ardından ışınlarını sakin sakin adamın üzerine göndermeye başlamış. Güneşin sıcaklığını hisseden adam önce paltosunun düğmelerini açmaya başlamış. Belli bir süre sonra ise adam sıcaktan paltosunu da çıkartmış.

Büyümenin ve sosyal hayâta katılmanın ilk emârelerinden olan dil, büyüklerde olduğu kadar çocuklarda da iletişim kurmada çok önemlidir. Çocukların aile ortamında öğrendikleri iletişim dili, çocuklar için daha da önemli hale gelmektedir.

Çocuklar, ailede öğrendikleri iletişim modelini sosyal hayatta pekiştirirler. Bu nedenle anne babaların, çocuğun konuşmayı öğrenmeye başlamasından itibaren daha dikkatli ve daha yumuşak olmaları gerekir. Yani eş dostla konuşurken dikkat ettikleri sevgi dilinin çok daha fazlasına çocuklarla konuşurken de dikkat etmeli. Çünkü çocukların kalpleri daha hassastır ve anne babalarını model olarak alırlar.

“Ne ekersen onu biçersin” atasözünde olduğu gibi çocuklarla kurulacak iletişim, onların anne babalarıyla olduğu kadar diğer insanlarla da olan iletişim şeklini belirleyecektir.

Anne babaların, çocuklarla konuşurken onlara ne söylediklerinden daha çok nasıl söyledikleri önemlidir. Çünkü çocuklar da yetişkinler gibi karşısındaki kişinin ne söylediğinden daha çok nasıl söylediğine dikkat ederler.

Mevlânâ Hazretleri; ne söylediğinden daha çok nasıl söylediğinin, muhâtabın gönlünde nasıl bir etki yapacağını şu veciz sözleriyle ifâde etmektedir:

“Söz vardır, keskin kılıç gibidir; dostluğu keser, öldürür. Kalpte tedâvisi imkânsız yaralar açar. Gönül bahçesindeki yeşillikleri, sevgi çiçeklerini hazan mevsimi gibi kurutup öldürür. Bir söz de vardır ki, ilkbahar mevsimi gibidir. Her tarafı süsler, güzelleştirir, sayısız faydalar sağlar.”

 

Anne babalar, çocuklarının kendilerinden bağırarak bir şey istemelerini istemedikleri gibi çocuklar da anne babalarının kendilerinden bağırıp çağırarak bir şey istemelerini istemez. Çocuklarının kendilerinden kibar bir şekilde bir şey istemesini isteyen anne babalar; bu konuda öncelikle onlara en güzel şekilde model olmalıdırlar.

Anne babalar genelde çocuklarıyla iletişim kurarlarken ses tonlarını yükseltip emri vaki şeklinde hitâb ederler. “Kes şunu, kapat çeneni, ayağımın altında dolaşma git dersine çalış…” bunlardan birkaç tanesi. Oysa anne babalar, arkadaşlarıyla konuşurken dikkat ettikleri gibi çocuklarıyla da konuşurken dikkat etmiş olsalardı ilişkileri çok daha iyi olurdu.

Çocuklarla iletişim kurarken ve onları dinlerken aktif dinleme becerilerinin (zaman ayırmak, empati, geri bildirim, beden dili, fikirlerine saygı duymak) kullanılması çocuğun iletişim becerisini artıracaktır. Aksi takdirde tatlı sevginin yetersizliği çocuğu tatlı yiyeceklere, kimse görmeden mutfaktan yiyecek atıştırma, çalma, yalan söyleme gibi olumsuz davranışlara yöneltebilir.

Hans Zulliger: “Tatlı sevginin yetersizliği olursa çocuk da kimse görmeden yiyecek atıştırma, çalma, yalan söyleme ve tatlı yiyeceklere yönelmektedir.” der.

 

Hiçbir ihtiyâcı olmadığı halde sürekli arkadaşlarının kalem ve silgilerini çalan çocukla yaptığım görüşmede, çocuğun anlattıkları çok ilginçti.

Çocuk çalma eylemini anne babasından intikam almak için yaptığını söylüyor ve şöyle devâm ediyor:

“Hocam, okuldan eve gittiğim zaman kimseyi evde bulamam. Çünkü herkes işinde gücünde. Akşam annem eve döndüğünde onun sevincini yaşamak bir yana bakışlarıyla, hal ve hareketleriyle çok yorgunum mesajı verir. Gerçi evde olduğu zamanlar da diğer günlerden pek farkı yok. Bir şey demeye çalıştığımızda; “Yediğin önünde yemediğin arkanda, neyin eksik oysa biz...” diye başlayan cümleler sıralanır.

 

Babamı zaten hiç sormayın varlığıyla yokluğu belli değil. Evde olduğu zaman sanki ben yokmuşum gibi davranır. Varsa yoksa onun için iş, güç. Tabi bana da her zaman sorar, paraya ihtiyâcın var mı diye. Oysa benim paraya değil, benim için çok değerli olan; fakat anne babam için fazla önemli olmayan ilgi ve sevgilere ihtiyâcım var.

 

Ben de anne babamdan bana göstermedikleri ilgi ve sevginin intikâmını ancak falanın çocuğu okulda hırsızlık yapmış dedirterek alabilmekteyim. Aslında yaptığım hareket hiç doğru değil; fakat kendimi bunu yapmak zorunda hissediyorum. Burada en çok üzüldüğüm şey de arkadaşlarımın kalemlerini ve silgilerini aradıkları zaman bulamamaları.”

 

Peki, ilk hırsızlığını nerede ne nasıl yaptın diye sorduğumda; “Mutfağımızdan tatlı çalarak…” diye cevap vermektedir.

 

İletişimde Bir Model Olarak Peygamber Efendimiz (sav)

Ensar’dan biri, bahçesindeki hurma ağaçlarını taşlayan küçük çocuk Rafi’ b. Amr’ı yakalayıp Peygamber Efendimiz’in (sav) huzuruna getirir. Peygamber Efendimiz (sav):

“Yavrucuğum ağaçları niçin taşlıyorsun?” diye sorunca Rafi, Peygamber Efendimiz’e (sav); “Yâ Resûlallah, aç idim karnımı doyurmak için taşladım.” cevâbını verir.

Peygamber Efendimiz (sav): “Bir daha ağaçları taşlama yavrum, altına düşenleri alıp ye!” (İbn Mâce, Ticârât, 67) buyurmuştur.

 

“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler…” (İsrâ, 17/53) buyuran Cenâb-ı Hak; bırakın bir Müslümanı, Hz. Mûsâ’nın (as) yaşamasını engellemek için doğacak bütün çocukları öldürtüp, kendini de ilah ilân eden Firavun’a karşı Hz. Mûsâ’ya (as) yumuşak söz söylemesini emretmiştir.

Ey Mûsâ! Firavun’a karşı yumuşak söz söyle, ona yumuşaklık göster!” (Tâhâ, 20/44) âyetinde olduğu gibi hem günahsız hem de emânet olan çocuklarla iletişim kurarken; “Sözün en güzelinin yumuşak bir şekilde” söylenmesini Cenâb-ı Hak, yukarıdaki iki âyette anne babalara çok güzel açıklamaktadır.

Bununla birlikte anne babalar, çocuklar yetiştirilip eğitilirken onlarla kurulacak iletişimde Peygamber Efendimizin (sav) tebliğindeki yaklaşımını almak zorundadırlar. Anne babaların çocuklarıyla iletişim kurarken çocuklar üzerinde daha etkili olabilmeleri için Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:

“Allah Teâlâ bana farzların ikamesini emrettiği gibi, insanlara lütuf ve merhametle muamele edip yumuşak söz söyleyerek, onların kalpleri arasında muhabbet filizleri yeşertmemi emretti.” (Süyûtî, el Câmiü’s- Sağîr, I, 59/1695)

Peygamber Efendimiz (sav) İslâm’ı tebliğ ederken insanlara karşı hep yumuşak davranmıştır. Müşriklerin kaba davranışlarına ve yüksek sesle konuşmalarına karşı Peygamber Efendimiz (sav) hep bir rahmet peygamberi olarak yaklaşmış ve onların doğru yola girmelerini sağlamıştır.

Peygamber Efendimizin (sav) bu davranışını Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatmaktadır: “Allâh’ın rahmeti sâyesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrâfından dağılıp giderlerdi...” (Âl-i İmran, 3/159)

Anne babaların her konuda olduğu gibi çocuklarıyla da iletişim kurmada rehberleri Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz (sav) olsaydı yaşadıkları sorunların birçoğunu bugün yaşamıyor olacaklardı.

Eğer anne babalar, çocuklarının kendilerini seven, sözlerini tutan ve sıkıntılarını her zaman kendileriyle paylaşmak isteyen bireyler olmalarını istiyorlarsa; “Yumuşak söz söyleme ile sözün en güzelini söylesinler.” âyetindeki mânâyı çok iyi anlayıp hayâta geçirmelidirler.

Mayıs 2023, sayfa no: 13,14,15

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak