Ara

Çağdaş Câhiliyye Anlayışı

Çağdaş Câhiliyye Anlayışı

Çağdaş Câhiliyye Anlayışı

Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay

Allah Nezdinde En Sevimsiz İnsanlar Allah nezdinde sevgili ve değerli kul olmanın yolunu göstermekle yükümlü olan Peygamberimiz (sav), ümmetinin Allah nezdinde sevimsiz, değersiz kimseler olmamaları için gerekli uyarılarda bulunmuştur. Allâh’a kulluğu en güzel şekilde sergileyen, ubudiyeti en üstün tarzda ortaya koyan Efendimiz (sav), kulluğu lekeleyecek ve zedeleyecek noktalara da temâs etmiş, en dikkat çekici ifâdelerle bu hususlara işâret etmiştir. Abdullah b. Abbas (ra) tarafından rivâyet edilen hadîsimizde Allâh’ın en çok buğz ettiği, en sevimsiz ve en değersiz üç grup insandan söz edilmektedir:
  1. Harem1 Bölgesine Saygısızlık Edenler:Cenâb-ı Hakk’ın mübârek ve mukaddes kıldığı, sınırlarını Cebrâil vâsıtasıyla Peygamberimiz’e (sav) bildirdiği Harem bölgesinin özel hükümlerine karşı gelen, o bölgenin saygınlığına tecâvüz eden, o mübârek bölgede elini kana bulayan, orada büyük günahlar işleyen kişiler...
  2. Müslüman olduğu halde câhiliyye âdetini benimseyenler.Müslüman olduğu halde inanç, ibâdet, ahlâk ve hayat tarzı açısından İslâm’ın özüne, rûhuna ve ana mesajına aykırı olan câhiliyye inanç, âdet ve geleneklerine uyan kişiler...
  3. Kan dâvâsı güdenler.İslâm’ın ortaya koyduğu “can güvenliği” kuralını tanımayan, İslâm kardeşliğine taban tabana zıt bir tavır sergileyen, akrabâlarından birinin kâtilini veya kâtilin yakınını öldürmek için plan ve program yaparak “kana kan” diyerek adam öldüren kişi..2
Bu makâlede özellikle ikinci grup üzerinde durmak istiyoruz: “Câhiliyye Kavramı3 Kelime olarak “cehl” kökünden türetilmiş olup “bilgisizlik” anlamına gelen bu kavram, İslâm târihinde özel bir anlam ifâde etmekte, genellikle Mekke'de İslâm öncesi yaşanan her yönüyle karanlık dönem için kullanılmaktadır. Câhiliyye dönemi, şirk ve putperestliğin hâkim olduğu, İlâhî hükümranlığın reddedildiği, insan haklarının fütursuzca ihlâl edildiği, ahlâkî seviyenin alçaldığı, kadınların değersiz bir meta’ olarak telakkî edildiği, kız çocuk sâhibi olmanın utanç vesîlesi kabûl edildiği, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, suç işleme oranının yükseldiği, içkinin su gibi içildiği, fâizciliğin ve tefeciliğin yaygınlaştığı, ilmin ve ilim adamlarının kaybolduğu, bilgisizliğin ve barbarlığın hâkim olduğu, ilim yerine falcılık, büyücülük ve benzeri mesleklerin geçerli olduğu bir dönem... Câhiliyye dönemi şirk, küfür ve putperestlik dönemidir. Câhiliyye dönemi taassub, şiddet, zulüm ve barbarlık dönemidir. Câhiliyye yönetimi, insanlar arasında zengin, itibarlı, güçlü ve asil olanlara üstünlük tanıyan, adâletten ve eşitlikten uzak farklı uygulamalar sergileyen haksız ve zâlim yönetimdir. Câhilî düşünce, İslâmî düşünce ile taban tabana zıttır. Câhilî düşünce beşerî kaynaklıdır. İslâmî düşünce ise İlâhî kaynaklıdır. Câhilî düşünce yeryüzünde beşerî hâkimiyeti iddia eder. İslâmî düşünce yeryüzünde, gökyüzünde, bütün kâinatta tek hâkim güç ve tek nizam koyucu olarak Allâh’ı tanır. Câhilî düşüncenin temelinde sâdece madde, İslâmî düşüncenin temelinde ise madde ve mânâ birlikteliği vardır. Câhilî düşünce fânî varlıkları putlaştırır. İslâmî düşünce üstün şahsiyetleri gönüllerde ebedîleştirir. Câhilî düşünce görünüşte mânevî değerlere saygılı görünse bile, bu değerlerin maddî çıkarları engellemesi, maddî menfaatleri zedelemesi durumunda bütün insânî, ulvî, mânevî değerleri bir anda yok sayabilir. İslâmî düşünce ise insânî, ulvî, mânevî değerlerden aslâ vazgeçmez. Câhilî anlayış riyâkârdır, bencildir, acımasız ve zâlimdir. İslâmî anlayış samîmî, iyiliksever, şefkatli ve âdildir. Kur’ân’da “Câhiliyye” Kavramı “Câhiliyye” kelimesi önemli Kur’ân kavramlarından biridir. “Câhiliyye” kelimesi Kur’ân’da Medîne döneminde inen dört âyette geçmektedir. Bu âyetlerin her birinde insanın îman, ahlâk, düşünce ve hayat tarzını etkileyen câhiliyyenin temel özelliklerinden birine işâret edilmektedir:
  1. Câhiliyye Hükmü, Câhiliyye Sistemi (Hukme’l-Câhiliyye): Müslüman, dünyâ ve âhiretle ilgili her konuda Cenâb-ı Hakk’ın emir ve hükümlerine gönülden bağlı olan kişidir. Müslüman; beşerî sistem, beşerî ideoloji ve felsefî düşünceler yerine İlâhî hükümlere öncelik verir. Câhiliyye hükmü, yönetimi ve sistemi beşerî düşünceyi ön plana alır, İlâhî emirleri yok sayar.
“Yoksa onlar câhiliyye hükmünü mü arzu ediyorlar? Yakînen îmân eden bir toplum için Allah’tan daha güzel kim hüküm koyabilir?”4
  1. Câhiliyye Modası (Teberruce’l-Câhiliyye): İffet, hayâ ve güzel ahlâk dîni olan İslâm bu üstün özelliğini “tesettür” emriyle uygulamaya yansıtmış, hayâ ve iffeti öldüren açık-saçıklığı, müstehcen giyim tarzını reddetmiştir. “İlk câhiliyye dönemi açık saçıklığı gibi açılıp saçılıp sokaklara dökülmeyin.”5
  1. Câhiliyye Taassubu (Hamiyyete’l-Câhiliyye): İlme ve ilmî anlayışa son derece önem veren İslâm; taassubu, katılığı, bağnazlığı ve ırkçılığı şiddetle yasaklamıştır. “İnkâr edenler kalplerine taassubu, câhiliyye taassubunu yerleştirmişlerdi.6
  1. Câhiliyye Kuruntusu (Zanne'l-Câhiliyye): Îman, Allâh’ın “inan” dediklerine O’nun istediği ve emrettiği şekilde inanmak olduğuna göre îman noktasında şahsî görüşlerin, zan ve kuruntuların yeri yoktur. Özellikle Allâh’ın birliği ve kudreti noktasında, Allâh’ın sıfatları konusunda Kur’ân çizgisinden ayrılmamak ve birtakım asılsız kuruntulara kapılmamak zorundayız. “Kendi canlarının kaygısına düşmüş olan bir grup, Allah hakkında gerçeklerden uzak câhiliyye kuruntularına kapılıyorlardı.”7
Hadislerde “Câhiliyye” Kavramı Efendimiz (sav) câhiliyye döneminden henüz yeni çıkmış olan Mekke toplumunu hidâyete dâvet ederken İslâm’dan önceki kirlilikten eser kalmaması için özen göstermiş; yeni yepyeni bir toplum inşâ ederken, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” şeklinde aldığı ilk emirle aydınlık bilgi toplumunu kurarken önce câhiliyye lekelerinden, câhiliyyenin bâtıl inançlarla ve hurâfelerle dolu geleneklerinden arınmanın gereği üzerinde durmuştur. Pek çok hadis-i şerifte geçen “câhiliyye” kavramı, bâzen sâdece “câhiliyye” şeklinde8 bâzen de şu ifâdelerde olduğu gibi isim tamlaması şeklinde kullanılmıştır: - Câhiliyye âdeti (Sünnete’l-Câhiliyye) - Câhiliyye Fâizi (Ribe’l-Câhiliyye): “Câhiliyet âdetlerinin hepsi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Câhiliyet âdeti olan fâiz kaldırılmıştır.”9 - Câhiliyye Dâvâsı (Da’ve’l-Câhiliyye)10 - Câhiliyye Ölümü (Meyteten Câhiliyye)11 - Câhiliyye Gurûru (Ubbiyyetel-Câhiliyye)12 Bu hadîs-i şerifleri incelediğimizde İslâmî anlayışla câhilî anlayışın taban tabana zıt olduğunu, İslâm'ın öngördüğü hayat tarzı ile câhiliyye dönemi hayat tarzının temelde ve ayrıntılarda birbirlerinden tam anlamıyla ayrı olduğunu görürüz. İslâm gibi eşsiz inanç, ibâdet ve hayat sistemine; Allah Rasûlü gibi muazzam bir öndere, Kur’ân-ı Kerîm gibi mükemmel bir rehbere sâhip olan Müslüman; inancını zedeleyecek olan câhiliyyenin tüm düşünce ve şekillerine karşı olmalı, sâhip olduğu îmânın değerini bilmeli, eskimeyen yüce mânevî değerler üzerine kurulan İslâm'ın emrettiği, insanlığın arzuladığı ve beklediği örnek hayat tarzını sergilemelidir. Çağdaş Câhiliyye Düşüncesi Özellikle Ahzab Sûresinin 33. âyetinde geçen “ilk câhiliyye” ifâdesi, câhiliyyenin belirli bir târihte başlayıp belirli bir târihte sona eren târihi bir dönem olmadığına, bu kelimenin bu dönemin özelliklerini taşıyan her dönem için kullanılabilecek bir kavram olduğuna işâret etmektedir. Değerli İslâm mütefekkiri Üstad Muhammed Kutub, Yirminci Asrın Câhiliyeti13 adlı eserinde bu gerçeği vurgulamakta, günümüz insanının îman, ahlâk ve hayat anlayışı açısından giderek câhiliyye dönemi insanına benzemekte olduğu tesbitini yapmaktadır. İnsanların nefsânî ve keyfî arzularının kölesi oldukları, İlâhî kitaba uymayı reddettikleri; zulüm, sömürü ve ırkçılık gibi yaygın kötülüklerle beslenip ayakta duran sistem ve rejimlerin hâkim oldukları her zaman ve mekânda câhiliyye düşüncesi varlığını sürdürmektedir.14 Günümüzde câhiliyye âdetlerinin pek çoğunun yaygınlaşması, Efendimiz’in (sav) hadîs-i şerifte işâret buyurduğu “Müslüman olduğu halde câhiliyye âdetini benimseme” ifâdesinin önemini göstermektedir. İnsanımız çelişkiler içinde yaşıyor. Müslüman olmasına Müslüman ama hâlâ inançlarında kuşku ve problem taşıyor. İslâm’ın günlük hayâta yansımasını uygun görmüyor, bid’at ve hurâfelerle dolu bir hayat sürüyor. Müslüman ama fâizsiz bir hayat düşünemiyor. Müslüman olduğu halde “tesettür” emrini bir türlü içine sindiremiyor. Müslüman olmasına rağmen kan dâvâsı veya ırkçılık dâvâsı güdüyor, kul hakkına ve adâlete gereken önemi vermiyor, beşerî sistemleri yüceltiyor, beşerî ideolojileri İlâhî sistemden daha üstün görüyor, düğün ve cenâze merâsimlerinde, günlük hayâtında câhiliyye âdet ve geleneklerinden kendini kurtaramıyor. Câhiliyye devri insanları yönetim, ekonomi, hukuk, eğitim gibi yeryüzündeki sistemi insanlara; 'rızık, yağmur, duâ ve ibâdet’le ilgili konuları Allâh’a havâle etme gibi garip ve bâtıl bir anlayışa sâhipti. Sakın bizde de giderek böyle bir anlayış hâkim olmasın? Hani şâirin dediği gibi: Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyânet altın devrini yaşıyor Sayfalar, satırlar: Ebu Leheb öldü, diyorlar Ebu Leheb ölmedi yâ Muhammed! Ebu Cehil kıt’alar dolaşıyor Bu ifâdelerimizden, câhiliyye âdetlerini benimseyenleri İslâm dâiresi dışına atmak gibi bir amaç taşıdığımız anlamı çıkarılmamalıdır. Zîrâ biz dâvetçiyiz, hüküm verici değiliz. İslâm, Allâh’ın dînidir. Biz sâdece hakkı tebliğ ve tavsiye ile yükümlüyüz. Gönül kazanmakla görevli, insanları dâvet ve irşâd etmekle yükümlü olan Müslümanın herhangi bir kimseye “münâfık, kâfir” diyerek, söyleyene de söylenene de ağır sorumluluk yükleyen damgalarla insanları damgalamak ve suçlamak gibi bir tavrı olamaz ve olmamalıdır. Ayrıca bizzat Peygamberimiz (sav), hadîs-i şeriflerinde “Müslüman olduğu halde câhiliyye âdetini benimseyen” ifâdesiyle bu çeşit düşünenlerin Müslüman olduklarını, ama Allâh’ın huzûrunda en sevimsiz kişiler olduklarını belirtmektedir. Bizim görevimiz; din kardeşlerimizin îman termometresinde eksiye düşmemeleri, câhiliyye bataklığına yuvarlanmamaları ve Allah katında en çok buğz edilen kişilerden olmamaları için gerekli uyarıyı yapmaktır. Zîrâ bizler dâimâ “Ey Rabbimiz! Bizi hidâyete erdirdikten sora kalplerimizi yamultma!”15 diye duâ ediyoruz. Îmân ettikten sonra küfre düşen toplumun ilâhî yardım ve muvaffakiyete nâil olamayacağını biliyoruz. Îmânın tadını alabilmek, îmânın lezzetini bulabilmek için Allâh’ın bizi inançsızlık uçurumundan kurtarmasından sonra küfre düşmeyi ateşe atılmak kadar sevimsiz ve korkunç bir şey olarak telakkî ediyoruz.16 Vurgulamak istediğimiz nokta şudur: Bir cevher niteliğinde olan îmânımızı her türlü mânevî tehlikelerden uzak tutmalı, îmânımızı lekeleyecek her çeşit câhilî inanç ve düşünceden korumalı, İslâmî kimliğimizden tâviz vermemeliyiz. Hedefimiz; bilgisizlik ve şiddet toplumu yerine yeniden “bilgi toplumu”nu kurmak, her çeşit bâtıl câhilî inanç ve düşüncelerle bilgi ve kültür platformunda mücâdele etmek, İslâmî eğitime gereken önem ve değeri vererek târihte olduğu gibi sevgi ve takvâ üzerine kurulu İslâm medeniyetini yeniden cihâna hâkim kılmak, özellikle İslâm'ı yanlış tanıtma gayretinde olanların çirkin heveslerini kursaklarında bırakacak şekilde ciddî ilmî çalışmalar, planlı programlı sosyal aktiviteler ve projeler geliştirmek, şehid kanlarıyla sulanmış bu topraklarda câhilî düzeni hortlatmak isteyenlere fırsat vermemek, bizi parçalamak ve lokmalara bölmek isteyenlere Kur’ân etrâfında halka olarak canlı ve dinamik bir şekilde cevap vermek olmalıdır. Dipnotlar: 1 Harem bölgesi, Mekke-i Mükerreme’de merkezi Kâbe-i Muazzama olan, sınırları Cebrâîl tarafından Peygamberimiz’e (sav) bildirilen, kuzeyde Kâbe’ye 8 km. mesâfedeki Umre Mescidi, doğuda Kâbe’ye 20 km. mesâfedeki Arafat Mescidi arasında yeralan, batı ve güney bölgesi sınırları da özel işâretlerle belirtilen mübârek bölgedir. Bu bölgede avlanmak, kendiliğinden yetişen otları koparmak haramdır. Dışarıdan gelerek bu bölgeye girip de Kâbe’yi tavâf edecek kimsenin bu bölgeye girmeden önce ihrâma girmesi vâciptir. 2 Buharî: Diyat 9. 3 bkz. Cevheri, Sıhah, C-H-L md. 4/1663; Ragıb, Müfredat, C-H-L md. s. 102; DİA “Câhiliye” md. 7/17. 4 Maide: 5/50. 5 Ahzab: 33/33; 6 Feth: 48/26. 7 Âl-i İmran: 3/154. 8 Buhârî: iman 23, Edeb 44; Müslim: Eyman 38; Ebu Davud: Edeb 124; Tirmizi: Tefsir, Hacc 1; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 5/161. 9 Ebu Davud: Menasik 56; lbn Mace: Menasik 76, 84; Darimî: Menasik 34; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/103. 10 Buhârî: Tefsir, Münafikun 5; Tirmizi: Tefsir, Münafıkun 4. 11 Buhârî: Fiten 2, Ahkâm 4; Müslim: îmare 53; Nesai: Tahrimu’d-Dem 28; Darimi: Siyer 75; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/13. 12 Ebu Davud: Edeb 111. 13 Bu eserin orijinal adı: “Câhiliyyetü’l Karni’l-İşrin” olup ilk baskısı İstanbul’da Cağaloğlu Yayınları arasında ‘Yirminci Asrın Câhiliyeti” adıyla yayınlanmıştır. 14 DİA “Câhiliye” md. C. 7 s. 19. 15 Âl-i İmrân: 3/8. 16 Buhârî: îman 9; Müslim: îman 66; Nesai: îman 2; Ibn Mace: Fiten 23.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak