Ben gelmedim dâvâ için
Benim işim sevi için,
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.
Yûnus Emre bu dizelerinde dünyâya geliş sebebini, sevmek ve gönül yapmak olarak dile getiriyor. Ehl-i irfâna göre gönül; kişiyi inşâ eden, insan olma şerefine yükselten bir makam. Yıkılır, yapılır, kırılır ve hâlden hâle girerek insanın kendi ve diğerleri ile olan ilişkisini şekillendirir. Nihâyetinde kişinin Hakk'la olan iletişimine de kıvam verir.
İnsan, yaratılışındaki mükemmellikle özenli davranılmayı hak eden bir varlıktır. İletişimde olduğu kişilerce kıymetinin bilinmesini ve varlığının görülmesini ister. Fakat topluluk içinde yaşıyor olması ona her zaman arzu ettiği şeyi vermeyebilir. Hayat, uyumlu birlikteliklerin yanı sıra zaman zaman anlaşmazlıkları da berâberinde getirebiliyor. Bu da insan olmanın tabiatından olsa gerek. Çünkü insanız ve yanılabiliriz. Göz bulanır, akıl şaşar. Yapmam dediklerimizi yapar, söylemem dediklerimizi konuşabiliriz. Kusur, insan olmanın hamurundan gelir. Zaten erdemli insan hiç hata yapmayan değil, işlediği hatadan geri dönebilen insandır. Hatadan dönme Âdemce'dir. Ve insan ısrar etmeden kusurdan geri dönebilmesiyle Hz. İnsanlığa yükselir.
Özür dilemek, küçük düşmek veya ezilmek demek değildir. Özür dileme eyleminin itibâr kavramıyla birlikte incelenmesi gerekir. Özür dilemeyi becerebilmek bir psikolojik sağlamlık, bir erdemdir. Özür dileyen kişi, bu bir çift kelimeyle; "kusurluyum ve ben bunun farkındayım, bağışla beni" der. İnsanın tekâmülü için bir kanat çırpış, bir içsel yüzleşme. Özür, ne yaşanırsa yaşansın tekrardan yeni ve taze bir başlangıç için adım atmak, hasar almış ilişkiyi restore etmek demektir. Bozulan güven hissinin yeniden tesis edilmesi.
Hatâlarını fark eden, problem çözme becerisi gelişmiş bir birey yetiştirmek için özür dileme davranışını çocuklarımıza öğretmemiz gerekir. Gelişimsel olarak çocuklara üç yaşından önce özür dileme becerisinin öğretilmesi uygun değildir. Özür dileme davranışına üç-dört yaşından itibâren okul öncesi dönemde başlanılması gerekir. Bu yaşlarda özür dileme sâdece kelimelerden ibâret değildir, aynı zamanda duygusal bir bağ kurma anlamına gelmeye başlar. Çocuklarda empati duygusu geliştikçe özür dileme davranışı da anlamlı olacaktır. Yoksa çocuk neyi yanlış yaptığını kestiremeden her şeye özür dileyen konumda olabilir. Özür dileme öz eleştiri, saygı ve empati becerilerinin kullanımını da gerektirir. Çocuklarda ahlâkî zekâ geliştikçe özür dileme davranışı daha anlamlı hâle gelecektir. Çocuklara özür dileme davranışını öğretirken, yaşlarına uygun bir dil ve yaklaşım kullanmak önemlidir.
Özür dileme davranışını kazanabilmesi için çocuklarımızın duyguları tanımalarına yardımcı olabiliriz. Duyguları tanıma çocuklarda empati becerisini geliştirecektir. Çocuklar hangi duyguyu hissettikleri konusunda biz yetişkinlere göre daha fazla karmaşa yaşarlar. Aynı zamanda karşısındaki kişinin kaygı, korku ve üzüntüsünü kestirebilmesi için o duyguyu tanıması gerekir. Duyguyu tanıma, empatik ilişkiler kurmasına yardımcı olacaktır. Duygusal olarak olgunlaşmamış bireyler hatâlarını kabûl etmekte zorlanabilirler. Özür dilemek, duygusal olgunluk gerektirir.
Özür dileme davranışının çocukta oturabilmesi için masal kitaplarından veya çizgi filmlerden faydalanılarak doğru ve yanlış davranış kalıpları ve sözleri çocuğa anlayacağı bir dilden anlatılabilir. Yine çocuklarda görülen olumsuz davranışlar onlar için doğruyu öğrenme basamağı ve deneyimi oluşturabilir. Burada önemli olan anne babanın o hatâya nasıl tepki verdiğidir. Yanlış davranışlar eğitici bir öğretmen gibi değerlendirilerek çocuklarımızın gelişimleri için bir basamak oluşturulabilir. Yanlış davranışlarını değiştirmeyi öğrenen bir çocuk davranışlarının sorumluluğunu da öğrenmiş olacaktır.
Değerlerin kazanılmasında sosyal öğrenme önemli bir yer tutar. Âilenin bu davranışla ilgili örnek olması çocuk için en büyük eğiticidir. Âile içerisinde ebeveyn hatâ yaptığında özür dileyebilmeli. Özrün hiyerarşisi olmaz. Maksat çocuğa doğruyu öğretmekse, çocuk bunu anne babasından uygulamalı olarak görebilmeli. Özür dileyebilen yetişkin samîmî bir rol model olacaktır. Hâl diliyle çocuğuna özür dilemenin zayıflık olmadığını ve insanın kendi davranışlarını değiştirebilme gücüne sâhip olduğunu göstermiş olur. Yapılan hatânın telâfîsi için gösterilen gayreti gözlemleyen çocuk böylece doğru eylemi öğrenmiş olacaktır. Şunu unutmayalım ki; çocuklar tanık oldukları ve yaşadıkları olaylar üzerinden hayâtı anlamlandırır ve içsel harita oluştururlar.
Hayâtımızın ilk yıllarında kendi vicdânımızdan ziyâde bizi yetiştiren kişilerin vicdânını taşır ve onların vicdânının sesiyle hareket ederiz. Vicdânın sesi kısık bir ortamda yetiştirilen çocuk, keyfî sebeplerle başkasına zarar verebilir. Ve bundan rahatsızlık da duymaz. Yine vicdan gelişimini destekleyen empati, tevâzu, merhamet, nezâket gibi değerleri önceleyen bir âilede yetişen çocuğun o değerler doğrultusunda bir anlam dünyâsı oluşturacaktır.
Son olarak; özür dileme davranışını kazandırırken yararlanabileceğimiz bir metottan bahsedelim. Çocuklarımızla uygulayabileceğimiz bir özür dileme pratiği de diyebiliriz. Bunun için A4 kağıdına kalemle artı işâreti çizerek sayfayı dörde bölelim. Her bir bölümde çocuğumuza sorduğumuz sorularla özür dileme becerisi üzerine konuşalım.
- İlk bölümde "Birini incitecek ne yaptım?" sorusu yazılarak çocuğun hatâyı farketmesi sağlanabilir. Bu basamak farkındalık için önemlidir. Farkındalık, yanlış davranışın kabûlünü sağlar. Özür dilerken hatâlı olarak görülen davranış-söz her neyse onun söylenmesi gerekir. Örneğin arkadaşının oyuncağını kıran bir çocuk özür dilerken; "Dünkü durum için özür dilerim." gibi muğlak bir cümleden ziyâde: "Oyuncağını kırdığım için özür dilerim." diyerek olumsuz davranışı daha net ifâde etmeli. Çocuğumuzla incinmişliğe sebep olan davranış üzerine konuşurken; "Sen hâlâ çok değerlisin ve seviliyorsun. Biz şu anda sâdece bu davranışı konuşuyoruz" denilerek dikkat, kişiliğinden ziyâde davranışın üzerine çekilmeli. Böylelikle çocuğun öz saygısının zedelenmemesine de dikkat etmeliyiz.
- Tablomuzun ikinci bölümüne; "O nasıl hissetti?" sorusu yazılır ve bu bölümde duygular üzerinde durulur. Özür dilerken muhâtabın üzüntüsü konuşulmalı ki "Neden özür diliyorum?" sorusuna bir cevap olsun. Böylece muhâtapla aynı duygu-düşünce birlikteliği yaşanır ve hatânın bir daha tekrarlanmasının önüne geçilebilir.
- Tablomuzun üçüncü bölümüne; 'Bir dahaki sefere ne yapabilirim?" yazılarak bu soruyla çocukların gelecekteki hareketlerini düşünmeleri ve planlamaları konusunda yardımcı olunabilir. Burada olabildiğince çok seçenek konuşulur. Bu seçeneklerin fazlalığı onun ileride düşünmeden tepki vermesinin önüne geçecektir.
- Tablonun dördüncü ve son bölümüne ise; "Bu durumu nasıl düzeltebilirim?" sorusu yazılır. Belki de özür dilemenin en önemli basamağıdır. Çocuğumuza olumsuz durumu düzeltmenin bir yolu olduğunu ve karşıdaki kişi için bir şeyler yapılabileceğini bu bölümde konuşabiliriz. Buraya yanlışı telâfî etmek için sorumlu davranışı öğrenme basamağı da diyebiliriz. Bir de, bizim sorumluluğumuzun özür dilemek olduğunu fakat her dilenilen özrün karşı tarafça kabûl görmeyebileceğini yine burada dile getirmek gerekir. Şâyet çocuğumuz sorunlardan kaçmak için sürekli "Özür dilerim" sözünü kullanıyorsa dikkatli olmak gerekir. Bu, özür dileme davranışına sebep olan konunun (hatânın) tam anlaşılmadığının sinyalidir.
İnsan hiç kuşkusuz iletişimde kullandığı güzel kelimelerle fark oluşturur. Kullandığı dil, onun eylemlerini ve ilişkilerini şekillendirir. Öğrendiği kelimelerle kendine bir hayat inşâ eder. Bu noktada; mâdem ki kişi dilinin altında gizli, o halde dili iyiye ve güzele raptetmek gerekir. Hâliyle, kavliyle iyi ve güzeli cem etmiş bir nesil istiyorsak nezâket ifâdeleriyle çocuklarımızın dillerini süsleyelim. Diliyle gönüller îmâr eden, özür merhemiyle kırgınlıkları iyileştiren ilkeli bir çocuk yetiştirmeye çalışalım. Zîrâ kuldan özür dileyebilen bir dil, Hak kapısında tövbe eden bir kalbi mayalar.
Eylül 2024, sayfa no: 19-20-21
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak