Çocukların eğitiminde en önemli faktörlerden birisi özgüvendir. Özgüven, çocuğun kendi benliğine duyduğu güven çerçevesinde hareket etmesidir. Çocuk, bu güven temelini öncelikle âilesinden almaktadır. 0-6 yaş grubunda bu güven duygusu büyük ölçüde şekillenmektedir. Çocuklar okula özgüvenlerini kazanmış veya yitirmiş olarak başlamaktadırlar. Okulda çocuğun potansiyelini tam olarak kullanmasında, derslerde başarılı olmasında, öğretmen ve çocuğun tutumundan çok âilenin geçmişte çocuğa karşı olan tutumu önemlidir. Anne-babaların çocukla kurduğu sağlıklı ilişki kadar, birbirleri ile olan ilişkileri de çocuğun özgüven duygusuna etki eder. Araştırmalar göstermiştir ki anne-babanın zayıf özgüvene sâhip olması ve birbirleriyle olan ilişkilerinin sorunlu olması çocuklarda özgüven probleminin kaynağını oluşturmaktadır. Özellikle yaşamın ilk yıllarında çocukların anne-babayla bağı çok kuvvetlidir. Anne- baba çok önemli bir model olduğu gibi onların sorunları da çocuklar için içselleştirilen bir olay hâlini alır. Sorunlu âilelerden gelen çocukların okulda kendilerini derse vermekte ve sosyalleşmede zorluk yaşadıkları saptanmıştır. Evdeki çatışmalar en aza indirilmeli, özellikle de problemleri çocukların yanında deşifre etmekten şiddetle kaçınılmalıdır. Çocuklar, anne baba arasındaki problemin boyutunu tam olarak kestirememekte ve kendi dünyâlarında abartılı olarak yorumlayabilmektedirler.
Çocuğun en fazla ihtiyaç duyduğu şey anne-baba tarafından sevilmek, benimsenmek, kabûl görmek ve onları etkilemektir. Bu duygulardan bilerek veya bilmeyerek mahrum bırakılan çocuğun özgüven problemi yaşaması kaçınılmazdır. Buradan hareketle, çocuklara küçük yaştan itibâren alâkanın koşulsuz olarak sunulması gerekir. Çocuğun yaşamında önemli bir yeri olan ebeveynin her hareketi, yüz ifâdesi, jestleri, mimikleri, konuşma biçimi, söylemleri çocuğa çocuğun önemi, değeri ve beklentiler hakkında mesaj verir. O sebeple çocukla kurulan ilişkiye önemle dikkat edilmelidir. Söylemleriniz ne kadar doğru da olsa, jest ve mimikler de karşı tarafa duygu ve düşünce yansıtmada etkin olduğu için çocukla kurulan iletişim bir bütün olarak ele alınmalıdır. Çocuğun herhangi bir konuda başarısız olması veya beklentilerinizi karşılamamış olması durumunda sizin onunla kurduğunuz diyalog ve beden dilinizin birbiriyle uyum içinde olması gerekmektedir. Anne-babaların çoğu çocuklarına baskı yapmadıklarını söylüyorlar. Bu doğru olabilir ancak davranışlar her zaman kelimelerden baskındır. Anne babanın yaşam biçimi çocukları sözlerden daha fazla etkiler. Çocuklar ebeveynlerinin her zaman doğruyu yaptıklarına inanırlar. Bu yüzden de ayrım yapmaksızın onların hareketlerini, tavırlarını, olaylara yaklaşım tarzlarını taklit ederler. Özgüveni zayıf olan çocukların anne babalarının özgüven duygusunun zayıf olduğu tespit edilmiştir. Çocuğunuzda özgüvenin zayıf olduğunu düşünüyorsanız öncelikle kendinizin özgüven duygunuzu ve çocuğunuza karşı olan tutum ve davranışlarınızı sorgulamalısınız. Ebeveyn kendi değerinden ve yeteneklerinden kuşkuluysa çocuklarından aşırı isteklerde bulunabilir; onları aşırı koruma, bazen de ihmâl etme eğiliminde olabilir. Çocuğa aşırı baskı yapan, yüksek beklenti içinde olan anne babalar farkında olmadan çocuklarının özgüvenlerini zedeleyip tedirginliğe sebebiyet vermektedirler. Çocuk, anne babasının taleplerine karşılık verebilmek için çabalarken, aşırı paniğe kapılarak tedirgin olur. Yeteneksizlikle suçlanan çocuk bir süre sonra motivasyonunu da yitirerek başarısız olur. Aşırı korumacı yetiştirilen çocuklar kendilerini hiçbir konuda yeterli hissetmezler, dâimâ başkasının desteğine ihtiyaç duyarlar. Desteksiz kaldıklarında ise başarısız olacaklarına inanırlar, kendilerini boşlukta hissederler.
Aşırı korumacılığın yanısıra gözardı etme tutumu da çocuğu güvensizliğe iter. Çocuğun kendine güven duyması, bir faaliyette başarı sağlaması için anne- babası tarafından yüreklendirilmeye, desteklenmeye ihtiyâcı vardır. Önemsenmesi gereken şey ortaya koyduğu başarı düzeyi değil gösterdiği çabadır. Çocuğun gösterdiği her çaba bir kazançtır. İlk kez kendi başına çoraplarını giymeyi başaran çocuğu düşünün. Annesine seslenerek gururla ayaklarını gösterir. "Anneciğim! Bak çoraplarımı ne güzel giydim." Anne bakar ve ters giydiğini fark eder. Eleştirel ve umursamaz bir ses tonuyla: "Çorapları ters giymişsin." der. Bu tutum çocuğun kendisini aşağılanmış, incinmiş ve reddedilmiş hissetmesine yol açacaktır. Kendince ne kadar önemli bir iş başarmış olduğunu düşünen çocuğun annesi tarafından takdir edilmeyi beklerken eleştiri alması bir yıkımdır. Övgüye lâyık bulunmamış olmanın psikolojisiyle yeni bir işte başarılı olma isteğini ve kendine olan güven duygusunu yitirebilmektedir. Burada anne, çocuğun gösterdiği çabanın ne kadar önemli bir kazanç olduğunu tümüyle gözden kaçırmıştır. Bu ânın çocuk için önemini düşünebiliyor musunuz? İlk kez çoraplarını bağımsız olarak giymeyi başaran çocuk, annesine kendisini ispatlayacaktır. Anne çocuğun başarısından etkilendiğini göstererek onu yüreklendirebilir ve çoraplarını doğru giymenin yolunu öğrenmesi için motive edilebilirdi. Çocuk bu olumsuz tutum karşısında aşırı mükemmeliyetçi bakış açısına da sâhip olabilir. Yapılan her iş çok mükemmel olmalı duygusuna kapılabilir. Aşırı mükemmeliyetçilik, çocuğun girişimcilik rûhunu zedeler. Her yaptığı işte mükemmeli yakalamanın koşul olduğuna inanan çocuk, her an mükemmeli yakalamaya çalışır. Yakalayamayınca da demoralize olur, pes eder.
Anne babaların hiçbir beklenti içerisine girmemeleri de özgüveni zedeler. Anne babanın tutumu, çocuğun kendisini iyi hissederek mücâdeleye girme isteğine yetecek ancak sıkılmasına yol açmayacak oranda olmalıdır. Çocuklara yaşına uygun olarak görevler verilerek sorumluluk duygusu kazandırılması, özgüven geliştirmede çok önemlidir. Çocuklar sorumluluk alacak ki kendilerini ortaya koyma, ispatlama şansı yakalayabilsinler. Burada önemli olan nokta, çocuğun yaşına ve kapasitesine uygun sorumlulukların verilmesidir.
OKULA GİDEN ÇOCUKLARDA ÖZGÜVENİN ZAYIF OLDUĞUNU GÖSTEREN İŞÂRETLER NELERDİR?
Özgüven zayıflığının iki türlü göstergesi vardır. Özgüvensizlik bilindiğinin aksine sâdece içine kapanıklık şekline kendini göstermez. Kontrolsüzlük de güvensizliğin bir göstergesidir.
Özgüvensizliğin, aşırı kontrol göstergesi ve kontrolsüzlük göstergesi olarak 2 şekli vardır.
Aşırı Kontrol Göstergeleri:
Utangaçlık ve içine kapanıklık
Aşırı sessizlik
Anne veya babaya aşırı bağımlılık
Asosyallik (Arkadaşlık kurmama)
Ürkeklik, cesâretsizlik
Sorumsuzluk
Karamsarlık
Tembellik
İsteksizlik
Öğrenilmiş çaresizlik
Motivasyon eksikliği
Kendini aşağı görme, değersiz hissetme, yanlış yapmaktan ve başarısız olmaktan korkma, dâimâ başkalarını memnun etmek için aşırı çaba harcama
Sık sık karın ağrısı hissi
Kontrolsüzlük Göstergesi:
Saldırganlık
Sinir patlaması (kriz), depresyon, iç çatışma
Obsesyon, anksiyete
Okuldan kaçma isteği, işbirliğinden kaçınma
Sık sık güvensizlik hissi
Sürekli birisine danışma isteği
Sevilip sevilmediğini teyit etme ihtiyâcı duyma
Hoş karşılanmayacağını bile bile ders yapmayı reddetme
Kendi hataları için başkalarını suçlama
Eşyâlarına değer vermeme
Dikkatsiz ve özensiz davranışlarda bulunma
Çevredekilere zorbaca davranma
Çocuklar hayatlarında en önemli kişiler olan anne babalarının etkisi altındadırlar.
* Anne babanın çocuğa yaklaşım tarzı, çocuğun özgüvenini şekillendirir.
ÇOCUKTA ÖZGÜVENİ ARTTIRMAK İÇİN YAPILACAK ÇALIŞMALAR
- Öncelikle problemin nerede ortaya çıktığının tespit edilmesi gerekir. Bu tespit çözümün nasıl olması gerektiğine ışık tutacaktır.
- Özgüven problemi tek bir sebebe bağlanabilecek bir sorun değildir. Çocuğun gelişim dönemlerinden herhangi birinin eksik olması güvensizliğe yol açabilmektedir. Çocuğun gelişim dönemleri kontrol edilmeli. (Sosyal, bilişsel, bedensel, cinsel, duyusal, dil)
- Çocuğun fikirleri sizin için kayda değer seviyede olmasa da onun kendini ifâde etmesi için onu sonuna kadar dinlenmelisiniz.
- Çocuktan beklentiler onun yaşına ve seviyesine uygun olmalı.
- Özgüven problemi daha ziyâde toplum içinde kendini gösterir. Özellikle okula başlamayla birlikte sorun olarak algılanır. Çocuğun toplum içinde kendini rahat bir şekilde ifâde etmesinde dil gelişimi önemli bir faktördür. Çocuğun dil gelişimi için onunla sık sık sohbet edilmeli, diyalog kurulmalı, kelime dağarcığının gelişmesi sağlanmalı. (Kitap okuma kelime dağarcığını geliştirir.)
- Çocukla birlikte târihî yerler ziyâret edilmeli. Görsel etkinlikler geçmişte yaşanan kahramanlık öyküleriyle bağdaştırılarak anlatılmalı, gözünde canlandırması sağlanmalı.
- Baskıcı ve aşırı korumacı anne baba tutumu, farkına varılmasa da çocuğun özgüvenini zedeler. Demokratik âile yaklaşımının uygulanmasına özen gösterilmeli.
- Küçük de olsa çaba gösteren çocuğun emeği gözardı edilmemeli, çocuk desteklenip yüreklendirilmelidir.
- Çocukla ilgili sonuçların tahmin edildiğini ifâde eden cümlelerle konuya başlanmamalı. Meselâ "Zâten başarısız olacağını tahmin etmiştim, hiç şaşırmadım...." şeklinde başlayan konuşmalardan kaçınılmalı.
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak