Ara

Boşluklara Takılmayın

Boşluklara Takılmayın

Boşluklara Takılmayın

Ferhat Aslan

Âile Danışmanı ve Psikoterapist

“Bukitabınkapağındanasılbirresimvar?” Bu cümleyi okurken bayağı zorlandığınızı tahmin edebiliyorum. Kiminiz hâlâ ne yazıldığını çözememiş de olabilir. Bu zorluğun sebebini fark ettiğiniz için ifâde etmeme gerek kalmadı. Eğer kelimelerin arasında az bir boşluk bırakılmış olsa idi, okumada sorun olmayacak ve ortaya şöyle bir cümle çıkacaktı: “Bu kitabın kapağında nasıl bir resim var?” Hem okunuşu, hem göze hitap edişi bir anda değişti şimdi. Bu güzelliği, kolaylığı kelimelerin arasındaki boşluklar sâyesinde yakalamış olmaktayız. Öyle ise boşluk deyip geçmeyin. Kelimenin anlam kazanmasına ve değerinin ortaya çıkmasına dolaylı olarak, ama çok ciddî bir katkı sağlıyor. “Ne gerek var.” deyip bu boşlukları ortadan kaldırmayın, yoksa kitap okumanın tadı tuzu kaçar ve hattâ işkenceye dönüşür okumak. O şartla ki, bu boşluklar üzerinde çok beklenmemeli ve durulmamalıdır. Bir kelimeyi bitirir bitirmez, aradaki boşluğu gözlerimiz ile atlayarak hemen diğer kelimeyi okumaya başlıyoruz. Kısacası boşlukları es geçiyoruz. “Eee herhalde canım, boşlukları da okuyacak değiliz ya!..” demeyin sakın. Zîrâ kelimelerden daha çok boşluklar üzerinde saatlerce ve hattâ günlerce durup, ince ince mânâlar çıkarmaya çalışanlar var. Tabii normal kitaplar okunurken olmuyor bu. Hayat kitabı okunmaya başlayınca, işler değişiyor bir anda. Kelimelerden ziyâde boşluklar üzerinde duranlar oluyor. Hattâ “Bu boşluk niye var, bir daha olmasın!..” diyerek tehditler savuranlar da yok değildir. Diğer bütün kurumlar gibi, âile kurumunda da zaman zaman irili ufaklı sorunlar yaşanabilir, yaşanmaktadır ve yaşanmaya da devâm edecektir. Bu sorunların her biri kelimelerin arasındaki boşluklar gibidir. O boşluklar olmasa, âile içinde yaşanan birçok güzel ve olumlu anlar ve süreçler fark edilmeyecektir. “Âilemizde hiç sorun yaşanmasın, her zaman mutlu olalım.” diyerek herkesi ve her olayı bastıranlar, mutluluğun zıddı olan bu boşluğun oluşmasına tahammülü olmayanlar için hayat zevksiz ve tatsız olmaya başlar bir süre sonra. Ufak tefek, her evde ve eşler arasında yaşanan sıradan sorunların yaşanmasına tahammülsüzlük göstermek ve engel olmaya çalışmak, daha başka sorunların çıkmasına sebep olmaktadır. Zîrâ her şey zıddı ile bilinir. Kelimeler siyah, aradaki boşluk ise beyazdır. Biz aradaki beyaz olan boşluk sâyesinde siyah olan kelimeleri okumakta ve anlamaktayız. “Öyle ise hocam, zaman zaman kavga mı edelim mutluluğun ne olduğunu anlamak için?..” demeyin sakın. Zîrâ hayâtın akışı içinde bu boşluklar zâten yaşanmaktadır. Siz ayrıca bir tasarım yapıp işin içine girmeyin. Tasarlayan Yüce Kudret tasarlamış her şeyi tastamam. Yapmanız gereken en önemli şey, boşluklar üzerinde fazla durmamanız. Hattâ diyebilirim ki, büyük kavgaların birçoğu bu ufak tefek boşluklardan çıkıyor. Yâni o boşluklar, ufak kusurlar, basit hatâlar deşile deşile yara kanatılıyor ve büyük kavgalara sebebiyet veriliyor. Bu kısa boşlukların üzerinde fazla durur ve beklerseniz boşluklar artmaya ve uzamaya başlar, bu kez ve şöyle bir cümle çıkar karşınıza: “Bu        kitabın  kapağında          nasıl      bir          resim    var?” Şimdi ayrı bir sorun ortaya çıktı. Evet okunuyor, ama sıkıcı olmaya başladı. Zîrâ aradaki boşluklar, kelimelerden çok fazla. Sorunlar tıpkı baharat gibi olmalıdır. Kelimelerin arasındaki boşluklar gibi tıpkı. Fazla oldu, çok uzadı mı sıkıntı yapmaya başlar ve gerilim olur. Böyle bir gerilim atmosferi, bünyesinde çok hayırlı şeyler barındırmaz. Herkes, her an ve beklenmedik bir şekilde patlayabilir. Mayınlı tarlada geziyor gibi davranmak zorundasınız o âile ortamında. Onun için, ufak boşluklar hayâtın tadı tuzu kabûl edilerek, fazla üstünde durmamak şartı ile sorunların ömrünün çok uzamasına meydan verilmemelidir âilelerde. Sorunlara evet, ama uzayıp gitmesine, günler haftalar almasına hayır diyoruz. İki-üç ay boyunca birbiriyle küs olan çiftler bilirim. Böyle bir küslük âileyi böler ve parçalar. Demem o ki herkes, her âile sorun yaşar. Zaman zaman yaşanan sorunlar ise, içinde bulunduğunuz ama zamanla ülfet ettiğiniz mutlu ortamın, sevginin ve huzûrun kıymetini hatırlatır. Tıpkı gaflet ve ülfet ettiğimiz sağlığımızı hatırlatan hastalıklar gibi. Sağlık büyük bir mutluluk kaynağıdır, ama bunu fark edemiyoruz. Fark edemediğimiz için de bu mutluluğu yaşayamıyoruz. Biri gelip sağlığımızın değerini bize hatırlatırsa ancak fark ediyoruz. İşte hastalık bu noktada bir uyarıcı oluyor. Aynen öyle de çoğu zaman eşimizin ne kadar iyi bir insan olduğunu, ne kadar artı taraflarının var olduğunu veya ne kadar mutlu bir âilede yaşam sürdüğümüzü unutabiliyor veya fark edemeyebiliyoruz. Arada sırada yaşadığımız ufak tefek sorunlar birer hatırlatıcı görevi yaparak, şükretmemize, mutluluğu fark etmemize sebep olmaktadır. Öyle ise ufak tefek sorunlar, yâni boşluklar üzerinde fazla durulmamalı ki mesâfe açılmasın ve işin tadı kaçmasın.

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak