Ara

Bir Duruşu Olmalı İnsanın; Şuurlu ve Müslümanca / Fatma Beyza Zontul - Semiha Marufoğlu

Bir Duruşu Olmalı İnsanın; Şuurlu ve Müslümanca / Fatma Beyza Zontul - Semiha Marufoğlu

İnsan önce bir şeyleri düzeltmeye kendinden başlamalıdır. Kişinin önce kendi hayâtına yönelip yoğunlaşması bir bencillik göstergesi değildir. Bilakis kendisini inşâ merkezi kabûl edip toparlanmaya başlarsa bu, zamanla çevresine sirâyet eder ve inşâ süreci bir kişiden filizlenerek halka halka genişleyip toplumu canlandırır. Her insanın içinde tutuşmaya ve tutuşturmaya her an hazır bulunan bir fitil vardır. Bu fitili tutuşturacak olan şey, bize aydınlanıp aydınlatmak misyonunu bahşeden Hakk (cc) ile yaşantımız boyunca meşgûl olmaktır. Lâkin bu hâlin canlılığını muhāfaza edebilmek pek zordur.

Meşgûliyeti korumak için hatırlatıcılar kurmak gerekir. ‘Sādıklarla ve sālihlerle berâber olun’ emrine riāyet etmekle bu büyük ölçüde mümkün olacaktır. “Ey îmân edenler! Allâh’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla berâber olun.” (Tevbe, 119.) Hemhâl olmayı tercîh ettiğimiz kişilerle kurduğumuz bağın güçlenmesi sonucunda ortak bir dâvâ ve dâvâ için mücâdele edecek bir duruş kazanmış oluruz. Asıl mesele kendimizi hakīkat dâvâsına kazandırdıktan sonra yaşantımızın mecbur kıldığı mecrâlarda da bu duruşu doğru sergileyerek bizde tutuşmuş olan fitilin alevlenmesine vesîle olmaktır. Yandık, yaktık halka halka büyüdük…

Hangi Duruş Bize Sāhip?

Her insan farkında olarak ya da olmayarak bir duruşa sāhiptir. Bunları 3 şekilde gözlemleyebiliriz:

  1. Dosdoğru ve nerede durması gerektiğinin bilincinde olanlar
  2. Yanlış bir duruş sergileyen ve bunu fark etmekten āciz olanlar
  3. Sergilediği yanlış duruşun doğru olduğunu kendisine kabûl ettirenler

Şâyet biz 1. kategoride yer almıyorsak insanların bizi çekinmeden uyarabilmesi için her zaman bir kapı aralığı bırakmalıyız. Zîrâ hem iyileşmek hem de iyileştirmek için dışarıdan baktığını görebilen gözlere ihtiyaç vardır. Sonuçta Müslüman, elinden dilinden emîn olunan ve şâhit olduğu kusûru örtüp onun īmârına çalışan kimsedir “Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhārî, Îmân 4-5, Rikâk 26.)

Bize yakışan başta kendimize olmak üzere tüm insanlığa merhamet nazarıyla yaklaşıp üslûbu koruyarak uyarmak ve uyarıldığımız vakit Ömerce duruş sergileyebilmektir. (Sahabilerden biri Hz. Ömer (ra)’in bir hatâsına şâhit olunca onu nâzikçe uyarır ve bu davranış karşısında Hz. Ömer (ra) memnûn ve mesrûr olup “Allah (cc) râzı olsun” diye karşılık verir.)

Duruş meselesindeki temel ayrım şuurlu ve şuursuzluk ayrımıdır. Bir duruş ‘şuursuzluk’ sıfatını hāiz olduğu vakit üzerimize düşen usûlünce uyarmaktır. Kardeşlik vazīfesini yerine getiren Müslüman gölgesini kimseden esirgemeyen, devinimi kendi içerisinde başlayan, zorlu her ortamda kendi olmayı başarabilen, dirençli, kanâat sāhibi ardıç ağacı gibidir.

Her ortamda kendi olmak… Kalabalıktayken, yalnızken her iki durumda da Huzūr-u ilâhî’de olduğunun pek tabii bilincinde olmak demektir. Bilakis girdiği her ortamın hâline bürünen, hakīkatin neferi olma merhalesinden hayli uzaklaşır. Bu bağlamda kişide aranan hālis ve samîmî bir niyettir. Mesele ‘toplumdaki biz’ ile ‘içimizdeki biz’in bir olma meselesidir. Sezai Karakoç’un da dediği gibi ‘Sâdece psikolojik müslümanlık, sâdece sosyolojik müslümanlık veya sâdece târih içi Müslümanlık yetmez her Müslüman önce kendi iç dünyâsında Müslüman olmalıdır.’ Kendi iç dünyâmızda Müslüman olduğumuz ölçüde bunu dış dünyâmıza yansıtırız. İç ve dış dünyâmız muvâfık olduğu müddetçe hayâtımız muvaffakiyetlerle donatılır.

Ey Rabbimiz, bizlerin iç ve dış dünyâlarını asilleştirip bir eyle, bizlere aydınlanıp aydınlatmayı nasîb eyle, bizleri ‘Şuurlu Müslüman’ duruşuna mazhar eyle..  (Âmîn)

Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allâh’a..

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak