Ara

Batı Barbarlığının Son Örneği: Gazze

Batı Barbarlığının Son Örneği: Gazze

Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, demokrasi ve insan hakları masalları ne kadar çok anlatılırsa anlatılsın Batı’nın genlerinde var olan “insan” tanımı değişmiyor. “İnsan” denilince Batılıların aklına sadece ve sadece Hristiyan ve beyaz Avrupalılar geliyor. Edward Said meşhur Oryantalizm kitabında Batı’nın bu zihin kodlarını çok iyi deşifre etmiştir. Bugün Gazze’ye atılan bombaları tedârik eden, Siyonist rejime karşılıksız milyarlarca dolar akıtan ABD’nin tavrı işte bu zihin kodlarının yansımasıdır.

İstiklâl şâirimiz Mehmed Âkif bir asır önce Batı’yı “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” mısrâıyla tanımlamıştı. Necip Fâzıl da Batı’nın dayandığı temeli şöyle özetler: Yunan+Roma+Hristiyanlık=Batı Medeniyeti. Necip Fâzıl’a göre Batı, rûhunu tamâmen kaybetmiş ve kuru bir akla teslîm olmuştur: “Batıyı Doğuyla berâberce, lif lif, en mahrem köklerine kadar muhâsebe etmiş bir idrâkin varacağı hüküm, Batının, geniş madde planıyla baştanbaşa ve sıkı sıkıya temas hâlinde bir kuru akıl hârikasından ibâret olduğudur. Batı, bir kuru akıldır ve Allah, kuru akla ne kadar hak ve imtiyaz vermişse hepsine mâlik ve kuru aklı nelerden mahrûm etmişse hepsinden yoksundur.” Gazze’de tüm dünyânın gözleri önünde yaşanan soykırım işte bu yoksunlukların ipuçlarıyla doludur.

Batı’nın kurduğu düzen özü itibâriyle kendi aralarındaki çatışmayı bitirmek üzerine planlanmıştır. Avrupa Birliği, NATO, Birleşmiş Milletler gibi örgütler I. ve II. Dünya savaşları bir daha yaşanmasın diye kurulmuştur. Yâni Hristiyan beyaz Avrupalılar birbirini katletmesin de kimi katlederse etsin! İşte bu yüzden Ukrayna’ya füze, tank ve uçak gönderen Batılılar için Gazze’deki soykırım bir anlam ifâde etmiyor.

Ünlü Alman düşünür Friedrich Schiller bu hakîkati yaklaşık iki asır önce şöyle dile getirmişti: “Çağ aydınlandı, yeni bilgiler bulundu ve açıkça iletildi; bunların en azından bizim temel ilkelerimizi düzeltmeye yetmesi gerekir; özgür araştırma rûhu, uzun zaman hakîkate ulaşmayı engelleyen çılgın kavramları ortalığa yaydı ve üzerinde fanatizm ve hîlenin taht kurduğu temel oydu; akıl kendini duyuların yanılmalarından ve hîleci bir sofizmden temizledi, kendini ondan koparan felsefe ise, bizi yüksek sesle ve âcil olarak doğanın kucağına geri çağırıyor; peki hâlâ barbar kalışımızın sebebi ne?” 

Yâni Batı teknik olarak ilerlese de barbarlığından kurtulamamıştır. Kendisi dışında hiçbir medeniyete yaşam hakkı tanımayan, kendisi dışındaki coğrafyaları sömürge olarak gören, ten rengi beyaz olmayanları aşağı ırk sayan, dünyânın geri kalanının Avrupa’ya kölelik etmesi gerektiğine inanan bu yaklaşım bugün de değişmedi. 

Avrupa’nın göbeğinde yıllarca katledilen, tecâvüze uğrayan, işgāl edilen Boşnakların tek suçu Müslüman olmalarıydı. Bosna’nın komşusu olan Slovenya, Hırvatistan ve Karadağ’a anında yardım ulaştıran Avrupa ülkeleri nedense Bosna’ya yardım etmek bir yana ambargo uygulayarak dışarıdan yardım gelmesini de engelledi. Sonuçta 250 bin Boşnak katledildi, yüz binlercesi yaralandı. 

Bugün Gazze’de yaşananlar aynı zihin kodlarının bir uzantısıdır. Gazze’de soykırım yapan aslında Batı’dır. İsrail’in elindeki silahların tamamı ABD, Alman veya Fransız yapımıdır. Geçtiğimiz günlerde kendini yakan Amerikan askerinin “soykırıma ortak olmayacağım” çağrısı işte bu hakîkatin farkında olduğunun işâretidir.

Batılıların asırlarca Doğu’yu tanımak noktasındaki merakları özü itibâriyle buraları nasıl sömürgeleştireceklerinin bir planlamasıydı. Napolyon’un Mısır’ı işgāliyle zirveye ulaşan bu merak ilerleyen zamanlarda milyonlarca insanın ölümüne sebep olacak ve sömürgecilik dönemini başlatacaktı. Bugün de sömürgecilik farklı bir görünüm altında devâm ediyor. Arap ülkelerinin çoğunda petrol işletme haklarını Batılılar ellerinde tutuyor. Petrol sahalarını korumak için de Batı’nın ileri karakolu saydıkları İsrail’in güvenliğini önemsiyorlar. Onlar için çıkarlarının gereği neyse o yapılmalıdır. Bu sebeple Gazze’de milyonlarca insanın açlıktan ölüyor oluşu Batı’nın zihin haritasında bir anlam ifâde etmiyor. 

Bakın Edward Said ne diyor: Doğuluların Batı toplumundaki muâdilleri, suçlular, deliler, kadınlar ve acınacak haldeki fakirlerdi. Doğuluya bakılmazdı, Doğulu sâdece tahlil edilirdi. Vatandaş yâhut insan olarak değil, çözümlenecek, çerçeveye alınacak yâhut (sömürgeci güçlerin onun toprağında gözü olduğu için) ele geçirilecek bir “sorun” olarak görülürdü. Bugün de aynı bakış açısının geçerli olduğu pek çok örneğiyle ortadadır.

İşte bu yüzden Mehmed Âkif’in “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” tanımı bugün de geçerliliğini koruyor. Batı barbarlığı daha dün Vietnam’da 7 Milyon, Irak’ta 2 Milyon, Ruanda’da 1 Milyon, Afganistan’da 1 Milyon insanı katlettiyse bugün de Gazze’de milyonları katletmekten çekinmeyecektir. Bunu durduracak tek şey Batı’nın çıkarlarını tehlikeye düşürecek somut müdâhalelerdir. Geçmişte Türkiye ABD’ye NATO restini çekmemiş olsaydı Bosna’da katliamlar daha uzun yıllar devâm edecekti. Peki, o günlere göre çok daha güçlü olan bugünkü Türkiye’yi somut adım atmaktan alıkoyan nedir? Bölgesel bir güç olduğunu iddia eden Türkiye’nin Gazze’de yaşanan katliamlar karşısında daha etkili adımlar atması gerekiyor. Aksi halde yaşananları çocuklarımıza izah edemeyeceğimiz gibi caydırıcılık anlamında bölgesel güç olduğumuz iddiasını da sürdüremeyiz.

Filistin’de Bir Halk Yok Ediliyor!

Şu âna kadar Filistin ve Gazze’de katledilen insanların sayısı 30 bini aştı. Buna enkaz altında kalan ve çıkarılamayan binlerce Gazzeli de dâhil edildiğinde tam bir soykırımla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Sâdece katledilenleri değil yaralananları da konuşmalıyız. Nitekim İsrail’in bombardımanlarında yaralanan sivillerin büyük çoğunluğu beden bütünlüğünü yitirmiş durumda. Batı Şeria, Ramallah ve Cenin’de Siyonist rejim yüzlerce Filistinli'yi ayaklarından vurarak sakat bırakıyor. Direnen mâsum silahsız sivilleri acımasız şekilde katlediyor, evlerini yıkıyor, küçücük çocukları tutukluyor. Gazze’de tutuklanan yüzlerce sivil bilinmeyen yerlere götürülüp infâz ediliyor. Tüm bu katliamlar Uluslararası örgütlerin gözleri önünde gerçekleşiyor. Yaşanan bu manzaralar geçmişte Alman SS birliklerinin uygulamalarını aratmıyor. Siyonist rejim tıpkı Hitler gibi bir halkı toptan yok etmek için her yolu deniyor.

Son tesbitlere göre Gazze’de yaralananların sayısı 100 bini geçti. Toplamda 2 Milyon nüfusu olan küçük bir bölge için bu rakamlar dehşet verici. Bu rakamlar Gazze halkının %10’unun hayatlarının yok edildiği anlamına geliyor. Nitekim 2 Milyon nüfûsun yarısına yakınını çocuklar ve bebekler oluşturuyor. İsrail’in planı toplu şekilde bir halkı târihten silmek üzerine kurulmuş. Bu planlı soykırımın dünyânın gözleri önünde gerçekleşiyor olması tam bir akıl tutulması tam bir zillet tam bir ikiyüzlülük. Batı ülkelerinde yükselen çığlıkların asıl sebebi de bu. Batılılar şâhit oldukları bu manzaraya kendi ülkelerinin izin verdiğini düşündükçe insanlıklarını sorgulamak zorunda kalıyor.

Maraş depreminde 50 bin canımızı yitirdik. 86 milyon nüfuslu güçlü bir ülke olmamıza rağmen depremin yaralarını sarmakta zorlanıyoruz. Dayanışma rûhumuz olmasa, akrabâlık bağlarımız olmasa, güçlü bir iktidar olmasa emîn olun koca ülkeye diz çöktürebilecek ölçüde bir yıkım yaşadık. Gazze’de yaşananları bir deprem senaryosuyla ülkemize uyarlayacak olursak toplamda 1 milyon insanımızın can verdiği, 10 milyon insanımızın vücut bütünlüğünü yitirdiği bir dehşet tablosu karşımıza çıkar. İşte Gazze’de yaşanan soykırımın boyutu esâsında budur. 

Gazze’de yaşanan soykırım küresel sistemin işleyişini de gözler önüne serdi. Buna göre BM (Birleşmiş Milletler) sâdece ceset toplayıcı olarak düşünülmüş. BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) cezalandırılacak ülkelerin karar verildiği, katliâmın icrâsının planlandığı kurtlar konseyi olarak düşünülmüş. DSÖ (Dünyâ Sağlık Örgütü) katliam yapılan toprakların karantina işlemlerini yürütüyor. Yâni buralardaki salgın hastalıkların Batı’ya ulaşmasını engelliyor. NATO ise katliâmı yapan ülkeye kimse müdahale etmesin diye suyun başını tutuyor. İşte küresel sistemin yönetim organları asıl itibâriyle bu şekilde çalışıyor.

Küresel sistem ırkçı bakış açısını da açık etmiş durumda. Ukrayna için saatler içerisinde karar alan, uçak, tank, füze, tanksavar dâhil her türlü silahı gönderen küresel sistem Müslümanlar söz konusu olduğunda kātilden yana tavır alıyor. Gazze’ye uygulanan abluka, İsrail’e taşınan Amerikan bombaları, Akdeniz’deki uçak gemileri ve tüm bu kuşatma Batı’nın ikiyüzlülüğü kadar ırkçı yaklaşımını da gösteriyor.

Küresel sisteme göre Ukrayna’da ölenler insan! Fakat Gazze’de ölenler insan değil. ABD yönetiminin başını çektiği bu ahlâksız sistem özü itibâriyle Müslümanları kontrol altında tutmak ve Batılı ülkeleri korumak üzerine kurulmuş. Bu sisteme dâhil edilen bizim gibi Müslüman ülkelere de kendi işlerini yaptırıyorlar. Küresel sistemin Türkiye’nin güvenliği veya Müslümanların yaşam hakkı diye bir gündemi yok. Derin rüyâdan uyanmamız lâzım. Biz sâdece bu zālimlerin ayak işlerini yapan bir aparat olarak kabûl görüyoruz. F-35 ve F-16 hâdisesi bunu anlatmıyor mu? 

Şunu iyi anlamamız lâzım ki Gazze’de yapılan katliam ve saldırılar özü itibâriyle Türkiye için ilerleyen zamanlarda gerekebilecek cezâlandırma girişiminin ufak ölçekli bir tatbîkātıdır. ABD yapımı silahlar burada deneniyor. Yıkımın her metrekaresi inceleniyor, uçakların isâbet oranları not ediliyor. Sıra bize gelene kadar bekleyecek olursak tıpkı Gazze’de olduğu gibi tüm dünyânın sâdece izlediği daha büyük bir fâcia ile karşılaşabiliriz. Biz bugün sessiz kaldıkça, olan bitene müdâhale etmedikçe aslında kendi yakın geleceğimizi belirliyoruz.

Kurda sormuşlar “Neden ensen kalın?” diye. “Kendi işimi kendim görürüm de ondan.” demiş. Türkiye’nin Gazze olayında fiilî olarak bir şeyler yapması lâzım ki aynı plan kendi üzerinde de gerçekleşmesin. Ticaret Bakanı'nın “İsrail ile ticâretimiz %50 düştü” açıklamasını bu anlamda ibretle düşünmemiz lâzım. Zālime karşı kendi bölgemizde bile net bir tavır geliştiremiyorsak sloganların bizi kurtaracağını düşünmek ham hayâl olur. Filistinli bir mücâhidin sözüyle yazımızı tamamlayalım: Bizim için milyon tane kınama yayınlamak yerine bir tane mermi gönderin! Çünkü kınamalarınız düşmanı durdurmaya yetmediği gibi daha da yüreklendiriyor. Oysa göndereceğiniz tek bir mermi duruşunuzun hakîkatini gösterecektir. Bu sebeple bize duruşunuzu gösterin! Yakınmalarınızı değil… 

Nisan 2024, sayfa no: 60-61-62-63

Abone Ol

En son haberleri doğrudan gelen kutunuza alın. Asla spam yapmayız!

Sosyal Medya Hesapları

Mesaj Bırak