Ara

Bir Nil Yolculuğu / Fatmanur Öztürk

Bir Nil Yolculuğu / Fatmanur Öztürk

Gözlerimizi kapatalım…

Yeni bir ruh yolculuğumuz başlıyor. İmkânlarımız sınırsız.

Yolculuğunuzun nasıl olacağı size kalmış.

Ama rotamız belli: Kölelikten padişahlığa uzanan Hz. Yusuf Peygamberin yaşadığı şehir: Mısır!

Ortadoğu’nun en büyük ülkelerinden biri olan Mısır aynı zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyaları arasında bir tür köprü olma özelliğine sahiptir. Firavunlar döneminden Memlükler’e,

Osmanlılardan Napolyon Fransası’na kadar birçok farklı medeniyetin ve kültürün etkilerini hala taşır. Hadi gezimizi Kahire’den başlatalım. Dünyanın yedi harikasından biri olan Keops Piramidi’ne ev sahipliği yapan bu şehir Mısır’ın başkentidir.

"Hadi! Buranın turistik denince ilk akla gelen İskenderiye Kütüphanesine gidelim. Eski kaynaklar burada 150 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder."

Bu piramidin Mısır firavunu Khufu adına bir anıtsal mezar olarak inşa edildiğine inanılır ve yapımı yaklaşık yirmi yıl sürmüştür. Mısır’ın Eski İmparatorluk Dönemi’nden kalan bu taş eser, doğa koşullarının yıpratıcı etkilerine binlerce yıl karşı koyabilmiş, gizemleri bir bir ortaya çıkarılmakla birlikte, henüz tam olarak anlaşılamamış dev bir eser olarak varlığını sürdürür. Burada her kurulan devlet önceki devletlerin yaptığı yapıların yanına kendi yapılarını yaparak şehri genişletmiştir.

Kahire’nin antik dönemlerden İslamiyet’e kadar uzanan tarihi zenginlikleri arasında, El-Ezher Üniversitesi ve aynı isimli El-Ezher Camii’dir. El-Ezher Üniversitesi 970/972'de Fatımîler tarafından İslami eğitim verilmesi amacıyla kurulmuş, dünyadaki ilk üniversitelerden biridir. El-Ezher Camii ise Kahire’de kurulmuş olan ilk camiidir. Krem rengi dış yapısıyla bizi tarihin tozlu yollarında gezdiğimizi hissettiriyor. Bu camii sayesinde şehre “Bin Minareli Şehir” unvanı verilmiştir.

Mısır’ın renkli sokaklarından geçerek İskenderiye’ye geldik. Burası Mısır’ın en mühim şehirlerinden birisi ve VII. Kleopatra, Antik Mısır’ın son Helenistik kraliçesinin doğduğu şehirdir.

Önemli bir tarihe sahip olmasının yanında ekonomik merkezdir. Hadi! Buranın turistik denince ilk akla gelen İskenderiye Kütüphanesine gidelim. Eski kaynaklar burada 150 bin cilt el yazması eserin toplandığını kaydeder. Adeta bir kitap cenneti olan buradan her köşesini hayranlıkla incelemeden çıkmamız zor oldu. Ülkenin biraz da popüler tatil noktalarından biri olan Port Said’e geçelim.

19.yüzyıldan kalma feneri, limanı, yerel pazarı ve sahilleriyle oldukça dikkat çekici. Şehre şöyle uzaktan baktığımızda bize Ortaköy’ü hatırlatıyor.

Burada Hasan b. İbrahim Ceberti ile karşılaşıyoruz. Ceberti ünlü Mısır müftüsü ve ilim adamıdır. Birçok âlimden ders alarak kendini matematik, cebir, geometri, coğrafya alanlarında geliştirmiştir. Yön tayini, açı-meyil ölçme aletleriyle derece pergelini icat eden Ceberti’nin kaleme aldığı yirmiden fazla risale eserde mevcuttur. Ceberti’yi daha fazla rahatsız etmeden onu sahilde aldığı huzurla baş başa bırakarak gezimize devam edelim.

Şimdi öyle bir şehre geldik ki burası dünyanın en ünlü turistik noktalarından biri. Tam bir dalış cenneti olan El-Şeyh şehrindeyiz.

Sizi bilemem ama dalış konusunda ben pek cesaretli değilim.

Aaa! Şuradaki renkli kanyonlara bakın. Hayır hayır. Sizi dalış fikrinden uzaklaştırmaya çalışmıyorum :)

Ama şuna bakar mısınız?

Bir zamanlar suyun altında olan bu taşlar yaklaşık 800 metre uzunluğunda. Yürüyüş içinde elverişli olan bu taşların üzerinde güzel manzaraya karşı belki birkaç poz fotoğraf çekilmek istersiniz.

Biraz daha ilerleyelim…

İşte Sina Dağı.

Burası Hz. Musa’ya Tevrat’ın verildiği yer olarak kabul edilir.

Bu dağın görkemli görüntüsünün ardından tarih boyunca Mısırlıların sosyal hayatıyla özdeşleşmiş olan Nil Nehri’ne gidelim.

Mısır ekonomisinin can damarı olan tarım Nil sularından yararlanarak gerçekleştirilmektedir. Mısırlılar bu amaçla en eski dönemlerden itibaren sulama kanalları ve barajlar yapmıştır.

Sadece ekonomik gelir kaynağı olarak görmeyip bu nehirle ilgili çeşitli bayramlar ve törenler de düzenlemişlerdir.

Bunların en ünlüsü Firavunlar Döneminden kalan ve İslâm’ın fethine kadar devam eden “Nil Gelini Töreni”dir.

Buna göre Nil’e genç ve güzel bir kız atılarak nehrin rızasının kazanılması ve ardından suyun zararsız bir ölçüde taşması beklenirdi.

Bundan başka olarak Kıptîlerin yaptıkları ve Fâtımî halifelerinin de bizzat katıldıkları “Suya Gömülme Gecesi” de önemli bir törendi. O gece Kıptîlerin çoğu suya gömülür ve bunun kendilerini hastalıklardan koruyacağına inanırdı.

Memlükler devrinde önemini yitiren bu gelenek günümüzde sadece Kıptîler arasında devam etmektedir. Nehrin belirli bir yüksekliğe ulaştığı günlerde kutlanan “Nil’in Taşması Bayramı” da Mısırlılar için oldukça önemliydi.

Gezimizi sonlandırırken Mısırın meşhur lezzetlerinden birini tadarak günü kapatalım. Birçok çeşit var fakat sizin için seçtiğim lezzet Fattah…

Pirinç, kızarmış ekmek, et suyu, sirke ve sarımsakla hazırlanan bu yemek genelde özel günlerde pişirilirmiş. Hatta burada yaşayan kadınların ilk çocuğunu dünyaya getirdiğinde bu yemeğin pişirilmesi önemli bir gelenek haline gelmiştir.

Gönlümüzü ve karnımızı doyurduğumuza göre bugünkü gezimizi sonlandırabiliriz.

Allah’a emanet olun….

Aralık 2024, sayfa no: 18-19

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak