Ara

Bayrampaşa'nın Sembolü: Asâkir-i Mansūre Hastanesi

Bayrampaşa'nın Sembolü: Asâkir-i Mansūre Hastanesi

Fetih sırasında karargâh olarak kullanılan ve önemli anlara şâhitlik yapan bölgede, Maltepe Askerî Hastanesi dışında kültür mîrâsı sayılabilecek pek fazla eser gözlemleyemedik. Cihan pâdişâhı Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından Bayrampaşa’da inşâ edilen su terâzilerinden ve su maslaklarından günümüze pek az iz kalmıştır. Bu sebeple yazımızda hâlen ayakta kalan ve işlevsel durumda olan Maltepe Askeri Hastanesi hakkında az da olsa mālûmât vermeye çalışacağız.

Okul tātillerinde Beyoğlu, İstiklâl Caddesi'ndeki çay ocağımızda çalıştığımız zamanları saymazsak sigortalı olarak bir işte çalışmaya 1983 yılında Bayrampaşa’da, Gümüşsuyu-Litros Yolu’nda bir iş yerinde başladım. Yarım düzine farklı iş kolunda çalıştıktan sonra 1989 yılında āile şirketimiz olan basımevinde karar kıldım ve 2014 yılında buradan emekli oldum. Emekli oldum derken öyle bildiğiniz türden bir emeklilik değil, kâğıt üzerinde emekliyiz. Bu hususta pîrimiz Eyüp Sultan hazretleridir. Zîrâ o seksen yaşını aşmış olduğu halde Peygamber Efendimiz’in (sav) müjdesine mazhar olabilmek ümîdiyle İstanbul surlarına dayanmıştı. Sâdece ticârî olarak, matbaacılık mesleğime son verdim. Yoksa hayâtım boyunca Cumartesi ve Pazar günleri dahi evde oturduğumu hatırlamam. 2015-2019 yılları arasında Yeryüzü Mühendisleri isimli bir sivil toplum kuruluşunda çalışmaya başladım. Bu tarz işlerin, uğraşların tabiatıma daha uygun olduğunu düşünüyorum. 

İstanbul’un pek çok noktasını dolaşıp, aradan 34 yıl geçtikten sonra yolumuz yine Bayrampaşa ile kesişti. Yeryüzü Mühendisleri dernek merkezimiz, Topkapı-Maltepe caddesinde bulunuyordu. Cuma günleri namaz için mütemâdiyen Bayrampaşa Hoca Hayri (Merkez) Câmii’ne giderdim. Târihî bir hüviyeti olmasa da mīmârîsi ve ferahlığıyla insana huzur veriyor bu mekân. İmam ve müezzin efendiler hakīkaten kıymetli insanlar. Hutbeden önce yarım saat sohbet her dâim vardır bu câmide. Ama ne sohbet. Bitmesini istemeyeceğiniz ve gözünüzü kırpmadan saatlerce dinleyebileceğiniz bir sohbet! Rabbim böyle hatiplerin sayısını artırsın… 

Târihî Mezar Taşlarındaki İnceliği Anlamak

Dernek merkezimiz Merkezefendi semtinden Bayrampaşa-Maltepe’ye taşınalı yaklaşık bir yıl olmuştu. (2017) Vakit buldukça bölgenin târihî dokusuyla ilgili incelemelerde bulunuyordum. Bayrampaşa’nın Topkapı cihetinde önemli târihî mezarlıklar var. Bu mezarlıkların büyük bölümü yol yapım çalışmaları sırasında yok olup gitmiş. Oysa mezar taşı manzūmelerinden oluşan, 16 sayfalık küçük bir kitapçığı da elimize ulaşan emekli albay rahmetli Enver Tunçalp, Maltepe mezarlıklarını ne de güzel anlatıyordu. 1930-1932 yılları arasında Maltepe Askeri Lisesi’nde okumuş. Mezar taşlarına olan ilgisinin okul yolu üzerinde yer alan bu mezarlıklar arasından gidip geldikçe oluştuğunu anlatıyor. Mezarlıklara özel olarak gezi düzenlediklerini, bu gezilere meşhur Tāhirül Mevlevî’nin (Tahir Olgun) ve Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır’ın refâkat ettiğini de yine bahsettiğim kitapçıktan öğreniyoruz. 

“Mezar taşları muazzam bir sergi hâlinde idi. Heykel sergisi, resim sergisi, elişi sergisi hep bir arada… Her kademedeki kişiler için ayrı biçimde oyulmuş ve şekillendirilmiş taşlar. Kavuklu, fesli, sarıklı başlar… Çocuklar için hakīkaten zarif ve işlemeli sütunlar, hātun kişiler için oya oya, yazma yazma, tül tül mermerler… Târihî mezar taşlarındaki inceliği anlamak kolay bir şey değil, bunların hepsi birer sanat eseri… Hele kitâbeleri, en güzel motifli bir şiir sergisinden daha hoş ve mānâlı… Hiç unutmam Divan Şâirlerinden meşhur Nahifi’nin mezarı da yolumuzun üzerinde idi…” (Enver Tunçalp, Mezar Taşları ve Manzum Kitâbeler, Ankara, 1971) Bütün arama-tarama faaliyetlerime rağmen şâir Nahifi’nin mezarını bulamadım. Belki de bahsettiğimiz üzere yol yapımı esnâsında kaybolup gitti. Kim bilir?!.. Mezar taşını bulamadım lâkin bu gezilerim esnâsında, mezarlık duvarının dibinde, burgulu antik porfir sütundan dönüştürülmüş, evrensel iyiliğin sembolü, fazīlet ve zarâfet ābidesi bir sadaka taşına rastladım. Bu bize bir nevi tesellî oldu…

Bayrampaşa ve Çiftlikler, Bağlar, Mesire Yerleri

Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul’u kuşatması sırasında, askeri yığınak ve karargâh yeri olarak seçilen Bayrampaşa, daha sonra savunma amaçlı kullanılmış, bölgeye askerî hastane, kışla ve sığınaklar yapılmıştır. Dikkat edilirse günümüzde Yıldız Teknik Üniversitesi yerleşkesi olarak kullanılan Davutpaşa Kışlası ve yakın zamanda “Şehir Müzesi/Kütüphane” olarak faaliyet gösterecek olan Rami Kışlası da aynı aksta bulunuyor. Askerî varlığın hüküm sürdüğü bölgede 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar bu durum pek değişmemiştir.

Bulgaristan’ın Filibe şehrinden göç eden ve bugün Bayrampaşa dediğimiz yöreye ilk yerleşen göçmen grubuna tarım için ayrılan bölgede bağcılık yapılmış, sağmal inekler yetiştirilmek üzere Velibey, Ferhatpaşa ve Cicoz adlı çiftlikler kurulmuştur. Buradaki çiftliklere nispetle bölgenin ismi “Sağmalcılar” olarak zikredilmeye başlanmış. İstanbul halkının 1950’lere kadar mesire yeri olan ve gelenlerin istedikleri kadar üzüm yedikleri, ancak dışarıya çıkartamadıkları meşhur "Numunebağları" burada yer almaktaydı. Artık bağ-bahçe hak getire. Şehir, doğuda İzmit'e, batıda ise neredeyse Edirne’ye ulaştı. Yeşil nâmına ne varsa yutuyor beton yığınları. Mecidiyeköy’ün dutlukları, Eyüp Sultan’ın kayısı ve şeftalisi artık hikâye kitaplarında kaldı. Heyhat ki pazarcılarımız, manavlarımız hâlâ “Çengelköy bademleri tâze geldi” diye avaz avaz bağırmakta!.. 

Sağmalcılar Adı 1971’de Bayrampaşa Olarak Değiştirilmiş

Vaktiyle Mimar Sinan tarafından İstanbul’un su ihtiyâcını karşılamak maksadıyla döşenen su kanalları yakın döneme kadar semtte faal imiş. Yeni inşâ edilen binâların atık su ve tuvalet tesisatlarının yanlış bağlanması sebebiyle ortaya ādetâ bir fâcia çıkmış. Su kanallarına bağlı mikroplu çeşme sularının bölge halkı tarafından kullanılması sonucunda semtte kolera salgını çıktığı ve pek çok insanın bu salgın dolayısıyla hayâtını kaybettiği eski İstanbullular tarafından biliniyor. Zaman içerisinde Sağmalcılar adı zihinlerde kolera sözcüğüyle eş anlamlı hâle gelmiş. Bu durumdan duyulan rahatsızlık sebebiyle, IV. Murad’ın sadrazamlarından Bayram Paşa’nın zamânında burada bir çiftlik sāhibi olmasından ilham ile Sağmalcılar adı 1971’de Bayrampaşa olarak değiştirilmiş. 

Göç Dalgası, Bugünkü Bayrampaşa’nın Oluşmasında Etkili Oldu

Geçtiğimiz yüzyılın başlarında Osmanlı’nın Balkan hâkimiyetinin sona ermesiyle birlikte on binlerce Müslüman Balkan coğrafyasından, İstanbul ve Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. 1927’de Bulgaristan’dan başlayan, 1950’lerde Makedonya’dan gelen insanlarla artan ve 1960’lı yıllarda Yugoslavya’dan göç eden Boşnaklarla doruğa ulaşan göç dalgası, Bayrampaşa’nın değişim ve dönüşümünde, sosyo-kültürel altyapısının oluşmasında ziyâdesiyle etkili olmuştur.

Bunun bir yansıması olarak Bayrampaşa Belediyesi her yıl Ramazan ayında “Kardeşlik Sınır Tanımıyor” sloganı ile Müslümanların yaşadığı Balkan ülkelerine sefer düzenliyor. Farklı branşlarda sanatçıların yer aldığı ekip Ramazan boyunca çeşitli etkinlikler düzenliyor. Mobil mutfak ile iftar programları düzenleniyor ve bu vesîleyle kardeşlik bağları diri tutulmaya çalışılıyor. Bir sivil toplum kuruluşunun dāvetiyle 2012 yılında Bulgaristan, 2013 yılında ise Bosna Hersek’te bulundum. Kurban Bayramına denk gelen bu günlerde Balkanlar’ın bu iki önemli bölgesinde köy köy, kasaba, kasaba dolaştık. Oradaki kardeşlerimizin durumunu daha yakından gözlemleme fırsatımız oldu. Bu da Bayrampaşa nüfus yapısının önemli bir bölümünü oluşturan göçmen kardeşlerimizle ünsiyetimizin ziyâdesiyle artmasına vesîle oldu. 

Balkanlardan gelen göç dalgasına 1950’li yıllarda Vatan ve Millet caddelerindeki istimlâk sonucu gerçekleşen zorunlu göçü ve 1989 yılında Bulgaristan’dan gelen yeni bir göç dalgasını da ilâve etmeliyiz. Bu dış göçlerin yanı sıra Türkiye’de 1950’den itibâren kendini gösteren şehirleşme gerçeğine bağlı olarak, Anadolu’dan İstanbul’a göç eden insanların bir bölümü yerleşim yeri olarak Bayrampaşa’yı seçmiştir. İnsan gücü, potansiyeli hesâba katılarak bölgeye 1950’li yıllarda yapılan fabrikalar, Bayrampaşa’nın yerleşim alanı olarak tercîh edilmesinde daha da etkin bir rol üstlenmiştir. Bir zamanlar Eyüp ilçesine bağlı bir semt olan Bayrampaşa, günümüzde 300 bine yaklaşan nüfûsu, kendi kendine yeten dinamik yapısı ile İstanbul ilçeleri arasında hakīkaten farklı ve önemli bir yere sāhiptir.

Maltepe Askeri Hastanesi, Nâm-ı Diğer Asâkir-i Mansūre Hastanesi

Yapı, 1827 yılında Sultan II. Mahmud Han'ın emri üzerine, civârında bulunan Davutpaşa ve Rami kışlalarındaki hasta askerlere hizmet vermek maksadıyla askerî hastane olarak inşâ edilmiştir. Maltepe Hastanesi, adını bulunduğu mevkiden almıştır. Hastanenin planlanması, kadrosu ve kontrolü II. Mahmud Han'ın hekimbaşı olan Mustafa Behçet Efendi tarafından 1242/1826 târihinde yaptırılmıştır. Balyan āilesine mensup ve Osmanlı hassa mīmarlarından olan Krikor Amira Balyan, hastaneyi ahşap-taş karma sistemle inşâ etmiştir. "Asâkir-i Mansūre Hastanesi" adı ile de anılmıştır. Binâ dört cephelidir. Orta yerinde büyük bir avlusu vardır. Ön cephesi tek, öteki yönleri ikişer katlıdır. Tavanları yüksek, odaları ve koğuşları geniştir.

Giriş kapısı Türk-rokoko tarzında mermerden inşâ edilmiştir. Gâyet görkemli ve muhteşemdir. Nizamiye kapısının üzerinde Haşim imzālı “Tuğra-i Hümâyun”, “Besmele-i Şerif” ve celi hat ile Nahl sûresi 69. âyet-i kerîmesinin bir bölümü yer almaktadır: “fîhi şifâun linnâs” (Onda insanlar için şifâ vardır.) Âyet-i kerîme, tıpkı İstanbul Üniversitesi’nin giriş kapısı üzerinde bulunan yazı gibi 100 metre mesâfeden bile okunabiliyor. Kapının her iki tarafında Yesarizâde Mustafa İzzet Efendi’nin yeşile boyanmış ta’lik yazısı ile “Çaresaz-ı derdimendan Hazret-i Mahmud Han” dizesi ile başlayan ve “Cism-i Han Mahmud ola asattan dâim masun” dizesi ile sona eren 32 beyitlik bir kitâbe bulunmaktadır. 

Hastanenin Matbaası da Varmış

İstanbul’da ortaya çıkan kolera salgınlarında önemli bir tedâvi merkezi olarak hizmet veren 600 yatak kapasiteli Maltepe Askerî Hastanesi, 1853-1856 yıllarında çıkan Kırım Savaşı sırasında Fransız askerlerine hizmet vermiştir. II. Abdülhamid Han’ın oldukça önem verdiği bu hastane 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında önemli bir merkez olmuş ve yatak sayısı 1000 adet olarak düzenlenmiştir. Bu sâyede zamânın en büyük ve iyi işleyen askerî hastanesi olmuştur. Merve Pabuççu, “Osmanlı Devletinde Askerî Hastaneler” isimli makālesinde Gül Akdeniz ve İbrahim Başağaoğlu’na atıfta bulunarak hastane ile ilgili şu bilgileri verir: "1831 yılında hizmete giren Maltepe Askerî Hastanesi cerrahhânesinden uzman cerrahlar yetiştirilmeye başlanmıştır. Ayrıca Maltepe Asker Hastanesi’nin tıpla ilgili kitap ya da dergileri yayınladığı matbaası da bulunmaktadır. Hastane matbaasında on beş günde bir basılan ‘Tühfet-üt Tıb’ adlı dergisinin 1868 yılındaki baskısında adı geçen ve bugün yeri tespit edilemeyen Maltepe Hastanesi matbaasından uzun süre yararlanıldığı anlaşılmaktadır.” Adı geçen yazıda, arşiv belgeleri doğrultusunda hastaların durumu, hastane personeli ve işleyişi hakkında önemli sayılabilecek detay bilgiler yer alıyor. I. Cihan Savaşı’nda kısmen İntan Hastalıkları Hastanesi şeklinde hizmet veren hastane, İstanbul’un işgāli döneminde bir süre daha açık kalmış, 1922’de tamâmen lağvedilmiştir. (İ. Başağaoğlu, Maltepe Asker Hastanesi, 2003)  

Yapı 1928 yılında askerî lise olarak hizmet vermeye başlamış, ilk mezunlarını 1929 -1930 öğretim yılında vermiştir. Daha sonra 66. Tümen’in karargâhı olarak kullanılmıştır. 1979 yılında askerî birimlerin taşınmasıyla binâ; 1980 yılında Millî Savunma Bakanlığı tarafından Emniyet Müdürlüğü’ne tahsīs edilmiş, 1986 yılında ise Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü olarak hizmete girmiştir. Günümüzde aynı kurum hizmetlerini burada yürütmektedir. Mekân hassas bölgeler kapsamında bulunduğu için fotoğraf çekimine ve detaylı bilgi almamıza izin verilmedi. Şimdilik bu kadarıyla yetinmek durumundayız. 

Vaktiyle her gün önünden geçtiğim, zarif yazısını görünce büyülendiğim bu ecdâd yâdigârını yazmasam olmazdı. Mekânların da üzerimizde hakkı vardır.

 

Nisan 2022, sayfa no: 52-53-54-55-56

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak