Ara

Bir Biletle Dünyayı Dolaşmak: Çin’in Kalbinden Venedik’e / Fatmanur Öztürk

Bir Biletle Dünyayı Dolaşmak: Çin’in Kalbinden Venedik’e / Fatmanur Öztürk

Biletlerimizi aldık. Valizlerimizi titizlikle hazırlamış, yolculuk heyecanını içimize çekmişiz. Havalimanına, adeta bir film sahnesi gibi giriş yapıyoruz. Çünkü bu seferki yolculuk sıradan bir tatil değil; rotamız, Asya kıtasının dev ülkesi, kadim tarihi ve kültürel zenginliğiyle göz kamaştıran Çin.

Uçak yolculuğumuz yaklaşık on saat sürüyor. Bu uzun ama bir o kadar da keyifli uçuşun sonunda Çin Halk Cumhuriyeti’ne varıyoruz. Bize bu ayrıcalıklı yolculuk imkânını sağlayan Genç Safa organizasyonu sayesinde, başkent Pekin’e ilk adımımızı attığımız anda kendimizi çok özel hissediyoruz. Pekin, doğayla tarihin iç içe geçtiği; geçmişin ihtişamını günümüz modernizmiyle harmanlayan bir şehir.

Burada ilk dikkatimizi çeken yapı, hiç kuşkusuz Çin’in en görkemli sembollerinden biri olan Çin Seddi oluyor. Yüzyıllar boyunca ülkeyi kuzeyden gelen istilalardan korumak için inşa edilen bu duvar, sadece Çin’in değil, tüm dünyanın en etkileyici yapılarından biri. Uzaydan görülebilen insan yapımı tek yapı olduğu söylenen Çin Seddi, Allah’ın insana verdiği akıl, sabır ve azmin bir göstergesi adeta. Duvarın üstünde yürürken, sanki geçmiş zamanlara dokunuyormuşuz gibi bir his içimizi sarıyor.

Seddin ardından yönümüzü, enfes manzarasıyla bizi büyüleyen Yazlık Saray’a çeviriyoruz. Göl kenarında, kırmızı ahşap detaylarıyla dikkat çeken bu yapı; zamanında Çin imparatorları ve ailelerinin yaz aylarını geçirdiği bir mesire alanıymış. Her köşesi ince zevk ve ustalıkla işlenmiş; doğanın ortasında bir huzur vahası gibi.

Bir sonraki durağımız, Çinlilerin gökyüzüne olan inancını ve manevi bağlarını yansıtan Cennet Tapınağı. Dairesel formda inşa edilmiş bu görkemli tapınak tamamen ahşaptan yapılmış ve dikkat edin: Tek bir çivi dahi kullanılmamış. Burada gezinirken karşımıza tarihî bir isim çıkıyor: Sa’d bin Ebî Vakkas. Hz. Osman tarafından 651 yılında İslâmiyet’i Çin topraklarına ulaştırmak üzere gönderilen bu sahâbe, Asya kıtasının mânevî tarihinde önemli bir yer tutuyor. Çin’in kadim topraklarında İslâm’ın izlerine rastlamak, kalbimizi ısıtıyor.

Gezimiz sırasında öğle namazı vakti geliyor ve “Acaba burada bir cami bulabilir miyiz?” diye düşünürken karşımıza Niujie Camii çıkıyor. Renkli dış cephesi ve geleneksel Çin mimarisiyle oldukça farklı görünse de içinde tanıdık bir huzur var. Uzak diyarlarda bile secdeye varabilecek bir yer bulmak, insanı tarifsiz bir minnettarlıkla dolduruyor.

Pekin’den sonraki durağımız, Çin’in tarihî merkezlerinden biri olan Xian şehri. Burası, binlerce yıl öncesine dayanan geçmişiyle medeniyetin beşiği sayılıyor. Şehir yıl boyunca çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor ve tarih boyunca İpek Yolu’nun en önemli kavşaklarından biri olmuş. Bu şehirdeki en büyük sürpriz ise Büyük Camii. Tapınaklara benzeyen mimarisiyle ilk bakışta cami olduğunu anlamak zor; ama içine adım attığınız anda o mânevî atmosfer sizi sarıp sarmalıyor. Bahar aylarında cami avlusunu süsleyen beyaz ve pembe manolyalar ise gözlere adeta bayram ettiriyor.

Burada, Çinli bir Müslüman düşünür olan Liu Zhi ile tanışıyoruz; tabii ki fikirleriyle. Kendisi, Çin’de İslâmî düşüncenin en önemli temsilcilerinden biri olarak tanınıyor. Liu Zhi, eserlerinde İslâm’ın öğretilerini Çin bilgeliğiyle harmanlamaya çalışmış ve İslâm ahlâkının Çin kültürüyle uyum içinde olduğunu savunmuş. Adeta Çin’in Gazzâlî’si olarak anılıyor.

Bir sonraki durağımız, Shanghai. Geçmişte “Doğunun Paris’i” olarak bilinen şehir, bugün modern gökdelenleri, kalabalık sokakları ve hızlı yaşam tarzıyla Çin’in ticaret merkezi konumunda. Shanghai’a gelmişken, dünyaca ünlü akrobatik gösterileri izlememek olmaz. İzlediğimiz gösteri, sadece fiziksel yeteneklerin değil; aynı zamanda estetik ve geleneksel sanatların da bir kutlaması gibiydi. Gösteriden çıkarken görevli, kısık gözleriyle “Zaijian!” (Güle güle) diyor. Biz de gülerek “Xiexie” (Teşekkür ederim) diyoruz; elbette Google Translate’in rehberliğinde!

Doğal güzellikleriyle bilinen Guilin’de, Li Nehri boyunca yaptığımız tekne gezisi; Fil Vadisi’nden geçerken bizi bir tablo içindeymişiz gibi hissettiriyor. Nehir kenarındaki yeşilin tonları, suya yansıyan dağ siluetleriyle birleşince insan, huzuru iliklerine kadar hissediyor.

Sonraki durağımız, Wuhan. Adını son yıllarda daha çok duyduğumuz bu şehir, aslında oldukça köklü bir tarihe sahip. Doğu Parkı, Çin’in en büyük şehir parkı olmasının yanı sıra; doğal güzelliğiyle de büyülüyor. Park içindeki göletlerde açan lotus çiçekleri, Moshan Tepesi’nden izlenen manzara; doğayla baş başa geçirilen anların tadını artırıyor.

Fiziksel olarak yorulsak da, ruhen doyduğumuz bu gezide kilometrelerin bir önemi kalmıyor. Çünkü ŞIP! Şimdi İtalya’dayız.

İtalya, Akdeniz’in sanat, tarih ve lezzet dolu ülkesi. Haritadaki çizme şeklinden tanınan bu ülke, 51 UNESCO Dünya Mirası alanıyla dünyanın en zengin kültürel miraslarından birine ev sahipliği yapıyor. Başkent Roma’da, yedi tepe üzerine kurulmuş tarihî sokaklarda gezinirken; karşımıza çıkan her yapı, her çeşme geçmişten bir hikâye anlatıyor. Roma mutfağı da bu deneyimi taçlandırıyor: Makarnalar, pizzalar, tiramisu, panna cotta ve meşhur Roma dondurması gelato ile adeta bir lezzet şöleni yaşatıyor.

Karnımızı doyurduktan sonra, rotamızı Venedik’e çeviriyoruz. Kanalları, köprüleri ve gondollarıyla adeta bir masal diyarı gibi. Her adımda fotoğraf çekmek istiyor insan. Suların üzerinde süzülen gondollar, altından geçilen taş köprüler; buraya bambaşka bir ruh katıyor. Bugün, adeta arı gibi her çiçekten biraz bal aldık.

Son durağımız ise, İpek Yolu’nun en önemli merkezlerinden biri olan Özbekistan. Orta Asya’nın kalbinde yer alan bu ülke, yedi bağımsız Türk devletinden biri olarak bizim için ayrı bir anlam taşıyor. Burada yürürken, atalarımızın izlerini adeta hissediyoruz.

Bir valize sığan hayaller, bir yolculukla sınırlı değildir. Bir sonraki seyahatte belki Güney Amerika’nın renklerinde, belki Afrika’nın topraklarında buluşuruz. Kim bilir... Belki senin yanındayım, belki bir göl kıyısında hayalleri yazıyorum.

O zamana dek: Zaijian, Xiexie, Ciao ve Elveda!

Haziran 2025, sayfa no: 11-12-13

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak