Ara

Biz Nasıl Müslümanlarız?

 Mehmed Şevket Eygi MÜSLÜMAN kimdir? Bu sorunun cevaplarından biri şudur: 1- Müslüman, Rabb olarak Allahu Teâlâ’dan… 2- Kitap ve düstur olarak Kur’ân-ı Azimüşşan’dan… 3- Din olarak İslâm’dan… 4- Nebî, Resûl, Seyyid olarak Muhammed Mustafa’dan (sav)… 5- Şeriat, nizam ve sistem olarak İslâm şeriatinden… 6- Ümmet olarak İslâm ümmetinden… 7- Ahlâk olarak İslâm ahlâkından râzı olan kimsedir. Müslümanda bu rızaların tezahürleri görülmelidir. Mademki, Allâh’ı Rabb olarak kabul ediyor ve O’na îmân ediyoruz, O’nun emirlerini tutmalı, yasaklarından kaçınmalı, öğütlerine kulak vermeliyiz. Sadece Kur’ân Kitâbullahtır demekle iş bitmez. Kur’ân’ın kesin emirleri, kesin yasakları, önemli ve kurtarıcı öğütleri vardır. Onları hayat(ımız)a geçirmezsek bizim müslümanlığımız nerede kalır? Müslüman, Kur’ân’ı yaşayan kimsedir. Kur’ân okuyanlarımızın kaçta kaçı böyledir? Peygamber’e (sav) îmân ettik diyoruz. Allah (cc) Kur’ân’ında Peygamber size ne getirmişse alın, kabul edin, uygulayın meâlinde buyurmuştur. Biz böyle müslümanlar mıyız? Peygamber’in (sav) sünnetini hayata geçirmezsek iyi, vasıflı, olgun, şuurlu, güçlü müslümanlar olabilir miyiz? Kur’ân’dan, sünnetten, icmâ-i ulema-i ümmetten çıkartılmış hükümlerin tamamına şeriat denilir. Bizim, Allâh’a ve Resûlü’ne îmân etmiş mü’minler olarak bu şeriatle aramız nasıldır? Özel hayatımızı, ailemizi, çocuklarımızın yetiştirilmesini, iş hayatımızı, komşularımızla ve vatandaşlarımızla münasebetlerimizi bu şeriata uygun şekilde mi tanzim ediyoruz? Allah ve Resûlü, bütün îmân edenlerin bir tek ümmet olduğunu açıkça beyân buyurmuşlardır. Biz bu ümmetin içinde miyiz, dışında mı?.. Bırakın İslâm dünyâsını, şu anda Türkiye’de yaşayan müslümanlar bir ümmet oluşturuyor mu, yoksa birbirinden kopuk bin çeşit hizbe, fırkaya, gruba, cemaate, parçaya mı ayrılmışlar, tefrika ve kopukluk içinde mi yaşıyorlar? İslâm’ın bir ahlâk sistemi vardır. Biz müslümanlar buna uyuyor muyuz? İslâm bizden birlik ve beraberlik istiyor. Biz, taşları demir ve kurşunla pekiştirilmiş bir duvar gibi miyiz? Kur’ân, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu buyuruyor; Peygamber Efendimiz (sav) “İlim öğrenmek erkek kadın her müslümana farzdır” diyor. Biz müslümanlar, Kendimiz bu öğrenilmesi farz olan ilmihali, temel İslâmî bilgileri biliyor muyuz? Çocuklarımıza ve din kardeşlerimize öğret(tir)iyor muyuz? Kur’ân bize Allâh’a, Resûlü’ne ve sizden olan emîr sahiplerine itâat ediniz buyuruyor; Resûlullah Efendimiz (sav): “Zamanındaki imama biat etmeden ölen kişi sanki cahiliyet ölümüyle ölmüş olur.” diyor. Biz mü’minlerin ehil, layık, râşid bir emîri veya imamı var mıdır ve bizler ona biat ve itâat ediyor muyuz? Yukarıda yazdıklarımdan sonra, ortaya şu sorular çıkıyor: Biz nasıl müslümanlarız? İyi müslümanlar mıyız, kötü müslümanlar mı? Güçlü müslümanlar mı, zayıf müslümanlar mı? Allâh’ın emirlerine uyuyor muyuz? Yasaklarından kaçınıyor muyuz? Kur’ân ve sünnet ahkâmını hayata uyguluyor muyuz? Tek bir ümmet mi oluşturuyoruz, yoksa param parça mıyız? Dünyâda her topluluğun bir başı var, bizim bir reisimiz var mıdır? Ahlâkımız Kur’ân’a, sünnete uygun mudur? Zarurî, faydalı, çok lüzumlu temel bilgilere sahip miyiz? La ilahe illallah diyoruz, Rabbimiz Allah’tır diyoruz, peki ilmihallerimizde yazılı olan Allâh’ın on dört sıfatını ezbere sayabiliyor muyuz? Allâh’ın sıfatlarını bilmiyorsak biz nasıl müslümanlarız? Müslümanların bilenleri, âlimleri, fakihleri, hocaları, hocaefendileri halkı uyarıyor, aydınlatıyor, bilgilendiriyor mu? Kur’ân fâizi yasak ediyor, ribacılar hakkında onlar Allâh’a ve Resûlü’ne savaş ilân etmişlerdir diyor; Resûlullah Efendimiz riba alıp vermek, anasıyla zina etmekten kötüdür diyerek bizleri uyarıyor. Bizim riba ile aramız nasıldır? Kur’ân israf edenler için onlar şeytanın kardeşleridir buyuruyor. Biz israftan kaçıyor muyuz, yoksa gırtlağımıza kadar israfa batmış durumda mıyız? Mü’miniz, müslümanız diyoruz ama sabah ezanlarında kaçta kaçımız yatağından doğrulup, abdest alıp Rahman’a secde ediyor? En büyük düşmanımız olan ve kötülükle çok emr eden nefs-i emmaremizi dizginleyebiliyor muyuz? Suriye Müslümanları, Mısır Müslümanları, biz Türkiye Müslümanlarından daha dindar görünüyorlardı ama ümmet olamadıkları, tefrikayı, nifak ve şikakı önleyemedikleri, başlarına râşid bir reis seçemedikleri için perişan oldular. Biz Türkiye Müslümanları onların acıklı halinden ders ve ibret alamadık. Türkiye Müslümanları çılgınca dershane savaşları yapıyor. Birini ak dediğine öteki kara diyor. Uyanık Müslümanlar bir ihtilaf çıktığında ne yapar? Allâh’ın Kitabını ve Resûl’ün sünnetini hakem olarak kabul ederek râsih ulemâya sorar. Biz böyle mi yapıyoruz? Kur’ân bize sakın kâfirleri dost ve velî edinmeyiniz buyuruyor? Bizim bir kısmımız ise heyhat ki heyhat!.. Müslümanlığımızı Kur’ân’ın, sünnetin, şeriatın, İslâm ahlâkının, İslâm hikmetinin ışığında bir gözden geçirsek ne iyi olur. Âcilen…

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak