Ara

Bilim Sokakta 'Sıfır Başıboş Köpek' Politikasını Destekler

Bilim Sokakta 'Sıfır Başıboş Köpek' Politikasını Destekler

Başıboş sokak hayvanları, şehir yaşamının bir parçası olmalarının yanı sıra, toplumsal sorumluluk ve duyarlılık gerektiren önemli bir konu. Bu sevimli dostlarımızın yaşam koşulları, sağlık sorunları ve toplumla ilişkileri, çözüm bekleyen ciddî meseleler arasında yer alıyor. Bu önemli konuyu anlamak ve çözüm önerileri üzerine Erzurum Atatürk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Sabuncuoğlu ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Röportaj: Muhammed Ali Baydı 

Gündemi bu kadar çok fazla meşgul eden başıboş köpek sorunu nedir? Bu sorun ne zaman başladı?

Aslında sokak hayvanları diye bir tür yok, yanlış ifâde ediyoruz. Temel biyolojide sokak hayvanı diye tanımlanmış bir tür yok. Tıpkı sokak çocuğu olamayacağı gibi sokak insanı, sokak yaşlısı olamayacağı gibi sokak hayvanı diye bir tür tanımlanmıyor. Dünyâ başıboş köpeklerden bahsediyor ve bunlara street animals demiyor. Evsiz insanlar nasıl sokaklarda yaşıyor? Köpekler de aynı şekilde asfaltın üstünde, kaldırımın üstünde işte ilçelerinin kenarında, nereyi buluyorlarsa… Bir ilçenin içerisinde, bir şehrin içerisinde, hattâ şehirden şehre hareket hâlindeler. Günde kilometrelerce yol yürüyebiliyorlar veya sokaklarda berâber sürü hâlinde koşup bulundukları yeri terk edip başka bir yere geçiş yapabiliyorlar. Hiçbir refah şartları olmayan sefil hayvanlarımız var. Bunlara da başıboş hayvanlar diyoruz.

Hayvanlar başıboş olamazlar, evcil hayvan demek evi olan hayvan demektir. İnsanın evinin yanında evi olan, insan sâhipliği altında bakımı ve beslemesi yapılan hayvanlara denir. Evcil hayvanı doğaya bıraksanız doğadan aldık diye dışarıda yaşayamazlar. Ama biz bunları ne zaman evcilleştirdik? Yüzyıllar önce bunları doğadan aldık ve kendimize alıştırdık. Kendimize muhtaç hâle getirdik. Ben onun bakımını, suyunu bile sağlamak zorundayım. İnsan sağlamak zorunda. Biz onlarla berâber yaşamaya alıştık, onların sâhibi olduk. Biz onları kendimize muhtaç kıldık. Biz de onların ürünlerine, verimlerine, işgücüne muhtaç kaldık düşünebiliyor musunuz? Savaşlarda atlar ne kadar önemliydi. Teknoloji çağında atlara artık ihtiyâcımız kalmadı ama zamânında ülkenin at varlığı demek o ülkenin askerî gücü demekti. İktidârı demekti. Tavuktan yumurtası ve etiyle yararlandık. Köpekten dostluğuyla, arama kurtarma çalışmalarındaki rehberliğiyle, görme engelli insanlara rehberlik etmesiyle yararlandık. Evcil hayvanların ne kadar sayıda olacağına insanoğlu karar verdi. Bundan 300 yıl önce at dünyâdaki belki en fazla sayıya sâhip evcil hayvandı. Şu anda at minimum seviyede. Çünkü sâdece spor amaçlı, hobi amaçlı kullanılıyor. Sağlık yönetimini de insanoğlu kararlaştırır, üreme yönetimini de insanoğlu yapar. Evcil hayvan şimdi yaşadığı doğaya geri bırakılsa yiyecek, içecek kaynaklarını bulacak içgüdülerini kaybetmiştir, artık bulamaz. Yâni evcil hayvan yanınızda, elinizin altında, kontrol altında, suyunu bile siz sağlayarak her türlü bakımı beslenmesi, güvenliği, hastalığı, üremesi insanoğlunun kontrolünde olan hayvandır.

Dünyânın bütün gelişmiş ülkelerinde sokakta başıboş, sâhibi olmayan köpekler yok. Çünkü köpek insana fiziksel olarak zarar verebilen, insana yaklaşma cesâreti gösterebilen, insanla oyun oynamak isteyen, insanı ısırma eğilimi bulunan, kendi alanını korumaya çalışan bir canlıdır. Köpeğin gezdiği her yer kendi alanıdır. Zâten hiç kimse oradan güvenli bir şekilde geçmesin diye her tarafta alan koruması yapar, yemini korur, yavrusunu korur. 42 tane çok güçlü, parçalayıcı dişleri var ve çok güçlü çeneye sâhipler. Bizim ülkemizdeki sokakta başıboş yaşayan köpekler yerli ırkların melezleri ve Türkiye'nin yerli ırkları iri ırklardır. Kangal gibi akbaş gibi. Meselâ Malta bölgesinde minicik beyaz ırklar oranın yerli ırkı. Bizim de şimdi petshoplarda gördüğümüz veya insanların sâhiplendiği cins hayvan diye bildiğimiz Malta’nın yerli ırkıdır. Orada insanın yakınlarında kayalıklarda yaşarlar. Bizim yerli ırklarımız akbaş, kangal dünyânın en büyük ırklarından. Sokakta gördüklerimiz de bunların melezleri, 2004’te 5199 sayılı kanunun getirdiği güvence ile üredikçe ürediler.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1932 yılında ilân ettiği tamime göre başıboş bütün hayvanlar kontrol altına alındı. Sâhiplilere ağızlık takıldı, tasma takıldı. Onların sâhipsiz bırakılmaması insanlara zarar vermemesi, kuduz gibi hastalıkları taşımaması, çevre güvenliği, halk sağlığı yönünde ve başıboşların da itlâf edilmesi yönünde 1932 yılında bir tamimle karar alındı. 1932’den 2004 yılına kadar bu karar geçerli oldu. Biz bu esnâda halk sağlığını ve güvenliğini koruyabildik. Sokakta bir çift köpek dahi kalsa birkaç sene içerisinde 10 binlerce sayıya ulaşabilirler. 2004’e kadar sayı biraz arttığında belediyeler o dönemki tamime göre gece hemen toplarlardı. Biz sabah uyandığımız zaman güvenli bir sokağa kavuşmuş olurduk. Ancak 2004’te 5199 sayılı kanun o dönemde Hindistan, Romanya ve Türkiye'nin kabûl ettiği bir şarttı. Diğer ülkeler böyle bir şart kabûl etmezler. Romanya, Hindistan ve Türkiye benzer târihlerde dedi ki, sokaklarımızda başıboş köpekler var. Biz bunları öldürmeyelim. Kısırlaştıralım, aşılarını yapalım, sokağa salalım tekrar. Tamam da dişlerini çekmedin, çenesi aynı kuvvetle devâm ediyor, kocaman iri kütleleri 60 kiloya varıyor. Bizim çocuklarımız kaç kilo? Çocuklarımızdan çok daha iri, ayağa kalktığı zaman insan boyuna ulaşan bir cüsse... İnsanlar korkup kaçıp kendilerini caddeye atıyorlar, trafik kazası geçiriyorlar. 2004’ten beri üredikçe ürediler. Zamanında belediyeler sayı çok azken o dönemde âcîlen bir tedbir alsalardı kısırlaştırma yönünde, popülasyon bu seviyeye gelmezdi ama 2006-2007 civârında birkaç yıl içerisinde köpeklere kısırlaştırma olmayınca baş edilemeyecek bir seviyeye ulaştılar. Şimdi gelmişiz 2024 yılında hâlâ kısırlaştırmadan bahsediyorlar. Biz kısırlaştırma trenini 2006-2007 civârında kaybetmiştik zâten. O günden sonra istediğin kadar kısırlaştırma yap bu kocaman bir okyanustan maşrapayla su boşaltmaya benzer. Bu şekilde okyanusu bitiremezsiniz kısırlaştırmayla, kaldı ki kısırlaştıracağınız hayvanı nereye bırakacaksınız? Tekrar sokağa. Bütün tehdit aynen devâm ediyor. Üstelik kısırlaştırılmış hayvanda da kuduz olur, kısırlaştırılmış hayvan da saldırır. Dolayısıyla 2004’ten beri aslında yaşadığımız trajedi bu. Sene oldu 2024, yanlış hatırlamıyorsam 85 üstü ülkede kuduz yok. İnsanda ve çiftlik hayvanlarında kuduz görülmüyor. 70 küsur tane gelişmemiş ülkede de başıboşluk olduğu için kuduz vakalarına rastlanıyor. Türkiye de bunlardan bir tanesi. Şu anda kuduz bölgesi. Şu an 16 ülke, vatandaşlarına Türkiye'ye giderken uyarıda bulunuyo orada kuduz vakaları, başıboş köpekler var diye. Hattâ İncirlik’te Amerikan üssünde askerlere uyarılarda bulunuldu biliyorsunuz. Köpeklere yaklaşmayın, yem vermeyin hem fiziksel saldırıya uğrayabilirsiniz hem mikrobiyolojik ve parazitolojik yönden sağlığınız riske girebilir diye. Bizim ülkemizde 2022’den bu yana yaklaşık 90 insanımız rahmetli oldu. Bizim çocuklarımız bu şartlar altında okula gitmeye çalışıyorlar, engellilerimiz dışarıdan sapasağlam tek parça hâlinde eve gelmeye çalışıyorlar. 2023 yılı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü verilerine göre 438 bin kişiye kuduz şüphesi ile aşılama başlatılmış. Her bir insana 4 doz aşı yapılmış. Bir doz da tetanoz aşısı yapılmış. Çünkü her ısırık aynı zamanda tetanoz riski de taşır. Yine köpeklerin dışkısında bulunan yumurtalardan insana geçen hastalıklar da var. Bu yumurtaları biz ağız yoluyla aldığımız zaman gözle görülmeyen milyonlarca paraziti vücudumuza almış oluyoruz. Oyun parklarında, bahçelerde her tarafta köpek dışkısı dolu. Bunların rüzgârla havaya karıştığını düşünün, çocukların kişisel hijyenlerine dikkat etmediğini de düşünürsek ellerini ağzına götürdüğü an parazitleri vücûduna alıp ince bağırsaklarından kan dolaşımına dâhil oluyor o yumurtalar. Bazı organlara gidip yerleşiyorlar. Orada içi su dolu kistlere dönüşüyorlar. Hayâtî organlara zarar veriyorlar ve bu kistlerin içeride patlaması veya operasyon esnâsında patlaması çok güçlü antijene mâruz bırakmış oluyor hastayı. Bir kardiyolog hekimimizin karnında bu kist patlıyor ve vücûdu şoka girip rahmetli oluyor. Bu çok trajik olay tıpkı Bangladeş’te olduğu kadar Türkiye’de de görülüyor. Bangladeş seviyesindeyiz. Köpeklerden insana geçen hastalık insidansı var. Böyle trajik bir durum. Sayın Cumhurbaşkanımız, AK Parti Grup toplantısında benim anlattıklarımın aynısını anlattı. Sayın Cumhurbaşkanımız her şeyin farkında. Kendileri bu konuda son derece kararlı sokakta başıboş köpek olamaz diyerek. Bazı belediyeler bu sözü tâlimat olarak kabûl etti ve başıboş köpekleri toplamaya başladılar. 2 senedir toplama yapan belediyeler var. Türkiye'de çok temiz birkaç şehir var ama diğer şehirlerde kampüsler, şehrin merkezleri, şehrin çevre mahalleleri, ilçeleri her tarafı köpek kaynıyor.

Hocam bu sorunun körüklenmesinde mama firmalarının, üretim yapan çiftliklerin etkileri var mıdır?

Belediyeler sâdece deliler gibi mama ihâlesi yapıyorlar, köpek yemine mama diyorlar. Bunun hayvanları sevdikleri anlamına geleceğini zannediyorlar. Bunu iddia eden sâdece köpekseverler. Çankaya belediyesinin mart 2024 yılında satın almak için ihâle açtığı köpek mama miktarı 450.000 kg. Ayrıca kurtarma dernekleri hayvan kurtarma organizasyonları yapıyorlar. Ağzı, gözü, yüzü tamamen tümör dolmuş hayvanı vitrine koyup tedavisi için para istiyorlar. Bu hayvanı yaşatmak zulüm, aldığı her nefes zulüm. Devâsâ paralar dökülüyor, harcamalar yapılıyor. Çünkü onu dilendiriyorlar. Hayvanın kemiği paramparça, hayvanın tek başına veya yardımla bile nefes alması zor, mümkün değil. Hayvan koma hâlinde ama devâm ediyorlar. Bu hayvana zulümdür. Yazın Türkiye'nin sıcaklığı 30 derece üstü. Biz nasıl elimizde suyla geziyoruz? Sokakta başıboş gezen hayvanlar susuzluktan kırılıyorlar. Bu hayvana zulümdür ama kalkıp diyor ki hayvanların yanındayım. Sâhiplen diyor Cumhurbaşkanı, sâhiplenmeye kimse yanaşmıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı barınak yaptım gelin bize yardım edin diye çağrıda bulunuyor. Çünkü hayvan bakımı zor iştir. Dışkıları temizlenecek, suları değiştirilecek, yemleri dağıtılacak. Bir kişi bile gelmediğini söylüyor. Ankara'da da birçok hayvansever dernek var üstelik. Şanlıurfa'dan götürülenler de Ankara'ya gitti. Ankara bu anlamda çok yoğun.

Ayrıca hayvanseverler gösteri düzenliyorlar, yok sokakta yanındayım, sokak canlarımıza kimse dokunamaz diye ama devletin sokak canı olmaz, devletin can dostu olmaz. Benim olur, benim bahçemde yaşayan köpeğim var meselâ. İnsanın can dostu olabilir. Ben istersem bahçeme koyun koyarım, istersem köpek bağlarım. Köpeklerin olduğu bahçelere neden dikkat köpek var uyarısı yapılıyor? Bu şekilde bizim sokaklarımıza her metre başına dikkat köpek var mı yazacağız? Otoyollarımız, demiryollarımız köpekler tarafından istilâ ediliyor. Yol kenarında köpek beslemesi yapıyorlar ve bunu dünyânın en önemli markalarından bir otomobil markası yapıyor. Kendi ülkesi Japonya’da yapsın görelim. Ama burası insan hayatının önemli olmadığı bir ülke değil mi? Sen nasıl yol kenarında besleme yapmaya finansör, sponsor olursun? Bizim jandarmamız yolda besleme yapıyor, böyle görüntüleri var. Karayolunun yanına yemleri dökmüş orada hayvan besliyor. E biraz sonra kazâ olacak yine sen gideceksin oraya müdahale edeceksin orada insan ölecek. Hatay'da bir depremzede motosikletiyle takla atıyor tabii köpek saldırısıyla. Bir çocuğun dün cenâze töreni düzenlendi. Antalya Akseki'de Ramazan'ın son cuması kabristan ziyâretine giden sağlıklı 85 yaşındaki bir teyze evinin önünde 3 tane başıboş köpek tarafından paramparça edildi. Kadının naaşının parçalarını topladılar. Adana’da bir teyze sabah erkenden sıcak olmadan soğan toplamaya gidiyor. Kendi tarlasında 3 köpek teyzeyi paramparça ettiler. 72 yaşında teyzenin parçaları toplanarak defnedildi. Biz ne yaşıyoruz, bu nasıl bir akıl tutulması, bir yandan bakıyorsunuz ki devlet kurumlarının yetkilileri sokakta başıboş köpeklerin yanında poz veriyor. Siz çocuklarımıza zarar veren bir türün sokakta kalmasını destekliyorsunuz. Bu sokaklara mayın döşemekten farksız bir durum. Bunu kim milletine yapabilir? Bizim için bir çocuk ne demek? Bir çocuğun saç teli nedir? Bu adamlar kalkıp köpek üzerinden ben çok merhametli bir insanım, ben çok şefkatli bir insanım, bak ben de modernim, aydınım hayvanlara eşit yaşam hakkı istiyorum diyorlar. Sen hayvanlara eşit yaşam hakkı iddiasındasın da midendeki pirzola hangi hayvana âit? Hayvanlara eşit yaşam hakkı diyorsun sivrisinekleri ilaçlıyorsun, fareleri öldürüyorsun. Hayvanlara eşit hak dediğin köpek. Çünkü paganın âdetlerine göre köpek kutsal bir hayvan. Bunların köpeğe bir şekilde bir zaafı var ve kocaman mideli doymak bilmez bir hayvan. İstediğiniz kadar yem verin yemeğe devâm eder. Mama çarkını döndüren bir hayvan. Neden kedi umurlarında değil? Başıboş köpekler Türkiye'de günde onlarca yüzlerce kediyi canlı canlı parçalıyor, can çekişerek ölüyorlar. Sen niye kedinin peşinde değilsin? Geçenlerde bir ceylan yavrusuna saldırmış. Hareket eden neyi bulsa saldırıyorlar. Gece biz uyurken tilki giriyor şehirlerimize, sokaklarımıza çünkü şehirlerin, ilçelerin bir adım ötesi yaban hayatı başlar. Yaban hayattaki tilkinin kuduz olma ihtimâli çok yüksek. Köpek, tıpkı kediye musallat olduğu gibi tilkiye de musallat oluyor. Tilki gelip köpeği bulmuyor. Köpek gidip tilkiyi buluyor. Uykudayken bile fark eder etrafındaki hareketliliği. Peşine düşüyor, musallat oluyor, boğuşuyorlar. Tilki kendini korumak için, sivri dişleriyle onu ısırıyor. Tilki kuduzsa buyurun yeni bir kuduz köpeğimiz var. O gidiyor sokaktaki, mahalledeki diğer köpekleri ısırıyor, onlarla boğuşuyor salya teması yapıyor. O da aldı kuduzu işte bu şekilde yayılmaya başlıyor. Ben tilkiyi ne zaman görürüm? Görsem de tilki benden kaçar. Kuduz olsa da kaçar olmasa da kaçar ama köpek benim kapımı açtığım, sokağa adım attığım an karşıma çıkar. Dünyâ Sağlık Örgütü verilerine göre Asya ve Afrika'daki kuduz vakalarının %99’u köpekler tarafından insana taşınıyormuş. E biz bunu 1880’lerden beri biliyoruz. Türkiye'de bununla ilgili ciddî çalışmalar var. Türkovac aşısını veterinerlerimiz buldu. Kısa bir zamanda güvenli inaktif bir aşı ürettiler. Yarın ihtiyâcımız olsun hemen çalışmalarla üretime geçip hepimizi birçok hastalıktan koruyabilirler. Bizim çok fazla veteriner hekimimiz var. Bir de Amerika'da kuduzun yarasa formu varmış. O kırk yılın başı olur. Yarasa dolu bir mağaraya girersiniz. Yarasalar kuduz belirtisi göstermeden kuduz virüsü taşıyan memelilerdir. Yoğun bir yarasanın olduğu bir mağara düşünün. Onlar nefes alıp veriyorlar, nefesleri içerisinde damlacık şeklinde sıralar var. Vücut sıvısı içerisinde de virüs var. Sizde o mağarada bir süre kalır, nefes alırsınız. Burun mukozanızdan akciğerlerinize iner, virüsü bu şekilde alırsınız. Nâdir bir durumdur. Amerika'da böyle gerçekleşir. Gelişmiş bir ülkede kuduz vakası böyle gerçekleşir.

Gelişmiş ülkeler bu sorunun üstesinden nasıl geldiler?

Bütün batı ülkeleri sâhiplendirir veya itlâf eder. Sâhiplendirilme ve köpekle yaşamak o kadar yerleşmiş ki orada onlar için âileleriyle yaşamak değil de köpekle berâber yaşamak daha önemli. Orada bir köpek sâhiplendirilmeye çıktığı an kapılır. Zâten az miktarda var ve hepsi sâhipli. Diyelim ki birinin sâhibi öldü. Köpeği barınağa bırakırlar. Barınakta ilâna çıkılır, şartlar söylenir. Orada neredeyse uyutmaya köpek kalmıyor. Türkiye'de de sâhiplendirme ilânları oluyor. Hemen o küçük cins dediğimiz köpeklere sâhip çıkılıyor. Ama sokaktakilere de bakacağız. Türkiye'de çok sayıda hayvansever olduğunu iddia ediyorlar. Milyonlarla ifâde ediyorlar. Buyursunlar sâhiplensinler. Türkiye'de de 4 milyondan fazla başıboş köpek var. Çifter çifter sâhiplensinler, evlerine alsınlar. Devlet de kısırlaştırarak ve çipleyerek teslîm edecek, terk edilmesinde de çok ciddî cezâlar vermeli. Köpekleri evlerinde, yanlarında olsun sokaklarda değil. Sokaklar köpeklerin doğal yaşam alanı değil. Sokakta bizim çocuklarımız var ve sokaklar insanlar için… Türkiye’nin de artık gelişmiş ülkelerdeki gibi sıfır köpek politikasına geçmesi gerekiyor. Hindistan devâm edecek. Romanya 2013’te geçti. Berâber imzâlamışlardı ya hani biri 1999’da birisi 2002’de imzâlamış. Türkiye de 2004’te imzâladı. O dönemde imzâ atan Sayın Cumhurbaşkanımız da ısrarla o kanunun altını çizerek işe yaramadığını ifâde etti. Kısırlaştırmayla biz bu işi çözemedik dedi. 20 senedir bunu denedik elimizden geleni yaptık, buna binâen yasa yaptık ama olmadı dedi. Artık başka yollar denenmeli. Zâten şu andaki popülasyon kısırlaştırmaya uygun değil. Romanya âcil bir kararla mecliste kanunu iptâl etti ve Avrupa'daki uygulamalara göre bir sıfır başıboş köpek politikasına geçtiler. Hindistan’da ölümler her gün artıyor. Hastanelerin içinde, hasta yataklarının altlarında yatıyorlar. Yılda 20-30 bin kişi kudurarak ölüyor. Umurlarında mı? Değil. Kime kurban veriyor? Tanrısına, pagan inanışına. Biz Hindistan mı olalım? Şimdi onlarda evcil hayvan diye sâdece köpek yok. Bir de inek var. İnekler sokakta doğum yapıyorlar, sokakta yatıyorlar. Dükkânların içlerine girip çıkıyorlar. Böyle ilkel bir tablo var karşımızda. İnekten de insana geçen bir sürü hastalık var. Meselâ sığırlarla ortak tüberkülozumuz var. Şimdi Hindistan'a dönüp bakalım halkının çok önemli bir kısmı tüberküloz. Çok önemli kısmı ise kist hidatik'i köpekten almış. Birileri zengin olsun, birileri köşeyi dönsün, birileri mama ticâreti yapsın diye biz Hindistan'a mı dönüşelim? Türkiye’nin kuduz mihrakları var, kuduz endemik bölgesi olmuşuz. Bu gidişe dur dememizin tek yolu var. Sıfır başıboş köpek politikası.

Bu problem karşısında halkımıza düşen görev nedir? Hayvanlara karşı nasıl davranmalıyız?

Hayvan hakları hukûken yanlış bir terminoloji. Bunlar hukuk ilminde de, veterinerlik ilminde de dünyâda da karşılık bulmayan ifâdeler. Hayvan refâhı vardır. Biz insan olarak onları işkenceye, zulme, açlığa, susuzluğa, ağrılara, hastalıklara mâruz bırakmamalıyız. Hem vicdânen hem ilmen. Onlara ideal çevreyi sağladığımız, ideal barındırma şartlarını sağladığımız duruma hayvan refâhını sağlama durumu diyebiliriz. Önünde her dâim temiz bol suyu olacak, hiçbir ağrı, hastalık, sancı, travma, yara yaşamayacak. Başını soktuğu, kendini âit hissettiği bir yuvası olacak. Her gün sabah kalktığı yerde gece yine yatacak bir rutini olacak. Her türlü riske açık bir şekilde sokakta yaşamayacak, refah şartlarını bu şekilde sağlamak durumundayız. Şimdi siz sokağa atıyorsunuz, e sokakta yanındayım diyorsunuz. Hangi refâhı sağladın? En azından veterineri kimler biliyorlar? Hayvanla 2 gün geçiren herkes bilir ki sokakta hayvan yaşayamaz, sokakta sürünür ve nitekim sürünüyorlar. Berâberinde en önemlisi insanlara zarar veriyorlar. O yüzden bir an önce kontrol altına alınmalı. Sokaklardan toplatılmalılar.

Bu noktada çözüm önerileri neler olabilir?

Şimdi ben başıboş köpeği salmışım sokağa. Hoş demek bile neredeyse yasak. Anlatabiliyor muyum? Köpeği kutsayan bir bakış açısı bulaşıcı bir şekilde popüler kültür adına insandan insana yayılıyor. Karnında pirzolayla köpeğe sevgi pıtırcıklığı yapıyorsun. Sonra çok merhametli, iyi bir insan oluyorsun. Çocukların sokakta adım atamıyorlar korkudan. Durmadan insanlarımızı kaybediyoruz. Öncelikle kısırlaştırma çözüm değil. Sokağa geri bırakacağız. Ne anladım? Bilim sokakta 'sıfır başıboş köpek' politikasını destekler. Nasıl sokakta başıboş inek olmaz, nasıl koyunlar gezemez, köpek de gezemez dolayısıyla. Hayvanı sokaktan aldık barınağa. Peki barınakta kısırlaştırmanın anlamı ne? Üremesini istemediğimiz hayvanları dişi-erkek ayrı tutarız barınaklarda. Dişi erkek ayırdığın zaman kısırlaştırmana gerek yok zâten orada aynı cinsiyetler bir arada tutulacaklar. Henüz yasa tasarısı netleşmedi ama sâhiplendirme gibi bir planı var devletin. Hayvanlar elbette kısırlaştırıp sâhiplendirilmelidir. Çünkü biliyoruz ki bu işi ranta çevirebilecek insanlarımız var mı? Var. O yüzden onlara teslîm edilirken üreme fonksiyonları ortadan kaldırılmış köpekler teslîm edilmelidir. Cumhurbaşkanımız tam da bunu anlattı. Kısırlaştıracağız, sâhiplendireceğiz. Sonrasını bilmiyoruz, bu süreç büyük bir mâliyet gerektiriyor. Bir kere mama mevzuunu kesmemiz lâzım. Mama da değildir, köpek yemidir. Biz de yanlış kullanıyoruz, bizim de ağzımızı alıştırdılar. En büyük mâliyet de barınak ve yem mâliyeti. Bu köpekler devletin köpekleri. Sâhipsiz olan her şey devletindir. Devlet isterse ömrünün sonuna kadar besler ister barınak yapar. Bizim vatandaş olarak talebimiz sokakta bir tâne bile başıboş köpek olmaması. Biz bunu başarabiliriz. Cumhurbaşkanımız ne dedi? Sokakta başıboş köpek olmaz, olmayacak. Bunun için biz de meclisten en kısa zamanda mevcut kanunun değişimine yönelik bir çalışmanın sonucunu bekliyoruz ki yaz ayları geldi, insanlar dışarıdalar. Bir an önce bu sorundan kurtulmalı, sokaklarda sıfır başıboş köpek politikasına geçilmelidir. Yâni her bir şehirde 3 tane köpek bıraksak birkaç sene içerisinde binlerce sayıya ulaşacaklar. Hem de o 3 köpek gece gelen tilkiyi bulacak ondan yine kuduzu alacak. O kadar çok ölüm, o kadar çok trafik kazası, yola fırlama olayı… 100 km. hızla gidiyorsunuz, bir köpek karşıdan karşıya geçmek istiyor. Böyle bir felâket olabilir mi? Bu necip milleti nasıl böyle bir duruma mâruz bırakabiliriz? Cumhurbaşkanımızın kararlılığı ile bu olay çözülecek. Biz ona güveniyor, inanıyoruz inşâallah. En kısa zamanda Türkiye bu başıboş köpek belâsından, felâketinden ve kâbusundan kurtulmuş olacak.

Temmuz 2024, sayfa no:22-23-24-25

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak