Adamın biri dört kişiye bir miktar para verdi: “Bunu alın bir şeyler satın alıp karnınızı doyurun”, dedi.
Adamlar parayı aldılar.
İçlerinden biri Acem (İranlı) idi: “Ben bununla ‘engur’ alacağım” dedi.
Diğeri Arap’tı. “Hayır, dedi. Ben “ınep” isterim, bu parayla bunu alacağım.”
Üçüncüsü Türk idi: “Ben onlardan hiçbirini istemem, ben ‘üzüm’ isterim” dedi.
Dördüncü kişi Rum’du: “Bırakın bu saçmalıkları! diye bağırdı. Ben ‘istafil’ isterim”, dedi.
Derken önce seslerini yükselttirler, sonra bağırıp çağırdılar, sonunda kavga başladı. Kıyasıya vuruşuyorlardı. Halbuki hepsi de aynı şeyi istiyorlardı.
Nihayet hepsinin dilini bilen akıllı bir adam bu kavgayı görerek geldi, onları durdurdu. Her birini tek tek dinledi sonra ellerinden tutarak bir manavın önüne götürdü, onlara üzümü gösterdi. Her birine ayrı ayrı sordu:
“Sen bunu mu istiyorsun?”
Hepsi de ayrı ayrı “evet” dediler. Böylece kavga sona ermiş oldu. (Bk. Mesnevi, C, II, beyit: 3681 vd.).
Açıklama
Zaman zaman hikâyedekine benzer sıkıntılar yaşanır. Dil, kavram veya seviye farkından dolayı, insanlar arasında anlaşmazlık çıktığı görülür. Hâdiselere daha üst seviyeden bakışla, farklı veya aykırı gibi sanılan şeyerin bir araya getirilmesi mümkündür. Bunun için her şeyden önce bilgi, ihâta ve kapsamlı düşünebilme yeteneğine sâhip olmak gerekir. Zaten bu nitelikteki insanlardır ki, farklı istek ve çıkarları bir noktada birleştirerek, toplulukları bir arada tutabilirler.
Kesrette vahdet / çoklukta birlik sırrına erenler de bu birleştiriciliği başarabilirler. Görünüşe, zâhire takılıp kalanlar ise, çokluğun arkasındaki birliği farkedemezler.
Kimisi ar’ar der ona kimisi elif
Hep gönüller birdir amma rivâyetler muhtelif.
Prof. Dr. Mehmet Demirci
Abone Ol
En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!
Mesaj Bırak