Ara

Bir Peygamber (sav) Âşığı Olarak Hacı Hasan Efendi (ks)

Bir Peygamber (sav) Âşığı Olarak Hacı Hasan Efendi (ks)

Beşeriyetin gördüğü en kutlu insan şüphesiz Peygamberimiz (sav)’dir. O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş1, insanlığın müstesnâ rehberi olmuştur.2 Kemâle dâir ne varsa insanlık ondan öğrenmiş, O’na benzeyebilenler değerli olmuş, O’na muhâlefet edenler kıymetten mahrum kalmışlardır. Kur’ân’ın, kendisine itâatin Allâh'a itâat olacağını belirttiği3 Sevgililer Sevgilisinin hayâtı bir güneş gibi, nasîbi olanları aydınlatmıştır. Efendimiz (sav), yaşadığı asırda olduğu gibi kıyâmete kadar da her dönemin yegâne yol göstericisi olmaya devâm edecektir. Kutlu Nebî’nin mîrâsı olan Kur’ân ve Sünnet insanlığı dalâletten hidâyete, karanlıktan aydınlığa sevk eden kurtuluş reçetesidir. Ne yazık kimileri bu reçeteden nasiplenemeyecek kadar şuursuz olsalar da Efendimiz (sav)'in her hâlini baş tâcı yapan, âdetâ O’nunla aynîleşmeye çalışan seçkin kullar da vardır. İşte bu seçkin kullardan birisi de Hacı Hasan Efendi’dir.

Peygamberimizi sevmek ve O’na tâbi olmak bir îman meselesidir. Yâni mü’min olabilmenin başlıca şartıdır. Ben müslümanım diyen her insanın muhâtap olduğu bir meseledir. Ancak Peygamberimize “aşk” makamından bağlılık göstermek, O’nun büyüğünden küçüğüne tüm sünnetlerini ihyâ etmeye bile âşık olmak herkese nasîb olmayan bir ayrıcalıktır. Meseleye bu açıdan yaklaşıldığında Hacı Hasan Efendi (ks)’in tam bir Peygamber aşığı olduğunu söylememiz mümkündür.

Cisimlerin Babası Hz. Âdem (as), Ruhların Babası Hz. Muhammed (as)’dır

Hacı Hasan Efendi (ks)’e göre Peygamberimiz (sav), Allâh'ın (cc) biricik sevgilisi ve nûrudur. Çünkü Allah (cc), ilk olarak Peygamberimiz (sav)'i kendi nûrundan yaratmıştır. Ne kadar ilâhî fazîlet ve kudsiyyet varsa hepsi Peygamberimiz'de (sav) toplanmıştır. Kemâlde ve ilimde O’nun (sav) dengi yoktur. Allah (cc) O’nun yüzü suyu hürmetine kullarına rahmet nazarıyla bakar ve insanlar O’nun şefâatiyle cennete girerler.4 Yine Hacı Hasan Efendi’ye göre cisimlerin babası Âdem (as), ruhların babası ise Hz. Muhammed (as)’dır.5 

Hacı Hasan Efendi’nin, Hz. Peygamber’e (sav) olan sevgisi ve sünnetine olan ittibâsı çok belirgin bir şekildedir. Öyle ki O’nun (sav) sünnetine, ayrıntılarda bile uymayı şiâr edinmiştir. Sünnete ittiba noktasındaki samîmiyeti hayâtını çepeçevre sarmış, yaşamının bir parçası hâline gelmiştir.6 Müekked sünnetlere azamî derecede dikkat ettiği gibi bazı hadîs-i şeriflerde nakledilen müstehabları bile yerine getirmekte titizlik göstermiştir. Elbise ve ayakkabı giyerken sağdan başlaması, hasta bile olsa yemekten önce ve sonra ellerini yıkaması, yemeğe tuz ile başlayıp tuz ile bitirmesi, sofra duâsı yapması gibi birtakım davranışları örnek olarak sıralayabiliriz.7 Bir defasında Hacı Hasan Efendi, hânelerinde huzurun temini için hâne halkına; “Eve sol ayakla girilmiş herhalde. Evde bulunan herkes dişârı çıksın da eûzu-besmele çekip sağ ayakla tekrar içeri girelim.” demiştir.8 Sünnet-i seniyyeye riâyetsizliği birtakım olumsuzlukların temelinde yatan sebep olarak görmüştür. Hastahanede yatağından kalkarken refâkatçisinin aceleyle terliğini önce sol ayağına giydirmeye çalışmasına karşı çıkarak, sağ ayağından başlayarak giydirmesi için îkazda bulunmuş, “Bunca yıldır riâyet ettiğimiz sünnet-i seniyyeyi şimdi mi terk ettireceksiniz?” demiştir.9 Hacı Hasan Efendi sünnete ittibâya yönelik hassas duruş sergilemeyi tâbîlerine de vasiyet etmiş, sünnete uyulmamasının netîcesinin seyr u sülûk yapan sâlik için bir hastalık olacağını şöyle dile getirmiştir:

Sünnete temessük edin,

Câmi, cemâate gidin,

Emir tutman ‘ihvan’ adın

Sâliklere muzırdır bu.10 

Âşık, Mâşûkunun hâliyle Hallenendir

Peygamberimizin (sav) emsâlsiz ahlâkını elde etmek Hacı Hasan Efendi için ulvî bir hedeftir. Peygamberimizin ahlâkıyla ahlâklanarak O’nunla aynîleşme çabası onda bâriz bir şekilde fark edilmektedir. Kimseye karşı düşmanlık beslememesi, kin gütmemesi, gelmeyene gitmesi, dargın olanları barıştırması, nefsi için kimseye kızmaması, aleyhinde olanlara “Yâ Rabbi! Bize muhalif olanları velâyet mertebesine eriştirerek katına al”11 şeklinde hayır duâlarda bulunması ahlâk-ı nebî ile ne kadar mücehhez olduğuna birer işârettir. Kardeşi Abdullah Dinç’e (ö.1407/1986) “Hacı Abdullah! Bize kim kırgınsa, gel onu ziyâret edelim”12 demesi nefsi için kimseyle küs durmadığının göstergesidir. Hz. Peygamber (sav) gibi ev işlerinde eşine yardım etmeyi ihmâl etmemiş, “Evlâdım! Zaman zaman annenizin salatasını ben yaparım.”13 diyerek eşlerine karşı şefkatli ve yardımsever olmalarını müntesiplerine salık vermiştir. Bağında ve bahçesinde ücretle çalıştırdığı işçiler kendisini görüp utanıp yorulmasınlar diye yol güzergâhını değiştirmiştir. Kimsenin hatâsını yüzüne vurmamış, illâ îkâz etmesi gerekiyorsa toplum içerisinde değil, özel olarak görüştüğü zaman îkâz etmiştir.14 Kişilere mevki, makam ve zenginliklerinden dolayı itibâr etmemiş, insanlara İslâmî kimlikleri çerçevesinde değer vermiştir. Nice iltifat etmediği zenginler, nice de bağrına bastığı fakirler olmuştur.15 Yine de insanlarla “incinmeme ve incitmeme” anlayışı üzerinden ilişkilerini sürdürmüştür. Bu ilişkiden bahsederken de sık sık “İncitmemek eldedir, fakat incinmemek elde değildir. Kalbe gönle sâhip olmak çok zordur” ifâdelerini kullanmıştır.16 

Hacı Hasan Efendi (ks)’in peygamber tasavvurunu şiirlerinde de yoğun bir şekilde görebiliriz. Genç yaşlarda yaptığı kutsal yolculukların birinde kaleme aldığı “Medine-i Tahire” isimli şiirinin ilk üç kıtasını örnek olarak burada zikredebiliriz.

Hacı Hasan Efendi Hz. Peygamber’e (sav) duyduğu muhabbet vesîlesiyle ve O’nu (sav) ümmetin mânevî babası olarak görmesi hasebiyle olsa gerek, Medîne’yi bir gurbet yeri değil bir anavatan, bir sıla olarak görmektedir. Hz. Peygamber'e olan aşkının ateşini yüreğinde hissetmekte ve bunun bir tezâhürü olarak Mescid-i Nebî’ye bile ilân-ı aşk yapmaktadır ki âşık için mâşûkun her şeyi kıymetlidir: 

Şükür döndük Medîne’ye,

Bir ateş düştü sîneye,

Âşık oldum şu binâya,

Muhabbet-i Muhammed’dir (sav). 

Peygamberimizin kubbe-i hadrasına uzaktan bakan Hacı Hasan Efendi (ks), kubbenin üzerine nûrun indiğini müşâhede eder. Aldığı mânevî kokunun neşvesiyle, kokuyu reyhana benzetmektedir: 

Uzaktan kubbe görünür,

Üzerine nûr salınır,

Kokudan ciğer delinir,

Ki, reyhân-ı Muhammed’dir (sav).  

Hz. Peygamber’in harem-i şerîfi olan Mescid-i Nebî’ye girmeyi merâmına nâil olmak olarak görür ve hamd eder. Bu durumu çekmiş olduğu hasretin kendisinde açmış olduğu yaraya bir merhem olarak gören Hacı Hasan Efendi şöyle der: 

Dâhil olundu Haram’a,

Hamdolsun erdik merâma,

Merhemler sürdü yarama,

O macun-u Muhammed’dir (sav).17

Sonuç olarak; Hacı Hasan Efendi’nin Peygamberimiz (sav)'e duyduğu aşkı hem sohbetlerinde hem de şiirlerinde yoğun bir şekilde görebilmekteyiz. Sünnete ittibâ konusunda hayâtında herhangi bir boşluğa yer vermemiş, Peygamberimizle (sav) aynîleşme mücâdelesinden hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Bakıldığı zaman sünnet-i seniyyeye göre yaşama gayretinin, onun en büyük zevkleri arasında olduğu tesbît edilebilir. Son derece bağlılık gösterdiği Hz. Peygamber’in sünnetine, çevresinde gerek mürîdi olsun gerekse mürîdi olmasın tüm müslümanların hassâsiyetle bağlanmasını istemiştir. Gerçek kemâlâtın, Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu ve hayâtında sergilemiş olduğu her ne varsa onları aynen hayâta aktarmakla mümkün olabileceğini savunmuştur.

Vefatının 36. yıldönümünde hasret ve özlemle yâd ederiz. Şefâatleri ümîdiyle...

Dipnotlar:

1 Enbiya, 21/07.

2 Ahzâb, 33/21.

3 Al-i İmran, 3/31.

4 Hacı Hasan Efendi, Sohbetler III, Mavi Yayıncılık İstanbul 2013, s. 9-11.

5 Hacı Hasan Efendi, a.g.e. s. 11.

6 Mehmet Sürmeli, Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, s. 90.

7 Alemdar, “Allâh'ın Kubbeleri Altında Saklı Bir Veli” Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 10, S. 111, Ocak 2003, s. 15.

8 Nazif Yılmaz, Hatıralar ve Mülâhazalar 2, s. 262.

9 Ali Ramazan Dinç, Manevî Yolculuğun Esasları, Mavi Yay., İstanbul 2002, s. 125; Abdulmelik Hakseven, “Ateş-i Hasretin Gönülleri Yaktıkça Yakıyor Efendim” Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 10, S. 99, Ocak 2002, s. 11.

10 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 46.

11 Ali Ramazan Dinç, Manevî Yolculuğun Esasları, s. 62.

12 Alemdar, “Hakk’ın Âinesi”, Yenidünya Aylık İlmî, Fikrî, Aktüel Dergi, Yıl: 13, S. 147, Ocak 2006, s. 34.

13 Sürmeli, Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı. s. 74.

14 Dinç, Manevî Yolculuğun Esasları, s.125

15 İdris Kocabaş, Nur Meşalesi Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, Mavi Yay. İstanbul 2020, s. 173.

16 Kocabaş, Nur Meşalesi, s. 173.

17 Hacı Hasan Efendi, Gönül Âleminden, s. 107.

Ocak 2023, sayfa no:  20-21-22-23

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak